"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : ADANA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ
İLK DERECE MAHKEMESİ: MERSİN 8. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil istekli dava sonunda Mersin 8. Asliye Hukuk Mahkemesinin 14/07/2020 tarihli, 2018/117 Esas, 2020/125 Karar sayılı kararı ile davanın kabulüne dair verilen kararın davalılar vekillerince istinafı üzerine Adana Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesinin 09/06/2021 tarihli, 2020/1461 Esas, 2021/802 Karar sayılı kararı ile istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin olarak verilen karar yasal süre içerisinde davalılar vekilleri tarafından duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla; duruşma günü olarak saptanan 25/05/2022 Çarşamba günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalılar ... v.d. vekili Avukat ..., davalılar ... v.d. vekili Avukat ..., davalı Asil ... ile temyiz edilen davacılar ... vekili Avukat ... geldiler, davetiye tebliğine rağmen davalı ... ve diğerleri gelmedi, yokluklarında duruşmaya başlandı, süresinde verilen ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacılar, mirasbırakanları ... ...’ün maliki olduğu 204 parsel sayılı taşınmazdaki 19476/35976 payını, dava dışı ...’ya 09/10/1995 tarihinde, üzerindeki 3 adet tek katlı eve isabet eden 2976 m2'sinin imar durumu elverdiğinde ifrazı ile bu evlerde oturan çocukları ..., ... ve ... adına tescil ettirilmesi şartıyla satış suretiyle temlik ettiğini ve aynı gün dava dışı ...ile bu yönde adi yazılı protokol düzenlendiğini, daha sonra mirasbırakanları ... tarafından bu protokole dayanılarak ...aleyhine inançlı işlem hukuki sebebine dayalı tapu iptali ve tescil, mümkün olmazsa tazminat davası açıldığını, Mersin 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 08/11/2013 tarihli, 2012/488 Esas, 2013/611 Karar sayılı kararıyla davanın kabulü ile tapu kaydının iptaline, 2976/35976 payın ... adına tesciline karar verildiğini, hükmün derecattan geçerek kesinleştiğini, ...’nin ölümü üzerine, hüküm altına alınan payın tüm mirasçıları adına tescil edildiğini, 09/10/1995 tarihli protokolde mirasbırakan ...’nin gerçek iradesinin açıkça, taşınmazdaki üç adet müstakil ev ve bunlara isabet eden toplam 2976 m2'nin oğulları ... (davacı), ... (davacı) ve ... (bir kısım davacıların mirasbırakanı)’a ait olduğu yönünde olduğunu, mirasbırakanın sağlığında taşınmazlarının bir kısmını davalılara verdiğini, davalıların çekişme konusu taşınmazda haklarının bulunmadığını ileri sürerek tapu iptali ve tescile karar verilmesini istemişlerdir.
II. CEVAP
Davalılar, zamanaşımı süresinin geçtiğini, davacıların davada aktif dava ehliyetlerinin ve hukuki yararlarının bulunmadığını, Mersin 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/488 Esas sayılı dosyasında verilen kararın eldeki davada kesin hüküm teşkil ettiğini belirtip davanın usulden ve esastan reddini savunmuşlardır.
III. MAHKEME KARARI
Mersin 8. Asliye Hukuk Mahkemesinin 14/07/2020 tarihli, 2018/117 Esas, 2020/125 Karar sayılı kararıyla, iddianın sabit olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
1. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.
2. İstinaf Nedenleri
2.1. Davalılar ... vd. vekili, yerel mahkeme kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, davacıların beyanları ve taleplerinin davanın en başından itibaren gerçek dışı olduğunu, davacıların mirasbırakanları ... ...’ün Mersin 3.Asliye Hukuk Mahkemesi'nde görülen davasını aslında dava konusu taşınmazı kendilerine devretmek için açtığını beyan etmekte fakat taraflarının kesin hüküm itirazı karşısında ise iki davanın taraflarının farklı olduğunu, dava sebeplerinin, talep sonuçlarının farklı olduğunu beyan ettiklerini, davacının bu beyanının kabul edilmesi halinde eldeki davanın reddedilmesi gerektiğini, ayrıca davanın zamanaşımına uğradığını, hakkında kesin hüküm bulunan bir davada tanık beyanları ile hüküm kurulmasının da hatalı olduğunu, davacıların hukuki yararının da bulunmadığını, taşınmaz üzerine ihtiyati tedbir konulmuş olup müvekkillerinin mülkiyet haklarının kısıtlandığını, davacıların iddialarını ispatlaması gerektiğini belirterek istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
2.2. Davalılar ... vd. vekili, tarafların ortak mirasbırakanı olan ... ...’ün Mersin 3. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2012/ 488 Esas sayılı dosyası ile açtığı davada edinilecek hakkın kendi adına kayıt ve tescilini talep etmiş bulunduğunu, davacılar başından buyana dava konusu bu yerdeki hisselerine karşılık başka hisseler verildiğini beyan etmişler ise de; bu beyanlarını yazılı olarak kanıtlayamadıklarını, davanın müvekkillerin mülkiyet haklarına saldırı niteliğini taşıyan bir davadan ileriye gitmediğini, müvekkillerin de 204 parselde haklarının bulunmadığını, bu husus Mersin 3. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2012/488 Esas -2013/611 Karar sayılı kararı ile kesinleşmek ile sabit hale geldiğini, davalıların da dava konusu taşınmazda haklarının olup, yargılama aşamasında gerek dava konusu yerdeki hisselerine karşılık başka yerden hisse verildiğine, gerekse de dava konusu yerdeki hisselerinden vazgeçtiklerini ilişkin belgelerin sunulmasını talep etmiş iseler de davacıların bu belgeleri sunmadıklarını, ortak mirasbırakan ...’nin taşınmaz payı üzerindeki binaların da babadan ve annelerinden kalan muhtdesat niteliğinde olduğunu ileri sürerek Yerel Mahkeme kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
3. Gerekçe ve Sonuç
Adana Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesinin 09/06/2021 tarihli, 2020/1461 Esas, 2021/802 Karar sayılı kararıyla, Mersin 3. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2012/488 Esas sayılı dosyasında davacı olan ... ...'ün (mirasbırakan) dava dilekçesinde dava konusu 204 parsel sayılı taşınmazdaki 2976 m2'lik yerin (üç adet müstakil evlerin) çocukları ..., ..., ...'e ait olduğunu açıkça beyan ettiği, bu hususun 09.10.1995 tarihli protokolde de belirtildiği, taşınmazın 2976 m2'sinin ..., ..., ...'e ait olduğunun derecattan geçerek kesinleşen Mersin 3. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2012/488 Esas sayılı dava dosyası ile sabit olduğu, anılan davanın eldeki dava açısından güçlü delil teşkil ettiği, tüm mirasçıların da bu durumu bildiği, önceki davanın davalısı farklı kişi olduğundan davalıların kesin hüküm itirazının yerinde olmadığı gerekçeleriyle davalılar vekillerinin istinaf başvurusu 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1. maddesi uyarınca esastan reddedilmiştir.
V. TEMYİZ
1.Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Temyiz Nedenleri
2.1. Davalılar ... vd. vekili, başından beri 09/10/1995 tarihli protokolü kabul etmediklerini, taşınmazla ilgili işlemlerin geçerli olması için tapu müdürlüğünde yapılması gerektiğini, protokol düzenlenirken mirasbırakan hakkında sağlık raporu alınıp alınmadığının araştırılmasının gerektiğini, Mersin 3.Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2012/488 Esas-2013/611 Karar sayılı dosyasının getirtilip incelenmediğini, anılan davada verilen dava dilekçesinde mirasbırakan ...'nin protokolün mutlak butlanla batıl olduğunu ikrar ettiğini, davalıların yapılan satış işleminden haberdar olmadıklarını, mirasbırakanın davaya konu taşınmazları kendi adına tescil ettirmek için 2004 yılından 2016 yılına kadar hukuk mücadelesi verdiğini, davanın kesin hüküm, zamanaşımı ve hukuki yarar yokluğundan reddinin gerektiğini, taşınmazın mirasçılar adına intikali yaparken davacıların da davalılarla birlikte hareket ettiklerini, intikale itirazlarının olmadığını, davayı kötüniyetli olarak açtıklarını belirtip kararın bozulmasını istemiştir.
2.2. Davalılar ... vd. vekili, davanın kesin hüküm nedeniyle reddinin gerektiğini, davalıların taşınmazdaki paylarına karşılık başka taşınmaz payını aldıklarını ve bu taşınmazda hak sahibi olmadıklarına ilişkin iddiaların davacılar tarafından yazılı delille ispatlanması gerektiğini, davalılara davaya konu taşınmaz payına karşılık başka herhangi bir taşınmazdan pay verilmediğini, Mersin 3.Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2012/488 Esas-2013/611 Karar sayılı dosyasında taşınmazın mirasbırakan ... adına kayıt ve tescilinin talep edildiğini ve bu yönde hüküm kurulup kesinleştiğini, protokolün davalılar açısından bağlayıcılığının bulunmadığını, taşınmaz payı üzerindeki binaların da babadan ve anneden kalan muhtesat niteliğinde olduğunu davacıların kendi malları olmadığını belirtip kararın bozulmasını istemiştir.
3. Gerekçe
3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, şahsi hakka dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
3.2. İlgili Hukuk
Bilindiği üzere, 4721 Sayılı Türk Medeni Kanununun 705. maddesine göre, taşınmaz mülkiyetinin kazanılması tescille olur. Miras, mahkeme kararı, cebri icra, işgal, kamulaştırma halleri ile kanunda öngörülen diğer hallerde, mülkiyet tescilden önce kazanılır. Ancak, bu hallerde malikin tasarruf işlemleri yapabilmesi, mülkiyetin tapu kütüğüne tescil edilmiş olmasına bağlıdır. Yine aynı kanunun 706/1. maddesine göre, taşınmaz mülkiyetinin devrini amaçlayan sözleşmelerin geçerli olması, resmi şekilde düzenlenmiş bulunmalarına bağlıdır.
Öte yandan, taşınmaz satış vaadi sözleşmeleri, 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu 237. maddesi (Borçlar Kanununun 213. maddesi) ile Türk Medeni Kanununun 706. ve Noterlik Kanununun 89. maddesi hükümleri uyarınca noter önünde re’sen düzenlenmesi gereken, bir başka anlatımla geçerliliği resmi şekil şartına bağlı kılınan, tam iki tarafa borç yükleyen ve kişisel hak sağlayan sözleşme türüdür. Vaat alacaklısı, taşınmaz satış vaadi sözleşmesi ile mülkiyet devir borcu yüklenen satıcıdan edim yerine getirilmediğinde Türk Medeni Kanununun 716. maddesi uyarınca açacağı tapu iptali ve tescil davasında borcun hükmen yerine getirilmesini isteyebilir.
3.3. Değerlendirme
Dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye, delillerin takdirinin yerinde olmasına göre yazılı şekilde karar verilmesinde bir isabetsizlik yoktur.
VI. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle, davalılar vekillerinin yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, 20/11/2021 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz edilen davacılar vekili için
3.815,00TL duruşma vekâlet ücretinin temyiz eden davalılardan alınmasına, aşağıda yazılı 8.052,42 TL bakiye onama harcının temyiz eden davalılar ..., ..., ..., ... ve ...'dan; 40.262,06 TL bakiye onama harcının da temyiz eden davalılar ..., ..., ..., ..., ..., ... ve ...'ten alınmasına, 25/05/2022 tarihinde kesin olmak üzere oy çokluğuyla karar verildi.
Dava, Bölge Adliye Mahkemesince inançlı işlem ve yolsuz tescil hukuki nedenine dayandırılmış ise de; şahsi haktan kaynaklı iptal ve tescil davası olarak nitelendirilmelidir. Zira, inanç sözleşmesi muris ... ile bu davaya göre 3. kişi konumunda olan ... arasında yapılmış ve daha önceden bu kişiler arasındaki iptal tescil davasına konu olmuş, muris ...'nin davası kabul edilerek, taşınmazın 2976/35976 hissesinin ... adına tesciline karar verilmiştir. Bu payda mirasen intikalle ... mirasçılarına yasal miras payları oranında intikal etmiş olduğundan ortada yolsuz tescil de yoktur.
TMK'nın 706. maddesi, TBK'nın 237/1 (taşınmaz mal satışı), 283/1 (mal değişim sözleşmesi), 288/2 (taşınmaz yada üzerindeki ayni bir hakkın bağışlanması sözleşmesi) ve 237/2 (Taşınmaz satış vaadi, geri alım ve alım sözleşmeleri) maddeleri gereğince taşınmaz satımı, bağış, trampa, taşınmaz satış vaadi gibi sözleşmelerin resmi şekilde yapılması geçerlilik koşuludur.
Tapu Kanununun 26. maddesine göre de, satış bağış ve trampa gibi resmi sözleşmelerin (akit tablosunun) tapu sicil muhafızı ya da memuru tarafından, onların huzurunda yapılması gerekir. Resmi şekle aykırılığın müeyyidesi geçersizliktir. TMK 705/1 maddesine göre taşınmaz mülkiyetinin kazanılması kural olarak tescille olur. Tescilin dayanağının da geçerli bir sözleşme olması gerekir.
Dosya kapsamında muris ... ile davacı oğulları arasında yukarıda değinilen yasa maddeleri gereğine düzenlenmiş bir sözleşme bulunmamakta, davacılar böyle bir sözleşmenin varlığını da ileri sürmemektedir. İddialarını dayandırdıkları muris ... ile ... arasındaki adi yazılı inanç sözleşmesi, davacılar tarafından imzalanmış olması nedeniyle dahi, resmi şekle uyulmadığından gayrimenkulün devrini gerektiren bir sözleşme ya da neden olarak kabul edilemez. Davacılar taşınmazın 2976 m2'lik kısmının muris ... tarafından kendilerine verildiğini bildirmekte, ancak bunun bağış, satış veya trampa gibi hukuki işlemle yapıldığını iddia etmemekte, buna dair bir sözleşmeye dayanmamaktadır. Muris ile 3. kişi ...arasındaki inanç sözleşmesi (muvazaalı işlem) sadece taşınmazın önceki malike dönüşünü sağlayabilir. Nitekim önceki ilamla taşınmaz hissesinin murise dönüşüne karar verilmiş, bu kararın infazı sonrası taşınmaz payının mirasçılarına intikali gerçekleşmiştir.
Davacılar ile muris ... ya da davacılar ile davalılar arasında taşınmazın devri borcunu gerektiren bir sözleşme bulunmadığı halde, muris ... ile 3. kişi ...arasında yapılan adi yazılı inanç sözleşmesine ve inanç sözleşmesine dayalı iptal-tescil kararına yanlış anlam yüklenip güçlü delil olduğu kabul edilerek davanın kabul edilmesinin yanlış olduğu kanaatinde olduğumdan, sayın çoğunluğun davanın kabulüne dair kararın onanması yönündeki görüşüne katılmıyorum.