"İçtihat Metni"
Taraflar arasındaki “şikayet” isteminden dolayı yapılan yargılama sonunda; İstanbul 4.İcra Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 10.03.2010 gün ve 2009/4252 E.-2010/309 K. sayılı kararın incelenmesinin davalı (Alacaklı) vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 12.Hukuk Dairesinin 14.02.2011 gün ve 2010/20209 E.-2011/591 K. sayılı ilamı ile;
(...Kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla takibe konu senedin alacaklı banka ile düzenlenen kredi sözleşmesinin teminatı olarak verildiğinden bahisle takibin iptali istenilmektedir.
Takip dayanağı 24.03.2008 tarihli ve 150.000 YTL tutarlı bonoda, bononun teminat amaçlı verildiğine yönelik bir açıklama olmadığı gibi, taraflar arasında düzenlenen 24.03.2008 tarihli genel kredi sözleşmesinde de dayanak senedin teminat olarak verildiğine dair bir kayıt bulunmamaktadır. Alacaklı vekilinin 08.03.2010 günlü cevap lahiyasındaki, açıklamaları da takip konusu senedin teminat amaçlı alındığını göstermediğinden; mahkemece, dayanak senedin teminat senedi olduğuna yönelik itirazın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile takibin iptaline karar verilmesi isabetsizdir.
Diğer taraftan, kabule göre de; İİK'nun 168/5.maddesine göre borca itiraz dilekçesinin ödeme emri tebliğ tarihinden itibaren beş gün içinde mahkemeye verilmesi gerekmektedir. Somut olayda, örnek (10) ödeme emri borçlulardan Abdurrahim 'e 08.12.2009 tarihinde tebliğ edilmiş, itiraz ise 16.12.2009 tarihinde yapılmıştır. Bu itiraz, yukarıda açıklanan madde hükmüne göre yasal süresinde değildir. Borçlu tarafından itiraz dilekçesinde anılan tebligatın usulsüzlüğü yönünde bir beyanda da bulunulmadığına göre mahkemece adı geçen bu borçlu yönünden istemin süre aşımı nedeni ile reddi yerine işin esasının incelenerek sonuca gidilmesi de doğru değildir...)
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
İstem, kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla takibe konu senedin alacaklı banka ile düzenlenen kredi sözleşmesinin teminatı olarak verildiğinden bahisle takibin iptaline ilişkindir.
Şikayetçi borçlular vekili, davalı alacaklı tarafından müvekkilleri aleyhine İstanbul 1.İcra Müdürlüğü’nün 2009/713 Esas sayılı dosyasıyla takip yapıldığını, takibin dayanağı senedin takip alacaklısı tarafa teminat olarak verildiğini, müvekkillerinin takip dayanağı senede istinaden hiçbir borcu bulunmadığını, müvekkilinin aldığı kredinin teminatı olarak takip dayanağı senedi verdiğini, müvekkilinin bankaya olan borcunun takip miktarının çok altında olduğunu, davalı Bankanın müvekkiline verdiği kredinin bir kısmının ödenmemesinden doğan kredi sözleşmesini işleme koymak yerine teminat senedini işleme koyup kambiyo hukukunun kolaylıklarından yararlanma yoluna gittiğini, takip konusu senedin kambiyo vasfı bulunmadığını belirterek, İstanbul 1.İcra Müdürlüğünün 2009/713 E. sayılı dosyasından yapılmış takibin iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı alacaklı vekili, N……Bilişim Teknolojileri Abdurrahim tarafından keşide edilen, Necdet ve Hatice tarafından da "Aval veren" sıfatıyla imza edilen 19.11.2008 vadeli 150.000,- TL.lik bononun vadesinde ödenmediğini, takip konusu senet metninde, senedin "teminat senedi" olduğuna ilişkin her hangi bir ibare bulunmadığını, bir an için senet metninde böyle bir ibarenin yazılı olduğu düşünülse dahi, Yargıtay’ın kökleşmiş içtihatlarına göre bononun teminat olarak düzenlenmesi onun bono vasfını ve takip biçimini etkilemeyeceğini belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, takibe dayanak yapılan bononun teminat amaçlı verildiği, TTK.688.maddede bildirilen kayıtsız şartsız bir bedelin ödenmesi unsurunu taşımadığı, alacaklı bankanın alacaklı olduğu miktarın yargılamayı gerektirdiği gerekçeleri ile davanın kabulüne dair verilen karar; Özel Daire’ce, yukarıda başlık bölümünde metni aynen alınan gerekçeler ile bozulmuş; mahkemece, ilk gerekçeler genişletilmek suretiyle davacılar Necdet ve Hatice yönünden önceki kararda direnilmiş, Abdurrahim yönünden ise bozma ilamına uyularak şikayetin süresinde yapılmadığı gerekçesi ile talebin reddine karar verilmiştir.
Direnme kararını davalı vekili temyize getirmektedir.
Açıklanan maddi olgu, iddia ve savunma ile bozma ve direnme kararlarının kapsamları itibariyle Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; borçlular tarafından alacaklı bankaya 24.03.2008 tanzim tarihli bononun 24.03.2008 tarihli genel kredi sözleşmesinin teminatı olarak verilip verilmediği; burada varılacak sonuca göre bahsi geçen bonoya dayanılarak alacaklı tarafından borçlular hakkında kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla icra takibi yapılıp yapılamayacağı noktalarında toplanmaktadır.
Takipte dayanılan 24.03.2008 tarihli ve 150.000 YTL tutarlı bonoda, bononun teminat amaçlı verildiğine yönelik bir açıklama olmadığı gibi, taraflar arasında düzenlenen 24.03.2008 tarihli genel kredi sözleşmesinde de dayanak senedin teminat olarak verildiğine dair bir kayıt bulunmamaktadır.
Ayrıca icra mahkemesi dar yetkili mahkemedir. Senedin teminat amaçlı verildiğinin kabul edilebilmesi için, neyin teminatı olarak verildiğinin açıkça yazılması gerekir. İcra mahkemesi bu konuda sözleşmedeki maddelerin yorumlanması, gerçek borç miktarı ile takibe konulan miktarın üzerinde durarak araştırma yapamaz. İcra mahkemeleri şekli inceleme ile karar verir.
Bu durumda mahkemece, itirazın reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı gerekçeler ile şikayetin kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Yukarıda belirtilen yasal düzenleme ve maddi olguya ilişkin açıklamalar ve aynı hususlara işaret eden Özel Daire kararı dikkate alınmadan, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırı olup; kararın açıklanan nedenlerle bozulması gerekmiştir.
Bu itibarla, aynı yöne işaret eden ve Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire Bozma kararına uyulmak gerekirken, yanılgılı gerekçe ile önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırı olup; kararın bozulması gerekir.
S O N U Ç : Davalı-alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanunun 30.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununa eklenen “ Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 366/III.maddesi uyarınca tebliğ tarihinden itibaren 10 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 06.03.2013 gününde oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Uyuşmazlık takip konusu bononun taraflar arasında varlığı çekişmesiz olan kredi sözleşmesinin teminatı olup olmadığı noktasındadır. Her ne kadar Yüksek Özel Dairenin bozma kararında belirtildiği üzere bononun üzerinde kredi sözleşmesinin teminatı olduğu hususunda bir ibare olmadığı gibi bononun kredi sözleşmesinin teminatı olduğuna dair ayrı bir sözleşme mevcut değil ise de; dosya içerisinde bulunan takip talepnamesinden (takip talepnamesinde BSMV istenmesi sebebiyle ve bu verginin de ancak banka ve sigorta muameleleri nedeniyle tahakkuk edecek olması sebebiyle) bononun kredi ilişkisi nedeniyle verildiği anlaşılmakta olduğu gibi, cevap dilekçesi ve temyiz dilekçesindeki davalı-alacaklı taraf beyanlarından da bononun kredi ilişkisi nedeniyle verildiğinin kabul edildiği görülmektedir. Yüksek Özel Daire'nin 04.07.2006 T, 11905/14673 sayılı ilamında da "Her ne kadar sözleşmede takip konusu bonoya atıf yok ise de, bononun taraflar arasındaki sözleşme gereğince verildiğini beyan eden alacaklı vekilinin kabul beyanı ile senedin sözleşme gereğince verildiği sabit olduğuna göre TTK 688/2 maddesinde öngörülen kayıtsız şartsız bedel ödeme vaadi taşımadığından alacağın tahsili yargılamayı gerektirir, İİK'nun 170/a maddesi uyarınca takibin iptali gerekir" denilmiş olup, eldeki uyuşmazlığa emsal teşkil etmektedir. Ayrıca kredi sözleşmesinde de bono verildiği düzenlenmiştir. Üzerinde durulması gereken bir diğer husus bononun hesabın kat tarihinden önce kredi sözleşmesinin teminatı olarak mı, yoksa hesabın kat'ından sonra kredi borcuna mahsuben mi verildiği hususudur. Bononun tanzim tarihi ve ihtarname tarihine göre bononun kat ihtarından önce düzenlendiği anlaşıldığından bononun hesabın kat'ından önce teminat olarak verildiğinin kabulü gerekir. Bu nedenlerle bononun kambiyo senetlerine mahsus yolla takibe konu edilemeyeceği ve yerel mahkeme kararının onanması gerektiği görüşünde olduğumuzdan sayın çoğunluk kararına karşıyız.