Logo

Hukuk Genel Kurulu2011/5-503 E. 2011/615 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Bozma ilamına karşı verilen kararın direnme kararı niteliğinde olup olmadığı ve Hukuk Genel Kurulu'nun görevli olup olmadığı hususu.

Gerekçe ve Sonuç: Mahkemenin bozma ilamından sonra yeni bir delil olan ek bilirkişi raporu alarak ve ilk karardan farklı bir gerekçeyle yapı bedeline hükmetmesi nedeniyle, verilen kararın usul hukuku anlamında gerçek bir direnme kararı olmadığı, yeni bir hüküm niteliğinde olduğu ve bu nedenle dosyanın Özel Dairece incelenmesi gerektiği gözetilerek dosyanın Özel Daire'ye gönderilmesine karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Ankara 16. Asliye Hukuk Mahkemesi

TARİHİ : 30/09/2010

NUMARASI : 2009/441-2010/328

Taraflar arasındaki “kamulaştırma bedelinin tespiti” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 16. Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 28.10.2008 gün ve 2008/27-391 sayılı kararın incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 26.5.2009 gün ve 2009/2689-7759 sayılı ilamı ile;

(...Dava, 4650 sayılı Kanunla değişik 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 10. maddesine dayanan kamulaştırma konusu muhtesat bedelinin tespiti ve mülkiyetinin davacı idareye geçtiğinin belirlenmesi istemine ilişkindir.

Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir.

Bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır. Dava konusu yapılara resmi birim fiyatları esas alınıp yıpranma payı da düşülmek suretiyle, ağaçlara ise yaş, cins ve verim durumuna göre maktuen değer biçilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir.

Bu nedenle davalı vekilinin temyiz itirazları yerinde değildir.

Davacı idare vekilinin temyizine gelince;

Davalıya ait muhtesatlar ıslah imar planında park alanında kaldığından yerinde muhafaza edilememiştir. Dosyada bulunan kanıt ve belgelerden dava konusu yapılar için imar affı başvurusunda bulunulduğu ve 1986 tarihinde tapu tahsis belgesi verildiği, buna dayanılarak da kendisine davaya konu yapıların bulunduğu yerden farklı bir yerde bulunan 37250 Ada, 5 parsel sayılı taşınmazda pay verildiği anlaşılmıştır.

Bu durumda 3290 sayılı Yasa ile değişik 2981 sayılı Yasanın 13/b maddesi gereğince dava konusu yapıların enkaz bedeline hükmedilmesi gerekirken, levazım bedeline hükmedilmesi doğru görülmemiştir...)

gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

TEMYİZ EDEN : Taraf vekilleri

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Dava, 4650 sayılı Kanunla değişik 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun 10. maddesine dayalı, kamulaştırma konusu muhtesat bedelinin tespiti ve mülkiyetinin davacı idareye geçtiğinin belirlenmesi istemine ilişkindir.

Mahkemece binanın asgari levazım bedeline hükmedilmiş, tarafların temyiz istemi üzerine Özel Dairece davalı vekilinin temyiz istemi reddedilmiş, davacı idare vekilinin temyizi yönünden de enkaz bedeline hükmedilmesi gereğine işaret edilerek mahkeme kararı bozulmuştur.

Mahkemece, bozma sonrası yapılan yargılamada bozmaya uyulup uyulmama konusunda bir karar verilmeden önce bilirkişi incelemesi yaptırılıp, rapor alınmış ve ibraz edilen karar örnekleri de dosya arasına alınarak, bu kez yapı bedeline hükmedilmiş ve önceki kararda direnildiğinden bahisle hüküm kurulmuştur. Hükmü taraf vekilleri temyiz etmiştir.

Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşme sırasında, işin esasına geçilmeden evvel, bozma sonrası yapılan işlemler ile özel daire ve mahkeme kararlarının içerikleri gözetildiğinde, ortada yeni bir hükmün mü, yoksa bir direnme kararının mı, bulunduğu; dolayısıyla, temyiz incelemesinin Hukuk Genel Kurulu'nca mı, yoksa Özel Dairece mi yapılması gerektiği hususu, bir ön sorun olarak ele alınmıştır.

İlkin belirtilmelidir ki, 6217 sayılı Kanunun 30.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429.maddesinin 2.ve 3.fıkraları gereğince, direnme kararının varlığından söz edilebilmesi için; açıkça bozma ilamına uyulmamış olması; bozmadan esinlenilerek eylemli uyma anlamına gelecek herhangi bir araştırma yapılmaması ve yeni delil toplanmaması; bozulan ilk kararda yer alan hususlar direnmeye konu edilerek gerekçenin ilk karardaki ana çerçeveden çıkılmadan sadece onu güçlendirmeye yönelik olmak üzere yasal sınırlarda genişletilerek oluşturulması, gerekmektedir.

Eş söyleyişle; mahkemenin yeni bir delile dayanarak veya bozmadan esinlenerek gerekçesini değiştirerek veya daha önce üzerinde durmadığı bir hususu bozmada işaret olunan şekilde değerlendirerek karar vermiş olması halinde, direnme kararının varlığından söz edilemez.

Şu hale göre, ön sorunun çözümlenmesi için temyize konu kararın açıklanan özellikleri taşıyıp taşımadığının irdelenmesi gerekir.

Mahkemece, bozmaya konu ilk kararda “asgari levazım bedeline” hükmedilmiştir.

Özel Daire, taşınmaz üzerindeki muhdesatların yerinde bulunmadığı tespitini yaptıktan sonra dava konusu yapıların enkaz bedeline hükmedilmesi gerektiğini işaret ederek mahkeme kararını bozmuş; bozma üzerine, mahkemece yeniden keşif yapılmış ve muhdesatların yerinde bulunduğu tespit edilmiştir. Bu kez mahkemece ilk karardan farklı olarak yapı bedeline hükmedilmiştir.

Mahkemece bozma ilamından sonra ek bilirkişi raporu alınarak, yapı bedeline hükmedilmiş olduğuna göre, bu hususlar Özel Dairenin denetiminden de geçmemiştir. Şu haliyle mahkemenin ilk kararını güçlendirmeye yönelik ve yasal sınırlarda genişletilmiş bir gerekçeye dayandığından da söz edilemez. Mahkemenin direnme olarak adlandırdığı temyize konu karar, açık biçimde ilk karardan farklı, bozma sonrası toplanan yeni bir delile ve tamamen yeni bir gerekçeye dayalı, yeni bir karardır.

Mahkemenin direnme olarak adlandırdığı temyize konu kararın usul hukuku anlamında gerçek bir direnme kararı olmadığı; bozmadan esinlenilerek yapılan yeni araştırmaya ve delile ve ilk kararda tartışılıp, değerlendirilmemiş yeni bir gerekçeye dayalı, yeni hüküm niteliğinde olduğu her türlü duraksamadan uzaktır.

Hal böyle olunca, kurulan bu yeni hükmün temyizen incelenmesi görevi, Hukuk Genel Kurulu’na değil, Özel Daireye aittir.

Bu nedenle, gerek ilk hükme yönelik temyiz itirazları reddedilen davalı vekilinin, gerekse temyiz istemi kabul edilen davacı vekilinin bu yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosya Özel Daireye gönderilmelidir.

S O N U Ç : Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı ve davalı vekillerinin yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 5. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE, 12.10.2010 tarihinde oybirliği ile karar verildi.