"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasındaki kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescili istemine ilişkin açılan davadan dolayı yapılan yargılama sonunda, İlk Derece Mahkemesince verilen davanın kabulüne ilişkin önceki tarihli kararın, davalı Hazine tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 8. Hukuk Dairesi tarafından yapılan inceleme sonucunda bozulması üzerine, yerel mahkeme tarafından bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda davanın kabulüne dair verilen karar, süresi içinde davalı Hazine tarafından temyiz edilmekle; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü.
I. DAVA
Davacı ... ve arkadaşları çekişmeli 122 ada 30 ve 46 parsel sayılı taşınmazların tarla olarak kadimden bu yana kullanıldığı, ekin ekilerek zaman zaman ise kendiliğinden gelen otların biçilmesi suretiyle taşınmazlardan tasarruf edildiğini, zilyetliğin nizasız ve fasılasız sürdürüldüğünü belirterek çekişmeli taşınmazların davalı Hazine adına olan tapu kayıtlarının iptali ile adlarına tescilini talep ve dava etmiştir.
Yargılama sırasında davacı yan tarafından çekişmeli 122 ada 46 parsel sayılı taşınmazın davacı ...’e kayınpederinden intikal ettiği belirtilerek, 122 ada 46 parselin tapu kaydının iptali ile davacı ... adına tescili isteğiyle netice-i talep tadil edilmiştir.
II. CEVAP
Davalı Hazine aşamalarda sunduğu sözlü ve yazılı beyanlarında davanın reddini savunmuştur.
III. MAHKEME KARARI
İspir Asliye Hukuk Mahkemesinin, 29.05.2012 tarihli ve 2011/741 Esas, 2012/70 Karar sayılı kararında, çekişmeli 122 ada 46 parsel sayılı taşınmaz yönünden davacı ... yararına, 122 ada 30 parsel yönünden ise davacıların tamamı yararına zilyetlikle iktisap koşullarının oluştuğu gerekçesiyle davanın kabulü ile; 122 ada 46 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının iptali ile davacı ... adına tapuya kayıt ve tesciline, 122 ada 30 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının iptali ile tamamı 6 pay kabul edilerek 2 payının davacı ..., 2 payının davacı ..., 1 payının davacı ..., 1 payının ise ... adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiştir.
IV. TEMYİZ
1. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Yerel Mahkemenin sözü edilen kararı yasal süresi içerisinde davalı Hazine tarafından temyiz edilmiştir.
2. Bozma Kararı
Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 04.10.2013 tarihli ve 2012/12618 Esas, 2013/14300 Karar sayılı kararında özetle, "Keşifte dinlenen yerel bilirkişi ve tanıklara göre dava konusu taşınmazların miras bırakan ... ...'ten kaldığı, ve ... ...’ün 16.12.l973 tarihinde öldüğü anlaşıldığından, ... ...’ün terekesi TMK'nın 701. ve 702. maddeleri gereğince elbirliği mülkiyet hükümlerine tabidir. Elbirliği mülkiyetinde mirasçıların belirlenmiş payları olmayıp her birinin payı taşınmazların tamamı üzerinde söz konusudur. Aynı nüfus kayıt örneğine göre muris ...’in davacılar dışında ... ve ... isimli kızları da bulunmaktadır. Davacı taraf sadece kendi adlarına iptal ve tescil isteğinde bulunmuşlardır. Terekeye dahil bir taşınmaz için bir veya birkaç mirasçının tek başına üçüncü kişilere karşı aktif dava açma sıfat ve hukuki ehliyetleri bulunmamaktadır. TMK'nın 702. maddesi uyarınca elbirliği mülkiyetinde tasarrufi işlemlerde oybirliği aranır. Davada bir tasarrufi işlem olup tüm mirasçıların birlikte üçüncü kişi durumunda bulunan davalı Hazineye karşı dava açmaları zorunludur.
Bu nedenle, taşınmazların terekenin paylaşımı sonucu yada bağış veya satış yoluyla davacılara intikal edip etmediğinin açıklığa kavuşturulması, belirtilen yollarla davacılara geçtiğinin saptanması halinde davanın bulunduğu bu haliyle yürütülmesi ve aşağıda açıklanacak eksikliklerin yerine getirilmesi, muris ...’den kalan tereke tüm mirasçıların katılımıyla yöntemine uygun biçimde paylaşıma tabi tutulmamış ise, davacıların elbirliği mülkiyetine tabi bulunan terekeye dahil taşınmazlar için tek başlarına aktif dava açma sıfat ve hukuki ehliyetleri bulunmadığından davanın reddine karar verilmesi düşünülmelidir. Davacılar tereke yani tüm mirasçılar adına iptal ve tescil isteğinde bulunmadıklarından dava dışı kalan mirasçıların davaya dahil edilmesi, açılan davaya karşı olurlarının alınması yada terekeye temsilci atanmak suretiyle taraf teşkili sağlanarak davanın yürütülmesi olanağı da bulunmamaktadır.
Mahkemece, 27.09.2011 tarihli yargılama oturumu ara kararı ile (yargılamanın ilk oturumunda) keşif günü belirlenmiş ve ara kararın 5 numaralı bendi ile sadece davacı vekili delillerini ve tanık listesini ibraz etmesi için keşif gününe kadar süre verilmesine denilmiş, davalı Hazine’ye delil bildirme konusunda herhangi bir süre ve imkan tanınmadığı gibi, davacı taraf vekiline verilen süre konusunda da herhangi bir uyarıda bulunulmamış ve verilen sürenin kesin süre olmadığı anlaşılmıştır. İkinci keşif gününün verildiği ara kararda yerel bilirkişi ve tanıkların ne şekilde dinleneceği konusunda herhangi bir bilgiye yer verilmediği saptanmıştır. Bu bakımdan keşif ile ilgili her iki ara kararının usulüne uygun olduğu söylenemez. Bundan ayrı davacı taraf 3 tane tanık bildirdiği ve herhangi bir vazgeçme olmadığı halde Mahkemece herhangi bir gerekçede gösterilmeksizin sadece 1 tanığın dinlenildiği, yerel bilirkişi listesinde 3 ismin yer aldığı, bunlardan sadece ...’in keşif yerinde dinlendiği ve listede yer almayan ne şekilde hazır edildiği anlaşılamayan başka bir kişinin yerel bilirkişi olarak beyanının anıldığı tespit edilmiştir. Kural olarak tarafların bildirdiği tanıklar ile Mahkemece belirlenen yerel bilirkişi HMK'nın 243., 44. ve 259. maddeleri gereğince yöntemine uygun bir biçimde davetiye ile keşif yerine çağrılmaları, uyuşmazlığın taşınmaza ilişkin bulunması nedeniyle keşif yerinde dinlenmeleri, yöntemine uygun bir biçimde alınacak beyanlar arasında çelişki bulunduğu takdirde aynı Kanun'un 261. maddesi uyarınca yüzleştirilmek suretiyle aykırılığın giderilmesi gerekmektedir.
Bu nedenle davalı Hazineye tanık ve delillerini bildirmeleri için kendilerine süre ve imkan tanınması, yöntemine uygun bir biçimde verilecek ara kararı ile tarafların bildirdikleri tanıklar ile yerel bilirkişilerin yukarıda açıklandığı biçimde keşif yerinde hazır edilmelerinin sağlanması, davetiyeye uymayanlar bakımından HMK'nın 245. maddesinin gözönünde tutulması, dava konusu taşınmazların yukarıda da açıklandığı şekilde muris ...’den kalıp kalmadığı, terekenin paylaşıma tabi tutulup tutulmadığı, 127 ada 46 sayılı parselin davacı ...’ün kayınbabasından kalan taşınmaz olup olmadığı konusunda yerel bilirkişi ve tanık beyanlarına başvurulması, konunun hiçbir duraksamaya yer vermeyecek biçimde belirlenmesi, muris ... ...’e ait veraset belgesinin alınması için davacı tarafa süre ve imkan verilmesi, dava koşulu ve yukarıda yapılan açıklamalar göz önünde bulundurularak, açıklanan doğrultuda taraf delilleri değerlendirilerek oluşacak duruma göre bir karar verilmesi gerekirken dava koşulu göz ardı edilerek ve aynı zamanda toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik araştırma ve inceleme ile hüküm kurulmuş bulunması usul ve kanuna aykırıdır." gerekçesiyle bozulmuştur.
3. Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar
İspir Asliye Hukuk Mahkemesinin bozma ilamının gerekleri benimsenmek suretiyle verilen 29.05.2018 tarihli ve 2013/384 Esas, 2018/575 Karar sayılı kararında "Dava konusu 122 ada 46 parsel sayılı taşınmazın ...'e kayınbabasından intikal ettiği ve ... tarafından tarla olarak kullanılageldiği, 122 ada 30 parsel sayılı taşınmazın ise evveliyatında davacıların murisi ... ...'e ait iken vefatıyla davacılara intikal ettiği ve tarla olarak kullanılageldiği hususlarının sübut bulduğu, her ne kadar tanık ve mahalli bilirkişiler özellikle 122 ada 30 parsel sayılı taşınmaz yönünden ...'in vefatından sonra taksim edilip edilmediği hususlarında bilgi sahibi olmasalar da, muris ...'in dava dışı mirasçılarının dosyaya ibraz ettikleri dilekçelerinde taşınmazda hisselerinin bulunmadığını ve feragat ettiklerini belirtmiş olmaları karşısında, 122 ada 30 parsel sayılı taşınmazın muris ...'in vefatı sonrasında taksim ile davacılara kaldığı hususunun sübut bulduğu anlaşılmakla davanın kabulü ile, 122 ada 46 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının iptali ile davacı ... adına tapuya kayıt ve tesciline, 122 ada 30 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının iptali ile tamamı 6 pay kabul edilerek 2 payının davacı ..., 2 payının davacı ..., 1 payının davacı ..., 1 payının ise ... adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiştir.
4. Bozma Sonrası Mahkeme Kararına Karşı Temyiz Yoluna Başvuranlar
İspir Asliye Hukuk Mahkemesinin yukarıda sözü edilen kararına karşı yasal süresi içerisinde davalı Hazine tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.
5. Temyiz Nedenleri
Davalı Hazine vekili temyiz dilekçesinde, dava konusu taşınmazın devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olduğu, çekişmeli taşınmazın imar ve ihyasının tamamlanıp tamamlanmadığının tereddütsüz biçimde belirlenmediği, ham toprak vasıflı taşınmazın yalnızca sürülmesi ya da temizlenmesinin imar ve ihya sayılamayacağı, zilyetlikle iktisap süresinin ihya tamamlandıktan sonra işlemeye başlayacağı, bilirkişi raporları ile ihyanın tamamlandığı tarihin tereddütsüz belirlenmediği, taşınmazın tescile tabi bir yer olup olmadığı yeterince araştırılmadan eksik araştırma sonucunda verilen kararının bozulmasını talep etmiştir.
6. Gerekçe
6.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescili isteğine ilişkindir.
6.2. İlgili Hukuk
6.2.1. Türk Medeni Kanunu'nun “Miras ortaklığı” başlıklı 640. maddesinde “Birden çok mirasçı bulunması halinde, mirasın geçmesiyle birlikte paylaşmaya kadar, mirasçılar arasında terekedeki bütün hak ve borçları kapsayan bir ortaklık meydana gelir.
Mirasçılar terekeye elbirliğiyle sahip olurlar ve sözleşme veya kanundan doğan temsil ya da yönetim yetkisi saklı kalmak üzere, terekeye ait bütün haklar üzerinde birlikte tasarruf ederler.
Mirasçılardan birinin istemi üzerine sulh mahkemesi, miras ortaklığına paylaşmaya kadar bir temsilci atayabilir.
Mirasçılardan her biri, terekedeki hakların korunmasını isteyebilir. Sağlanan korumadan mirasçıların hepsi yararlanır…” hükmü öngörülmüştür.
6.2.2. Tereke (miras ortaklığı) TMK'nın 701. ve devam eden maddeleri uyarınca elbirliği (iştirak) mülkiyetine tâbidir. Elbirliği mülkiyeti, yasa veya yasada gösterilen sözleşmeler uyarınca, aralarında ortaklık bağı bulunan kişilerin, bu ortaklık nedeniyle bir mala veya hakka birlikte malik olmaları durumudur. TMK'nın 701-703. maddelerinde düzenlenen bu tür mülkiyetin (ortaklığın) tüzel kişiliği olmadığı gibi ortaklardan her birinin doğrudan doğruya bir hakkı da bulunmamaktadır. Mülkiyet, bir bütün olarak ortakların hepsine aittir. Başka bir deyişle, ortaklık tasfiye ile sona erinceye kadar ortaklardan her birinin ayrı bir mal veya hakkı olmayıp, hak sahibi ortaklıktır.
6.2.3. Elbirliği (iştirak) hâlinde mülkiyet türünde malikler, mülkiyet payları ayrılmadığından paydaş değil, ortaktır. Bu ilke TMK'nın 701. maddesinde “...Kanun ve kanunda öngörülen sözleşmeler uyarınca oluşan topluluk dolayısıyla mallara birlikte malik olanların mülkiyeti, elbirliği mülkiyetidir.’’ şeklinde hüküm altına alınmıştır.
6.2.4. Öte yandan Türk Medeni Kanunu'nun 702/2. fıkrası, “Kanunda veya sözleşmede aksine bir hüküm bulunmadıkça, gerek yönetim, gerek tasarruf işlemleri için ortakların oybirliğiyle karar vermeleri gerekir” hükmünü taşımaktadır. Ne var ki bu kural, uygulamada yumuşatılarak, Yargıtay Büyük Genel Kurulunun 11.10.1982 tarihli ve 1982/3-2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararıyla, bir ortağın tek başına dava açabileceği; ancak, davaya devam edebilmesi için öteki ortakların olurlarının alınması veya miras şirketine atanacak temsilci aracılığıyla davanın sürdürülmesi gerektiği kabul edilmiştir.
6.2.5. TMK'nın 702. maddesine göre topluluk devam ettiği sürece tasarrufi işlemlerde tüm ortakların oybirliğiyle karar vermeleri gerektiği açıktır. Mirasçılardan birinin, terekeye karşı üçüncü kişi konumunda olan birisi aleyhine kendi payı hakkında açtığı dava, diğer mirasçıların paylarını kapsamadığından ve aynı zamanda onlar adına açılmadığından davaya diğer mirasçıların katılması (icazet vermesi) veya terekeye temsilci atanması suretiyle devam edilmesine olanak yoktur. Ne var ki bir mirasçının terekeye dahil bir taşınmaz hakkında, 3. kişi davalıya karşı tapu iptali ve kendi adına tescil isteminde bulunmasının önünde yasal bir engel yoktur. Ancak bu halde, davacı yanın dava konusu taşınmazın muristen satış, bağış veya terekenin taksimi yoluyla kendisine intikal ettiğini, kısacası taşınmazın terekeden ayrıldığını ve bu yolla kendisine intikal ettiğini ispat etmesi gerekecektir.
6.3. Değerlendirme
6.3.1. Kadastro sonucunda, İspir ilçesi, ... Mahallesi çalışma alanında bulunan 122 ada 30 parsel sayılı, 10.882 metrekare yüz ölçümündeki taşınmaz ... ile İbrahim...’ün zilyetliğinde olduğu, ancak bu kişilerin taşınmaza ne zamandan beri hangi sıfatla zilyet oldukları adı geçen kişiler yararına 3402 sayılı Yasanın 14. maddesi uyarınca zilyetlikle iktisap koşullarının oluşup oluşmadığı belirlenemediğinden Hazine adına tespit ve tescil edilmiş, 122 ada 46 parsel sayılı 4.366 metrekare yüz ölçümündeki taşınmaz ise ...’ün zilyetliğinde olduğu, ancak adı geçenin taşınmaza ne zamandan beri hangi sıfatla zilyet olduğu adı geçen kişiler yararına 3402 sayılı Yasa'nın 14. maddesi uyarınca zilyetlikle iktisap koşullarının oluşup oluşmadığı belirlenemediğinden Hazine adına tespit ve tescil edilmiştir. Davacı yanlar irsen intikal eden zilyetlik iddiasıyla tapu iptali ve tescil isteğiyle dava açmış, Mahkemece yazılı gerekçe ile davanın kabulüne hükmedilmiştir.
6.3.2. Çekişmeli 122 ada 46 parsel sayılı taşınmaza yönelik temyiz itirazlarının incelendiğinde hükmüne uyulan bozma kararında gösterildiği şekilde işlem yapılıp, kararın (VI/3.) numaralı bendinde yer verilen gerekçe ile yazılı şekilde karar verilmesinde herhangi bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
6.3.3. 122 ada 30 parsel sayılı taşınmaza yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine gelince, Mahkemece, çekişmeli taşınmazın muris ... ...’ten intikal ettiği, murisin eldeki davanın tarafı olmayan mirasçılarının davaya muvafakat ettikleri gerekçesiyle yazılı şekilde davanın kabulü ile taşınmazın tapu kaydının iptali ile davacılar adına tesciline karar verilmiş ise de, varılan sonuç usule ve yasaya uygun düşmemektedir. Şöyle ki toplanan deliller ve dosya kapsamından çekişmeli taşınmazın öncesi itibariyle tarafların müşterek murisi ... ...’ten geldiği, murisin 16.12.l973 tarihinde öldüğü anlaşıldığından, ... ...’ün terekesinin TMK'nın 701. ve 702. maddeleri gereğince elbirliği mülkiyet hükümlerine tabi olduğu, yine murisin davacı yanlardan başkaca mirasçılarının bulunduğu dosya arasında yer alan kayıtlar ile sabittir. Davacı yanlar terekeden gelen bir taşınmazın müstakilen adlarına tescilini talep etmektedirler. Bir mirasçının terekeye dahil bir taşınmaz hakkında, 3. kişi davalıya karşı tapu iptali ve kendi adına tescil isteminde bulunmasının önünde yasal bir engel yoktur. Ancak bu halde, davacı yanın dava konusu taşınmazın muristen satış, bağış veya terekenin taksimi yoluyla kendisine geçtiğini, kısacası taşınmazın terekeden ayrıldığını ve bu yolla kendisine intikal ettiğini ispat etmesi gerekecektir. Ne var ki somut olayda mahallinde alınan beyanlardan murisin terekesine dahil 122 ada 30 parsel sayılı taşınmaz malın taksim, paylaşım vb. hukuki bir sebeple davacı yanlara geçtiği ispat edilememiştir. Kök murisin davanın tarafı olmayan mirasçılarının davaya muvafakatları sonuca etkili değildir. Hal böyle olunca Mahkemece davanın reddine hükmedilmesi gerekirken kabulü isabetli olmamıştır.
V. SONUÇ
1. Yukarıda hükmün (6.3.2) numaralı bendinde açıklanan nedenlerle davalı Hazine’nin 122 ada 46 parsel yönünden yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usule, yasaya ve bozma ilamının gereklerine uygun olan hükmün ONANMASINA,
2. Yukarıda hükmün (6.3.3) numaralı bendinde açıklanan nedenlerle; davalı Hazine’nin çekişmeli 122 ada 30 parsel sayılı taşınmaz yönünden yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün (6100 sayılı Yasa'nın geçici 3. maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 16.02.2022 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
(Muhalif)
(Muhalif)
-MUHALEFET ŞERHİ-
Dava, kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş, hükmün davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Dairece; dava konusu 46 parsel sayılı taşınmaza ilişkin hükmün onanmasına, 30 parsel sayılı taşınmaz yönünden ise hükmün oyçokluğu ile bozulmasına karar verilmiştir.
Sayın çoğunluk ile 46 parsel sayılı taşınmaz yönünden aramızda bir görüş ayrılığı bulunmamaktadır. Ancak, 30 parsel sayılı taşınmaz yönünden sayın çoğunluk; taşınmazın davacıların mirasbırakanı ... ...'ten taksim, paylaşım vb. hukuki bir sebeple davacılara geçtiğinin ispat edilemediği, dava dışı mirasçıların davaya muvafakatlarının sonuca etkili olmadığı gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar vermiştir.
Ne var ki, dava konusu 30 parsel sayılı taşınmazın davacıların mirasbırakanı ... ...'ten mirasçılarına intikal ettiği, dava dışı mirasçılar ..., ... ve ...'nin davacı mirasçıların açtıkları davaya muvafakat ettikleri ve dosyaya ibraz ettikleri dilekçelerinde de taşınmazdaki hisselerini kadastro çalışmalarından önce diğer mirasçılara bıraktıklarını, haklarından feragat ettiklerini bildirmişlerdir. Bu durum karşısında, dosyadaki delillerden 30 parsel sayılı taşınmazın muris ...'in vefatından sonra mirasçıları arasında yapılan taksim sonucu davacılara isabet ettiği anlaşıldığından, davanın kabulüne karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, 30 parsel sayılı taşınmaza ilişkin hükmün de onanması gerektiği düşüncesinde olduğumuzdan, davacıların aktif dava ehliyetleri bulunmadığı gerekçesiyle 30 parsele ilişkin hükmün bozulması yönündeki sayın çoğunluk görüşüne katılmıyoruz.