Logo

1. Hukuk Dairesi2020/2779 E. 2021/7621 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Yaşlı bir kişinin bağış vaadi sözleşmesi ile taşınmazlarını bir derneğe bağışlamasının akabinde, aşırı yararlanma (gabin) ve temlikin şeklen geçersizliği iddiasıyla açılan tapu iptal ve tescil davasında, gabin hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağı hususunda yaşanan uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Davacı ile davalı dernek arasında yapılan bağış vaadi sözleşmesinde, edimler arasında açık bir oransızlık bulunduğu, davacının yaşı ve içinde bulunduğu psikolojik durum itibariyle zor durumda kaldığı ve düşüncesizlikle hareket ettiği, davalı derneğin de bu durumdan yararlandığı gözetilerek mahkemenin gabin hükümlerini uygulamaması hatalı bulunarak bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, İlk Derece Mahkemesince davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacılar vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 07.12.2021 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacılar vekili Avukat ... ile temyiz edilen davalı vekili Avukat ... geldiler, duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:

-KARAR-

Dava, aşırı yararlanma (gabin) ve temlikin şeklen geçersiz olduğu hukuki nedenlerine dayalı tapu iptal ve tescil istemine ilişkindir.

Davacı, 11.10.2011 tarihli düzenleme şeklinde bağış vaadi sözleşmesi ile 3 parsel sayılı taşınmazını ve 4 parseldeki 16 no’lu bağımsız bölümü davalıya bağışlamayı vaad ettiğini ve bu kapsamda 11.10.2011 tarihli vekaletname ile davalı cemiyet çalışanlarını vekil tayin ettiğini, dava konusu taşınmazların da vekil tarafından davalı cemiyete bağışlandığını, ne var ki bağış vaadi sözleşmesinin şeklen geçersiz olduğunu, anılan işlemleri yaşlılığın etkisi ve yalnız kalma korkusu ile bir anlık bunalım sırasında yaptığını, davalı cemiyetin sunduğu hizmetlere ihtiyacı olmadığı gibi davalı cemiyetin de kendisine herhangi bir yer tahsisi yapmadığını ileri sürerek, dava konusu bağımsız bölümün tapu kaydının iptali ile adına tescilini istemiş, aşamada ölümü üzerine mirasçıları davaya dahil edilmişlerdir.

Davalı, yapılan devir işlemlerinin usulüne uygun ve geçerli olduğunu, yükümlülüklerin yerine getirildiğini, davacı tarafa tam teşekküllü bir rezidans tahsis edildiğini, davacının kendi isteği ile tahsis edilen daireye taşınmadığını bildirip, davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece, bağışlama işleminde şekil yönünden geçersizliğin bulunmadığı, davalının yükümlülüklerini yerine getirdiği ve bağışlamadan rücu koşullarının oluşmadığı gerekçesiyle davanın reddine dair verilen karar Dairece; “... iddianın ileri sürülüş biçimi, dava dilekçesinin içeriği ve özellikle ön inceleme duruşmasındaki davacı vekilinin beyanlarından; davacının davasını sözleşmenin şeklen geçersizliği ve gabin nedenlerine hasrettiği açıktır. ...Mahkemece sözleşmenin şeklen geçersizliği iddiası üzerinde durulmuş ancak, gabin iddiası üzerinde durulmadan sonuca gidilmiştir. Hal böyle olunca, yukarıda açıklanan ilkeler uyarınca davacının gabin iddiası üzerinde durulması ve hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ve eksik inceleme ile yetinilerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.” gerekçesiyle bozulmuş, Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama neticesinde iddianın kanıtlanamadığı gerekçesi davanın reddine karar verilmiştir.

Dosya içeriği ve toplanan delillerden, davacının başvurusu üzerine davalı ... Yönetim Kurulunca alınan 04.10.2011 tarihli karar ile davacının taşınmazlarını davalı cemiyete bağışlama isteği kabul edilerek, davalı cemiyetin Yakacık Rezidansında bulunan Z32 nolu dairenin davacının kullanımına tahsis edilmesine karar verildiği ve davacı ile 11.10.2011 tarihinde Kadıköy 7. Noterliğince düzenlenen 11/10/2011 tarihli ve 20849 yevmiye nolu düzenleme şeklindeki ''Bağış Vaadi Sözleşmesi'' ile davacının 547 ada 4 parseldeki 16 nolu bağımsız bölüm ile 1134 ada 3 parsel sayılı taşınmazını davalıya bağışlama vaadinde bulunduğu, aynı tarihte dava dışı ...'yu vekil tayin ettiği ve vekilin dava konusu taşınmazı 11.10.2011 tarihinde davalıya bağışladığı anlaşılmaktadır.

Bilindiği üzere; sözleşmenin gabin (aşırı yararlanma) nedeniyle illetli olduğunun kabulü için edim ve karşı edim arasındaki oransızlığın, taraflardan birinin, diğerinin şahsında mevcut özel bir durumu bilerek istismar etmesi, sömürmesi sonucu oluşması gerekir. Dar ve zor durumda kalmaları nedeniyle, sözleşme yapmaya, mallarını çok düşük bedel ile devretmeye sürüklenmiş kişileri korumak, zayıfı güçlüye ezdirmemek için hukukumuzda da düzenlemeler yapılmış 6098 s. Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 28. (818 s. Borçlar Kanunu'nun (BK) 21) maddesi ile aynen; "Bir sözleşmede karşılıklı edimler arasında açık bir oransızlık varsa, bu oransızlık, zarar görenin zor durumda kalmasından veya düşüncesizliğinden ya da deneyimsizliğinden yararlanılmak suretiyle gerçekleştirildiği takdirde, zarar gören, durumun özelliğine göre ya sözleşme ile bağlı olmadığını diğer tarafa bildirerek ediminin geri verilmesini ya da sözleşmeye bağlı kalarak edimler arasındaki oransızlığın giderilmesini isteyebilir.

Zarar gören bu hakkını, düşüncesizlik veya deneyimsizliğini öğrendiği; zor durumda kalmada ise, bu durumun ortadan kalktığı tarihten başlayarak bir yıl ve her hâlde sözleşmenin kurulduğu tarihten başlayarak beş yıl içinde kullanabilir." hükmü getirilmiştir.

O halde, aşırı yararlanmadan (gabinden) söz edilebilmesi, objektif unsur olan edimler arasındaki aşırı oransızlık yanında, bir tarafın darda kalma, tecrübesizlik, düşüncesizlik (hafiflik) hallerinin bulunması, diğer yanın ise yararlanmak, sömürmek kastını taşıması biçiminde iki sübjektif unsurun dahi gerçekleşmesine bağlıdır. Gabinin varlığı zarar görene (sömürülene), sözleşme tarihinden itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde sözleşme ile bağlı olmadığını bildirerek iptal davası açıp iddiasını her türlü delille kanıtlama ve verdiğini geri isteme hakkı ya da sözleşmeye bağlı kalarak edimler arasındaki oransızlığın giderilmesini isteme hakkı verir.

Hemen belirtmek gerekir ki, aşırı yararlanma davasında öncelikle edimler arasındaki, açık oransızlık üzerinde durulmalı, objektif unsur ispatlandığı takdirde zarar gördüğünü iddia edenin kişiliği, yaşı, sağlık durumu, toplumdaki yeri, ekonomik gücü, psikolojik yapısı gibi maddi, manevi yönler yani sübjektif unsur derinliğine araştırılıp incelenmelidir.

Somut olaya gelince; bozma kararı sonrası alınan 05.02.2020 tarihli bilirkişi raporunda dava konusu 16 numaralı bağımsız bölümün bağışlama tarihindeki değerinin 409.469,19 TL olduğu, bağışlama karşılığı hizmet sunulan yerin fiziki ortamının temiz ve kaliteli olduğu, sağlık hizmetlerinin yeterli seviyenin üstünde sunulduğu tespitlerinin yapıldığı, davalı kuruluşun, bağışın yapıldığı tarih itibariyle her üye için yıllık toplam 42.579 TL harcama yapıldığını bildirdiği, dinlenen tanıkların beyanlarından ve özellikle davacının şoförü olan ...'ın ifadesinden; davalı kurum görevlisinin devir için gerekli işlemlerin yapılması amacıyla gidecekleri yerleri davacının kimseye söylememesini istediği, davacının Noterdeki işlemleri yaparken tereddüt yaşadığı, hatta Noter görevlisinin davacının endişe ve tereddüt ettiğini görünce kendisine biraz daha düşünmesini söylediği, davalı kurum görevlisinin ise işlemin yapılmaması halinde davacıya başka oda bulamayacaklarını belirttiği, temlikten kısa bir süre sonra davacının, davalı taraftan alacağı hizmete göre temlik ettiği taşınmazların değerinin fazla olduğunu söyleyerek pişman olduğunu ifade ettiği, nitekim davacının daha sonraki dönemde de davalı kurumun vereceği bakım hizmetinden faydalanmadığı ve eldeki davayı açtığı anlaşılmakla, tüm bu olgular yukarıdaki ilkeler ile birlikte değerlendirildiğinde edimler arasında açık bir oransızlık bulunduğu, 1929 doğumlu olan davacının içinde bulunduğu psikolojik durum ve yaşı dikkate alındığında zor durumda kaldığı ve düşüncesizliğiyle hareket ettiği, bu anlamda aşırı yararlanmanın hem objektif hem de subjektif unsurların gerçekleştiği sonucuna varılmaktadır.

Hal böyle olunca davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile reddine karar verilmesi doğru değildir.

Davacının yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasa'nın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 20.11.2021 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 3.815,00 TL duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilenden alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 07.12.2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.