Logo

Hukuk Genel Kurulu2012/2-701 E. 2013/78 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Evlilik birliğinin temelinden sarsılıp sarsılmadığı ve buna bağlı olarak tarafların boşanmalarına karar verilip verilemeyeceği.

Gerekçe ve Sonuç: Yerel mahkemenin, evlilik birliğinin temelinden sarsıldığına dair yeterli ve inandırıcı delil bulunmadığı gerekçesiyle bozma ilamına rağmen direnme kararı vermesi usul ve yasaya aykırı görülerek direnme kararı bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

Taraflar arasındaki “boşanma” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Seferihisar Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 29.06.2010 gün ve 2009/215 E., 2010/217 K. sayılı kararın incelenmesinin davalı tarafça istenilmesi üzerine, Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 22.11.2011 gün ve 2010/19367 E., 2011/19403 K. sayılı ilamı ile;

(…Türk Medeni Kanununun 166/1-2 maddesi uyarınca; boşanma kararı verilebilmesi için evlilik birliğinin, ortak hayatı sürdürmeleri eşlerden beklenmeyecek derecede temelinden sarsıldığının sabit olması gerekir. Oysa dinlenen davacı tanıklarının sözlerinin bir kısmı Türk Medeni Kanununun 166/1 maddesinde yer alan temelinden sarsılma durumunu kabule elverişli olmayan beyanlar olup, bir kısmı ise, sebep ve saiki açıklanmayan ve inandırıcı olmaktan uzak izahlardan ibarettir. Bu itibarla davanın reddi gerekirken delillerin takdirinde hataya düşülerek yetersiz gerekçe ile boşanmaya karar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır…)

gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Dava, evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeniyle boşanma istemine ilişkindir.

Davacı erkek vekili, müvekkilinin davalıyla 21 yılı aşkın süredir evli olduğunu, biri reşit iki çocukları olduğunu, evliliklerinin ilk yıllarından beri sağlıklı bir evlilik birliği oluşturamadıklarını, davalının sürekli bir çatışma ortamı yarattığını, ilk çocuğunun belli bir yaşa gelmesinden sonra boşanmayı düşündüğünü fakat davalının, davacının bu fikrini bildiğinden müvekkilini evliliğin devamına zorlamak için gizli ikinci çocuklarını dünyaya getirdiğini, davalının bencil, çocuklarına karşı sorumsuz, savurgan bir yapıda olduğunu, iki yılı aşkın süredir evlerinde birbirleriyle konuşmadıklarını, yatak odalarının ayrı olduğunu, yıllardır aynı masada yemek yemediklerini belirterek tarafların boşanmalarına, reşit olmayan küçüğün velayetinin müvekkiline bırakılmasına, velayetin müvekkiline bırakılması halinde küçük için aylık 150 TL. iştirak nafakasının davalıdan alınıp küçüğün eğitim giderleri için müvekkiline verilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı kadın, boşanmayı kabul etmediğini, ilk çocuğun psikolojisi nedeniyle ikinci kardeş yaptıklarını, davacının tatillerde sürekli kendi ailesiyle köyde yaşamaya zorladığını, yaz tatillerinde mutlaka davacının köyüne gittiklerini, eşinin kendilerini hep yalnız bıraktığını, kayınvalide ve görümcesinin sürekli müdahale ettiğini, hiçbir zaman baş başa olamadıklarını, tam bir aile kuramadıklarını, psikolojik olarak boşanmaya hazır olmadığını söyleyerek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

Mahkemece, taraflar arasında şiddetli geçimsizlik olduğu, tarafların aile birliğinin üzerlerine yüklediği sorumluluğu gereği gibi yerine getirmediklerini, her ikisinin de çocuklarına düşkün olup çocukları ile ilgili konularda fedakarlıktan kaçınmadıklarını ancak karı koca olarak birbirlerine yeterli sevgi ve saygıyı göstermediklerini, aralarında çocuklar dışında herhangi bir bağ ve ilişki kalmadığını, tarafların aynı evde küs yaşadıklarını, birbirleri ile küçük notlar vasıtası ile yazışarak iletişim kurduklarını, davacının sık sık Urla'da yaşayan ailesinin yanına tatillerde gitmeyi tercih ettiğini, bu sürede davalı kadının çoğunlukla çocukları ile yalnız kaldığını, evlilik birliğinin temelinden sarsılmasında tarafların eşit kusurlu bulunduklarını, davacı kocasının bir süredir evden ayrılarak tek başına Urla ilçesinde yaşadığını, tarafların bir araya gelmelerinin mümkün görülmediği gerekçeleri ile davanın kabulüne dair verilen karar; Özel Daire'ce yukarıda başlık bölümünde gösterilen gerekçe ile bozulmuş; mahkemece önceki gerekçeler tekrarlanmak suretiyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme kararını, davalı kadın temyize getirmektedir.

Açıklanan maddi olgu, iddia ve savunma ile bozma ve direnme kararlarının kapsamları itibariyle Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; evlilik birliğinin temelinden sarsılıp sarsılmadığı; burada varılacak sonuca göre tarafların boşanmalarına karar verilip verilemeyeceği noktasında toplanmaktadır.

Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

S O N U Ç : Davalının temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanunun 30.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununa eklenen “ Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. Maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, aynı Kanunun 440.maddesi uyarınca karar düzeltme yolu açık olmak üzere 23.01.2013 gününde oybirliği ile karar verildi.