"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Bodrum 2. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 09/04/2012
NUMARASI : 2011/575-2012/157
Taraflar arasındaki “tapu iptal ve tescil” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Bodrum 2. Asliye Hukuk Mahkemesi'nce davanın kabulüne dair verilen 18.11.2009 gün ve 2006/453 E., 2009/307 K. sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 8. Hukuk Dairesi'nin 11.04.2011 gün ve 2010/4961 E., 2011/2063 K. sayılı ilamı ile;
(... Davacı vekili, vergi kaydı, imar-ihya, miras yoluyla intikal,taksim ve eklemeli kazanmayı sağlayan zilyetlik nedenlerine dayanarak Hazine adına kayıtlı bulunan 134 ada 15 parselin tapu kaydının iptaliyle müvekkili adına tapuya tesciline karar verilmesini istemiş, davalı Hazine vekili, davanın reddine karar verilmesini savunmuş, mahkemece bozma ilamı uyarınca davanın kabulüne karar verilmesi üzerine; hüküm, davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş ise de; yapılan araştırma ve inceleme karar vermeye yeterli olmadığı gibi bozma gerekleri de tam olarak yerine getirilmemiştir. Dava konusu 134 ada 15 parsel 23.07.1992 tarihinde çalılık niteliğinde Hazine adına tespit görüp tapuya tescil edilmiştir. Dava konusu taşınmaz, 8764 m2 yüzölçümündedir. 24.03.2009 tarihli ziraatçı uzman bilirkişi raporunda, taşınmaz üzerinde 10-15 ve 25-35 yaşlarında 20 adet aşılı ve mahsuldar zeytin ağacı bulunduğunu belirtmiştir. Bozmadan önce yapılan keşifte dinlenen ziraatçı uzman bilirkişi ise, 7 adet mahsuldar zeytin ağacı ile 30 adet yabani (delice)zeytin ağacından sözetmektedir. Dosyadaki fotoğraflar ve 24.03.3009 tarihli ziraat bilirkişisi raporuna göre, taşınmaz fiziki görünüm itibarı ile taşlık, kayalık, %30-35 eğimli, engebeli topoğrafik bir yapıda, derinliği az toprak yapısına sahip bir yerdir. Kadastro tespitine göre de çalılık niteliğinde olup ancak imar ihya suretiyle kazanılabilir. Böyle bir yerde yabani zeytinliklerin aşılanması imar-ihya sayılabilir ise de ziraatçı uzman bilirkişi raporları arasında çelişki bulunmaktadır.
Mahkemece yapılacak iş; mahallinde yeniden keşif yapılarak, aşılı ve mahsuldar zeytinler ile yabani zeytinlerin bulunduğu alanları ayrı ayrı belirlemek, delicelerin aşılanma tarihlerini tespit etmek, buna göre imar-ihya işlemlerinin yapıldığı tarihi belirlemek, bu tarihten dava tarihine kadar geçen sürenin TMK.nun 713/1 maddesine göre iktisap sağlayıp sağlamayacağı üzerinde durmak, yabani zeytin ağaçlarının bulunduğu bölümde henüz imar-ihya olgusunun tamamlanmadığı kabul edilerek fen bilirkişisi tarafından kroki üzerinde ayırmak, imar-ihyası tamamlanmış bölüm ile ilgili davanın kabulüne, diğer yerler bakımından davanın reddine karar vermek olmalıdır. Aşılanan deliceler yönünden 20 yıllık kazanma süresinin aşının yapıldığı tarihten itibaren başladığının düşünülmesi gerekir... )
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davalı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, zilyetliğe dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Mahkemece, zilyetlik ile taşınmaz edinme koşullarının davacı yararına gerçekleştiği gerekçesi ile davanın kabulüne dair verilen karar, davalı vekilinin temyizi üzerine, Özel Daire'ce imar ve ihyanın başlama ve bitiş tarihleri tespit edilerek sonucuna göre karar verilmesi gerektiği gerekçesi ile bozulmuştur.
Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonunda imar ve ihya tarihinden itibaren 80 yıl geçtiği gerekçesi ile davanın kabulüne dair verilen karar, davalı vekilinin temyizi üzerine, Özel Daire'ce yukarda başlık bölümünde yer alan nedenlerle bozulmuştur.
Mahkemece, önceki kararda direnilmiş; hükmü davalı vekili temyiz etmiştir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; mahkemece yapılan inceleme ve araştırmanın hüküm kurmaya elverişli olup olmadığı; burada varılacak sonuca göre imar-ihya olgusunun gerçekleşip gerçekleşmediği noktasında toplanmaktadır.
Uyuşmazlığın çözümü açısından, öncelikle, imar ve ihya ile taşınmaz kazanma koşullarının irdelenmesinde yarar vardır.
Kural olarak Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerin olağanüstü zamanaşımı veya başka bir yoldan kazanılması ve tapu siciline tescil edilmeleri mümkün değildir. Ancak Devletin hüküm ve tassarrufu altındaki yerlerle ilgili düzenlemeye yer veren Türk Medeni Kanunu(TMK)'nun 715. maddesinin son fıkrasında, sahipsiz yerler ile yararı kamuya ait malların kazanılması, bakımı, korunması, işletilmesi ve kullanılmasının özel kanun hükümlerine tabi olduğu açıklanmıştır.
Nitekim; 10.10.1987 tarihinde yürürlüğe giren 3402 sayılı Kadasro Kanunu(KK)'nun 17. maddesinde imar ve ihya kurumuna yer verilmiş ve bu yoldan taşınmaz kazanılması imkanı getirilmiştir.
3402 sayılı Kanun'un "ihya edilen taşınmaz mallar" başlığını taşıyan 17. maddesi:
"Orman sayılmayan Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ve kamu hizmetine tahsis edilmeyen araziden, masraf ve emek sarfı ile imar ve ihya edilerek tarıma elverişli hale getirilen taşınmaz mallar 14 üncü maddedeki şartlar mevcut ise imar ve ihya edenler veya halefleri adına, aksi takdirde hazine adına tespit edilir.
İl, ilçe ve kasabaların imar planının kapsadığı alanlarda kalan taşınmaz mallarda bu hüküm uygulanmaz."
Hükmünü içermektedir.
Anılan madde ile orman sayılmayan ve kamu hizmetine tahsis edilmeyen Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerin, aynı Kanunun 14. maddesinde yazılı koşulların gerçekleşmesi halinde imar ve ihya yoluyla kazanılması olanağı sağlanmıştır.
Hemen belirtmek gerekir ki, 3402 sayılı Kanun'un 17. maddesi aynı Kanunun 33/3. maddesi gereğince genel hüküm niteliğinde olup, Kadastro Kanunu'nun uygulandığı yerler dışında bulunan taşınmazlar hakkında da uygulanır.
Bir yerin imar-ihya ile kazanılabilmesi için öncelikle taşınmazın orman sayılmayan ve kamu hizmetine tahsis edilmeyen Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan arazilerden olması gerekir. Kamu hizmetine tahsis hukuken olabileceği gibi fiilen de olabilir. Kamu hizmetine tahsis edilmeyen, Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki taşlık, orman sayılmayan çalılık, makilik ve fundalık gibi topraklar imar ve ihyaya müsait olan yerlerdir. Makilik ve fundalık yerler orman toprağı ise imar ve ihya ile kazanılması mümkün değildir. Zira kanun koyucu Anayasa'nın 169 ve 170. maddelerini gözeterek ormanların imar ve ihya ile kazanılmasını yasaklamıştır.
Aynı ilkenin bir sonucu olarak, 3402 sayılı Kanun'un 16/A maddesinde belirtilen hizmet malları, 16/B maddesinde belirtilen orta malları, yollar, meydanlar ile 16/C ve 16/D maddelerinde belirtilen taşınmazların imar ve ihya ile kazanılması mümkün değildir.
Yabani zeytinlik alanları, kural olarak Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerdendir. Ancak bu yerlerin koşulları oluştuğu takdirde imar ve ihya ile kazanılması mümkündür. Nitekim 11.06.1958 gün ve 1958/8 E., 1958/7 K. sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında bu tür yerlerin para ve emek harcanmak suretiyle zeytinlik haline getirilmelerinin imar ve ihya sayılacağı kabul edilmiştir.
İmar ve ihya ile edinilebilecek taşınmazın niteliği yanında, tapuda kayıtlı olmaması da gerekmektedir. Tapuda Hazine yada gerçek ve tüzel kişiler adına kayıtlı taşınmazların imar ve ihya ile kazanılması mümkün değildir.
Bir yerin imar ve ihya ile kazanılması için taşınmazın emek ve para sarfedilerek tarım arazisi haline getirilmesi gerekir. Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki bir taşınmazın tarım arazisi haline getirilmesi halinde imar ve ihyadan söz edilebilir. Ekime, dikime ve ürün yetiştirmeye müsait olmayan yerler ihya edilecek taşınmazlardır.
Emek ve masraf gerektirmeyen, zilyetliğin sürdürülmesi seviyesindeki çalışmalar, taşınmazın daha verimli hale getirilmesi gibi çalışmalar imar ve ihya sayılmaz. Tarım arazisi niteliğindeki bir yerin verimini artırmak amacıyla toprak takviyesi yapmak da imar ve ihya sayılmaz. Ancak Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki bir yerin emek ve para sarf edilerek tarım toprağı haline getirdikten sonra güçlendimek amacıyla yapılan işlemler ihya olgusu içinde kabul edilmelidir.
Tarıma elverişli yerler üzerinde yapılan çalışmalar ihya değildir. Bu tür yerlerin ihyaya gerek olmaksızın, TMK'nun 713/1 ve KK'nun 14. maddeleri gereğince kazanılmaları mümkündür.
Taşınmaza tarım arazisi niteliği kazandırmayan uğraşlar, meydana getirilen eserler KK.'nun 17. maddesi kapsamında imar ve ihya olarak kabul edilemez.
Maddi olgu olan imar ve ihya her türlü delil ile kanıtlanabilir. Her somut olayın özelliğine göre, yerel bilirkişi, tanık beyanları, teknik bilirkişi raporları gibi deliller imar ve ihyanın kanıtlanmasında kullanılabilir.
İmar ve ihya tek başına taşınmazın mülkiyetinin kazanılması için yeterli bir olgu değildir. 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 17. maddesindeki yollama gereğince aynı Kanunun 14. maddesinde belirtilen zilyetliğin nizasız fasılasız ve malik sıfatıyla 20 yıldan fazla sürmesi gerekmektedir. 20 yıllık süre imar ve ihyanın tamamlandığı tarihten itibaren hesaplanır.
Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde:
Davacı, zilyetliğe dayanarak 08.01.2002 tarihinde eldeki davayı açmıştır.
Dava konusu 134 ada 15 parsel numaralı taşınmaz, 1992 yılında yapılan kadastro çalışması sonucu 8.764,42 m² miktarlı ve çalılık vasfı ile 23.07.1992 tarihinde tapuya tescil edilmiş olup, 24.03.2009 tarihli ziraat bilirkişi raporunda taşınmazın kumlu-killi, taşlı, derinliği az toprak yapısında, % 30-35 eğimli yer yer taşlık kayalık ve engebeli bir topografya yapısına sahip olduğu belirtilmiştir. Bu nitelikteki bir taşınmaz yabani zeytinliklerin aşılanması suretiyle imar ve ihya edilebilir.
Öte yandan, dosya içerisinde bulunan 16.03.2009 tarihli orman bilirkişi raporunda dava konusu taşınmazın 01779831 Nolu Hava Fotoğrafında açık alan ve tarım arazisi olduğu belirtilmiş ise de, rapora ekli harita incelendiğinde dava konusu taşınmazın yeşil ile boyalı ormanlık alanda kalmakta olduğu görünmektedir. Mahkemece bu çelişki giderilmeden karar verilmesi de doğru değildir.
Hal böyle olunca, eksik inceleme ve araştırma ile yanılgılı değerlendirme sonucu mahkemece, davanın kabulüne karar verilmesi isabetli bulunmamıştır.
Şu durumda mahkemece, yeniden keşif yapılarak, memleket haritası, hava fotoğrafı ve amenajman planı uygulanmak suretiyle 16.03.2009 tarihli orman bilirkişi raporundaki çelişki giderilip; dava konusu taşınmazın zilyetlikle kazanılmaya elverişli olup olmadığı, elverişli ise taşınmaz üzerinde bulunan aşılı ve mahsuldar zeytinler ile yabani zeytinlerin bulunduğu alanlar ayrı ayrı belirlenerek, delicelerin aşılanma tarihleri tespit edilmek suretiyle davacı yararına imar ihya ile kazanma koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediği araştırılarak oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekir.
O halde, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına yukarda ilave edilen gerekçelerle uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Açıklanan nedenlerle direnme kararı bozulmalıdır.
S O N U Ç: Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının bozma ilamında gösterilen ve yukarda eklenen nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanunun 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici Madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, aynı Kanun'un 440. maddesi uyarınca uyarınca 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 06.03.2013 gününde oyçokluğuyla karar verildi.