"İçtihat Metni"
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, vakıf evlatları tarafından açılan intifa hakkının (galle fazlasının) tespiti ve tahsili istemine ilişkindir.
Yerel Mahkemece; mazbut H... S... oğlu K... E... M... E... V...’ndan dolayı davacılara ait gelir hakkının tespiti ve tahsili talebine ilişkin davada Vakıflar Genel Müdürlüğü yazıları itibariyle dava konusu Vakfın İstanbul ilinde kurulduğunun ihtilafsız olduğu, davalı Vakıflar Genel Müdürlüğü vekilinin süresi içerisinde verdiği cevap dilekçesi ile yetki itirazında bulunduğu, davanın niteliği itibariyle vakfın kurulu olduğu yer merkezinde görülmesi gerektiği kanaatine varılarak davalı vekilinin yetki itirazının kabulüne, dava dilekçesinin yetki yönünden reddine, davaya bakmaya İstanbul Asliye Hukuk Mahkemesinin yetkili olduğuna karar verilmiştir.
Yüksek Özel Daire'ce; yukarıda açıklanan gerekçelerle, mahkemenin davaya bakmakla yetkili olduğuna ve bu yönden verilen red kararının isabetsiz olduğuna işaretle karar bozulmuştur.
Yerel mahkemece; Vakfın, Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından idare edildiği noktasında taraflar arasında çekişme olmadığı gibi dosya kapsamı ile de sabit ve mahkemenin de kabulünde olduğu, ancak davaya konu Vakfın İstanbul’da kurulduğu,dosya kapsamından da anlaşılacağı üzere vakfın tüzel kişiliğinin halen devam ettiği, Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından vakıf evlatlarının mütevellilik talebi olmadığından niyabeten (vekaleten) idare edildiği, toplanan delillerden anılan vakfın ayrı bir bütçesi olup, gelir giderleri, borçları ve vakıf evlatlarına yapılan ödemelerin bu bütçeden karşılandığı, dolayısıyla dava konusu vakfın mal varlığının Vakıflar Genel Müdürlüğüne geçmediği, bununla birlikte Vakıf evlatları tarafından açılan davaların İstanbul Beyoğlu Asliye Hukuk Mahkemesinde görülüp neticelendiği,Vakfın niyabeten (vekaleten) Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından idare ediliyor olmasının mazbut vakıf olduğunu göstermeyeceği gibi, husumetin Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne yönlendirilmiş olmasının da yetkili Mahkemenin Ankara Mahkemeleri olduğunu göstermeyeceği, dolayısıyla bozma ilamının dava konusu vakfın mahiyetine ve vasfına uygun olmadığı gerekçesiyle önceki kararda direnilmiştir.
Bu karar davacılar vekilinin temyizi üzerine Hukuk Genel Kurulu'nun 10.11.2010 tarihli kararıyla; mahkemece kısa kararın hüküm fıkrası ile gerekçeli hüküm fıkraları çelişkili olup yerel mahkeme kararının işin esasına yönelik temyiz itirazları incelenmeksizin salt bu usulü eksikliğe dayalı olarak bozulmakla, usulünce yeniden direnme kararı verilmiştir. Davacılar vekili hükmü temyiz etmiştir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu'nun önüne gelen uyuşmazlık; Dava konusu Vakfın galleye müstehak evlatları tarafından açılan intifa hakkının tespit ve tahsiline ilişkin davada yetkili mahkemenin vakfın kurulduğu yer mahkemesinde mi yoksa mazbut vakıf olması nedeniyle Vakıflar Genel Müdürlüğü'nün ikametgahı mahkemesinde mi görüleceği noktasında toplanmaktadır.
Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşme sırasında işin esası incelenmeden evvel, mahkemece ilk kararda verilen yetkisizlik kararının gerekçesi olarak, davanın niteliği itibariyle mazbut Vakfın kurulduğu yer mahkemesinde görülmesi gerektiği görüşü yer aldığı halde, bozma sonrası kararında, vakfın ayrı tüzel kişiliğinin ve mal varlığının bulunduğu, mütevellisinin bulunmaması nedeniyle niyabeten(vekaleten) idare edildiği gerekçesine dayanılması karşısında, temyize konu bu kararın yeni hüküm niteliğinde olup olmadığı ön sorun olarak tartışılmıştır.
Heyetçe, ilk karar ve bozma kapsamı itibariyle vakfın mazbut vakıf olduğu konusunda uyuşmazlık bulunmadığı, mahkemece niyabeten yönetildiğinin belirtilmesinin ilk hükümden ayrıldığı anlamına gelmediği, bu haliyle ortada yeni hüküm bulunmadığı, temyize konu kararın 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429/3. maddesi anlamında direnme kararı olduğu, temyiz incelemesinin Kurulca yapılması gerektiği oybirliği ile karara bağlanarak işin esasının incelenmesine geçilmiştir.
İşin esasına gelince;
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi kurulun çoğunluğunca usul ve yasaya aykırı bulunmuş; bu nedenle direnme kararının bozulmasına oyçokluğu ile karar verilmiştir.
S O N U Ç : Davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında açıklanan nedenlerle H.U.M.K.nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 13.07.2011 gününde oyçokluğu ile karar verildi.