"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tescil davası sonunda, davanın reddine ilişkin olarak verilen karar, süresi içerisinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiş olmakla, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı ... vekili dava dilekçesinde; hudutlarını dava dilekçesinde belirttikleri 4 parça taşınmazın müvekkili tarafından 1970 yılından beri nizasız ve fasılasız olarak zilyet edildiğini, taşınmazların müvekkili tarafından imar-ihya edildikten sonra ağaçlandırıldığını ve ekip biçilmek suretiyle kullanıldığını, zilyetlikle iktisap şartlarının müvekkili lehine oluştuğunu ileri sürerek, nizalı taşınmaz bölümlerinin müvekkili adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
II. CEVAP
1. Davalı ... vekili cevap dilekçesinde; nizalı taşınmaz bölümlerinin devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olduğunu, 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiğini, kaldı ki mera, köy boşlığı, çay yatağı gibi yerlerin özel mülkiyete konu edilemeyeceğini beyan ederek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
2. Davalı ... Tüzel Kişiliği tarafından davaya cevap verilmemiştir.
3. Dahili Davalı ... Genel Müdürlüğü vekili cevap dilekçesinde; nizalı taşınmaz bölümleri üzerinde çok uzun yıllar önce yapılmış ve kamu hizmetine tahsis edilmiş bulunan ... S4-40 nolu yedek kanal ile kanalın akış yönüne göre kanal aksından sola doğru 5 metre ve sağa doğru 10 metre genişliğinde kanal ve servis yolu geçtiğini beyan ederek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
III. MAHKEME KARARI
Elazığ 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 11/12/2007 tarihli 2005/303 Esas, 2007/519 Karar sayılı kararıyla, 11/06/2007 tarihli teknik bilirkişi raporunda (B), (C), (D), (F) ve (G) harfleri ile gösterilen taşınmaz bölümlerinin sulanabilir arazi niteliğinde olduğu, bu nedenle 3402 Sayılı Yasa’nın 14. maddesi uyarınca davacı tarafından, nizalı taşınmaz bölümlerinin bulunduğu çalışma alanı içerisinden ancak 40 dönüm miktarında taşınmaz mal edinilebileceği, (B), (C), (D) ve (F) harfleri ile gösterilen taşınmaz bölümlerinin toplam miktarının 40 dönüm olduğu gerekçesiyle; davanın kısmen kabulüne, teknik bilirkişi ... ...’in 11/06/2007 tarihli krokili raporunda (B) harfi ile gösterilen 8.846,00 metrekarelik taşınmazın bağ vasfı ile, (C) harfi ile gösterilen 14.715,00 metrekarelik taşınmazın bahçe vasfı ile, (D) harfi ile gösterilen 5.783,00 metrekarelik taşınmazın ev ve bahçe vasfı ile ve (F) harfi ile gösterilen 10.656,00 metrekarelik taşınmazın bahçe vasfı ile ayrı ayrı davacı ... adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiştir.
IV. TEMYİZ
1.Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkeme kararına karşı süresi içerisinde davalı ... vekili tarafından temyiz başvurusunda bulunulmuştur.
2. Temyiz Nedenleri
Davacı ... vekili temyiz dilekçesinde özetle; Mahkemece yeterli araştırma ve inceleme yapılmaksızın karar verildiğini, nizalı taşınmaz bölümlerinin öncesinin çay ve dere yatağı vasfında olmakla özel mülkiyete konu olamayacağını ve dolayısıyla zilyetlikle iktisap edilemeyeceğini, davacının nizalı taşınmaz bölümleri üzerindeki zilyetlik süresinin 20 yıla da ulaşmadığını beyan ederek, re’sen belirlenecek sebepler de göz önünde bulundurulmak suretiyle Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmesini istemiştir.
V. YARGITAY İLAMI
Karar, Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 14/04/2008 tarihli 2008/1441 Esas, 2008/2085 Karar sayılı ilamıyla; “ Mahkemece yapılan araştırma ve incelemenin hüküm vermeye yeterli bulunmadığı, dava konusu taşınmaz bölümlerinin 766 sayılı Tapulama Kanununun 2. maddesi hükmü uyarınca tespit dışı bırakıldığı bildirilmiş olmasına rağmen Mahkemece taşınmazın hangi tarihte ve nitelikle tespit dışı bırakıldığının araştırılmadığı, dosya arasında mevcut bir kısım tutanaklardan ve teknik bilirkişi tarafından düzenlenen 11/04/2007 havale tarihli araştırma görevlisi Dr. ... ... tarafından düzenlenen raporda, 1956 yılında tapulama çalışmalarının yapıldığının bildirildiği ancak o tarihte 766 sayılı Tapulama Kanunu’nun henüz yürürlükte bulunmadığı, bu tür uyuşmazlıklarda taşınmazın tespit dışı bırakılma tarihi ve niteliğinin belirlenmesi gerektiği, yerel bilirkişi ve tanıklar tarafından, öncesi itibarıyla taşlık ve verimsiz olan bu yerlerin, davacının miras bırakanı tarafından imar ve ihya edilip tarıma uygun hale getirilerek tasarruf edildiği, bilahare taşınmazların taksimle davacıya geçtiği ve yaklaşık 30 yıldır da davacının zilyetliği altında bulunduğunun bildirildiği, yine davalı Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü vekili tarafından, dava konusu taşınmazlar üzerinde uzun yıllar önce yapılıp kamu hizmetine tahsis edilmiş, kanal ve servis yolunun bulunduğunun bildirildiği ancak mahkemece bu konuda da araştırma ve inceleme yapılmadığı belirtilerek, Mahkemece dava konusu taşınmazların tespit dışı bırakılma tarihi ve niteliğinin sorulması, ... S4-40 nolu yedek kanal ile servis yoluna ait belgeler ile taşınmazın tasarruf ve ihya durumunun belirlenmesi yönünden eski tarihli hava fotoğraflarının getirtilmesi, bundan sonra yerel bilirkişiler, teknik bilirkişi, harita mühendisi bilirkişi, jeolog bilirkişi ve fotoğrafçı bilirkişi aracılığı ile dava konusu taşınmazların bulunduğu yerde keşif yapılması, taşınmazların tespit dışı bırakılma tarihine göre, taşınmazların öncesi imar ve ihyaya muhtaç yerlerden ise imar ve ihyanın nasıl yapıldığı, hangi tarihte tamamlandığı, komşu parsellere ait belgelere göre kazanmaya engel bir halin bulunup bulunmadığının, dava tarihinden geriye doğru 20 yıl ve daha öncesi topoğrafik haritalara göre durumunun belirlenmesi, taşınmazın ve çevresinin niteliğini belirlemeye esas olmak üzere fotoğrafçı bilirkişi tarafından çekilen resimlerin usulen onaylanıp dosya arasına konulması, kanal ve servis yoluna ait belgelere göre konumunun, kanal ve yol altında kalıp kalmadığının açıklığa kavuşturulması, bundan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi ” gereğine değinilmek suretiyle bozulmuştur.
VI. MAHKEME KARARI
Elazığ 2. Asliye Hukuk Mahkemesince bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda, 12/10/2010 tarihli 2008/243 Esas, 2010/323 Karar sayılı kararla, nizalı taşınmaz bölümlerinin öncesinde taşlık ve kumluk yerlerden olduğu, taşınmazların davacı tarafından imar-ihya edilmesinden sonra 20 yıldan fazla süreyle nizasız ve fasılasız olarak kullanıldığı, taşınmazlar sulu tarım arazilerinden olduğundan 3402 Sayılı Yasa’nın 14. maddesi uyarınca, nizalı taşınmaz bölümlerinin bulunduğu çalışma alanı içerisinden davacı tarafından ancak 40 dönüm miktarında taşınmaz mal edinilebileceği, teknik bilirkişinin 11/06/2007 tarihli raporunda (B), (C), (D) ve (F) harfleri ile gösterilen taşınmaz bölümlerinin toplam miktarının 40 dönüm olduğu gerekçesiyle; davanın kısmen kabulüne, teknik bilirkişi ... ...'in 11/06/2007 tarihli krokili raporunda (B) harfi ile gösterilen 8.846,00 metrekarelik bölümün bağ niteliği ile; (C) harfi ile gösterilen 14.715,00 metrekarelik bölümün bahçe niteliği ile; (D) harfi ile gösterilen 5.783,00 metrekarelik bölümün ev ve bahçe niteliği ile ve (F) harfi ile gösterilen 10.656,00 metrekarelik bölümün bahçe niteliği ile ayrı ayrı davacı ... adına tapuya tesciline karar verilmiştir.
VII. TEMYİZ
1.Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkeme kararına karşı süresi içerisinde davalı ... vekili ile dahili davalı ... Genel Müdürlüğü vekili tarafından temyiz başvurusunda bulunulmuştur.
2. Temyiz Nedenleri
2.1. Davalı ... vekili temyiz dilekçesinde özetle; nizalı taşınmaz bölümlerinin bulunduğu çalışma alanında uzun yıllar önce kadastro çalışması yapıldığını, bu çalışmanın kesinleştiği tarih ile dava tarihi arasında 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiğini, taşınmazların öncesi çay yatağı vasfında olduğundan özel mülkiyete konu edilmesinin mümkün olmadığını ve zilyetlikle iktisap edilemeyeceğini beyan ederek temyiz başvurusunda bulunmuştur.
2.2. Dahili Davalı ... Genel Müdürlüğü vekili temyiz dilekçesinde özetle; nizalı taşınmaz bölümleri üzerinde uzun yıllar önce yapılmış bulunan sulama kanalı ve servis yolu bulunduğunu, bunların korunması gerektiğini, ayrıca hükmüne uyulan bozma ilamının gereklerinin de Mahkemece yerine getirilmediğini beyan ederek temyiz başvurusunda bulunmuştur.
VIII. YARGITAY İLAMI
Karar, Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 24/10/2011 Tarih, 2011/1197 Esas, 2011/5361 Karar sayılı ilamıyla; “ Davanın, kazanmayı sağlayan zilyetlik, muristen intikal, paylaşım ve imar-ihya hukuksal sebeplerine dayalı olarak TMK.nun 713/1, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14 ve 17. maddeleri gereğince açılan tescil isteğine ilişkin olduğu, Mahkemece, yazılı gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmiş ise de, yapılan araştırma ve incelemenin hüküm vermeye yeterli bulunmadığı, dosya arasında bulunan Elazığ Kadastro Müdürlüğünün 09/03/2010 tarih ve 323 sayılı yazısından, taşınmazların 1956 yılında yapılan tapulama çalışmaları sırasında tapulama harici bırakıldığının anlaşıldığı, Hazine vekilinin ise, dava konusu yerin “dere yatağı” olarak tespit dışı bırakıldığını savunduğu, Yerel Mahkemece, Dairenin 14/04/2008 Tarih ve 2008/1441 Esas, 2008/2085 Karar sayılı ilamına uyulmasına karşın bozma gereklerinin tam olarak yerine getirilmediği, Mahkemece bozma ilamına uyulduktan sonra bozma ilamı çerçevesinde araştırma ve inceleme yapmasının zorunlu hale geldiği çünkü bozma ilamına uyulmakla taraflar yararına usulü kazanılmış hak doğacağı, bozma sonrası yapılan keşif sonucu, jeoloji yüksek mühendisi Selçuk Özgen ve arkadaşları tarafından ortaklaşa sunulan 28/05/2010 tarihli raporlarda, 1958 tarihli 1/25000 ölçekli topoğrafik harita ile 1972 tarihli hava fotoğrafının üzerinde dava konusu yerin “dere” olarak belirtildiği ve söz konusu “dere yatağının” süreç içerisinde mevsimsel şartlara bağlı olarak dolması sonucu ya da vatandaşlarca ıslahı ile güncel durumunu aldığının açıklandığı, az yukarıdaki açıklamalar ve uzman bilirkişilerin açıklanan raporundaki bilgiler göz önünde tutulduğunda, nizalı taşınmazların imar ve ihyaya muhtaç yerlerden olduğunun kabulünün gerektiği, bu nedenle 3402 sayılı Kadastro Kanununun 17. maddesinde imar-ihya için aranan tüm olumlu ve olumsuz koşulların araştırılıp belirlenmesinin zorunlu olduğu, uzman bilirkişiler topoğrafik harita ile hava fotoğrafının keşifte uygulanmasından söz etmediklerine göre, sadece üzerinde yapılan incelemeden söz ederek sonuç çıkardıklarının anlaşıldığı, kaldı ki, 1958 tarihli topoğrafik haritanın, çok eski olup uyuşmazlığın çözümünde göz önünde tutulamayacağı ve 1972 tarihli hava fotoğrafının ise tek başına somut olayı çözüme kavuşturmakta yeterli görülmediği belirtilerek, Mahkemece davanın açıldığı 08/08/2005 tarihinden en az 20 yıl öncesine ait (1975-1985 yılları arası) iki ayrı zamanda çekilmiş hava fotoğraflarının bulunduğu yerden getirtilerek dosya arasına konulması, uzman jeodezi ve fotoğrametri mühendisi aracılığıyla hava fotoğraflarının yeniden yapılacak keşifte uygulanması, dava konusu taşınmaz bölümlerinin hava fotoğraflarının fotokopileri üzerinde işaretlenmesi ve denetim bakımından dosya arasına konulması, hava fotoğraflarının stereoskopik aletle üç boyutlu olarak incelemeye tabi tutulması ve çekildikleri tarihe göre dava konusu edilen taşınmaz bölümlerinin imar ve ihya edilip kültür arazisi haline getirilip getirilmediği, imar ve ihyanın yaklaşık hangi tarihte tamamlandığı hususlarında tarafların ve Yargıtay’ın denetimine açık gerekçeli raporun uzman bilirkişiden alınması, yerel bilirkişi ve tanıkların ...nın 243 ve 244. maddeleri gereğince davetiye ile keşif yerine çağrılmaları, uyuşmazlığın taşınmazlara ilişkin bulunması nedeniyle yerel bilirkişi ve tanıkların ...nun 259/2. ve ...nın 290/2. maddeleri gereğince keşif yerinde dinlenilmeleri, kabul edilen taşınmaz bölümlerinin davacı tarafından hangi tarihte imar-ihyasına başladığı, imar ve ihyayı ne şekilde sürdürdüğü ve hangi tarihte tamamlandıkları hususlarının yerel bilirkişi ve tanıklardan sorularak açıklığa kavuşturulması, DSİ tarafından dava konusu yerin sulama kanalı ve tahliye yolu olduğunu ileri sürüldüğüne göre, buna ilişkin bilgi ve belgeler ile varsa kamulaştırma haritasının DSİ’nin ilgili Bölge Müdürlüğü’nden getirtilerek keşifte uygulanması ve uyuşmazlığın çözümünde göz önünde tutulması, taşınmazın niteliği konusunda hiçbir duraksamaya yer vermeyecek şekilde gerekli araştırma ve incelemenin yapılması, kabule göre de hüküm fıkrasında; “Reddedilen kısım ve harçlandırılan dava değeri göz önüne alınarak 1.239,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı Hazineye verilmesi” şeklinde kurulan hüküm doğru bulunmadığı, davada davalı olarak aynı zamanda DSİ Genel Müdürlüğü de yer almış olup, Hazine ve anılan genel müdürlüğün ayrı ayrı vekille temsil edildiği ve Mahkemece ret ve kabul sebepleri aynı olduğundan, sözü edilen her iki davalı bakımından tek bir vekalet ücreti taktir edilmesi gerekirken, vekalet ücretinin davacıdan alınarak sadece Hazineye verilmesi biçimindeki hükmün bu bakımdan da isabetsiz olduğuna” değinilmek suretiyle bozulmuştur.
IX. MAHKEME KARARI
Elazığ 2. Asliye Hukuk Mahkemesince bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda, 13/10/2015 tarihli 2011/378 Esas, 2015/339 Karar sayılı kararıyla, nizalı taşınmaz bölümlerinin devletin hüküm ve tasarrufu altında olan yerlerden olmadığı, uzun zaman önce davacı tarafından imar-ihya edildiği ve uzun yıllardır kullanıldığı, taşınmazlar sulu tarım arazilerinden olduğundan 3402 Sayılı Yasa’nın 14. maddesi uyarınca, nizalı taşınmaz bölümlerinin bulunduğu çalışma alanı içerisinden davacı tarafından ancak 40 dönüm miktarında taşınmaz mal edinilebileceği, teknik bilirkişinin 25/05/2015 tarihli raporunda (B), (C), (D) ve (F) harfleri ile gösterilen taşınmaz bölümlerinin toplam miktarının 40 dönüm olduğu gerekçesiyle; davanın kısmen kabulüne, fen bilirkişi Cenk Bingöl’ün 25/05/2015 tarihli krokili raporunda (B) harfi ile gösterilen 8.846,00 metrekarelik bölümün bağ niteliği ile; (C) harfi ile gösterilen 14.715,00 metrekarelik bölümün bahçe niteliği ile; (D) harfi ile gösterilen 5.783,00 metrekarelik bölümün ev ve bahçe niteliği ile ve (F) harfi ile gösterilen 10.656,00 metrekarelik bölümün bahçe niteliği ile ayrı ayrı davacı ... adına tapuya tesciline karar verilmiştir.
X. TEMYİZ
1.Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkeme kararına karşı süresi içerisinde davalı ... vekili tarafından temyiz başvurusunda bulunulmuştur.
2. Temyiz Nedenleri
Davalı ... vekili temyiz dilekçesinde özetle; Mahkemece, nizalı taşınmazlarda davacının 20 yıldan fazla süredir tarımsal faaliyette bulunduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş ise de, Mahkemece bu sürenin dava tarihinden değil, günümüzden geriye doğru hesap edildiğini, zilyetlik süresinin, dava tarihinden geriye doğru hesaplanması halinde taşınmazdaki tarımsal faaliyetin yaklaşık 10 yıl kadar olduğunun ortaya çıkacağını, nizalı taşınmazlarda davacı lehine zilyetlikle iktisap şartlarının oluşmadığını beyan ederek temyiz başvurusunda bulunmuştur.
XI. YARGITAY İLAMI
Karar, Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesinin 02/04/2019 tarihli 2016/7095 Esas, 2019/2376 Karar sayılı ilamıyla; “ Mahkemece bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonunda, 1959 yılında yapılan kadastro tespiti sırasında, dere yatağı olması nedeniyle tescil harici bırakılan ve teknik bilirkişi raporunda (B), (C), (D) ve (F) harfleri ile gösterilen bölümler yönünden 20 yıllık zilyetlik süresinin davacı yararına gerçekleştiği kabul edilerek yazılı şekilde karar verilmiş ise de, varılan sonucun dosya kapsamına uygun bulunmadığı, davacının, 08/08/2005 tarihinde nizalı taşınmaz bölümleri hakkında zilyetlikle mülk edinme koşullarının lehine oluştuğu iddiasıyla taşınmazların adına tescili istemiyle dava açtığı, Mahallinde yapılan keşif sonrası dosyaya sunulan jeodezi ve fotogrametri mühendisi bilirkişinin 01/06/2015 tarihli raporunda; 1972 ve 1986 tarihli hava fotoğraflarında nizalı taşınmaz bölümleri üzerinde ekili-dikili alana rastlanılmadığı ve parsel sınırlarının oluşmadığı belirtilmiş olup, bu haliyle dava tarihi olan 2005 yılına kadar zilyetlik yoluyla taşınmaz iktisabı için aranan 20 yıllık zilyetlik süresinin dolmadığının anlaşıldığı, hal böyle olunca, davacı yararına zilyetlikle iktisap koşulları oluşmadığından davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulmasının isabetsizliğine” değinilmek suretiyle bozulmuştur.
XII. MAHKEME KARARI
Elazığ 2. Asliye Hukuk Mahkemesince bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda, 05/12/2019 tarihli 2019/193 Esas, 2019/459 Karar sayılı kararıyla, hükmüne uyulan bozma ilamında açıklanan gerekçeler uyarınca davanın reddine karar verilmiştir.
XIII. TEMYİZ
1.Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkeme kararına karşı süresi içerisinde davacı vekili tarafından temyiz başvurusunda bulunulmuştur.
2. Temyiz Nedenleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; Mahkemece verilen ret kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, dosya arasında bulunan bilirkişi raporları arasında çelişki olduğunu ancak bu çelişkinin Mahkemece giderilmediğini, kaldı ki nizalı taşınmazlar dağ eteklerine yakın bir bölgede olup, uzun yıllar sel taşkınlarına maruz kaldığından ekim öncesi nadasa bırakılan yıllarda hava fotoğraflarında sınır tespitinin mümkün olmayacağını, komşu taşınmazlar yakın akrabalara ait olduğundan, taşınmazların katı belirgin sınırlarının oluşmamasının da doğal olduğunu, taşınmazların sınırına 1988 yılında DSİ tarafından sulama kanalı döşendiğini, sulama imkanı ile birlikte ekim-dikim yapıldığı kesin iken Mahkemece bu tarihlere ilişkin hava fotoğrafları getirtilip, bu fotoğraflar üzerinde inceleme yapılmaksızın hüküm kurulduğunu beyan ederek temyiz başvurusunda bulunmuştur.
3. Gerekçe
3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
1956 yılında yapılan kadastro çalışmaları sırasında, Elazığ ili, Merkez-Kıraç Köyü çalışma alanında bulunan dava konusu taşınmaz bölümleri, dere yatağı olduğundan bahisle tescil harici bırakılmıştır.
Dava; Türk Medeni Kanunu’nun 713/1, 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14. ve 17. maddelerine dayalı olarak açılan tescil istemine ilişkindir.
3.2. İlgili Hukuk
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 713/1. maddesi şöyledir.
“Tapu kütüğünde kayıtlı olmayan bir taşınmazı davasız ve aralıksız olarak yirmi yıl süreyle ve malik sıfatıyla zilyetliğinde bulunduran kişi, o taşınmazın tamamı, bir parçası veya bir payı üzerindeki mülkiyet hakkının tapu kütüğüne tesciline karar verilmesini isteyebilir.”
3402 Sayılı Kadastro Kanunu’nun 14/1. maddesi şöyledir.
“Tapuda kayıtlı olmayan ve aynı çalışma alanı içinde bulunan ve toplam yüzölçümü sulu toprakta 40, kuru toprakta 100 dönüme kadar olan (40 ve 100 dönüm dahil) bir veya birden fazla taşınmaz mal, çekişmesiz ve aralıksız en az yirmi yıldan beri malik sıfatıyla zilyetliğini belgelerle veya bilirkişi veyahut tanık beyanlarıyla ispat eden zilyedi adına tespit edilir.”
3402 Sayılı Kadastro Kanunu’nun 17. maddesi ise şöyledir.
“Orman sayılmayan Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ve kamu hizmetine tahsis edilmeyen araziden, masraf ve emek sarfı ile imar ve ihya edilerek tarıma elverişli hale getirilen taşınmaz mallar 14 üncü maddedeki şartlar mevcut ise imar ve ihya edenler veya halefleri adına, aksi takdirde hazine adına tespit edilir.
İl, ilçe ve kasabaların imar planının kapsadığı alanlarda kalan taşınmaz mallarda bu hüküm uygulanmaz.”
3.3. Değerlendirme
Mahkemece; davanın tarafı olmayıp yalnızca mahallinde yapılan keşiflerde beyanına başvurulmuş bulunan yerel bilirkişiler ... ve ...’in ad ve soyadının, gerekçeli karar başlığına “ilgili” sıfatıyla yazılmış olması, mahallinde giderilebilecek maddi hata kabul edilerek bozma nedeni yapılmamıştır.
Dosya içeriğine, hükmüne uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına göre, Mahkemece yazılı şekilde hüküm kurulmasında bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
XIV. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı 26,30 TL bakiye onama harcının temyiz eden davacıdan alınmasına, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 29/03/2022 gününde oybirliğiyle karar verildi.