Logo

1. Hukuk Dairesi2021/1039 E. 2022/717 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Vekalet görevinin kötüye kullanılıp kullanılmadığına ilişkin tapu iptali ve tescil davası.

Gerekçe ve Sonuç: Vekalet görevinin kötüye kullanıldığı iddiasının ispatlanamaması ve davalıların savunmalarının dosya kapsamına uygun olması gözetilerek, yerel mahkeme kararının kaldırılmasına ve davanın reddine ilişkin bölge adliye mahkemesi kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 16. HUKUK DAİRESİ

DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil istekli dava sonunda, Kayseri 6. Asliye Hukuk Mahkemesinin 28/12/2017 tarihli ve 2013/174 E., 2017/781 K. sayılı kararıyla davanın reddine dair verilen kararın davacı tarafından istinafı üzerine Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesinin 26/11/2020 tarihli ve 2018/540 E., 2020/1405 K. sayılı kararıyla, istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1.b.2. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesinin kararı kaldırılarak davanın reddine ilişkin olarak verilen karar yasal süre içerisinde davacı vekili tarafından duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla; duruşma günü olarak saptanan 26/01/2022 Çarşamba günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı ve vekili Avukat ... ile temyiz edilen davalı ... vekili Avukat ..., davalı ... vekili Avukat ... geldiler, duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı, dosya incelenerek gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı, gayrimenkul danışmanlığı işi ile uğraştığını, yapacakları bir iş nedeniyle davalı ...’e taşınmaz alım-satım yetkisi içerir vekaletname verdiğini, vekil Salih'in vekalet görevini kötüye kullanarak 536 ada 8 parseldeki 23 nolu depolu dükkan ile 277 ada 1 parsel sayılı taşınmazı amcası olan diğer davalı ...’e satış suretiyle devrettiğini, çekişmeli yerlerin bilgisi dışında, gerçek bedellerinin altında, aynı gün akrabalar arasında devrinin yapıldığını, davalıların el ve işbirliği içinde hareket ettiklerini, satış bedellerinin kendisine ödenmediğini, taşınmaz satışına ihtiyacının olmadığını, davalılar hakkında Cumhuriyet Savcılığına şikayette bulunduğunu, davalı ...’in, yapılan işlemin geçici olarak yapıldığını, yakın zamanda taşınmazları geri vereceğini söylediğini ancak sözünde durmadığını ileri sürerek, tapu kayıtlarının iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemiştir.

II. CEVAP

1. Davalı ..., davacı ile gayrimeşru birliktelik yaşamakta iken ailesi ve çevresinin duyması üzerine eşinden boşanma, ihtiyati tedbir, mal rejimi gibi muhtemel sorunlar nedeniyle tüm malvarlığını emaneten ve geçici olarak davacı adına tescil ettirdiğini, davacının taşınmazların karşılığında kendisine herhangi bir bedel ödemediğini, davacıdan alınan vekâletnamenin taşınmazların iadesi için olduğunu belirtip davanın reddini savunmuştur.

2. Davalı ..., diğer davalı yeğeni ile aynı şirkette ortak iken onun şirket hissesini devraldığını, çekişme konusu taşınmazları emaneten devralan davacının verdiği vekaletname ile temliklerin gerçekleştirildiğini belirtip davanın reddini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

Kayseri 6. Asliye Hukuk Mahkemesinin 28/12/2017 tarihli ve 2013/174 E., 2017/781 K. sayılı kararıyla, iddianın ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

1. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı istinaf başvurusunda bulunmuştur.

2. İstinaf Nedenleri

Davacı, dava dilekçesini tekrar ederek, Yerel Mahkemece yeterli ve somut bir gerekçe sunulmadan ret kararı verildiğini, davalı ...’in ikrarına dair evrakların bulunduğunu, Mahkemenin tespitini kabul etmediğini, davalı ...'in taşınmazlara hiçbir bedel ödemeden hileli yollarla sahip olduğunu, taşınmazların emanetçilik nedeniyle devrinin yapıldığına ilişkin hiçbir evrak sunulmadığını, eksik inceleme ve araştırma ile karar verildiğini, hükümde vekalet ücretinin hatalı belirlendiğini ileri sürerek, İlk Derece Mahkemesinin kararının kaldırılması ile davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

3. Gerekçe ve Sonuç

Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesinin 26/11/2020 tarihli ve 2018/540 E., 2020/1405 K. sayılı kararıyla, vekalet görevinin kötüye kullanıldığı iddiasının ispatlanamadığı, davalıların savunmalarının dosya kapsamına uygun olduğu, ancak Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 3/2. maddesi hükmü uyarınca haklarındaki dava aynı sebeple reddedilen davalılar yararına tek avukatlık ücretine karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-2. maddesi uyarınca davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, Yerel Mahkeme kararının kaldırılmasına, hükmün gerekçe ve davalılar yararına hükmedilen vekalet ücreti bakımından düzeltilmesi suretiyle esas hakkında yeniden hüküm kurulmasına karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

1. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Temyiz Nedenleri

Davacı vekili, davanın reddinin yeterli ve somut bir gerekçeye dayandırılmadığını, vekaletnamenin veriliş amacının ortak işlerle ilgili işlemlerin yürütülmesi olduğunu, gayrimenkul yatırım danışmanı olan davacının iş ve işlemler için birlikte çalıştığı insanlara vekalet vermesinin hayatın olağan akışına uygun olduğunu, davalı ...’in ikrarına dair evrakların bulunduğunu, davacının taşınmazları edinme tarihleri ile vekaletname tarihi uyuşmamasına rağmen Bölge Adliye Mahkemesince vekaletname ile emanetçilik arasında bir bağ kurulmasının hukuk mantığı içerisinde anlamlandırılamadığını, gerekçede kronolojik olarak mantık hatalarının olduğunu, davacı ile davalı ... arasında hiç bir ticari iş, ilişki, işlem, para alışverişi vb. olmadığını, davalıların da bu yönde bir savunmalarının bulunmadığını, davalı ... yaptığı işin usulsuz olduğundan emin olduğu için davacının dava açmasına engel olmak ve ona mallarını iade edeceğine dair güven vermek için davacıyı 14.05.2013 tarihinde vekil tayin ettiğini, eldeki davanın açıldığını öğrendikten sonra ise 10.06.2013 tarihinde vekillikten azlettiğini, akit bedeli ile gerçek bedeller arasında fahiş fark bulunduğunu, vekalet görevinin kötüye kullanıldığının, davalıların el ve iş birliği içerisinde hareket ettiklerinin tanık beyanlarıyla, dosyadaki delillerle sabit olduğunu ileri sürerek, hükmün bozulmasını istemiştir.

3. Gerekçe

3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.

3.2. İlgili Hukuk

Bilindiği üzere, Borçlar Kanunu'nun temsil ve vekalet akdini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar.

6098 s. Türk Borçlar Kanunu'nda (TBK) sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde (818 s. Borçlar Kanununun 390.) aynen; "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir.

Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür.

Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. (TBK'nın 504/1) Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK'de daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK'de benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.

Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 s. Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.

Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK'nın 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.

3.3. Değerlendirme

Dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı (V./3.2.) no.lu paragraftaki yasal ve hukuksal gerekçeye, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre Bölge Adliye Mahkemesince yazılı şekilde karar verilmesinde bir isabetsizlik yoktur.

VI. SONUÇ

Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı HMK'nın 370. maddesi uyarınca ONANMASINA, 20/11/2021 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz edilen davalılar vekili için 3.815,00 TL duruşma vekâlet ücretinin temyiz eden davacıdan alınmasına, aşağıda yazılı 21,40 TL bakiye onama harcının temyiz eden davacıdan alınmasına, 26/01/2022 tarihinde kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.