"İçtihat Metni"
Taraflar arasındaki manevi tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İstanbul Asliye 1.Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 27.02.2001 tarih ve 1999/567 Esas- 2001/125 Karar sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine Yargıtay 4.Hukuk Dairesinin 29.11.2001 gün ve 2001/7491-11880 sayılı ilamıyla bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece 25.06.2002 tarih ve 2002/426 E.2002/447 K.sayılı kararla önceki kararda direnilmiş; davacı vekilinin temyizi üzerine direnme kararı Hukuk Genel Kurulunun 28.01.2004 tarih ve 2004/4-25 esas-2004/48 karar sayılı ilamıyla usulden bozulmuş; mahkemece bu karara uyularak yeniden direnme kararı verilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davacı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Mahkeme kararlarında nelerin yazılacağı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 388.maddesinde belirtilmiştir. Hüküm sonucu kısmında gerekçeye ait her hangi bir söz tekrar edilmeksizin isteklerin her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların mümkünse sıra numarası altında birer birer açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekir.
Aynı kural HUMK.nun 389.maddesinde de tekrarlanmıştır. Keza HUMK.nun 381.maddesi (kararın tefhimi en az 388.maddede belirtilen hüküm sonucunun duruşma tutanağına geçilerek okunması suretiyle olur). Bu biçim yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereğidir. Aksi hal, yeni tereddüt ve ihtilaflar yaratır. Hatta giderek denebilir ki,dava içinden davalar doğar,Hükmün hedefine ulaşılmasını engeller, Kamu düzeni ve barışı oluşturulamaz.
Ayrıca bozma kararı ile ilk hüküm hayatiyetini yitirdiğinden ona atıf suretiyle hüküm tesisinin yukarıda açıklanan kurallara uygun düşmeyeceği de aşikardır.
Öte yandan Yargıtay'ın yerleşmiş görüşü de bu yöndedir (Hukuk Genel Kurulu'nun 19.6.1991 gün 323/391 sayılı ve 10.9.1991 gün 281-415 sayılı ve 25.9.1991 gün 355-440 sayılı kararları).
Ceza Genel Kurulu'nca da C.U.M.K.nun benzer hükümleri taşıyan 261 ve 268 maddelerinin uygulanmasında bozulan kararın geçerliliğini ve yerine getirilme yeteneğini yitirdiğinden "önceki hükümde direnilmesine" denilmekle yetinilerek ve atıf suretiyle hüküm kurulamayacağı kabul edilmiştir (Ceza Genel Kurulu'nun 2.2.1976 gün 22-25 sayılı kararı).
Mahkemece verilen 25.06.2002 tarih ve 2002/426-447 sayılı direnme kararı davacı vekilinin temyizi üzerine kısa ve gerekçeli kararda yukarıda açıklanan yasal düzenlemelere uygun hüküm fıkrasına yer verilmemesi nedeniyle Hukuk Genel Kurulunun 28.01.2004 gün ve 2004/4-25-48 sayılı ilamıyla usulden bozulmuştur.
Mahkemece Hukuk Genel Kurulunun bozma ilamlarına uyulması 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 429/4 maddesi uyarınca zorunlu olmasına ve mahkeme ara kararında da buna işaretle bozmaya uyulmasına karar verilmesine karşın açıklanan yasal düzenlemelere aykırı biçimde karar oluşturularak gerekçede yer alan sözler tekrarlanarak, gerek aslolan kısa gerek buna uygun olması gereken gerekçeli kararda hüküm fıkrası oluşturulmamış; "…
…ilk kararında direnilmesine" denilmekle yetinilmiştir.
O itibarla mahkemece HUMK.nun 429/4 ve 388.maddelerinde yer alan açık hükümler gözetilmeksizin yazılı biçimde karar verilmesi doğru değildir.Direnme kararı bu nedenle bozulmalıdır.
S O N U Ç : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, istek halinde temyiz peşin harcının iadesine, 31.01.2007 gününde oybirliğiyle karar verildi.