"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Kozan 2. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 06/03/2007
NUMARASI : 2007/17-56
Taraflar arasındaki “ alacak ” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Kozan 2.Asliye Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 22.2.2005 gün ve 168-61 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 19.Hukuk Dairesinin 17.4.2006 gün ve 7832-4105 sayılı ilamı ile; (....Davacı vekili, davalı ile müvekkili arasındaki ticari ilişki sonrası düzenlenen 10.6.2000 tarihli senet ile davalının müvekkiline 200 ton buğday borcu bulunduğunu, bunun 10 tonunun ödendiğini kalan 190 ton buğdayın ödenmediğini iddia ederek 180 ton buğdayın bedelinin tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı savunmasındaki, 10.06.2000 tarihli senet altındaki imzanın kendilerine ait olmadığını, ancak davacıya 49 ton buğday borçları olduğunu ve ödemeye hazır bulunduklarını beyan ederek davanın reddini istemiştir.
Mahkemece her ne kadar 10.06.2000 tarihli senet altındaki imza davalıya ait ise de söz konusu senet kambiyo senedi niteliği taşımadığı bu nedenle tek başına alacağı kanıtlayıcı nitelikte olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir.
Davacının alacağına dayanak olarak gösterdiği 10.06.2000 tarihli senedin kambiyo senedi niteliğinde olmayıp, “adi yazılı belge” niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır.
Anılan “adi yazılı belge” de davalının 200 ton Panda cinsi buğdayı ahzolunduğunu ve ödemeyi kabul ettiği yazılıdır.
Diğer yandan davalı vekilinin 10.2.2005 tarihli dilekçesinde “10.06.2000 tarihli adi yazılı belgede 200 ton Panda cinsi buğdayın teslim alındığı yazılı ise de, gerçekten teslim edilen buğdayın 49 ton olduğunu ve bu miktarın teslim alındığını” beyan etmiştir.
Hal böyle olunca, davalı taraf akdi ilişkiyi kabul ettiğinden imzasını taşıyan 10.06.2000 tarihli belgenin aksine olarak kendisine 49 ton buğday dışında kalan 151 ton buğdayın teslim olunmadığını HUMK.nun 290.maddesine göre kanıtlamakla yükümlüdür.
Mahkemece delillerin takdirinde hataya düşülerek yazılı şekilde eksik inceleme ile karar verilmesi doğru görülmemiştir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN : Davacı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava; alacak istemine ilişkindir.
Mahkemece verilen ilk kararda; davacının dayanağı olan senedin kambiyo senedi niteliğini taşımadığı, bu nedenle tek başına alacağın varlığını kanıtlayamayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Özel Daire; Davalı taraf akti ilişkiyi kabul ettiğinden imzasını taşıyan 10.06.2000 tarihli belgenin aksine olarak kendisine 49 ton buğday dışında kalan 151 ton buğdayın teslim olunmadığını HUMK.m.290’a göre kanıtlamakla yükümlü olduğu gerekçesi ile hükmü bozmuştur.
Yerel mahkemece; bozma sonrasında yapılan duruşmada önce metin kısmında “usul ve yasaya uygun bozma ilamına uyulmasına karar verildi” denmesine rağmen aynı zaptın hüküm kısmında eylemli olarak “kısmen uyma ve kısmen direnme” niteliğinde “kısmen kabul ve kısmen red” kararı verilmiştir. Yine mahkemece hakim ve katip imzalı ve aynı tarihli olarak tutulan tutanakta “kısmen uyma” yerine “uyma” sözcüğü yazılmasının sehve davayı olduğu ve bilgisayar kullanıcısı katibin hatasından kaynaklandığı belirtilmiştir.
Kurulan kısa kararda ve gerekçeli kararda; davacı vekilince teslim alındığı kabul edilen 49 ton buğday bedeli yönünden davanın kabulüne, diğer kısım yönünden davanın reddine şeklinde kısmen direnme hükmü kurulmuştur.
Yerel mahkemeler direnme hükmünü kurarken verdikleri önceki hükmü değiştirmeden aynı şekilde hüküm kurmak zorundadırlar. Direnme hükmü olarak adlandırdıkları son kararda verdikleri önceki hükmü kısmen yada tamamen değiştirmeleri halinde, artık ilkinin aynısı olmayan ve Özel Dairece denetlenmeyen yeni bir hüküm kurulmuş olacağından, kurulan bu yeni hükmün öncelikle Özel Dairenin denetiminden geçmesi gerekir.
Somut olayda; yerel mahkemece kurulan ilk hükümde davanın tümden reddedilmesi, bozma sonrasında ise önceki hükmün değiştirilerek, kısmen uyma ve kısmen direnme yönünde, kısmen kabul ve kısmen red kararı verilmesi karşısında mahkemece verilen kararının direnme olmayıp, Özel Dairenin incelemesinden geçmemiş yeni bir hüküm olduğu anlaşılmaktadır.
Hal böyle olunca, kurulan bu yeni hükme yönelik davacı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın Dairesine gönderilmesi gerekir.
SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle yerel mahkemece kurulan yeni hükme yönelik davacı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın Yargıtay 19. Hukuk Dairesine gönderilmesine, 11.7.2007 tarihinde oybirliği ile karar verildi.