Logo

1. Hukuk Dairesi2021/421 E. 2022/436 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Ehliyetsiz olduğu iddia edilen kişinin yaptığı taşınmaz satışının geçersizliğine dayalı tapu iptali ve tescil davası.

Gerekçe ve Sonuç: Davacının, taşınmaz satış işlemi tarihinde fiil ehliyetine sahip olmadığının Adli Tıp Kurumu raporu ile tespit edilmesi ve davalının ilk alıcı konumunda olması nedeniyle iyiniyet karinesinden yararlanamayacağı değerlendirilerek, mahkeme kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ

DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil istekli dava sonunda İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince verilen 30/05/2019 tarihli ve 2019/12 Esas 2019/897 Karar sayılı karar yasal süre içerisinde davalı vekili tarafından duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla duruşma günü olarak saptanan 19/01/2022 Çarşamba günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalı vekili Avukat ...... ile temyiz edilen davacı vekili Avukat ... geldiler, davetiye tebliğine rağmen ihbar olunan ... duruşmaya gelmedi. Yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde; Bakırköy 3. Sulh Hukuk Mahkemesinin 17/09/2015 tarih ve 2013/1927 Esas - 2015/3277 Karar sayılı kararı ile 4721 sayılı TMK'nın 405. maddesi uyarınca davacı kısıtlanarak kendisine ...'ın vasi olarak atandığını, davacının maliki olduğu 394 ada 104 parsel sayılı taşınmazın satış yolu ile davalıya devredildiğini, satışın yok hükmünde olduğunu, davacı kısıtlının tapu işlemlerinden çok öncesinden beri ayırt etme gücünün bulunmadığını, dolayısıyla davalının, davacının zaafından faydalanarak taşınmazı rayiç bedelinin çok altında satın aldığını ileri sürerek dava konusu taşınmazın tapu kaydının iptali ile davacı adına tesciline karar verilmesini istemiştir.

II. CEVAP

Davalı, satış öncesi ve sonrasında davacı kısıtlının bir takım tasarruflarını tespit ettiklerini, kısıtlı olduğu iddia edilen bir kişinin yapmış olduğu işlemlerin bir kısmının geçerli sayılıp bir kısmının geçersiz sayılmasının söz konusu olamayacağını, kendisine yapılan

satış işleminin geçerli olduğunu, tapu kayıtlarında satıcının kısıtlı olduğuna dair herhangi bir şerh bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İstanbul Anadolu 6. Asliye Hukuk Mahkemesinin 04/10/2018 tarihli ve 2016/30 Esas - 2018/374 Karar sayılı kararıyla; davacının ehliyetsiz olduğunun dosya kapsamında alınan ATK raporu ile sabit olduğu gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

1. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

2. İstinaf Nedenleri

Davalı vekili, dava konusu taşınmazın esasen davacı ... tarafından ...'a satıldığını, ...'un da taşınmazı üzerine tescil ettirmeyerek davacı ...'tan aldığı vekaletname ile davalıya sattığını, aslında davalı müvekkilinin iyi niyetli 3. kişi konumunda olduğunu, yani taşınmazı davacı ...'tan değil, ...'den tapu kaydına güvenerek satın aldığını, davacının taşınmazın değer kazanması üzerine kötü niyetli olarak eldeki davayı açtığını, hükümde müvekkilinin uğramış olduğu zararın karşılanmasına dair bir karar verilmediğini, dava konusu taşınmazın satış tarihinde davacının hasta ya da kısıtlı olmadığını, Adli Tıp Kurumu raporuna göre davacının 02.07.2018 tarihinde fiil ehliyetine sahip olduğunun saptandığını, hükme esas alınan Adli Tıp Kurumu raporunda davacının hastalığının dönemsel olup olmadığının araştırılmadığını, bu nedenle Adli Tıp Genel Kurulu'ndan rapor alınması gerektiğini, tapu kaydında davacının kısıtlı olduğuna ya da bu konuda dava açıldığına dair bir şerh bulunmadığını, davanın açılmasında kusurunun bulunmadığını, aleyhine nispi vekalet ücretine hükmedilmesinin hatalı oluğunu ileri sürerek kararın kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

3. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin 30/05/2019 tarihli ve 2019/12 Esas - 2019/897 Karar sayılı kararıyla; dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve özellikle, davalı taşınmazı ilk el olarak iktisap ettiğinden, TMK'nın 1023. maddesindeki iyiniyet karinesinden yararlanamayacağı ve Adli Tıp Kurumu 4. İhtisas Dairesinin raporuyla davacının vekaletin düzenlendiği tarihte hukuki ehliyeti haiz olmadığı saptandığından ehliyetsizlik iddiasına dayalı tapu iptal ve tescil isteminin kabulüne karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı gerekçesiyle davalı vekilinin yerinde bulunmayan istinaf itirazlarının esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

1.Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Temyiz Nedenleri

Davalı vekili, istinaf talepli dilekçesinde ileri sürdüğü itirazlarını tekrarla kararın bozulmasını istemiştir.

3. Gerekçe

3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, ehliyetsizlik hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.

3.2. İlgili Hukuk

3.2.1. Bilindiği üzere, davranışlarının, eylem ve işlemlerinin sebep ve sonuçlarını anlayabilme, değerlendirebilme ve ayırt edebilme kudreti (gücü) bulunmayan bir kimsenin kendi iradesi ile hak kurabilme, borç (yükümlülük) altına girebilme ehliyetinden söz edilemez. Nitekim Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) “Fiil ehliyetine sahip olan kimse, kendi fiilleriyle hak edinebilir ve borç altına girebilir” şeklinde düzenlenen 9. maddesi hükmüyle şahsın hak elde edebilmesi, borç (yükümlülük ) altına girebilmesi, fiil ehliyetine bağlanmış. 10. maddesinde de, fiil ehliyetinin başlıca koşulu olarak ayırtım gücü ile ergin (reşit) olmayı kabul ederek “ayırt etme gücüne sahip ve kısıtlı olmayan her ergin kişinin fiil ehliyeti vardır.” hükmünü getirmiştir. “Ayırtım gücü” eylem ve işlev ehliyeti olarak da tarif edilerek, aynı yasanın 13. maddesinde “yaşının küçüklüğü yüzünden veya akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk ya da bunlara benzer sebeplerden biriyle akla uygun biçimde davranma yeteneğinden yoksun olmayan herkes bu kanuna göre ayırt etme gücüne sahiptir.” denmek suretiyle açıklanmış, ayrıca ayırtım gücünü ortadan kaldıran önemli nedenlerden bazılarına değinilmiştir. Önemlerinden dolayı bu ilkeler, söz konusu Yasa ile öteki yasaların çeşitli hükümlerinde de yer almışlardır.

Hemen belirtmek gerekir ki, TMK'nin 15. maddesinde de ifade edildiği üzere, ayırtım gücü bulunmayan kimsenin geçerli bir iradesinin bulunmaması nedeniyle, kanunda gösterilen ayrık durumlar saklı kalmak üzere, yapacağı işlemlere sonuç bağlanamayacağından, karşı tarafın iyiniyetli olması o işlemi geçerli kılmaz. Bu ilke 11.6.1941 tarihli ve 4/21 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da aynen benimsenmiştir.

Yukarıda sözü edilen ilkelerin ve yasa maddelerinin ışığı altında olaya bakıldığında bir kimsenin ehliyetinin tespitinin şahıs ve malvarlığı hukuku bakımından doğurduğu sonuçlar itibariyle ne kadar büyük önem taşıdığı kendiliğinden ortaya çıkar.

Bu durumda, tarafların gösterecekleri, tüm delillerin toplanılması tanıklardan bu yönde açıklayıcı, doyurucu somut bilgiler alınması, varsa ehliyetsiz olduğu iddia edilen kişiye ait doktor raporları, hasta gözlem (müşahede) kağıtları, film grafilerinin eksiksiz getirtilmesi zorunludur. Bunun yanında, her ne kadar 6100 s. Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 282. maddelerinde belirtildiği gibi bilirkişinin “oy ve görüşü” hakimi bağlamaz ise de, temyiz kudretinin yokluğu, yaş küçüklüğü, akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk gibi salt biyolojik nedenlere değil, aynı zamanda bilinç, idrak, irade gibi psikolojik unsurlara da bağlı olduğundan, akıl hastalığı, akıl zayıflığı gibi biyolojik ve buna bağlı psikolojik nedenlerin belirlenmesi, çok zaman hakimlik mesleğinin dışında özel ve teknik bilgi gerektirmektedir.

Hele ayırt etme gücünün nispi bir kavram olması kişiye eylem ve işleme göre değişmesi bu yönde en yetkili sağlık kurulundan, özellikle Adli Tıp Kurumu Dördüncü İhtisas Kurulundan rapor alınmasını da gerekli kılmaktadır. Esasen TMK'nin 409/2. maddesi akıl hastalığı veya akıl zayıflığının bilirkişi raporu ile belirleneceğini öngörmüş davacının satış işlemi tarihi itibariyle fiil ehliyetini haiz olmadığı Adli Tıp Kurumu raporu ile belirlenmiştir.

3.3. Değerlendirme

Dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı (IV/3.2.1.) numaralı paragrafta yer verilen yasal ve hukuksal gerekçeye, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre Bölge Adliye Mahkemesince (IV/3.) paragraftaki gerekçeyle yazılı şekilde karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.

VI. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle; davalı vekilinin yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, 20/11/2021 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz edilen davacı vekili için 3.815,00 TL duruşma vekâlet ücretinin temyiz eden davalıdan alınmasına, aşağıda yazılı 69.163,88 TL bakiye onama harcının temyiz eden davalıdan alınmasına, 19/01/2022 tarihinde kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.