Logo

1. Hukuk Dairesi2021/10217 E. 2022/8241 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Mirasbırakanın ölümünden sonra mirasçılar arasında yapılan taksim sözleşmesine dayanarak açılan tapu iptali ve tescil davasında, kadastro tespiti sonrası düzenlendiği anlaşılan taksim sözleşmesine dayanılarak açılan davanın hak düşürücü süreye tabi olup olmadığı uyuşmazlığı.

Gerekçe ve Sonuç: Taksim sözleşmesinin kadastro tespitinden sonra düzenlendiğinin anlaşılması ve davacıların aksini ispatlayamamaları nedeniyle, 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3. maddesindeki 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiği gözetilerek, Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : KONYA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ

İLK DERECE MAHKEMESİ : EREĞLİ(KONYA) 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne ilişkin kararın istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince bir kısım davalıların istinaf isteminin 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) 353/1-b-2. maddesi uyarınca kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak davanın reddine dair verilen karar süresi içinde davacılar vekili tarafından temyiz edilmekle; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacılar, mirasbırakanları ...'nın 22/01/1981 tarihinde öldüğünü, bütün mirasçıların bir araya gelerek mirasbırakandan kalan taşınmazları aralarında paylaştıklarını, bu anlaşmaya ilişkin yazılı bir belge de düzenlediklerini, anlaşmaya göre kendilerine Kellerin mevkiindeki 322 ada 39 parsel sayılı taşınmazın verileceğinin kararlaştırıldığını ve bu tarihten itibaren anılan taşınmazın kendileri tarafından kullanıldığını, taşınmazı tapu kaydında devralmak istediklerinde davalıların devir yapmayı kabul etmediklerini ileri sürerek dava konusu taşınmazın adlarına tesciline karar verilmesini istemişlerdir.

II. CEVAP

Davalı ..., taksim sözleşmesinde annesi Keziban’nın mirasçı olarak yer almadığını, geçerli bir taksim bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuş, diğer davalılar davaya cevap vermemiş, aşamada davalılar ... ve .... sözleşmesini kabul etmediklerini belirterek davanın reddini savunmuşlardır.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesince; iddianın kanıtlandığı, mirasçılar arasında yapılan taksim sözleşmesi uyarınca dava konusu taşınmazın davacılara verildiğinin anlaşıldığı gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

1. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde bir kısım davalılar vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

2. İstinaf Nedenleri

Bir kısım davalılar ... ve ... vekili istinaf dilekçesinde özetle; kısa karar ile gerekçeli kararın çelişkili olduğunu, hak düşürücü süre ve zamanaşımı yönünden davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, eksik inceleme ve araştırma yapıldığını, mirasbırakan ...'nın ölüm tarihi olan 1981 yılından bu yana yaklaşık 40 yıl geçtiğini, bir kısım davalının mirasbırakanı ... 'nın taksim sözleşmesinden mirasçılarına bahsetmediğini, böyle bir paylaşım yapıldığını duymadıklarını, taksim sözleşmesindeki imzanın mirasbırakanlarına ait olmadığını, davacı asilin feragat dilekçesinin dikkate alınmadığını belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

3. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesince; davacıların tespit öncesi nedene dayandığı, tutanağın kesinleştiği tarih itibariyle 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3. maddesinde öngörülen 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçirildiği gerekçesiyle bir kısım davalıların istinaf isteminin HMK’nın 353/1-b-2. Maddesi uyarınca kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak davanın hak düşürücü süreden reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

1. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Temyiz Nedenleri

Davacılar vekili temyiz dilekçesinde özetle; davanın taksim sözleşmesine dayalı olduğunu, kadastro tespitine ilişkin olmadığını, kadastro tespit tutanakları getirtilmeden hüküm kurulduğunu, mirasçıların tespitten önce veya sonra her zaman taşınmazları taksim edebileceklerini, davanın TMK’nin 676. maddesine dayandığını belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.

3. Gerekçe

3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Dava, tapu iptal tescil istemine ilişkin olup, öncelikli olarak çözümlenmesi gereken husus davacıların iddialarına dayanak olarak gösterdikleri 29 Ekim tarihli “verese anlaşma” tutanağı başlıklı belgenin kadastro tespitinden önce düzenlenip düzenlenmediği noktasında toplanmaktadır.

3.2. İlgili Hukuk

3.2.1. 3402 sayılı Kadastro Kanunu′nun 12/3. maddesinde; kadastro tutanaklarında belirtilen haklara, sınırlandırma ve tespitlere ait tutanakların kesinleştiği tarihten itibaren on yıl geçtikten sonra, kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanılarak itiraz olunamayacağı ve dava açılamayacağı belirtilmiştir. Söz konusu hak düşürücü süre dava şartı olup, yargılamanın her aşamasında re’sen gözetilmelidir.

3.2.2. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 6. maddesinde, "Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür."

HMK’nın 190/1. maddesinde, “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.” düzenlemelerine yer verilmiştir.

3.2.3. HMK’nın 240/1. maddesinde, “Davada taraf olmayan kişiler tanık olarak gösterilebilir.” düzenlemesine yer verilmiştir.

3.3. Değerlendirme

Dosya içeriği ve toplana delillerden; mirasbırakan ...’nın 21.02.1981 tarihinde öldüğü, geride davacı oğulları ... ve ...., davalı çocukları ....,...ve ... ile çocukları .... ve ...’ten olma davalı torunlarının mirasçı olarak kaldığı, dava konusu 322 ada 39 parsel sayılı taşınmazın 1984 yılında yapılan kadastro çalışmaları sırasında mirasbırakan ...'ya ait iken 1981 yılında ölmesi nedeniyle mirasçıları adına tespit edildiği ve tespitin 25/01/1986 tarihinde kesinleştiği, davacıların 29 Ekim tarihli “verese anlaşma” tutanağı başlıklı belgeye dayanarak dava konusu taşınmazın mirasçılar arasında yapılan taksim sonucunda kendilerine isabet ettiğini ileri sürerek eldeki davayı açtıkları, davalılardan 1954 doğumlu ...’ın sözleşmenin düzenlendiği tarihte 27 yaşında olduğunu belirttiği, davacı tanığı olarak dinlenen davalı ...’ın da anılan sözleşmenin 1981 yılında düzenlendiğini ifade ettiği anlaşılmakta olup, “verese anlaşma” tutanağı başlıklı belgenin kadastro tespitinden sonra düzenlendiği hususunu ispat külfetinin TMK 6 ve HMK’nın 190. maddeleri uyarınca davacı tarafta olduğu, dosyada bu yöne ilişkin bir delil veya tanık ifadesi bulunmadığı, her ne kadar davalı ...’un davacı tanığı olarak dinlenmesi HMK’nın 240/1 maddesi uyarınca mümkün değil ise de sonuç olarak davacıların iddialarını usulünce kanıtlayamadıkları ve dava konusu taşınmazın kadastro tutanağının kesinleştiği 25.01.1986 tarihi ile davanın açıldığı 15.07.2016 tarihi arasında 3402 sayılı Kanun′un 12/3. maddesinde belirlenen hak düşürücü sürenin geçtiği sonucuna varıldığından kararın (IV./3.) nolu bendinde yer verilen Bölge Adliye Mahkemesi kararının gerekçesine göre yazılı şekilde karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.

VI. SONUÇ

Açıklanan nedenlerle; davacılar vekilinin yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı HMK'nın 370. maddesi uyarınca ONANMASINA, aşağıda yazılı 21,40 TL bakiye onama harcının temyiz eden davacılardan alınmasına, 14.12.2022 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.