Logo

1. Hukuk Dairesi2021/1364 E. 2022/725 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Mirasbırakanın mal kaçırdığı iddiasıyla açılan tapu iptal ve tescil davasında, davalının HMK m. 124/4 uyarınca davaya dahil edilip edilemeyeceği ve davanın esastan reddine karar verilip verilmeyeceği hususları.

Gerekçe ve Sonuç: Davacının, vekaletname tarihinden dava açma tarihine kadar geçen sürede davalıların kimlik bilgilerini tespit edebilecek imkânı varken, davayı mirasçı olmayan bir kişiye karşı açmasının HMK m. 124/4'te düzenlenen kabul edilebilir bir hata olarak değerlendirilemeyeceği, bu nedenle de yerel mahkemenin direnme kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL - TENKİS - ALACAK

Taraflar arasında birleştirilerek görülen tapu iptali ve tescil-tenkis-alacak davası sonunda Yerel Mahkemece asıl davadaki bedel isteğinin kabulüne, birleşen davanın reddine ilişkin olarak verilen karar, süresi içinde davalı ... vekili tarafından duruşma istemli olarak temyiz edilmekle; duruşma günü olarak saptanan 26/01/2022 Çarşamba günü için yapılan tebligat üzerine temyiz edilen davalı ... geldi, davetiye tebliğine rağmen başka gelen olmadı. Duruşmaya başlandı, süresinde verilen ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Asıl davada davacılar, mirasbırakanları İsmail Kılınç’ın, Ümraniye’de bulunan taşınmazı için kat karşılığı inşaat sözleşmesi yaptığını, işlemlerin mirasbırakanın oğlu davalı ... tarafından yürütüldüğünü, mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olarak mirasbırakana isabet edecek bağımsız bölümlerin davalı adına tescil edildiğini ileri sürerek, çekişmeli taşınmazın tapu kayıtlarının iptali ile mirasbırakan adına tesciline, olmadığı takdirde tenkise karar verilmesini istemişler, yargılama sırasında isteklerini bedele dönüştürmüşler, birleştirilen davada ise davacılar, 557 ada 8 parsel sayılı taşınmazdaki 2 nolu bağımsız bölümün asıl dava tarihinden sonra, davalılardan ... tarafından muvazaalı olarak diğer davalı ...’a satış suretiyle devredildiğini ileri sürerek, çekişmeli taşınmazın tapu kaydının iptali ile davalı ... adına tescilini istemişlerdir.

II. CEVAP

Asıl davada davalılar, çekişmeli taşınmazların mirasbırakan ile bir ilgisinin olmadığını, kendi kazanımları ile taşınmazları satın aldıklarını, mirasbırakanın 557 ada 8 parselin satışından elde ettiği gelir ile Kastamonu’da başka bir taşınmaz satın aldığını belirterek, davanın reddini savunmuşlar, birleştirilen davada davalı ... davaya cevap vermemiştir.

III. MAHKEME KARARI

Mahkemenin 10/03/2016 tarihli ve 2011/284 E., - 2016/94 K. sayılı kararıyla; getirtilen tedavüllü tapu kayıtlarından ve satış akit tablolarından; sadece 2 numaralı bağımsız bölümün müteahhit şirket tarafından 04/02/2010 tarihinde (muris sağ iken) davacıların yengesi ...'a 43.000,00 TL bedelle satıldığının tespit edildiği, gerek murisin devrettiği arsada inşa edilen binadan bu dairenin alınmış olmasının; binlerce inşaatın yapıldığı bir şehirde çok düşük ihtimal olması; gerek davacı tanıklarının beyanları gerekse

satış bedelinin 04/02/2010 olan o tarihteki rayicin çok altında olması karşısında; ...'a bu devrin murisin talimatıyla gerçekleştiği kanaatine varıldığı, daha sonra davalı ...’nın bu taşınmazı ...'a sattığı, birleşen dosyada davalı gösterilen yeni malikin kötü niyetli olduğunun ispat edilmediği ve davacı tarafın 18/04/2014 tarihli celsede davasını alacak davasına çevirdiği nazara alınarak asıl davada davalı ... yönünden bedel isteğinin kısmen kabulüne, diğer davalı ... yönünden davanın husumet yokluğundan reddine, birleşen davanın ise reddine karar verilmiştir.

IV. TEMYİZ

1.Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı ... temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Bozma Kararı

Dairenin 12/12/2019 tarihli ve 2016/13500 E., - 2019/6484 K. sayılı kararıyla; " ... HMK 124. maddesinde davada taraf değişikliği müessesesi düzenlenmiştir. Öte yandan, 6100 sayılı HMK'da davaya dahil edilme (dahili davalı – dahili davacı) diye bir müessese bulunmayıp, ıslah suretiyle dahi tarafın değiştirilemeyeceği genel usul kuralıdır. Bir başka anlatımla zorunlu dava arkadaşlığı hariç bir kimseye dahili dava yoluyla taraf sıfatı verilmesi olanaksızdır. Davada taraf olmayan kimse veya kişi hakkında hüküm kurulamaz. (HUMK. 388, 389 md,HMK. 297. md.) Somut olaya gelince, asıl dava çekişmeli taşınmazın hiçbir zaman maliki olmayan davalı ... aleyhine açılmış olup, ... ise, 06.04.2012 tarihli dilekçe ile davaya dahil edilmiştir. Davaya dahil edilen ... dava tarihi itibariyle kayıt maliki olup, hakkında usulüne uygun bir dava açılmadığı gibi, olayda 6100 sayılı HMK’nın 124. maddesinin de uygulanma yeri yoktur. Hal böyle olunca, asıl davanın da reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru değildir." gerekçesiyle oy çokluğuyla bozulmuştur.

3. Mahkemesince Bozma Sonrası Verilen Direnme Kararı

Mahkemenin 04/11/2020 tarihli ve 2020/162 E., 2020/318 K. sayılı kararıyla; asıl davada davalılardan ... ile ...'ın karı koca oldukları, davacının davasını ilkten davalı ... adına açtığı, muris İsmail Kılınç'ın mirasçılarının davacılar ile davalı ... olduğu, bunun dosyaya sunulan Devrekani Sulh Hukuk Mahkemesinin 2010/243 Esas 2010/284 Karar sayılı ilamından anlaşıldığı, davacıların en başta davalı ...'ın eşi olan ...'ı davalı göstermemelerinin bu kişinin mirasçı olmaması ve diğer davalının eşi olması nedeniyle kabul edilebilir bir yanılgı olduğu, davacıların bu yanılgılarını anladıktan sonra bu kişiye de davalarını yönlendirmiş olmalarında dürüstlük kuralına aykırılığın bulunmadığı, HMK'nın 30. maddesinde düzenlenmiş olan usul ekonomisinin de bu durumu haklı gösterdiği, davalı ...'ın taşınmazı 26.12.2011 tarihinde diğer davalı ...'a sattığı, birleşen dosyadaki bu davalının kötüniyetli olduğunun ispat edilemediği, alacaklı tarafın da 18.04.2014 tarihli dilekçesi ile davasını alacak davasına çevirdiği gerekçeleri ile Yargıtay 1. Hukuk Dairesi çoğunluğunca asıl davanın da reddine karar verilmesi gerektiği şeklindeki bozma ilamına karşı, bozma öncesi verilen kararda direnilmesine karar verilmiştir.

4. Bozma Sonrası Mahkeme Kararına Karşı Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı ... vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

5. Temyiz Nedenleri

Davalı ... vekili, müvekkilinin davaya 06.04.2012 tarihinde dahil edildiğini, davaya dahil edilen müvekkili ...’ın dava tarihi itibarıyla davaya konu taşınmazın maliki olup, hakkında usulüne uygun bir dava açılmadığından, ...nın 124. maddesinin Yerel Mahkeme dosyasında uygulanma yerinin olmadığını, bu nedenle davanın usulden reddi gerektiğini, davalı müvekkilleri Ertuğrul ve davalı ...’ın davaya konu taşınmazın bulunduğu mahallede yıllardır oturmakta olduklarını, müvekkillerinin anılarının, neredeyse bütün hayatlarının geçtiği bir mahalleden ev almalarının hayatın olağan akışına uygun olduğunu, Mahkemenin, davalı tanıklarının beyanlarını dikkate almadan davalı ...’ın yıllarca çalışıp, babasından kalan parayla, davalı eşinin de çocukluk ve gençliğinin geçtiği mahalleden ev almasına şüpheyle yaklaşarak, murisin talimatıyla gerçekleştiği yönündeki kanaatinin hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, davaya konu taşınmaz giriş katı olup, kaba inşaat halinde satın alındığını, belirlenen değerin bu nedenle hatalı olduğunu, davalılar ... ve Ertuğrul’un yıllarca çalıştığını, araçlarını satarak ve davalı ...’ın babasından kalan miras parasıyla davaya konu taşınmazı 42.574,26 TL’ye aldıklarını, buna ilişkin faturanın dosyada bulunduğunu belirterek, kararın bozulmasını istemiştir.

6. Gerekçe

6.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, asıl dava muris muvazaası hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde bedel, birleştirilen dava taraf muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.

6.2. İlgili Hukuk

6.2.1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) 124. maddesinde; "(1) Bir davada taraf değişikliği, ancak karşı tarafın açık rızası ile mümkündür. (2) Bu konuda kanunlarda yer alan özel hükümler saklıdır. (3) Ancak, maddi bir hatadan kaynaklanan veya dürüstlük kuralına aykırı olmayan taraf değişikliği talebi, karşı tarafın rızası aranmaksızın hâkim tarafından kabul edilir. (4) Dava dilekçesinde tarafın yanlış veya eksik gösterilmesi kabul edilebilir bir yanılgıya dayanıyorsa, hâkim karşı tarafın rızasını aramaksızın taraf değişikliği talebini kabul edebilir. Bu durumda hâkim, davanın tarafı olmaktan çıkarılan ve aleyhine dava açılmasına sebebiyet vermeyen kişi lehine yargılama giderlerine hükmeder.” düzenlemesi yer almaktadır.

6.2.2. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanun 373/5. maddesinde; “İlk derece mahkemesi veya bölge adliye mahkemesi kararında direnirse, bu kararın temyiz edilmesi durumunda inceleme, kararına direnilen dairece yapılır. Direnme kararı öncelikle incelenir. Daire, direnme kararını yerinde görürse kararını düzeltir; görmezse dosyayı Yargıtay Hukuk Genel Kuruluna gönderir.” düzenlemesine yer verilmiştir.

6.2.3. Bilindiği üzere, Uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nispi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.

Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 01.04.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 237. (Borçlar Kanunu'nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu'nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.

Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.

6.3. Değerlendirme

6.3.1. Kararın (IV/6.2.2.) numaralı paragrafında yer verilen hukuki düzenleme uyarınca yapılan inceleme sonucunda, Yerel Mahkemece verilen (IV./3.) numaralı bentde gerekçeleri belirtilen direnme kararı usul ve yasaya uygun olup, yerinde olduğu görülmektedir.

6.3.2. İşin esası yönünden yapılan değerlendirmede, dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre (III.) ve (IV./3.) numaralı bentlerde belirtildiği şekilde asıl davada davalı ... yönünden davanın husumetten reddine, davalı ... yönünden tazminat talebinin kabulüne ve birleşen davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmaktadır.

V. SONUÇ

Açıklanan nedenlerle; davalı ... vekilinin yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle, usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, taraf vekilleri duruşmaya katılmadığından duruşma vekâlet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, aşağıda yazılı 4.098,60 TL bakiye onama harcının temyiz eden davalıdan alınmasına, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 26/01/2022 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.

(Muhalif)

Harç :

Onama Harcı : 5.464,80 TL

Peşin Harç : - 1.366,20 TL

A.G.H : 4.098,60 TL

-MUHALEFET ŞERHİ-

Dava davacılar vekili tarafından tapu iptali, tescil ve tenkis istemli olarak muris muvazaası nedenine dayalı olarak davalı ... aleyhine 29.04.2011 tarihinde tarih içermeyen dilekçe ile açılmıştır. davacı vekili vermiş olduğu dilekçede davacıların babasının kat karışılığı sözleşme ile 3 adet daire ve 50.000 TL aldığını bunu da davalıya verdiğini iddia etmiş ada parsel numarası dahi belirtmemiştir.

Getirtilen tapu kayıtları ve akitlerden davalının eşi ...'ın 557 ada 8 parselde kayıtlı zemin kat 2 nolu bağımsız bölümü 04.02.2010 tarihinde Can Teknik Limited Şirketinden satış suretiyle devraldığı ve bu taşınmazı 17.10.2011 tarihinde satış suretiyle ...'a devrettiği görülmektedir.

Dava konusu taşınmazın arsası davalının babası tarafından 01.05.2008 tarihinde 255.000 TL bedelle Can Teknik Limited Şirketine satış suretiyle devredilmiştir.

Davacılar vekili 06.04.2012 havale tarihli tarihsiz dilekçesi ile HMK'nın 124/4. maddesi uyarınca davalının babasına ait gayrimenkulü satarak elde ettiği kazanç ile eşi ... adına gayrimenkul aldığını iddia ederek ...'nın davalı gösterilmemesinin kabul edilebilir bir hata olduğunu ve davaya dahil edilmesini istemiştir.

19.04.2012 tarihli duruşmada davacının 3 daire ve 50.000 TL paranın davalının babasına verileceğini iddia ettiği, ancak bununla ilgili bir belge sunmadığı gibi gelen tapu kaydına göre ...'nın da taşınmazı sattığı göz önüne alınarak açıklama yapmak ve delillerini sunmak üzere süre verdiği görüldü. 02.12.2012 tarihli duruşmada bu konuda beyanda bulunmak üzere 1 aylık kesin süre verildiği görüldü.

Anılan ara karar uyarınca davacı vekili 26.07.2012 havale tarihli tarihsiz dilekçesinde 06.04.2012 havale tarihli dilekçeye atıfta bulunarak ...'ın davalı olarak davaya dahiline karar verilmesini istemiştir.

19.02.2013 tarihli duruşmada davaya ... Kılıç'ın dahil edilmesi için 2 hafta süre verilmiş bu süre içerisinde dilekçe verilmezse mevcut delil durumuna göre karar verileceği hususu da ihtar olunmuştur.

01.03.2013 havale tarihli tarihsiz dilekçe ile ... Kılıç davaya dahil edilmiştir.

Davacılar tanıkları dinlenmiş tanık Bahriye davacı ...'nin ağabeyinin eşi olup, beyanları davacıların iddialarını açıklar nitelikte değildir. Tanık İhsan davacı ...'nin oğlu, tanık Gülnur ise davacı ...'nin kızı olup beyanları dosya kapsamı ile uyuşmamakta ve davayı ispat edecek nitelikte beyanları da bulunmamaktadır.

Davalı tanıkları murisin aldığı para ile memleketinde ev aldığını ...'nın çocuk bakıcılığı yaptığını ifadelerinde söylemişlerdir.

Keşif yapılmış; inşaat mühendisi bilirkişi değer tespiti yaparken satış senedindeki değer ile gerçek değerler arasındaki farkın muvazaa olduğunu söyleyerek hukuki görüş belirtmiştir.

18.04.2014 tarihli duruşmada mahkeme hakimince davacı vekiline davalı ... açısından tapu iptali ve tescile karar verilemeyeceği için HMK m.125 uyarınca talebini alacağa çevirip çevirmeyeceği sorulunca davacı vekili "alacağa çeviriyorum" şeklinde beyanda bulunmuştur.

Davacılar vekili davalılar ... ve ... hakkında muvazaa hukuksal nedenine dayalı olarak 25.02.2014 tarihinde 2014/78 Esas sayı ile dava açmış bu dava dosya ile birleştirilmiştir. Dava dilekçesinde davalıların birlikte hareket ederek 2011/284 E. sayılı dosyayı kazanmaları halinde neticesiz bırakmak amacıyla temlikin yapıldığını ve ...'e yapılan bu satışın iptali ile ... adına tescilini talep etmiştir.

Mahkemece davacının ve birleştirilen davasının muris muvazaası nedeniyle tapu iptali ve tescil mümkün görülmezse tenkis olarak nitelemiş ve 43.000 TL bedelle ...'ya devri değerin düşüklüğü nedeniyle muvazaa olarak kabul etmiş, bunun dışında diğer iddiaların ispat edilemediğini ve ... tarafından ...'e satışın kötü niyetli olmadığı gerekçesiyle birleştirilen davanın reddine ve bilirkişi tarafından belirlenen dava tarihindeki 2 nolu bağımsız bölümün 120.000 TL olan değeri üzerinden davacıların 1/3 'er miras payının toplam değeri olan 80.000 TL'ye hükmetmiştir.

Karar Dairemizce 12.12.2019 tarihli ve 2016/13500 E. nolu ilamla hukukumuzda dahili davalı diye bir müessesenin olmadığı, ıslah suretiyle dahi tarafın değiştirilemeyeceği, asıl davanın çekişmeli taşınmazın hiçbir zaman maliki olmayan davalı ... aleyhine açılmış olup, ... hakkında ise usulüne uygun bir dava açılmadığı olayda HMK m.124'ün de uygulanma yerinin bulunmadığı gerekçesiyle asıl davanın redine karar verilmesi gerektiği düşüncesiyle bozulmuştur.

Direnme kararı veren mahkeme: ...'ın davalı olarak gösterilmemesinin bu kişinin mirasçı olmaması ve davalının eşi olması nedeniyle kabul edilebilir bir hata olduğu, birleştirilen dosyada ise davalı ...'in kötüniyetli olduğu ispat edilemediğinden reddine karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle direnme kararının verildiğini belirtmiş ve muhalefet şerhine atıfta bulunmuştur.

Dairemizin çoğunluğuyla aramızdaki uyuşmazlık yukarıda tarihleri ile belirtilen sürecin öncelikle davalı olarak gösterilen ...'ın dosyada davalı olarak kabul edilmesinin kabul edilebilir bir hata sayılıp sayılmayacağına kabule göre da dosya kapsamında davacı iddialarının ispat edilip edilmediğine ilişkindir.

12.12.2019 tarihli ve 2016/13500 E. -2019/6484 K. sayılı kararı ile HMK m.124'ün dosyada uygulanma imkanı bulunmadığı ve hukukumuzda davaya dahil etme, dahili davalı diye bir müessesenin bulunmadığı, ıslah suretiyle dahi taraf değişikliği yapılamayacağı göz önüne alınarak davanın reddi gerektiği gerekçesiyle bozma kararı vermiştir.

Davacılar vekili 11.04.2011 tarihli vekaletname ile davacılar tarafından yetkilendirilmiş bu tarihten 18 gün sonra 29.04.2011 tarihinde davayı açmıştır. Davacılar vekilinin müvekilleri ile görüşme tarihi göz önüne alınmasa dahi vekaletnamenin verildiği ve davanın açıldığı bu 18 günlük sürede davacılar vekilinin yapması gereken ilk iş kendisine verildiyse o kayıtlara dayanarak verilmediyse tapu kayıtlarını inceleyerek taşınmazın ada ve parsel numaralarını, maliklerin kimler olduğunu tespit ederek davayı bu bilgiler ışığında kime yönelteceğini belirlemektir. Bunun önünde hiç bir engel yokken mirasçı sıfatına dayanarak davanın malik olmayan kişiye karşı açılması kabul edilebilir bir hata sayılamaz. HMK'nın 30. maddesinde ifadesini bulan usul ekonomisinin asıl burada davanın reddedilerek uygulanması gerekirken davacılar vekilinin görevini eksik yerine getirmesine ve tüm yargılama boyunca yargılamayı geciktirici eylemlerine onay verecek şekilde HMK m.124 ile birlikte uygulanması doğru olmamıştır. 26.12.2011 tarihinde tapu kayıtları dosyaya gönderilmiş, davalının malik olmadığı anlaşılmıştır, 02.02.2012 tarihli duruşmada davanın malik olmayan kişiye karşı açıldığı sabit olduğu ve davanın reddine karar verilmesi gerektiği halde davaya devam edilmesi HMK m.30'un hakime yüklediği, yargılamanın makul süre içinde ve düzenli biçimde yürütülmesi ve gereksiz gider yapılmaması ilkelerinin ihlal edildiği görülmektedir.

Hakim, davanın reddine karar vermiş olsaydı davacı tapu kayıtlarını inceleyip davasını ona göre niteleyerek açacaktı.

Başlangıçta bu kadar işlemle yapılması gereken bir dava sürecinde yukarıda tespitleri yapıldığı üzere hakimin aydınlatma görevini aşacak şekilde yönlendirmelerle taraflarca getirtilme ilkesinin, hukuki dinlenilme hakkının (Hmk m.27/2-c) ihlali sonucunu doğuracak şekilde yargılamaya devam edilmesi usul ekonomisinin ihlali sonucunu da doğurmuştur.

Davalı ... dava tarihinden yaklaşık 1 sene 2 ay öncesinde taşınmazı edinmiş, dava açıldıktan 6 ay sonra taşınmazı 17.11.2011 tarihinde satış suretiyle devretmiştir. Tüm bunlara rağmen 01.03.2013 tarihli dilekçe ile davaya dahil edilmiştir. Geçen süreler göz önüne alındığında neredeyse dava sürecinde sadece 6 aylık bir dönemde taşınmazın maliki olan kişi aleyhine dava sürdürülmüştür.

Yukarıda belirtilen taraf işlemleri nedeniyle basit bir araştırma ile doğru bir dava açılma imkanı varken bu yapılmadan dava açılmasının hukuken korunabilir bir tarafı bulunmadığından HMK m.30 ve 124'ün bu davada uygulanma yeri bulunmamaktadır.

Kabule göre de;

İnşaat mühendisi bilirkişinin tapudaki satış değeri ile gerçek değeri arasındaki fark muvazaa olur şeklindeki hukuki görüş içeren raporunun hükme esas alınarak yer verilmesi, davacının tarafsız olmayan çocukları ile davacı ...'nin gelinin olayı tam aydınlatmayan ifadelerinin hükme esas alınması, davalının tanıklarının ifadelerinin neden kabul edilmediğini tartışılmaması, yetersiz ve hukuki olmayan gerekçeye dayanılması, davacının davasının HMK m.90 ve TMK m.6 anlamında ispat edilemediğinin göz ardı edilerek davanın esastan reddi gerektiği halde kabule karar verilmesi de doğru olmamıştır.

Hüküm kurulurken de HMK m. 297'ye aykırı bir şekilde davacıların talepleri hakkında ayrı ayrı karar verilmesi gerekirken her iki davacının alacağının toplamı üzerinden hüküm kurulması ve yargılama giderine hükmedilmesi doğru olmamıştır.

Ayrıca birleştirilen 2014/78 E. sayılı dosyada davacının başkası adına tescil istemesinin dinlenemeyeceği göz önüne alınmadan davalı ...'in kötü niyetli olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi de doğru olmamıştır.

Yukarıda açıklamaya çalıştığım gerekçelerle sayın çoğunluğun davanın usul ve esası hakkındaki düşüncelerine katılmıyorum.