"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İzmir 1. İş Mahkemesi
TARİHİ : 28/12/2006
NUMARASI : 2006/7-2006/1098
Taraflar arasındaki “tesbit” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İzmir 1. İş Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 16.06.2005 gün ve 1133-548 sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 15.11.2005 gün ve 8041-11721 sayılı ilamı ile, (...Dava hukuki nitelikçe; davacının 20.04.1982-03.06.1985 dönemlerindeki 1479 sayılı Kanuna tabî sigortalılığının geçerliliği ile 31.05.2004 günlü tahsis talebine göre Bağ-Kur’ca yaşlılık aylığı bağlanması gerektiğinin tespiti istemine ilişkindir.
01.04.1972 tarihinde yürürlüğe giren 1479 sayılı kanunun 24. maddesine göre, bir kimsenin zorunlu Bağ Kur sigortalısı olması için, meslek kuruluş kaydı ile birlikte, kendi adına ve hesabına bağımsız çalışması gerekir. Öte yandan, 20.04.1982 tarihinde yürürlüğe giren 2654 sayılı Yasanın 6. maddesi ile değişik 1479 sayılı Yasanın 24. maddesinde, zorunlu Bağ Kur sigortalısı olmak için ticari kazanç veya serbest meslek kazancı dolayısıyla gerçek veya götürü usulde gelir vergisi mükellefi olma, gelir vergisinden muaf olanların da meslek kuruluşuna kayıtlı olması hükmü yer almaktadır. Yine 22.03.1985 tarihinde 3165 sayılı Kanunla getirilen düzenleme ile de; kendi nam ve hesabına çalışanlardan vergi mükellefi olan, esnaf siciline veya meslek kuruluşuna kaydı olanların Bağ Kur sigortalısı olacağı belirtilmiştir.
Davacının, hiçbir kuruluşa kayıtlı olmadığı 20.04.1982-03.06.1985 tarihleri arasındaki dönemde zorunlu Bağ-Kur sigortalısı olarak kabul edilmesi mümkün olmadığı gibi; Kurumun hatalı işlemi ile geriye yönelik olarak prim tahsil etmesinin, sigortalılık niteliği sağlamadığı gibi, sigortalı yararına da kazanılmış hak yaratmayacağı gözetilmeden, yazılı şekilde dava konusu edilen dönemde sigortalılığın geçerli olduğuna karar verilmesi isabetsizdir. Tahsise ilişkin talebin de buna göre değerlendirilmesi gerekir.
Mahkemece açıklanan maddi ve hukuki olgular üzerinde durulmadan, yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde davalının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davalı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre ve özellikle Bağ-Kur zorunlu sigortalılık koşulları bulunmayan döneme ilişkin olarak yapılan geriye yönelik toplu prim ödemelerinin “isteğe bağlı sigortalılık” olarak da değerlendirilmesinin mümkün olmaması, somut uyuşmazlıkta Medeni Kanunun 2. maddesinin uygulama yeri bulunmaması karşısında, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ:Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.nun 429. Maddesi gereğince BOZULMASINA, 23.1. 2008 gününde oybirliğiyle karar verildi.