"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İZMİR BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 16. HUKUK DAİRESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tescil davası sonunda, İlk Derece Mahkemesince davanın reddine dair verilen kararın davacı vekilince istinafı üzerine, İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesince istinaf başvurusunun esastan reddine dair verilen karar davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 29.03.2022 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı vekili Avukat ... ile temyiz edilen davalı Hazine vekili Avukat ... geldiler, davetiye tebliğine rağmen temyiz edilen diğer davalı ... vekili gelmedi. Yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
I. DAVA
Davacı, kadastro çalışmaları sırasında tespit harici bırakılan çekişmeli taşınmazın daha sonra dava konusu 374 ada 39 parsel olarak ihdas suretiyle davalı Hazine adına tescil edildiğini, oysa dava konusu taşınmazı harici satış sözleşmesi ile satın aldığını ve yaklaşık 50-60 yıldır imar-ihya ve kazanmayı sağlayan eklemeli zilyetlikle iktisap koşullarının lehine gerçekleştiğini ileri sürerek, tapu kaydının iptali ile adına tescilini istemiştir.
II. CEVAP
Davalı Hazine, dava konusu taşınmazın Devletin hüküm ve tasarrufu altında olan yerlerden olduğundan devir ve zilyetlik yoluyla iktisap edilemeyeceğini, davacı adına iktisap için yasanın aradığı şartların gerçekleşmediğini, 3402 sayılı Yasa'nın 14. ve 17. maddelerindeki tescil şartlarının mevcut olmadığını, dava konusu taşınmazın 08/04/2014 tarihinde Hazine adına tescil edildiğini, taşınmazın tamamının veya bir kısmının davacı adına tescili için gerekli olan zilyetlik süresinin de dolmadığını ve taşınmazın imar ve ihya edilmediğini belirterek, davanın reddini savunmuştur.
Davalı ... Belediyesi, belediye sınırları içerisinde kalan dava konusu taşınmazda imar ihya nedeniyle taşınmaz ediniminin olanaksız olduğunu, dava konusu taşınmazın Kargı çayı ve taşkın etki alanı ile yolda kalan kısımlarının, niteliği gereği edinime elverişli olmadığını, davacı yanca imar ve ihyanın hangi tarihlerde ne şekilde yapıldığı, nasıl bir emek ve para harcandığının da açıklanmadığını, taşınmaz sürmek ve ağaç dikmenin imar-ihya niteliğinde olmadığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesince, davalı ... Belediyesi yönünden davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle, diğer davalı Hazine yönünden imar ihya ve zilyetlikle mülk edinme koşullarının davacı yararına gerçekleşmediği gerekçesiyle davanın reddine karar karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
1. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
2.İstinaf Nedenleri
Davacı vekili; dava konusu taşınmaz üzerindeki imar-ihyanın 1987 yılında tamamlandığını ve ihdasen tescil tarihine kadar edinmeye yeterli sürenin geçtiğini, Mahkemenin mevcut delillere aykırı karar verdiğini belirterek, kararın kaldırılmasını istemiştir.
3. Gerekçe ve Sonuç
İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesinin 12/09/2019 tarihli ve 2019/288 E., 2019/827 K. sayılı kararıyla; dava konusu taşınmazın kullanım şekli ile üzerinde bulunan zirai muhdesatlar ve yapıların yaşları gözetildiğinde, idari yoldan tescil tarihine kadar davacı adına edinme koşullarının oluşmadığı, davanın reddine ilişkin verilen İlk Derece Mahkemesi kararında herhangi bir isabetsizlik bulunmadığı gerekçesiyle davacının istinaf başvurusunun HMK'nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
1.Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Temyiz Nedenleri
Davacı vekili; dava devam ederken dava konusu taşınmazın bulunduğu yerde 6360 sayılı Yasa ile Büyükşehir kurulmuş olup, Muğla Büyükşehir Belediyesi davaya dahil edilmeden davaya devam edilmesinin usuli eksiklik olduğunu, tanık ve mahalli bilirkişilerin ortak beyanları ile dava konusu taşınmazın 1947 yılından itibaren susam ve dari ekilerek ... ... tarafından kullanıldığının, derenin ıslah edilmemesi nedeni ile ekilen ürünün zaman zaman taşkın alanında kaldığının, taşınmazın 1960'lı yıllarda ... ...'ten ... ...'in kullanımına geçtiğinin, ondan ... Karbacak'a adı geçenden de 2006 yılında ...'a ve en son 2013 yılında da davacının kullanımında olduğunun sabit olduğunu, 1976 yılında taşınmaza ağaç dikildiğini, bu olmayınca susam ve darı ekerek kullandıklarını, 1980 yılındaki dere ıslahından sonra ise taşınmazı doldurarak kullandıklarını, Mahkemece binanın yapıldığı yıl itibarıyla zilyeliğin ıslahtan itibaren 29 yıl geçtiğini gözden kaçırarak sanki 1980 yılında bina yapılmış gibi davanın reddedildiğini, fen raporunda taşınmazın 1975 yılında dere yatağında olduğu, 1987 yılında çay tarafından yol geçtiği ve dere ile taşınmaz arasında kot farkı olduğu içerisinde dikilen küçük ağaçların bulunduğu, taşınmazın 374 ada 18 parsel ile bütünlük arzettiği, 1992 yılında davaya konu taşınmaz ile çay arasında yol bulunduğu ve kot farkı olduğu, 374 ada 18 parsel ile bütünlük arzettiği ve 1995 yılında benzer olduğu, 2009 yılında binaların yapıldığının belirtildiğini, dava konusu taşınmaz ile kenarından geçen çay arasında 7-8 metrelik kot farkının bulunduğunu, bu kot farkının davacının öncesindeki zilyetler tarafından doldurulduğunu, taşınmaz içerisinde 1987 yılından bu yana ağaç bulunduğunu, 1987 yılı itibarıyla imar ihyanın tamamlandığını, ihdas parselinin oluştuğu 2014 yılına kadar 27 yıl geçtiğini, dava konusu taşınmazın tarım alanı olarak kullanılmaya başlandığını, ziraat raporunda taşınmazın bahçe ve restoran işletmesi olarak kullanıldığı tespitinin hükme esas alınmasının doğru olmadığını, ziraat raporunda toprağın derinliği ve tarımsal açıdan değerlendirme yapılmadığını, iddianın ispatlandığını belirterek, hükmün bozulmasını istemiştir.
3. Gerekçe
3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescili isteğine ilişkindir.
3.2. İlgili Hukuk
3.2.1. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 713/1. maddesi, “Tapu kütüğünde kayıtlı olmayan bir taşınmazı davasız ve aralıksız olarak yirmi yıl süreyle ve malik sıfatıyla zilyetliğinde bulunduran kişi, o taşınmazın tamamı, bir parçası veya bir payı üzerindeki mülkiyet hakkının tapu kütüğüne tesciline karar verilmesini isteyebilir.”
3.2.2. 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 14. maddesi, “Tapuda kayıtlı olmayan ve aynı çalışma alanı içinde bulunan ve toplam yüzölçümü sulu toprakta 40, kuru toprakta 100 dönüme kadar olan (40 ve 100 dönüm dahil) bir veya birden fazla taşınmaz mal, çekişmesiz ve aralıksız en az yirmi yıldan beri malik sıfatıyla zilyetliğini belgelerle veya bilirkişi veyahut tanık beyanlarıyla ispat eden zilyedi adına tespit edilir.”
3.2.3. 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun ve 17. maddesi, “Orman sayılmayan Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ve kamu hizmetine tahsis edilmeyen araziden, masraf ve emek sarfı ile imar ve ihya edilerek tarıma elverişli hale getirilen taşınmaz mallar 14 üncü maddedeki şartlar mevcut ise imar ve ihya edenler veya halefleri adına, aksi takdirde hazine adına tespit edilir.’’ hükümlerini içermektedir.
3.2.4. Bilindiği üzere önceki niteliği itibariyle senetsiz yerlerden iken, idari yoldan tapuya tescil edilen taşınmazlar zilyetlikle iktisabı mümkün yerlerden ise ihdasen tescil tarihine kadar lehine mülk edinme koşulları oluşan zilyedi adına tapuya kayıt ve tescil edilebilir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 18.04.2007 tarihli 2007/8-220 Esas, 2007/217 Karar, 15.01.2014 tarihli 2013/8-296 Esas, 2014/2 Karar)
3.3. Değerlendirme
Dosya içeriğine, toplanan delillere, kararın (IV./3.) numaralı bendinde yer verilen Bölge Adliye Mahkemesi kararının dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre; yazılı şekilde karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
VI. SONUÇ
Açıklanan nedenlerle; davacının yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, 20/11/2021 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz edilen davalı Hazine vekili için 3.815,00 TL duruşma vekâlet ücretinin ve aşağıda yazılı 36,30 TL bakiye onama harcının temyiz eden davacıdan alınmasına, 29/03/2022 tarihinde kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.