"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : GAZİANTEP BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL - TAZMİNAT
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil-tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İlk Derece Mahkemesince verilen davanın kabulüne ilişkin kararın, davalı ... vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesi tarafından yapılan inceleme sonucunda; başvurunun esastan reddine ilişkin verilen karar, süresi içinde davalı ... vekili tarafından temyiz edilmekle; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili, müvekkilinin Diyarbakır ili, Bağlar ilçesi, Kaynartepe Mahallesinde bulunan 972 ada 15 parseldeki 22 numaralı bağımsız bölümün maliki olduğunu, taşınmaza ilişkin işlemlerde bulunmak üzere davalı ...’e vekaletname verdiğini, ancak adı geçen davalının müvekkilinin haberi olmaksızın taşınmazı davalı ...’a sattığını, müvekkilin yanında çalıştığı davalı ...’in insanları dolandırarak kaçması üzerine olaydan haberdar olduğunu, ... tarafından başkalarına ait taşınmazların da aynı şekilde davalı ...’a devredildiğini, davalıların fikir ve eylem birliği içerisinde hareket ettiğini, taşınmaz bedelinin müvekkiline ödenmediğini, davalı ...’un taşınmazı satın almadan önce görmediği gibi satın aldıktan sonra da müvekkiline bilgi vermediğini, taşınmazın müvekkilinin ikametgahı olduğunu ve faturalarını müvekkilinin ödediğini, davalılar hakkında suç duyurusunda bulunulduğunu ileri sürerek, taşınmazın tapu kaydının iptali ile davacı adına tesciline, bu mümkün olmadığı takdirde taşınmaz bedeline karşılık 1.000 TL’nin davalı ...’ten tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
2.1. Davalı ... vekili, müvekkilinin davalı ...’e verdiği vekaletnameye istinaden müvekkiline ait aracın satıldığını, araç bedeline karşılık davalı ...’in müvekkiline 4 ayrı senet verdiğini ve senetlerdeki borcun bir kısmı karşılığında müvekkiline ev vereceğini belirttiğini, taşınmazın satışı için bir araya gelindiğinde müvekkilinin vekaletnameyi ilgili noterlikten sorarak doğrulattığını ve vekalete güvenerek taşınmazı iyi niyetle satın aldığını, satın alma tarihi ile dava tarihi arasında kısa süre bulunduğundan taşınmazdaki aboneliklerin değiştirilmesinin mümkün olmadığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.
2.2. Davalı ..., davalı ...’un aracını vekaleten satması üzerine ...’a 4 adet senet verdiğini, verdiği bu senetler ve aracın bedeli karşılığında davacı ile anlaşarak taşınmazı borcu karşılığında davalı ...’a sattığını, taşınmazın bedelinin vadesinin davacı ile kararlaştırıldığını ve satışın davacının rızası dahilinde gerçekleştirildiğini, davanın kötü niyetli olduğunu, davalı ...’a borçlu olduğunun davacı tarafından bilindiğini belirterek, davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 21/06/2019 tarihli ve 2017/645 E. 2019/158 K. sayılı kararıyla; vekaletnamenin satış iradesiyle verildiğinin kanıtlanamadığı, vekalet görevinin kötüye kullanıldığı ve davalıların arkadaş olduğu, aralarında ticari ve hukuki ilişkinin olduğu, davalı ...’un taşınmazı satın almadan önce görmeye gitmediği, satın aldıktan sonra davacıyı aramadığı, davalı ...’un iyi niyetli kabul edilemeyeceği gerekçesiyle davanın kabulüne, çekişmeli taşınmazın davacı adına tesciline karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
1. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı ... vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
2.İstinaf Nedenleri
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; müvekkilinin iyi niyetli olduğunu, taşınmazı alacağına karşılık iktisap ettiğini, davalının kötü niyetli olduğunu ispat külfetinin davacı tarafta olduğu, satış tarihi ile dava tarihi arasında 13 gün varken aboneliklerin değiştirilmesinin müvekkilinden beklenemeyeceğini belirterek, kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
3. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 27/09/2021 tarihli ve 2019/1523 E. 2021/968 K. sayılı kararıyla; vekaletnamenin satış iradesiyle verilmediği, davacıya bedel ödenmediği, davalıların devirden önce birbirlerini tanıdıkları ve ortak iş yaptıkları, davalı ...’un davalı vekile bedel ödediğinin de kanıtlanamadığı ve vekaletin kötüye kullanıldığını bilebilecek durumda olduğu gerekçesiyle istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
1.Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı ... vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Temyiz Nedenleri
Davalı vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf sebeplerini tekrarlamış, Bölge Adliye Mahkemesinin kararının gerekçesiz olduğunu, müvekkilinin kötü niyetinin kanıtlanmadığını, dinlenen tanıkların vekil ... tarafından mağdur edilen kişiler olmaları nedeniyle davacı ile menfaat birliği içerisinde olduğunu, müvekkilinin taşınmazı vekaletnameye ve davacının beyanına güvenerek satın aldığını, vekil ... ile müvekkilinin ortaklığının net bir şekilde ortaya konulmadığını, tanık beyanlarındaki çelişkilerin giderilmediğini belirterek, kararın bozulmasını talep etmiştir.
3. Gerekçe
3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmazsa tazminat istemine ilişkindir.
3.2. İlgili Hukuk
3.2.1. Bilindiği üzere, Türk Borçlar Kanunu'nun temsil ve vekalet aktini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar. 6098 s. Türk Borçlar Kanunu'nda (TBK) sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde (818 s. Borçlar Kanununun 390. maddesinde) aynen; "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir. Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür. Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. (TBK'nın 504/1) Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK'de daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK'de benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.
3.2.2. Vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 s. Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.
3.2.3. Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK'nın 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu Yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.
3.2.4. TMK'nın 6. maddesinde; "Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür", HMK 190/1. maddesinde; "İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir " düzenlemeleri yer almaktadır.
3.3. Değerlendirme
Dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayanağı olan ve kararın (V/3.2.) numaralı paragrafında açıklanan yasal ve hukuksal gerekçeye, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre (III) ve (IV/3.) numaralı paragraflarda gösterilen gerekçeyle yazılı şekilde karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik yoktur.
VI. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle; davalı ... vekilinin yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, bakiye 5.519,27 TL harcın temyiz edenden alınmasına, 09/02/2022 tarihinde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.