Logo

Hukuk Genel Kurulu2012/8-678 E. 2013/230 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Kadastro çalışmaları sırasında tespit dışı bırakılan bir taşınmaz için açılan tapu iptali ve tescil davasında, köy tüzel kişiliğinin davaya katılım zorunluluğunun bulunup bulunmadığına ilişkin uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: 4721 sayılı TMK'nın 713/3. maddesi ve yerleşik Yargıtay içtihatları gereğince tescil davalarında Hazine'nin yanı sıra ilgili kamu tüzel kişilerinin de davaya dahil edilmesinin zorunlu olduğu, somut olayda ise tespit dışı bırakılan taşınmazın bulunduğu köy tüzel kişiliklerinin davaya dahil edilmediği gözetilerek yerel mahkemenin direnme kararı bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

Taraflar arasındaki "Tapu iptali ve tescil" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Bozkır Sulh Hukuk Mahkemesi’nce davanın kabulüne dair verilen 28.09.2010 gün ve 2010/35 E. – 2010/282 K. sayılı kararın incelenmesi davalı Hazine vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 8. Hukuk Dairesi’nin 06.06.2011 gün ve 2010/6872 E. – 2011/3210 K. sayılı bozma ilamı ile;

(...Davacı Fadime dava dilekçesinde davalı Şerife adına kadastro çalışmaları sırasında tespit ve tescil edilen 151 ada 202 sayılı parselin esasen kendisine ait olduğunu, yapılan tespitin hatalı bulunduğunu, ayrıca bu taşınmazın batısında bulunan bir kısım yerin de kendisine ait olduğunu, kadastro çalışmaları sırasında boşluk olarak bırakıldığını açıklayarak davalı Şerife adına kayıtlı bulunan parselin tapu kaydının iptaline, boşluk bırakılan yerle birlikte adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini istemiştir.

Davalı Şerife ve Bozkır Mal Müdürlüğüne yöntemine uygun bir biçimde dava dilekçesi tebliğ edilmesine karşın yargılama oturumlarına katılmamışlardır.

Mahkemece, davalı Şerife adına tapuya kayıtlı bulunan 151 ada 202 sayılı parselin tapu kaydının (krokide A harfiyle gösterilen yerin) iptaline, teknik bilirkişinin krokisinde D harfi ile gösterilen 1722,88 m2’lik yer ile birlikte kazanmayı sağlayan zilyetlik nedeniyle davacı adına tapuya kayıt ve tescillerine karar verilmesi üzerine; hüküm, kabul edilen ve krokide D harfi ile gösterilen yer bakımından Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Dava, kazanmayı sağlayan zilyetlik, muristen intikal ve paylaşım hukuksal sebeplerine dayalı olarak TMK.’ nun 713/1 ve 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14. maddesi gereğince açılan mülkiyetin aktarılmasına ilişkin tapu iptali ve tescil ile tescil isteğine ilişkindir.

Davacı tarafından davalı Şerife’ye karşı açılan dava tapu iptali ve tescil davası kabulle sonuçlanmış olup ancak hüküm Şerife tarafından temyiz edilmemiştir. Davalı Hazinenin temyiz isteği ise; sadece kadastro çalışmaları sırasında boşluk olarak bırakılan krokide D harfi ile gösterilen ve kabulüne karar verilen yerle ilgilidir. Tescili istenen taşınmazın bitişiğinde bulunan 151 ada 202 parsel, kadastro çalışmaları sırasında 30.7.2005 tarihinde Şerife adına tespit ve tescil edildiğine göre bitişikte bulunan ve kadastro çalışmaları sırasında boşluk olarak bırakılan taşınmazın da aynı tarihte tespit harici bırakıldığının kabulü gerekir. Kural olarak, kadastro tespitinin yapılmasıyla kadastrodan önceki zilyetlik kesintiye uğrar ve kadastro tespitinin yapılmasıyla bu tür yerler için yeniden başlayan 20 yıllık kazanma süresinin dolması gerekir. Yani kadastrodan önceki zilyetlik kadastrodan sonra başlayacak olan yeni zilyetliğe eklenmez.

Mahkemece, davacı tarafından 19.10.2007 tarihinde 2007/322 Esas ile Bozkır Sulh Hukuk Mahkemesinde açılan tapu iptali ve tescil davası ile davacının aynı zamanda boşluk olarak bırakılan yer bakımından tescil isteğinde bulunduğu gerekçesiyle davanın makul süre içerisinde açıldığını kabul ederek krokide D harfi ile gösterilen yer bakımından davanın kabulüne karar verildiği anlaşılmaktadır. Bozkır Sulh Hukuk Mahkemesinin 20.1.2009 gün ve 2007/322 Esas, 2009/27 Karar sayılı dosyası ile dava dilekçesi üzerinde yapılan incelemede; davacı dava dilekçesinde sadece 151 ada 204 parselin tapu kaydının iptaline karar verilmesini istediği görülmüştür. Bu parselin çevresinde veya başka bir yerde tapulama harici bırakılan herhangi bir yer bakımından zilyetliğe dayalı tescil isteği söz konusu değildir. Bu husus dava dilekçesi kapsamı ile açıkça anlaşılmaktadır. Anılan dava nedeniyle 14.7.2008 tarihinde yapılan keşifte; davacının yer göstermesi üzerine iptal ve tescilini istediği parselin 151 ada 204 parsel değil aynı ada 202 parsel olduğu teknik bilirkişice belirlenmiştir. Ayrıca 202 parselin batısında bulunan aynı krokide A harfi ile gösterilen yerin de tescilini istediği saptanmıştır. 151 ada 204 parselin gelen tapu kaydına göre malikin Ayşe olması nedeniyle mahkemece, davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle esastan reddine karar verilmiştir. Bunun üzerine davacı eldeki davayı açmıştır.

Az öncede açıklandığı gibi ilk davada, zilyetliğe dayalı olarak açılmış herhangi bir tescil davası söz konusu değildir. Husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilen dava dosyası için yapılan keşifte dinlenen kişilerce açıklanan sınırlara göre de zilyetliğe dayalı olarak açılan bir tescil isteği söz konusu değildir. Teknik bilirkişi Ahmet Oğuz 'un dosyaya sunduğu 14.7.2010 tarihli rapora ekli krokide 151 ada 202 parselin batısında ve krokide D harfi ile gösterilen taşınmaz için davacı ilk defa 12.2.2010 tarihinde dava açmıştır. Dava konusu yer az yukarıda da açıklandığı üzere 30.7.2005 tarihinde yapılan kadastro çalışmaları sırasında tespit dışı boşluk olarak bırakıldığına göre davanın açıldığı 12.2.2010 tarihine kadar davacının kadastrodan sonra başlayan 20 yıllık kazanma süresi henüz dolmamıştır. Dava yaklaşık kadastro çalışmaları sırasında boşluk olarak bırakıldığı 30.7.2005 tarihinden itibaren 5 yıl sonra açıldığına göre davanın makul süre içerisinde açıldığının kabulüne olanak bulunmamaktadır. Kaldı ki, tescili istenen taşınmazın tespit dışı bırakıldığı 30.7.2005 tarihinden ilk davanın açıldığı 19.10.2010 tarihine kadarda 2 yıl 3 aylık bir süre geçmiştir. Bu sürenin dahi Dairece makul süre olarak kabulü mümkün değildir. Bu nedenle mahkemenin bu yöndeki görüşüne katılma olanağı yoktur.

Şu halde krokide D harfi ile gösterilen taşınmazın kadastro çalışmaları sırasında tespit dışı bırakıldığı 30.7.2005 tarihinden davanın açıldığı 12.2.2010 tarihine kadar davacının kazanmayı sağlayan 20 yıllık kazanma süresinin henüz dolmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile kabulüne karar verilmiş olması usul ve kanuna aykırıdır...)

gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Dava, zilyetliğe dayalı tapu iptali tecil ile tespit harici taşınmazın tescili istemine ilişkindir.

Davacı, Kadastro tespit çalışmalarında Konya ili Bozkır İlçesi Ayvalca köyü Kızılyer mevkiinde bulunan tarlasının bir kısmının davalı Şerife adına tespit ve tescil edilen 151 ada 202 parsel sayılı taşınmazda, bir kısmının da boşluk olarak bırakılan alanda kaldığını, davalıların bu yerlerle alakasının olmadığını, dava konusu yerin kendisine atalarından kaldığını, kendisi tarafından bu güne kadar kullanıldığını, bu nedenle Konya ili Bozkır İlçesi Ayvalca köyü Kızılyer mevkii 152 ada 202 parsel numaralı taşınmazın tapu kaydının iptali ve taşınmazın batısında bulunan tespit dışı 1733,88 metrekarelik kısmın 151 ada 202 parsele dâhil edilerek adına tescil edilmesini istemiştir.

Davalılar, davaya cevap vermemişlerdir.

Mahkemece; tespit dışı bırakılan yer hakkında Maliye Hazinesi aleyhine açılan tapu tescili davasının ve davalı Şerife aleyhine açılan tapu iptali ve tescil davasının kabulüne karar verilmiştir.

Davalı Hazine vekilinin temyizi üzerine Özel Dairece, yukarıda belirtilen bozma ilamının açıklanan nedenlerle karar bozulmuştur.

Yerel Mahkemece, önceki karardaki gerekçeler tekrarla direnme kararı verilmiş, direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Uyuşmazlık, Kadastro çalışmaları sırasında tespit dışı bırakılan davaya konusu taşınmaz yönünden, davanın açıldığı tarih itibariyle davacı lehine zilliyetlikle taşınmaz edinme koşullarının oluşup oluşmadığı noktasında toplanmaktadır.

Hukuk Genel Kurulu'ndaki görüşme sırasında, işin esasına girilmeden önce, davaya konu tespit dışı bırakılan taşınmaz yönünden, köy tüzel kişiliğinin davaya katılımına gerek olup olmadığı, diğer bir deyişle taraf teşkilinde eksiklik olup olmadığı, ön sorun olarak incelenmiştir.

Bu aşamada öncelikle taraf teşkili üzerinde durmak gerekmektedir.

Taraf teşkili dava şartı olup, davanın her aşamasında mahkemece re’sen dikkat edilmesi gereken bir olgudur ve mahkemenin, taraf teşkilini sağlaması, gerek 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun, gerekse 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun amir hükmü gereğidir (Hukuk Genel Kurulu'nun 04.03.2009 gün ve 2009/9–52–105 esas, karar; 14.04.2010 gün ve 2010/21–200–216 esas, karar sayılı ilamları).

Bu husus kamu düzenine ilişkin olmakla yargılamanın her aşamasında re’sen nazara alınması gerektiğinden, usulü kazanılmış hakkın da istisnasıdır.

Diğer taraftan 4721 sayılı TMK. nun 713/3 maddesi, ‘Tescil davası, Hazineye ve ilgili kamu tüzel kişilerine veya varsa tapuda malik gözüken kişinin mirasçılarına karşı açılır.’hükmünü taşımaktadır.

Somut olaya gelince; davaya konu tespit dışı bırakılan taşınmazın Kayacılar Köyü kadastro çalışmaları sırasında Ayvalca köyü sınırlarında kaldığı gerekçesiyle, Ayvalca köyünde yapılan kadastro çalışmalarında da Kayacılar Köyü sınırlarında kaldığı gerekçesiyle tespit dışı bırakıldığı anlaşılmaktadır.

Bu durumda, dava konusu tespit dışı taşınmazla ilgili olarak işin esasına girilmeden Hazinenin yanında ilgili kamu tüzel kişilerinde (olayımızda Kayacılar Köyü ve Ayvalca köyü tüzel kişiliklerinin) davada taraf olarak katılımı sağlanmalıdır.

Yerel mahkemece, yukarıda belirtilen maddi ve hukuki olgular dikkate alınmadan taraf teşkili sağlanmaksızın esasa ilişkin hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.

Bu nedenle direnme kararı yukarıda belirtilen değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı işin esasına girilmeksizin usul yönünden bozulması gerekmiştir.

SONUÇ: Davalı Hazine vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda gösterilen değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanunun 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. Maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre işin esasına ilişkin temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, aynı Kanun'un 440/III maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 13.02.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.