Logo

Hukuk Genel Kurulu2007/3-917 E. 2007/947 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Ayrı yaşamakta haklı olan eşin, geliri olmasına rağmen tedbir nafakasına hükmedilip hükmedilemeyeceği.

Gerekçe ve Sonuç: Ayrı yaşamakta haklı olan eşin geliri olsa dahi, diğer eşin birliğin giderlerine gücü oranında katılma yükümlülüğünün devam ettiği ve hâkimin eşlerin birlikte yaşarken sürdürdükleri hayat seviyesini ayrı yaşamaları halinde de korumaları gerektiği gözetilerek, yerel mahkemenin direnme kararı bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : İzmir 13. Aile Mahkemesi

TARİHİ : 15/05/2007

NUMARASI : 2007/262-2007/327

Taraflar arasındaki “tedbir nafakası” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda;İzmir 13.Aile Mahkemesince davanın kısmen kabul, kısmen reddine dair verilen 27.6.2007 gün ve 2006/170-484 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 3.Hukuk Dairesinin 4.12.2006 gün ve 14804-16754 sayılı ilamı ile, (...Davada, ayrı yaşamda haklılık iddiasına davalı olarak davacı (kadın) için aylık 400 YTL, davacı yanında bulunan müşterek küçük çocuk Barış için aylık 400 YTL toplam aylık 800 YTL tedbir nafakası talep ve dava edilmiş, mahkemece, müşterek çocuk yönünden davanın kısmen kabulüyle, müşterek çocuk için aylık 150 YTL tedbir nafakasına hükmolunmuş, davacı kadın yönünden ise, düzenli aylık gelirinin bulunması sebebiyle kadın için talep edilen tedbir nafakasının reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, sair temyiz itirazları yerinde değildir.

Ancak, TMK 197.maddesi gereği, ayrı yaşamda haklı olan eş, diğer eşten tedbir nafakası isteyebilir.

Tedbir nafakasının niteliği ve yasal düzenleme gereği davalı (koca), birliğin giderlerine gücü oranında katılmak zorundadır (TMK md.186/3). Davacının (kadının) gelirinin bulunması, davalının (kocanın) ortak giderlere (elektrik, su, telefon, kira, yakıt parası vs) katılma yükümlülüğünü tamamen ortadan kaldırmaz; bu durum sadece nafaka miktarının takdirinde etkili olabilir. Davacının (kadının) gelirinin bulunması, ona tedbir nafakası bağlanmasını engelleyici bir hal değildir.

Hâkim, eşlerin birlikte yaşarken sürdürdükleri hayat seviyesini ayrı yaşamaları halinde de korumaları gerektiğini gözetmelidir.

Somut olayda ise; “davacının (kadının) dört kardeşi ve annesiyle birlikte hissedar olduğu annesi ve bekâr kızkardeşinin oturduğu, babasından kalan evin sattırılıp, hissesinin kendisine (davalıya) verilmesi hususunda” davalı (koca) tarafından davacıya (kadına) devamlı baskı yapıldığı, bu baskılar sonucu evlilik birliğinin zedelendiği, müşterek evde huzursuzluk başladığı, baskılara dayanamayan davacının annesinin evine sığındığı, bu sebeple tarafların ayrı yaşadıkları, davacı kadın ayrı yaşamakta haklı olduğu, yukarıda açıklanan ilke ve esaslarda gözetilerek ayrı yaşamda haklı olan eş (davacı) içinde hakkaniyet uygun bir miktar tedbir nafakasına hükmolunması gerekirken, yazılı şekilde davacı için istenen tedbir nafakasının reddi ve ayrıcada çocuk için hükmolunan nafakanın başlangıç (geçerlilik) tarihinin kararda gösterilmemiş olması da doğru görülmemiştir.

Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

TEMYİZ EDEN: Davacı vekili

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere ve özellikle Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 26.9.2007 gün ve 2007/3-641-623; 16.5.2007 gün ve 2007/2-275-275; 28.2.2007 gün ve 2007/3-84-95; 29.3.2006 gün ve 2006/2-69-117 sayılı kararlarında da bu hususların aynen benimsenmiş bulunmasına göre,Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken,önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile,direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.nun 429. Maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 5.12.2007 gününde oybirliğiyle karar verildi.