"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Ankara 3. İş Mahkemesi
TARİHİ : 28/02/2008
NUMARASI : 2007/957-2008/48
Taraflar arasındaki “ menfi tespit” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 3.İş Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 14.11.2006 gün ve 792-548 sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 9.Hukuk Dairesinin 18.10.2007 gün ve 4544-30845 sayılı ilamı ile; (...Taraflar arasındaki uyuşmazlık davacı tarafından yapılan feshin haklı olup olmadığı ve cezai şart noktalarında toplanmaktadır.
Hükme esas alınan bilirkişi raporunda Harcırah Yönetmeliği irdelenmemiştir. Söz konusu yönetmeliğin 3/5 maddesinde “kendi isteği ile geçici olarak görev bölgesi dışında görevlendirilenlere harcırah ödenmez” ifadesi bulunmaktadır. Bu durumda davacı işçinin feshi haksızdır.
Öte yandan cezai şart eğitim karşılığı düzenlenişi nedeniyle tek taraflı olması anılan isteğin hükümsüzlüğünü gerektirmez. Davanın reddi gerekirken kabulü hatalıdır...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN : Davalı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere ve özellikle; her ne kadar Özel Dairenin bozma ilamında davalı bankanın talep ettiği bedel bir cezai şart olarak nitelendirilmişse de,gerek yanlar arasında düzenlenen sözleşmeler, gerek davacı tarafından imzalanan yüklenme ve kefalet senetleri, gerekse davalı banka tarafından çıkarılan yönetmelikler incelendiğinde, talep edilen bedelin davacıya bir yıl boyunca verilen eğitim ve yapılan masrafların karşılığı olduğu, dolayısıyla Borçlar Kanununun 158 vd.maddelerinde düzenlenen cezai şart niteliğinde olmayıp, kendine özgü bir alacak talebi olduğu bir an cezai şart olarak düşünülse bile verilen eğitim gideri karşılığı olduğundan karşılıksız sayılamayacağı anlaşılmakla, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ: Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile,direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.nun 429. Maddesi gereğince BOZULMASINA, 18.6.2008 gününde oybirliğiyle karar verildi.