"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2019/60 E., 2021/617 K.
HÜKÜM : Kabul
Taraflar arasındaki tescil istekli davadan dolayı yapılan yargılama sonunda Mahkemece davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine hüküm, Yargıtay 16. Hukuk Dairesinin 10/04/2018 tarih, 2016/6103 Esas, 2018/2502 Karar sayılı kararı ile bozulmuştur.
Mahkemece bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonucunda davanın kabulüne karar verilmiş; kararın davalılar vekilleri tarafından temyiz edilmesi ve davacılar vekilinin duruşma isteğinin süresinde olmadığından reddi üzerine; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacılar vekili, mirasbırakanları ...'in 06.05.1980 tarihinde satın aldığı 345 ada 5 ve 6 parsel sayılı taşınmazların bitişiğinde yer alan dava konusu taşınmaz bölümünü satın alındığı günden bu yana bahçe olarak kullandıklarını, bu kısmın 1950 yılında yapılan kadastro çalışmalarında yol olarak tescil harici bırakıldığını, anılan kısmın 33 yıldır mirasbırakan ve ölümü ile mirasçıları tarafından bahçe olarak kullanıldığını ileri sürerek dava konusu taşınmazın satın alma ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak adlarına tescilini talep etmişler, aşamada davacılar vekili taşınmaz üzerindeki bahçe duvarının 1940’lı yıllarda yapıldığını ve yol ile bahçe arasında sınır oluşturduğunu, geçmişte taşınmaz üzerinde bulunan yanmış evin restorasyonu için yapılan başvurulardan da bu kullanım durumunun anlaşılacağını belirtmiştir.
II. CEVAP
Davalı ... vekili, dava konusu taşınmazların Boğaziçi Alanı Öngörünüm Bölgesi sınırları içinde kaldığından İBB Başkanlığı Boğaziçi İmar Müdürlüğünün yetki alanında olduğunu, ... Belediyesine husumet yöneltilemeyeceğini, dava konusu yerin olağanüstü zamanaşımı süresi ile kazanılamayacağını belirterek, davanın reddini istemiştir..
Davalı Hazine vekili, imar-ihya olgusunun gerçekleşmediğini, zilyetlikle iktisap koşullarının oluşmadığını, davanın makul süre geçtikten sonra açıldığını, belirterek, davanın reddini istemiştir.
İhbar olunan İBB vekili, dava konusu yerin olağanüstü zamanaşımı süresi ile kazanılamayacağını, paftasında yol alanında kaldığını belirterek, davanın reddini istemiştir.
III. MAHKEMESİ KARARI
Mahkemenin 15.04.2015 tarih, 2013/361 Esas, 2015/126 Karar sayılı kararı ile, imar planının onaylandığı 1983 yılına kadar kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği ile taşınmaz edinme koşullarının süre yönünden davacılar yararına gerçekleşmediği, dayanılan temessük kaydı yönünden ise davanın makul sürede açılmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Bozma Kararı
Yargıtay 16. Hukuk Dairesinin 10.04.2018 tarih, 2016/6103 Esas, 2018/2502 Karar sayılı kararı ile; kadastro sırasında haklarında kadastro tutanağı düzenlenmeyen taşınmazlar yönünden kadastrodan önceki nedenlere dayanılarak dava açma hakkını sınırlayan herhangi bir yasal düzenleme bulunmadığı, tescili istenen taşınmaz bölümüne bitişik bulunan 345 ada 5 ve 6 parsel sayılı taşınmazların 345 ada 1, 2, 3 ve 4 parsel sayılı kadastro parsellerinin tevhidi ile oluştuğu ve anılan taşınmazların tespitlerinin tapu kaydına dayalı olarak yapıldığı, bu taşınmazların tespitlerine esas kayıtlar tüm tedavülleri ile getirtilerek keşifte uygulanmadığı, davacı tarafından dayanılan ve iki bab oda, bir sofa, tahtani bir bab oda, mutfak, kenef ve bir miktar bahçeyi müştemil temessük kaydının dava konusu yere ait olup olmadığının değerlendirilmediği, ayrıca tescili istenen taşınmaz bölümünün 1900'lü yılların başından beri 345 ada 5 ve 6 parselin üzerinde bulunan evin bahçesi olarak kullanıldığı ve bugün restore edilen bahçe duvarlarının o tarihlerde de mevcut bulunduğu iddia edildiğinden dosyaya sunulmuş bulunan Alman mavisi harita üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılarak bahse konu duvarların bu haritada gösterilip gösterilmediğinin tespit edilmesi gerektiği gerekçesi ile karar bozulmuştur.
C. Mahkemece Bozma Kararına Uyularak Verilen Temyize Konu Karar
Mahkemenin tarih ve sayısı yukarıda belirtilen kararı ile; dava konusu taşınmazın ilk kaydı olan 1918 yılından 1983 yılına kadar fazılasız ve nizasız olarak davacılar tarafından 20 yıldan fazla süre ile malik sıfatıyla zilyet olarak kullanıldığı gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Hazine ve davalı ... Belediyesi vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı Hazine vekili temyiz dilekçesinde özetle; eksik inceleme ile karar verildiğini, dava konusu yerin zilyetlikle kazanılamayacağını, aksi durumda dahi 20 yıllık zilyetlikle iktisap koşulunun gerçekleşmediğini, davanın makul sürede açılmadığını, taşınmazın değerinin yüksek belirlendiğini ve davalı Hazine aleyhine yargılama giderine hükmedilemeyeceğini belirterek, kararın bozulmasını talep etmiştir.
Davalı ... vekili temyiz dilekçesinde özetle; davacıların mirasbırakanın, 345 ada 5 ve 6 parseller üzerindeki taşınmazı ne zaman yaptığı konusundaki çelişki giderilmeden davanın kabulüne karar verilmesinin doğru olmadığını, bozma ilamındaki eksikliklerin tamamlanmadığını, ilgili Büyükşehir Belediye Başkanlığının davada yer almadığını, sadece davanın ihbar edildiğini, davalı aleyhine yargılama giderine hükmedilemeyeceğini belirterek, kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1.Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, kadastro sırasında tespit harici bırakılan taşınmazın tescili isteğine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
Türk Medeni Kanunu'nun 713 üncü maddesi
Kadastro Kanunu'nun 13 üncü, 14 üncü ve 17 inci maddeleri,
3. Değerlendirme
1. Dosya içeriği ve toplanan delillerden; ...Mahallesi çalışma alanında bulunan dava konusu taşınmazın 1950 yılında yapılan kadastro çalışmaları sırasında paftasında yol olarak tespit harici bırakıldığı, taşınmazın bitişiğinde yer alan eski 345 ada 1 sayılı taşınmazın 20.04.1942 tarih, sıra no 54 sayılı tapu kaydına binaen ... adına arsa vasfı ile 92 m2 yüz ölçümlü olarak tespit edildiği, taşınmazın 08.01.1980 tarihinde cebri satış işlemi ile dava dışı ... adına tescil edildiği ve 06.05.1980 tarihinde davacıların mirasbırakanı ...’e devredildiği, eski 345 ada 2 parsel sayılı taşınmazın 18 Haziran 1324 tarihli tapu kaydına binaen İngiliz tebasından ... adına arsa vasfı ile 80 m2 yüz ölçümlü olarak tespit edildiği, kadastro tutanağında taşınmazın bir bab hane vasfında olduğu ancak üzerindeki evin yandığı, bu nedenle taşınmazın arsa vasıflı olarak tespit edildiğinin belirtildiği, taşınmazın 13.12.1989 tarihinde davalı Hazine adına hükmen tescil edildiği ve 22.10.1992 tarihinde davacıların mirasbırakanı ...’e devredildiği, eski 345 ada 3 parsel sayılı taşınmazın 17.04.1942 tarih, sıra no 53 sayılı tapu kaydına binaen ... adına arsa vasfı ile 84 m2 yüz ölçümlü olarak tespit edildiği, taşınmazın 08.01.1980 tarihinde cebri satış işlemi ile dava dışı ... adına tescil edildiği ve 06.05.1980 tarihinde davacıların mirasbırakanı ...’e devredildiği, eski 345 ada 4 parsel sayılı taşınmazın 15.12.1941 tarih, 21 ve K.evvel 1337 tarihli tapu kayıtlarına binaen ... tebasından ... adına 94 m2 arsa vasıflı olarak tespit edildiği, taşınmazın 11.11.1963 tarihinde ...’ye, anılan kişi tarafından da 01.03.1988 tarihinde davacıların mirasbırakanı ...’e devredildiği, kadastro tespitlerinin 26.02.1951 tarihinde kesinleştiği, 10.01.1994 yılında yapılan tevhit işlemi 345 ada 1, 2, 3 ve 4 parsel sayılı taşınmazların birleştirilmesi ile 345 ada 5 ve 6 parsel sayılı taşınmazların oluştuğu ve dava konusu yerin 345 ada 5 ve 6 parsel sayılı taşınmazların bitişiğinde yer aldığı, dava konusu yerin 1983 yılında imar uygulamasına dahil edildiği anlaşılmaktadır.
2. Temyiz olunan nihai kararların bozulması 6100 sayılı HMK’nın geçici 3/2 maddesinin yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’un uygulanacağı davalar yönünden HUMK’nın 428 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı halinde mümkündür.
3. Somut olaya gelince; Mahkemece dava konusu taşınmazın ilk kaydı olan 1918 yılından 1983 yılına kadar fasılasız ve nizasız olarak davacılar tarafından 20 yıldan fazla süre ile malik sıfatıyla zilyet olarak kullanıldığı gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiş ise de bozma ilamına uyulduğu halde bozma ilamının gerekleri tam olarak yerine getirilmediği gibi yapılan araştırma ve inceleme de hüküm kurmak için yeterli bulunmamaktadır.
4. Şöyle ki, 20 yıllık kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği süresinin dava konusu taşınmazın imar planı kapsamına alındığı tarihinden geriye doğru 20 yıllık süreyi kapsayacağı, dava konusu taşınmazın 1983 yılında imar planına dahil edildiği ve davacıların mirasbırakanın dava konusu taşınmazın bitişiğindeki eski 345 ada 1, 2, 3 ve 4 parsel sayılı taşınmazları satın aldığı tarihler gözetildiğinde dava konusu yerin zilyetlikle iktisap koşullarının davacılar lehine oluşmadığı açıktır. Ancak, davacının 345 ada 5 ve 6 parsel sayılı taşınmazların devamı niteliğinde olduğunu ileri sürdüğü bahçenin yolda bırakıldığını iddia ederek dava açmış olması nedeniyle 345 ada 5 ve 6 parsel sayılı taşınmazların dayanağını oluşturan belgeye de yani tapu kaydına da dayandığının kabulü zorunludur. Nitekim davacılar kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yanında bir takım temessük kayıtları ile 345 ada 5 ve 6 parsel sayılı taşınmazların kadastro tespitine esas tapu kayıtlarına da dayanmışlardır. Bilindiği üzere, tapu kaydı mülkiyet belgesi olup, 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/4. maddesi uyarınca her ne kadar kadastrosu tamamlanan çalışma alanı içerisinde kalan eski tapu kayıtları işleme tabi kayıt niteliğini kaybederse de, delil niteliklerini korudukları kuşkusuzdur. Ne var ki, Mahkemece 345 ada 5 ve 6 parsel sayılı taşınmazların kadastro tespitine esas tapu kayıtları keşifte uygulanmamış, anılan kayıtların dava konusu taşınmaz yönünü ne okuduğu saptanmamış, yine davacı tarafından dayanıldığı belirtilen ve bozma kararında da geçen iki bab oda, bir sofa, tahtani bir bab oda, mutfak, kenef ve bir miktar bahçeyi müştemil temessük kaydının dava konusu yere ait olup olmadığı keşfen belirlenmemiş; öte yandan, Alman mavisi harita üzerinde yapılan inceleme sonucunda dosyaya sunulan raporda, haritanın 1926-1928 yılları arasında düzenlendiği, haritada yolların açık kırmızı (somon/pembe) ile bahçe duvarlarının koyu kırmızı kalın çizgiler ile arazi alanının ise sarı renk ile gösterildiği, haritada kırmızı ile gösterilen kısmın eski bahçe duvarı olduğu, duvar ile 345 ada 5 ve 6 parsel arasındaki dava konusu krokide (A) harfi ile gösterilen alanın bir kısmının sarı renk ile işaretli olduğu, dava konusu (A) harfi ile gösterilen alanın kalan kısmının (uç kısım) ise açık kırmızı ile işaretli olduğunun belirtildiği, bir başka ifade ile dava konusu krokide (A) harfi ile gösterilen alanın bir kısmının 1926-1928 yılları arasında düzenlenen haritada da yolda kaldığı gözetilmeksizin sonuca gidilmiştir.
5. Hal böyle olunca; mahallinde, yaşlı, tarafsız ve yöreyi iyi bilen, olabildiğince yaşlı şahıslar arasından seçilecek üç kişilik mahalli bilirkişi, taraf tanıkları ve fen bilirkisi aracılığıyla yeniden keşif yapılarak eski 345 ada 1, 2, 3 ve 4 parsel sayılı taşınmazların tespitine esas tapu kayıtları ile davacı yanın dayandığı temessük kaydının usulünce uygulanması, mahalli bilirkişi ve tanıklardan tescili istenen taşınmaz bölümünün öncesinde ne durumda bulunduğu, ne şekilde kullanıldığı, geçmişten beri 345 ada 5 ve 6 parsel üzerinde bulunan evin bahçesi niteliğinde bulunup bulunmadığı, bahçe duvarı olduğu söylenen duvarların evin var olduğu zamandan beri çekişmeli taşınmaz üzerinde bulunup bulunmadığı hususları ve özellikle tespite esas tapu kayıtlarındaki hudutların sınırlarının sorulup saptanması; fen bilirkişisine keşfi izlemeye elverişli denetime açık rapor düzenlettirilmesi, ayrıca Alman mavisi harita üzerinde dava konusu yerin bir kısmının yol olarak işaretlendiği belirtildiğinden bu hususun da açıklattırılması ve bundan sonra toplanan ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek ulaşılacak sonuca göre bir karar verilmelidir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davalı Hazine ve davalı ... Belediyesi vekillerinin değinilen yönden yerinde görülen temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün 6100 sayılı Kanun'un geçici 3 üncü maddesi yollaması ile 1086 sayılı HUMK'un 428 inci maddesi gereğince kararın BOZULMASINA,
Peşin alınan temyiz karar harcının ilgisine iadesine,
Dosyanın Mahkemesine gönderilmesine,
Kararın tebliğ tarihinde itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,
07.02.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.