"İçtihat Metni"
Taraflar arasındaki " tapu iptali ve tescil" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda;Beydağ Asliye Hukuk Mahkemesi'nce davanın reddine dair verilen 13.7.2000 gün ve 1999/7 E. 2000/89 K.sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 1.Hukuk Dairesi'nin 8.11.2000 gün ve 2000/14032-13886 sayılı ilamiyle;
(...Davacılar,davalı ve dava dışı kardeşleriyle birlikte 719 parselde müşterek mülkiyet şeklinde paydaş olduklarını,bu parselle ilgili taksim sözleşmesi yaptıklarını;yapılan taksime göre bu parselde herbirine birer arsa yeri ayrılıp, yapılan ifraz sonucu parseller dışında kalan ve fiilen hepsinin ayrı ayrı kullandıkları bahçenin de davalı kardeşleri adına ayrılan arsa yeri ile birlikte 2270 parsel nosu ile tescil edildiğini;oysa bu bahçenin daha sonra aralarındaki fiili taksime göre ifrazı amacında olduklarını;ancak taksim sözleşmesini yaparken, hataya düşürüldüklerini belirtip, 2270 parselin tapusunun ¼
¼ er payları oranında iptaliyle adlarına tescilini istediler.
Hükmüne uyulan bozma ilamları doğrultusunda soruşturma yapıldığı ve sabit görülmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Ne varki, 24.11.1999 tarihli oturumda davalı vekili,HUMK.nun 151 maddesinde ifadesini bulan imzası ile doğruladığı beyanını zapta yazdırmış;bu beyanında aynen (mirasçıların A ve F harfi ile ilgili kısımla ilgili taleplerine bir diyeceğimiz yoktur.Ancak B-C.D.E ile gösterilen yerler ise fiili kullanım durumu nazara alınarak taksim edilsin.Bu kısımların miktarlarının eşit olmaması önemli değildir.Bu yerlerin bir kısmın eğimli,verimli veya verimsiz olması nedeniyle kendi aralarında fiilen böyle anlaşmışlardır.Fiili kullanım durumu nazara alınsın şeklinde fiili kullanıma göre, davanın kabulünü gerektiren ifadelere yer vermiştir.Esasen, değinilen beyan sonraki oturumlarda da yinelenmiştir.
Bilindiği üzere,davanın kabulünü gerektiren beyan, kesin hükmün hukuksal sonuçlarını doğurur.Davacının bu kabule karşı durması da sonuca etkili değildir.
Hal böyle olunca,vekaletnamesinde yetkisi bulunan davalı vekilinin beyanının bağlayıcılığı ve kesin hükmün hukuksal sonuçlarını doğuracağı dikkate alınarak ayın olarak (iptal ve tescile) ; buna imar mevzuatının ifraza imkan vermemesi durumunda ise;isteğin paya dönüştürülmesi suretiyle, davacının payına hükmedilerek uyuşmazlığın çözümlenmesi gerekirken, yazılı olduğu üzere davanın reddi doğru değildir.davacılardan Alim Fikri'nin temyiz itirazları yerindedir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN : Davacı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 18.4.2001 gününde oybirliği ile karar verildi.