"İçtihat Metni"
Taraflar arasındaki "tapu iptali,tescil-tenkis" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda;Lapseki Asliye Hukuk Mahkemesi'nce davanın reddine dair verilen 26.2.1999 gün ve 1998/145 E. 1999/18 K. sayılı kararın incelenmesi davacılar vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 1.Hukuk Dairesi'nin 13.9.1999 gün ve 1999/7508 E. 1999/7959 K. sayılı ilamiyle;
(... Dava, Borçlar Yasasının 18.maddesinden kaynaklanan muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı pay oranında tapu iptali ve tescil olmadığında Medeni Kanunun 502 ve ardılı maddeleri uyarınca tenkis istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Toplanan delillere ve tüm dosya içeriğine göre, yanlar 11.1.1998 tarihinde ölen ortak miras bırakan Naim'in kızlarıdır. Taraflar haricinde başka mirasçı bulunmamaktadır. Ortak miras bırakan dava konusu 80 ada 56 parseldeki bahçeli kargir ev niteliğindeki taşınmazını 1.2.1978 tarihinde tapuda "hibe" suretiyle davalıya temlik etmiştir. Bilindiği üzere "hibe" sözleşmesiyle yapılan temliklerde muvazaa iddiası ileri sürülemez. Bu nedenle Borçlar Kanununun 18.maddesine göre açılan davanın reddi doğrudur.Ne var ki, davacıların kademeli istekleri tenkise yöneliktir.Oysa bu yönde yeterli araştırma yapılmış değildir.
Bilindiği üzere;Tenkis (indirim) davası, miras bırakanın saklı payları zedeleyen ölüme bağlı veya sağlar arası kazandırmaların (teberru) yasal sınıra çekilmesini amaçlayan,öncesine etkili, yenilik doğurucu (inşai) davalardandır.
Tenkis davasının dinlenebilmesi için öncelikli koşul;miras bırakanın ölüme bağlı veya sağlar arası bir kazandırma işlemi ile saklı pay sahiplerinin haklarını zedelemiş olmasıdır. Saklı payların zedelendiğinden söz edilmesi ise kazandırma konusu tereke ile kazandırma (temlik) dışı terekenin tümü ile bilinmesiyle mümkündür. Tereke miras bırakanın ölüm tarihinde bırakmış olduğu mameleki kıymetler ile,iadeye ve tenkise tabi olarak yaptığı kazandırmalardır.Bunlar terekenin aktifini oluşturur.Miras bırakanın borçları, bakmakla yükümlü olduğu kişilerin bir aylık nafakası, terekenin defterinin tutulması, mühürlenmesi, cenaze masrafları gibi giderler de pasifidir. Aktiften belirtilen borçların indirilmesi net terekeyi oluşturur. Tereke bu şekilde tesbit edildikten sonra mirasın açıldığı tarihteki fiyatlara göre değerlendirilmesi yapılarak parasal olarak miktarının tesbiti gerekir. (MK.454) Miras bırakanın Medeni Kanunun 453.maddesinde belirlenen mahfuz hisseye tecavüz edip etmediği bulunan bu rakam üzerinden hesaplanır.Tasarruf oranı aşılmış ise tasarrufun niteliğine göre icap ederse kazandırma işleminde,saklı payları zedeleme kastının bulunup bulunmadığı objektif (nesnel) ve sübjektif (öznel) unsurlar dikkate alınarak belirlenmelidir.Zira tasarruf oranını aşan her kazandırmada saklı payları zedelenen kastının varlığından söz edilemez.
Mutlak olarak tenkise tabi tasarruflarda (ölüme bağlı tasarruflar veya Medeni Kanunun 507.maddesinin 1,2 ve 3 fıkrasında gösterilenler) veya mahfuz hisseyi ihlal kastının varlığı kesin olarak anlaşılan diğerlerinde özellikle muayyen mal hakkında tenkis uygulanırken Medeni Kanunun 512.maddesindeki sıralamaya dikkat etmek davalı mahfuz hisseli mirasçılardan ise aynı kanunun 503.maddesinde yer alan mahfuz hisseden fazla olarak alınanla sorumluluk ilkesini gözetmek, dava konusu olup olmadığına bakılmayarak önce ölüme bağlı tasarruflarla davacının saklı payını
tamamlamak,sonra sağlararası tasarrufları dikkate almak gerekir.Bu işlem sırasında dava edilmeyen kişi veya tasarrufların tenkisi gerekeceği sonucu çıkarsa davacının onlardaki hakkını dava etmemesinin davalıyı etkilemeyeceği ve birden çok kişiye yapılan teberru tenkise tabi olursa 505.maddede yer alan, alınanla mütenasip sorumluluk kuralı gözetilmelidir.
Davalıya yapılan tasarrufun tenkisine sıra geldiği takdirde tasarrufun tümünün değeri ile davalıya yapılan fazla teberru arasında kurulan oranda (SABİT TENKİS ORANI) tasarrufa konu malın paylaşılmasının mümkün olup olamayacağı (MK.506) araştırılmalıdır.Bu araştırma sonunda tasarrufa konu mal sabit tenkis oranında bölünebilirse bu kısımların bağımsız bölüm halinde taraflar adına tesciline karar verilmelidir.
Tasarrufa konu malın sabit tenkis oranında bölünmezliği ortaya çıktığı takdirde sözü geçen 506.maddedeki tercih hakkı gündeme gelecektir.Böyle bir durum ortaya çıkmadan davalının tercih hakkı doğmadan davalının tercihinin kullanması söz konusu olamaz. Daha önce bir tercihten söz edilmişse sonuç doğurmaz.O zaman davalıdan tercihi sorulmak ve 11.11.1994 günlü 4/4 sayılı İçtihadı Birleştirme kararı uyarınca sür'atle dava konusu olup sabit tenkis oranına göre bölünemeyen malın, tercih hakkının kullanıldığı gündeki fiatlara göre değeri belirlenmeli ve bu değerin sabit tenkis oranıyla çarpımından bulunacak NAKTİN ödetilmesine karar verilmelidir.
Hal böyle olunca,yukarıdaki ilkeler doğrultusunda araştırma ve uygulama yapılarak hasıl olacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken, noksan soruşturmayla yetinilerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulması isabetsizdir. ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN : Davacılar vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, tapuda "hibe" suretiyle davalıya temlik edilen taşınmaz tapu kaydının payları oranında iptali ile adlarına tescili olmadığında saklı payı aşan kısmın tenkisi istemine ilişkindir.
Mahkemece, mirasta geri verme davası açan mirasçının, miras bırakanın davalıya miras payına karşılık kazandırmada bulunduğunu kanıtlaması gerektiği, dinlenen tanıkların taşınmazın ne şartla verildiğini bilmedikleri,akit tablosunda bu konuda herhangi bir şerhin bulunmadığı, ayrıca Medeni Yasa'nın 507.maddesi koşullarının da oluşmadığı gerekçesiyle davanın reddine dair verdiği karar,Özel Dairece yukarıda belirtilen ilamla bozulmuştur.
Yerel mahkeme, davada ispat yükünün davacıda olduğunu, davanın ise kanıtlanamadığını ileri sürerek direnme kararı vermiştir.
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, mahkeme kararında açıklanan gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, usul ve yasaya uygun bulunan direnme kararının onanması gerekir.
SONUÇ : Davacılar vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile, direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle ONANMASINA, gerekli temyiz ilam harcı peşin alınmış olduğundan, başkaca harç alınmasına mahal olmadığına, 20.12.2000 gününde oybirliği ile karar verildi.