"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2022/431 E., 2023/27 K.
ÖZEL DAİRE KARARI : Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 10.10.2022 tarihli ve
2022/5722 Esas, 2022/7511 Karar sayılı BOZMA kararı
1. Taraflar arasındaki menfi tespit, istirdat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Küçükçekmece 1. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen davanın kabulüne ilişkin 24.03.2022 tarihli ve 2018/99 Esas, 2022/76 Karar sayılı karar davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 10.10.2022 tarihli ve 2022/5722 Esas, 2022/7511 Karar sayılı ilâmıyla bozulmuş, yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
2. Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle yapılan inceleme sonucunda gereği düşünüldü:
3. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe girmiş, anılan Kanun’un 450. maddesiyle de 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu ek ve değişiklikleri ile birlikte tümüyle yürürlükten kaldırılmıştır. Bununla birlikte kanun koyucu uygulamada birtakım sorunların ortaya çıkmasını engellemek için HMK’da geçiş hükümlerini ayrıca düzenlemiştir.
4. Bu bağlamda HMK’nın Geçici 3. maddesi;
“(1) Bölge adliye mahkemelerinin, 26/9/2004 tarihli ve 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunun Geçici 2 nci maddesi uyarınca Resmî Gazetede ilan edilecek göreve başlama tarihine kadar, 1086 sayılı Kanunun temyize ilişkin yürürlükteki hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.
(2) Bölge adliye mahkemelerinin göreve başlama tarihinden önce verilen kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar 1086 sayılı Kanunun 26/9/2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki 427 ilâ 444 üncü madde hükümlerinin uygulanmasına devam olunur. Bu kararlara ilişkin dosyalar bölge adliye mahkemelerine gönderilemez (Değişik fıkra: 22.07.2020 tarihli ve 7251 sayılı Kanun, m.47).
(3) Bu Kanunda bölge adliye mahkemelerine görev verilen hâllerde bu mahkemelerin göreve başlama tarihine kadar 1086 sayılı Kanunun bu kanuna aykırı olmayan hükümleri uygulanır.” hükmünü içermektedir.
5. Yukarıdaki madde metninden, bölge adliye mahkemelerinin göreve başlama tarihinden önce verilmiş olan kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar 1086 sayılı Kanun’un 26.09.2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikten önceki 427 ilâ 444 üncü madde hükümlerinin uygulanmasına devam olunacağı açıkça anlaşılmaktadır.
6. Bilindiği üzere, 21.07.2004 tarihli ve 25529 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak, öngördüğü istisnalar dışındaki hükümleri yayım tarihinde yürürlüğe giren, 14.07.2004 tarihli ve 5219 sayılı Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun yürürlük tarihinden sonra yerel mahkemelerce verilen hükümler yönünden 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 427. maddesindeki temyiz (kesinlik) sınırını bir milyar TL; yine yürürlük tarihinden sonra Yargıtay Daireleri ve Hukuk Genel Kurulunca temyiz incelemesi sonucunda verilen kararlara karşı karar düzeltme yoluna gidilebilmesi için 440/III-1. maddesinde aranan parasal sınırı da altı milyar TL olarak değiştirmiştir. 5219 ve 5236 sayılı Kanunlara göre katsayı artışı uygulanarak bu sınırlar arttırılmıştır.
7. Direnme kararının verildiği 26.01.2023 tarihinde bu miktar 12.950,00 TL’dir.
8. 16.07.1981 tarihli ve 2494 sayılı Kanun’un geçici maddesi ile temyiz ve karar düzeltme sınırlarına ilişkin değişikliklerin, Kanunun yürürlüğe girmesinden sonra verilecek nihai kararlara yönelik temyiz ve karar düzeltme istemleri hakkında uygulanacağı belirtilmiş; dolayısıyla, dava hangi tarihte açılmış olursa olsun, temyiz ve karar düzeltme sınırlarının saptanmasında, hakkında bu yollara başvurulan hükmün verildiği tarihteki yasal durumun esas alınacağı kabul edilmiştir.
9. Bir mahkeme kararının temyiz edilip edilemeyeceği belirlenirken, temyiz hakkının doğduğu (kararın verildiği) tarihteki hukuksal durum esas alınmalı; karar tarihinde yürürlükte bulunan kanun hükmü temyiz sınırı yönünden hangi düzenlemeyi içeriyor ise, ona bağlı kalınmalıdır. Buradaki “karar” teriminin, yerel mahkemenin, Özel Daire bozmasına karşı verdiği direnme kararını da kapsayacağında duraksama bulunmamaktadır.
10. Bu noktada dava konusu somut olayda temyize konu miktarın ne olduğunun açıklanmasında yarar vardır.
11. Davacı vekili dava dilekçesinde; davalının başlattığı icra takibinden dolayı 5.750,00 TL asıl alacak üzerinden borçlu olmadığının tespitine, kesinleşen takip nedeniyle yapılan 7.435,10 TL ödemenin faiziyle birlikte istirdadına karar verilmesini talep etmiştir.
12. Mahkemece davanın kabulüne, icra takip dosyasından dolayı davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine, davalıya ödenen 7.435,10 TL'nin faiziyle birlikte istirdadına karar verilmiş; Özel Dairece önceki bozma ilâmında belirtildiği gibi karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle karar bozulmuş, Mahkemece bozma kararına karşı direnilmiştir.
13. Özel Daire ile Mahkeme arasındaki uyuşmazlığa konu değer 7.435,10 TL olup bu miktar direnme kararının verildiği 26.01.2023 tarihinde temyiz kesinlik sınırı olan 12.950,00 TL’nin altındadır.
14. O hâlde direnme kararı temyiz edilebilirlik sınırı altında olduğundan, anılan karara karşı temyiz yoluna gidilmesi miktar itibarıyla mümkün değildir.
15. Hâl böyle olunca, davalı vekilinin temyiz başvurusunun miktardan reddine karar vermek gerekmiştir.
KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davalı vekilinin temyiz başvurusunun miktardan REDDİNE,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
05.03.2025 tarihinde oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.