Logo

1. Hukuk Dairesi2021/43 E. 2022/5104 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Yolsuz tescile dayalı tapu iptali ve tescil davasında, terekeye iade talebinde bulunan davacılar ile taşınmazın bir kısmını devralan 3. kişiler arasındaki uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Terekeye iade davasında mirasbırakanların tüm mirasçılarının davaya dahil edilmemesi ve miras şirketine temsilci atanmaksızın eksik taraf teşkili ile hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı görülerek hükmün bozulmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davasında yapılan yargılama sonunda, Mahkemece davanın kısmen kabulüne ilişkin verilen karar, süresi içinde davacı ...'in bir kısım mirasçıları ve davacı ... vekili, bir kısım davacı mirasçıları, asli müdahiller ve bir kısım dahili davalılar vekili, davalı ... ve ... tarafından temyiz edilmekle; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

1.Davacılar, dava konusu 696 ada 2 parsel sayılı taşınmazın davacı ve davalıların ortak mirasbırakanları...oğulları ...ve ... adına kayıtlı iken, davalıların Bingöl Sulh Hukuk Mahkemesinin 1979/189 E., 1979/230 K. sayılı veraset ilamına dayanarak taşınmazı adlarına tescil ettirdiklerini, bir takım mirasçıları ketmederek, hakikate aykırı beyanlarla alınan bahsi geçen veraset ilamının Bingöl Sulh Hukuk Mahkemesinin 1985/7 E., 1985/174 K. sayılı kararı ile iptal edildiğini, bir kısım davalıların ise dava konusu taşınmazı satış göstermek suretiyle muvazaalı olarak devraldıklarını ileri sürerek, tapu kaydının iptali ile miras payları oranında adlarına tesciline karar verilmesini istemişlerdir.

2.Davacılar vekili, ibraz ettiği 24/10/1995 tarihli dilekçe ile, davacılar ve davalılar ile davada taraf olmayan diğer mirasçılar arasında zorunlu dava arkadaşlığı olduğundan bahisle bildirdiği diğer mirasçıların da davaya dahil edilmesini istemiştir.

3.Asli müdahiller, davacılarla birlikte kendilerinin de hak sahibi olduklarını, hatalı veraset ilamı ile hak sahibi gösterilmediklerini ileri sürerek, davacılar yanında davaya müdahil olarak katılmak istemişlerdir.

II. CEVAP

1.Davalı ..., taşınmazı bedeli karşılığında satın aldığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.

2.Dahili davalı ..., davadan haberi olmadığını, satış bedelini ödediğini, muvazaa bulunmadığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.

3.Dahili davalı ..., dava konusu taşınmazdaki payı davalı ...'nun 150 bin Mark borcu karşılığında sattığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.

III. MAHKEME KARARI

Mahkemenin 15/02/2005 tarihli ve 1993/302 E., 2005/153 K. sayılı kararıyla; dava konusu taşınmazın kök mirasırakanlar Hacı ... oğulları ...ve ...'e ait olduğu, davalıların bir kısım mirasçıları gizleyerek aldıkları veraset ilamına göre taşınmazı adlarına kaydettirdikleri, ancak taşınmazı satın alan davalılar ..., ... ve...'nın muvazaalı işlem yaptıkları ispatlanamadığı gerekçesiyle davalılar ..., ... ve... yönünden davanın reddine, diğer davalılar yönünden davanın kabulüne karar verilmiştir.

IV. TEMYİZ

1.Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı ... mirasçılarından ...ile davacı ... vekili, bir kısım davacı mirasçıları, asli müdahiller ve bir kısım dahili davalılar vekili, davalılar ...ve ... temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Temyiz Nedenleri

2.1. Davacı ...'in bir kısım mirasçıları ile davacı ... vekili temyiz dilekçesinde özetle; kararın infaza elverişli olmadığını, hangi pay oranına göre infazın yapılacağının belirlenmediğini, sonradan davaya dahil edilenlerin tamamının davalı sıfatına konulduğunu, davaya müdahil olanlar ile davacıların menfaatlerinin aynı olduğunu, sonradan katılanların davalı olarak gösterilmesinin hatalı olduğunu, bazı kişilerin ise hem davalı hem davacı sıfatında bulunduğunu, davanın ..., ... ve... yönünden reddine dair verilen kararın yerinde olmadığını, adı geçenlerin muvazaalı işlem yaptıklarını, yolsuz tescil suretiyle hak sahibi olduklarını, iyiniyetli olmayacakları mirasçılık sıfatları da gözetildiğinde, reddedilenler yönünden davanın kabulüne karar verilmesi gerektiğini bildirerek kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.

2.2. Bir kısım davacı mirasçıları, asli müdahiller ve bir kısım dahili davalılar vekili temyiz dilekçesinde özetle; hükmün infaza elverişli olmadığını, hangi pay oranına göre infazın yapılacağının belirtilmediğini, belirtilen veraset ilamındaki mirasçıların büyük bir kısmının öldüğünü, mirasçıların dahil edilerek karar verilmesi gerektiğini, taraf teşkilinin sağlanmadığını, davaya dahil edilenlerin tamamının davalı sıfatına konulduğunu, davalılar haricindekilerin dahili davalı veya müdahil davacı konumunda bulunduğunu, bu kişiler ile davacıların menfaatlerinin aynı olduğunu, usul hatası yapıldığını, tarafların tamamının dava konusu taşınmazda hak sahibi olduğunu, ilamda ... ve ...’a yer verilmediğini, davalılar ..., ...ve ... hakkındaki değerlendirmenin doğru olmadığını, yolsuz tescil kapsamında işlem yapıldığından iyiniyet karinesinden yararlanmamaları gerektiğini bildirerek ve önceki beyanlarını tekrarla, davanın reddine dair verilen karar yönünden davanın kabulüne karar verilmesini, kararın bozulmasına veya düzeltilerek onanmasına karar verilmesini talep etmiştir.

2.3. Davalılar ...ve ... temyiz dilekçesinde özetle; kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, dava dilekçesinin kendilerine tebliğ edilmediğini, kararın tebliği ile davadan haberdar olduklarını, tebligatların usulüne aykırı olduğunu, davaya katılamayıp savunma yapamadıklarını, davadaki tüm işlemlerin yeniden yapılması gerektiğini, kadastro tespitinin hatalı olduğunu, taşınmazın ...oğlu ...'a yani babalarına ait olduğunu, davalılardan Varolgüneşlerin müşterekleri olmadıklarını, davacılar ve müdahil davacıların da mirasçı olmadıklarını, davacılardan Filit ve müdahil davacılardan ..., ...ve ...'un babaları ...'nin dava konusu taşınmazdan kanal geçmesi nedeniyle görülen tazminat davasında müdahil olduklarını ve duruşmaya gelerek taşınmazda hiçbir haklarının olmadığına dair feragat dilekçesi verdiklerini bildirerek kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmişlerdir.

3. Gerekçe

3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, yolsuz tescil (ketmi verese) hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.

3.2. İlgili Hukuk

3.2.1. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 705. maddesinde; “Taşınmaz mülkiyetinin kazanılması, tescille olur. Miras, mahkeme kararı, cebrî icra, işgal, kamulaştırma hâlleri ile kanunda öngörülen diğer hâllerde, mülkiyet tescilden önce kazanılır. Ancak, bu hâllerde malikin tasarruf işlemleri yapabilmesi, mülkiyetin tapu kütüğüne tescil edilmiş olmasına bağlıdır.” 1022/1. maddesinde; “Aynî haklar, kütüğe tescil ile doğar; sıralarını ve tarihlerini tescile göre alır.”, 1023. maddesinde; “Tapu kütüğündeki tescile iyiniyetle dayanarak mülkiyet veya bir başka aynî hak kazanan üçüncü kişinin bu kazanımı korunur.", 1024/2. maddesinde; “Bağlayıcı olmayan bir hukukî işleme dayanan veya hukukî sebepten yoksun bulunan tescil yolsuzdur.”, 1025/1-2. maddesinde "Bir aynî hak yolsuz olarak tescil edilmiş veya bir tescil yolsuz olarak terkin olunmuş ya da değiştirilmiş ise, bu yüzden aynî hakkı zedelenen kimse tapu sicilinin düzeltilmesini dava edebilir. İyiniyetli üçüncü kişilerin bu tescile dayanarak kazandıkları aynî haklar ve her türlü tazminat istemi saklıdır." düzenlemelerine yer verilmiştir.

Yukarıda yer verilen yasal düzenlemeler uyarınca, ayni haklar tapu siciline tescil ile doğar ve tescilin hukuki netice doğurabilmesi için de geçerli bir hukuki sebebinin bulunması zorunludur. Bu hususun tapunun illilik prensibinden kaynaklandığı açıktır. Oysa, oluşan sicilin hukuken geçerli bir sebebi bulunmadığı takdirde, tescilin yolsuz tescil niteliğini taşıyacağı ve sicilin iptali gerekeceğinde kuşku yoktur.

3.2.2. Hemen belirtilmelidir ki; ketmi verese (mirasçılığın gizlenmesi) davalarında uyuşmazlığın çözümü, hasımlı veraset ilamı alınmak üzere açılacak bir dava sonucu, mirasbırakanın tüm mirasçılarının belirlenmesi ve davacının bu mirasçılar arasında yer alıp almadığının saptanmasına bağlıdır.

3.2.3. Bilindiği üzere; mirasbırakanın ölüm tarihi itibariyle terekesi elbirliği mülkiyetine tabidir. Terekeye karşı yapılan mülkiyetten kaynaklanan haksız fiil niteliğindeki muris muvazaası ve elatmanın önlenmesi gibi davalar dışında ehliyetsizlik, yolsuz tescil, vekâlet görevinin kötüye kullanılması vs. gibi davalarda terekeyi temsil eden tüm mirasçıların bir arada hareket etmek suretiyle davayı birlikte açmaları, ayrıca, mirasçılardan birisinin terekeye iade şeklinde dava açması halinde de tüm mirasçıların muvafakatlarının sağlanması, aksi takdirde terekenin atanacak temsilci marifetiyle davada temsil edilmesi ve yürütülmesi gerekeceği (T.M.K. 640 md.) tartışmasızdır.

3.2.4. Diğer taraftan; elbirliği (iştirak) halinde mülkiyet, yasa veya yasada belirtilen sözleşmeler uyarınca aralarında ortaklık bağı bulunan kişilerin, bu ortaklık nedeniyle bir mala veya hakka birlikte malik olma durumudur.

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 701 ila 703 maddelerinde düzenlenen bu tür mülkiyetin (ortaklığın) tüzel kişiliği olmadığı gibi eşya üzerinde ortaklardan her birinin doğrudan doğruya bir hakkı da yoktur. Mülkiyet bir bütün olarak ortaklardan tümüne aittir. Başka bir anlatımla ortaklık tasfiye oluncaya kadar ortaklardan birinin ayrı mal veya hak sahipliği bulunmayıp, hak sahibi ortaklıktır. Değinilen mülkiyet türünde malikler mülkiyet payları ayrılmadığından paydaş değil, ortaktır. Bu kural, TMK'nın 701. maddesinde (...Kanun ve kanunda öngörülen sözleşmeler uyarınca oluşan topluluk dolayısıyla mallara birlikte malik olanların mülkiyeti, elbirliği mülkiyetidir. Elbirliği mülkiyetinde ortakların belirlenmiş payları olmayıp her birinin hakkı, ortaklığa giren malların tamamına yaygındır.) biçiminde açıklanmıştır. Elbirliği (iştirak) halinde mülkiyetin bu özelliği itibariyle ortaklar arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunmaktadır. Şayet yasa veya elbirliği (iştirak) halinde mülkiyeti oluşturan anlaşmada ortaklık adına hareket etme yetkisinin kime ait olacağı belirtilmemişse, ortaklığın tasfiyesini isteme hakkı dışındaki tüm işlemlerde ortakların (iştirakçilerin) oybirliğiyle karar almaları ve birlikte hareket etmeleri zorunluluğu vardır.

TMK'nın 702/2 maddesi bu yönde açık hüküm getirmiştir. Ancak, açıklanan kural yargısal uygulamada kısmen yumuşatılmış bir ortağın tek başına dava açabileceği, ne var ki, davaya devam edebilmesi için öteki ortakların olurlarının (onaylarının) alınması veya miras şirketine atanacak temsilci aracılığı ile davanın sürdürülmesi gerektiği kabul edilmiştir (11.10.1982 tarihli 1982/3-2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı). Nitekim, bu görüş bilimsel alanda da aynen benimsenmiştir.

3.2.5. Türk Medeni Kanunu'nun 640. maddesinde; ''Birden çok mirasçı bulunması hâlinde, mirasın geçmesiyle birlikte paylaşmaya kadar, mirasçılar arasında terekedeki bütün hak ve borçları kapsayan bir ortaklık meydana gelir.

Mirasçılar terekeye elbirliğiyle sahip olurlar ve sözleşme veya kanundan doğan temsil ya da yönetim yetkisi saklı kalmak üzere, terekeye ait bütün haklar üzerinde birlikte tasarruf ederler.

Mirasçılardan birinin istemi üzerine sulh mahkemesi, miras ortaklığına paylaşmaya kadar bir temsilci atayabilir.

Mirasçılardan her biri, terekedeki hakların korunmasını isteyebilir. Sağlanan korumadan mirasçıların hepsi yararlanır.

Bir mirasçı ödemeden aciz hâlinde ise, mirasın açılması üzerine diğer mirasçılar, haklarının korunması için gerekli önlemlerin gecikmeksizin alınmasını sulh mahkemesinden isteyebilirler.'' hükmüne yer verilmiştir.

3.3. Değerlendirme

3.3.1. Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişme konusu 696 ada 2 parsel sayılı taşınmazın 1/2'şer paylarla mirasbırakanlar ...ve ... adlarına kayıtlı iken; 24/08/1982 tarihinde davalılar ..., ..., ..., ..., ..., ... ve dahili davalı ...'a intikal ettiği, dahili davalı ...'nin 2/16 olan payının tamamını 23/06/1983 tarihinde davalı ...'a; davalı ...'nin ise 3/32 payını kendi üzerinde bırakarak kalan 3/32 payını 22/01/1985 tarihinde davalı ... Kızgın'a (...) satış suretiyle devrettiği, davanın 28/07/1993 tarihinde açıldığı, dava açıldıktan sonra davalı ...'in 24/01/1994 tarihinde payının tamamını ...'e; ...'ın da 22/04/1994 tarihinde 3/64 payını kendi üzerinde bırakarak kalan 3/64 payını ...'a satış suretiyle devrettiği, davacılar vekilinin ... ve...'nın da davaya dahil edilmesini istediği, adı geçenlerin de bu suretle davaya dahil edildikleri, Bingöl Sulh Hukuk Mahkemesinin 1979/189 E., 1979/230 K. sayılı veraset ilamına göre mirasbırakan...oğlu ...'un bekar ve çocuksuz olarak öldüğü, mirasbırakan...oğlu ...'in ise ölümü ile geride ..., ..., ..., ..., ..., ... ve ...'ın kaldıkları gerekçesiyle mirasbırakanlar...oğulları ...ve ...'in mirasçılarının adı geçenler olduklarına dair karar verildiği, Bingöl Sulh Hukuk Mahkemesinin 1982/132 E., 1983/42 K. sayılı hasımsız görülen veraset davasında alınan veraset ilamına göre ise; mirasbırakan ... oğlu ...'in mirasçılarının tespit edildiği, buna göre ... oğlu ...'in ilk alınan veraset ilamındaki mirasçıları (davalılar) dışında, davacıların ve başka mirasçılarının da bulunduğu, Bingöl Sulh Hukuk Mahkemesinin 1985/7 E., 1985/174 K. sayılı mirasbırakan ... oğlu ...'in mirasçılarının tespitine yönelik görülen hasımlı veraset davasında ise Bingöl Sulh Hukuk Mahkemesinin 1979/189 E., 1979/230 K. sayılı veraset ilamının iptaline, Bingöl Sulh Hukuk Mahkemesinin 1982/132 E., 1983/42 K. sayılı kararın aksi sabit oluncaya kadar geçerli sayılmasına karar verildiği, davacılar vekilince davacı ve davalılar dışında diğer mirasçıların da davaya dahil edilmesinin istenildiği, ... oğlu ... mirasçılarından ...kızı ...'ın davaya hiç dahil edilmediği, yargılamanın bu şekilde sürdürüldüğü anlaşılmaktadır.

Diğer taraftan; dava konusu 696 ada 2 parsel sayılı taşınmazın 24/03/2005 tarihinde ifraz edildiği ve 696 ada 63, 64 ve 65 parsel sayılı taşınmazların oluştuğu, geri çevirme yolu ile dosya içerisinde getirtilen belgelere göre; 64 parsel sayılı taşınmazın kamulaştırıldığı, taşınmazların bulunduğu alanda 3194 sayılı İmar Kanunu'nun 18. maddesi kapsamında imar uygulaması yapıldığı, imar uygulaması sonucu eski 696 ada 63 parsel sayılı taşınmazın yeni 1315 ada 8 ve 9 parsel, 1339 ada 1 ve 2 parsel, 1400 ada 3, 4, 5 ve 6 parsel; eski 696 ada 65 parsel sayılı taşınmazın ise yeni 1315 ada 9 parsel numarası alarak tescil edildiğinin bildirildiği dosya kapsamında sabittir.

3.3.2. Somut olaya gelince; davacılar vekili dahili davalı dilekçesi ile, tüm mirasçılar arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunduğundan bahisle diğer mirasçıların da davaya dahil edilmesini istemiş olup bu suretle terekeye iade talep ettiği sonucuna varılmaktadır. Dava konusu taşınmazın bir kısım payının devredildiği davalılar ise mirasbırakanların terekesi bakımından 3. kişi konumundadır.

3.3.3. Ne var ki; Bingöl Sulh Hukuk Mahkemesinin 1985/7 E., 1985/174 K. sayılı ilamı ile, mirasbırakanlar...oğulları ...ve ...'in mirasçılarını gösterir Bingöl Sulh Hukuk Mahkemesinin 1979/189 E., 1979/230 K. sayılı veraset ilamının iptal edildiği; aksi sabit oluncaya kadar geçerli sayılmasına karar verilen Bingöl Sulh Hukuk Mahkemesinin 1982/132 E., 1983/42 K. sayılı hasımsız veraset ilamının ise yalnızca mirasbırakan ...'in mirasçılarına yönelik olduğu halde Mahkemece bu husus gözardı edilmiş, anılan veraset ilamında ... mirasçılarından ... ise davaya hiç dahil edilmemiştir. Mirasbırakanlar ...ve ...'in ölüm tarihi itibariyle terekeleri elbirliği mülkiyetine tabi olup, davacılar tarafından terekeye iade istenildiği halde mirasbırakanların tüm mirasçılarının davada yer almaları sağlanmayıp usulüne uygun taraf teşkili yapılmadan sonuca gidilmiştir.

3.3.4. Hâl böyle olunca; davacılara mirasbırakanlar ...ve ...'in mirasçılarını gösterir hasımlı veraset ilamı alınması için süre verilmesi, veraset davasının sonucu beklenerek alınacak hasımlı veraset ilamı ile tüm mirasçıların belirlenmesi, davaya katılmayan mirasçı ... dışında başka mirasçı bulunup bulunmadığı tespit edildikten sonra, davaya katılmayan mirasçı veya mirasçıların olurlarının alınması yada miras şirketine TMK'nın 640. maddesi uyarınca atanacak temsilci aracılığı ile davanın sürdürülmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, davanın görülebilirlik koşulu gözardı edilerek işin esası bakımından yazılı şekilde karar verilmiş olması isabetsizdir.

V. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle; tarafların değinilen yön itibariyle yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasa'nın geçici 3. maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, alınan peşin harcın temyiz eden taraflara geri verilmesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 23/06/2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.