Logo

1. Hukuk Dairesi2021/3442 E. 2021/7660 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescil davasında, verilen kararın değer itibariyle temyiz incelemesine konu olup olamayacağı.

Gerekçe ve Sonuç: Kadastro öncesi nedenlere dayalı davalarda dava değeri ne olursa olsun temyiz yolunun açık olduğu ve hükmün verildiği tarihte temyiz sınırının altında olsa dahi 7251 sayılı Kanun'un 53. maddesi ile getirilen düzenleme gereği temyiz incelemesinin yapılabileceği gözetilerek hükmün onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : ERZURUM BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 4. HUKUK DAİRESİ

DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL

Taraflar arasında görülen dava, kadastro öncesi nedenlere dayalı tapu kaydının iptali ve tescil istemine ilişkindir.

Davacı ..., Sarıkamış İlçesi Karakurt Köyünde yapılan kadastro çalışmaları sonucunda 145 ada 7 parsel sayılı 84.03 metrekare yüzölçümündeki taşınmazın 1/2 payla davalılar ... ve ... adına; 148 ada 4 parsel sayılı 386.83 metrekare yüzölçümündeki taşınmazın ... adına, 148 ada 5 parsel sayılı 484.60 metrekare yüzölçümündeki taşınmazın ... adına kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle tespit ve tescil edildiğini ancak tutanağın gerçeği yansıtmadığını dava konusu taşınmazlardan 145 ada 7 parselin tamamı ile 148 ada 4 parsel sayılı taşınmazın 105.67 metrekarelik kısmı ile 148 ada 5 parsel sayılı taşınmazın 70.42 metrekarelik kısmını ... Karavaş’tan satın aldığını ve bu taşınmazlara zilyet olduğunu ileri sürerek tapu kayıtlarının iptali ile adına tescilini istemiştir.

Davalı ... ve ... kadastro çalışmaları sırasında kendi adlarına tespit edilmesi gereken taşınmazlardan birini davacı ile aralarında yaptıkları anlaşma gereği dava konusu edilen taşınmazlara karşılık olarak davacı adına tespit ve tescil edilmesine rıza gösterdiklerini, davacıda bu taşınmazlar üzerindeki payından davalılar yararına vazgeçtiğini, dava konusu taşınmazın tapuda babaları ... ile amcaları ... adına kayıtlı olduğundan amcası tarafından davacıya yapılan satışın geçerli olmadığını belirterek davanın reddini olmadığı takdirde diğer taşınmazlardaki pay oranları dikkate alınarak denkleştirme işlemi yapılmasını talep etmişlerdir.

İlk derece mahkemesince davacı tarafın iddiasını ispatladığı gerekçesiyle davanın kabulüne, çekişmeli taşınmazların tapu kaydının iptali ile 145 ada 7 parselin davacı adına, 148 ada 4 parsel sayılı taşınmazın 29.06.2016 havale tarihli fen bilirkişi raporunda (B) harfi ile gösterilen 105.67 metrekarelik kısım ile 148 ada 5 parsel sayılı taşınmazın aynı raporda (A) harfi ile gösterilen 70.42 metrekarelik kısmının davacı adına tapuya tesciline geriye kalan kısımların davalılar üzerinde bırakılmasına karar verilmiş, davalılar vekilinin istinaf talebi üzerine Erzurum Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesince HMK’nun 353/1-b.1 maddesi uyarınca istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

Karar, davalılar vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Dosya incelendi, gereği görüşüldü.

Dosya içeriğine, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, yerinde olmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı 380,75 TL bakiye onama harcının temyiz edenden alınmasına, 08/12/2021 gününde kesin olmak üzere oyçokluğu ile karar verildi.

(Muhalif)

-KARŞI OY-

Dava, kadastro öncesi sebebe dayalı asliye hukuk mahkemesinde açılmış tapu iptal-tescil davasıdır.

Sayın çoğunluk ile aramızda oluşan uyuşmazlık, temyiz incelemesine konu kararın değer itibariyle verildiği anda kesin olup olmadığı, bir başka ifadeyle temyiz incelemesinin mümkün olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

Temyize ilişkin hükümler 6100 sayılı HMK da düzenlendiğine göre aynı yasanın 448. Maddesi “Zaman bakımından uygulanma” başlığıyla “ Bu kanun hükümleri, tamamlanmış işlemleri etkilememek kaydıyla derhal uygulanır.” demektedir.

Diğer yandan 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun Ek madde 6 ise “…kadastro öncesi nedene dayalı olarak açılan davalarda genel mahkemelerin verdiği kararlar …..miktar veya değerine bakılmaksızın 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu hükümlerine göre istinaf veya temyiz kanun yoluna başvurulabilir.” şeklindedir. Söz konusu bu düzenleme 22.07.2020 tarihli 7251 sayılı yasanın 53. Maddesi ile getirilmiştir. Yürürlük tarihi ise 28.07.2020 dir.

6100 sayılı HMK’nın geçici 3. Maddesi ise “ Bölge adliye mahkemelerinin …göreve başlama tarihine kadar, 1086 sayılı Kanunun temyize ilişkin yürürlükteki hükümlerinin uygulanmasına devam olunur…” şeklinde düzenlenmiştir.

1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 427/2.maddesi ise “ miktar veya değeri birmilyar lirayı geçmeyen taşınır mal ve alacak davalarına ilişkin nihai kararlar kesindir.” Demek suretiyle gayrımenkullere ilişkin uyuşmazlıklarda değere bakılmaksızın temyiz yolunun açık olduğu belirtilmiştir.

HMK’nın Temyiz edilemeyen kararlar başlıklı 362. Maddesinin 1-a bendi ise “Miktar veya değeri kırk bin Türk Lirasını (bu tutar dahil) geçmeyen davalara ilişkin kararlar.” demek suretiyle temyiz sınırını belirlemiştir. Bu miktarın her yıl yeniden değerleme suretiyle arttırıldığı izahtan varestedir.

Bölge adliye mahkemeleri ise bilindiği üzere 20.07 2016 tarihinde faaliyete başlamıştır.

Bu yasal düzenlemeler karşısında çözümlenmesi gereken husus; Bölge adliye mahkemelerinin faaliyete geçtiği 20.07. 2016 ile Kadastro Yasasının ek 6. Maddesinin yürürlüğe girdiği 28.07. 2020 tarihi arasında hüküm altına alınan ve miktar itibariyle verildiği anda yasa yolu kapalı olan uyuşmazlıklar açısından ek 6. Maddenin uygulanıp uygulanmayacağı, bir başka ifade ile verildiği anda kesin olan bu kararlara karşı temyiz yolunun mümkün olup olmadığı hususudur.

Bölge adliye mahkemelerinin faaliyete geçtiği tarihten sonra 1086 sayılı HUMK’un 427/2 maddesinin uygulanmasının mümkün olmadığı yine 6100 sayılı HMK’nın geçici 3. Maddesinin açık hükmüdür. 6100 sayılı yasada temyiz sınırı için gayrımenkuller açısından bir ayrım yapılmamıştır.

3402 sayılı yasanın ek 6. Maddesinin geriye yürüyeceğine dair herhangi bir düzenleme de bulunmamaktadır. Genel kural, özel hukuk yargılamasına ilişkin kanun hükümlerinin yürürlük tarihinden sonra sonuç doğurmasıdır.

Verildiği anda değer itibariyle istinaf veya temyiz sınırının altında kalan kararların o anda kesinleştiğinde ise şüphe yoktur. Bir kararın kesinleşmesi, ya verildiği anda miktar itibariyle kanun yoluna kapalı olması, veya kanunda açıkça kesin olduğunun belirtilmesi nedeniyle, ya da kanun yolları tüketilmek suretiyle olur. Verildiği anda kesin olan hüküm bakımından artık yargılama bitmiştir. Yargılama süreci biten bir uyuşmazlık için temyiz incelemesi mümkün değildir. Kesinlik, yargılamanın devamına engel bir durumdur. Hüküm verildiği anda kesin olduğu için artık tamamlanmış bir usulü işlem söz konusudur. Bu nedenle HMK 448.maddesi gereğince Kadastro Kanunu’nun ek 6. Maddesinin tamamlanmış işlemlere uygulanması mümkün değildir. Ayrıca kesin olan bu kararın, lehine olan taraf bakımından usulü kazanılmış hak doğuracağı da unutulmamalıdır. Usulü kazanılmış hak ilkesi kamu düzeninden olup usul hukukunun en önemli ilkelerinden biridir.

Prof. Dr. ...... “ Miktar veya değeri temyiz (kesinlik) sınırını geçmeyen menkul (taşınır) mal ve alacak davalarına ilişkin nihai kararlar kesindir.” (HUMK hükümlerine göre) derken Hukuk Muhakemeleri Usulü 2001 Altıncı baskı 4981.sayfasında “ Kanundan ötürü verildiği anda kesin olan bir karar temyiz edilirse, temyiz talebi (esasına girilmeden) mesmu olmadığından dolayı reddedilir. Fakat, Yargıtay, böyle bir (kesin) kararı yanlışlıkla bozarsa, bu bozma kararı ve mahkemenin bundan sonra yaptığı işlemler geçersizdir (yok sayılır)” demektedir.

Somut uyuşmazlığa gelince, keşfen belirlenen dava konusu taşınmaz değerinin (6.223.TL) karar tarihi itibariyle temyiz kesinlik sınırının (47.530TL) altında kaldığı anlaşılmaktadır. Esasen bu nedenle Bölge adliye mahkemesi tarafından temyiz dilekçesinin değerden reddi yönünde ek karar verilmesi gerekir ise de, 01.06.1990 gün ve 3/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca Yargıtay tarafından da bir karar verilebilir.

Yukarıda açıklanan nedenlerle, eldeki dava bakımından temyiz dilekçesinin değerden REDDİNE karar verilmesi gerekirken işin esasına girilerek temyiz incelemesi yapılmasının doğru olmadığı düşüncesiyle sayın çoğunluk görüşüne katılmıyorum.