Logo

1. Hukuk Dairesi2021/4629 E. 2022/4388 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Hazine'nin, toplulaştırma çalışmaları sırasında köylü adına tescil edilen taşınmazın, kadastro öncesi dönemde Hazine adına kayıtlı olduğu ve haksız tescil nedeniyle tapu kaydının iptali ile Hazine adına tescilini talep etmesi üzerine, davalının uzun süreli zilyetliği ve taşınmazın tarımsal vasfı nedeniyle mülkiyeti kazanmış olduğu iddiasından kaynaklanan tapu iptali ve tescil davası uyuşmazlığı.

Gerekçe ve Sonuç: Taşınmazın tevzi parsellerine isabet ettiği, davalı ve mirasçılarının uzun süreli zilyetliğinin bulunduğu, taşınmazın tarım arazisi vasfında olduğu ve Hazine adına tescilini gerektirir bir durumun olmadığı değerlendirilerek, davacı Hazine'nin temyiz isteminin reddiyle Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : ERZURUM BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 2. HUKUK DAİRESİ

İLK DERECE MAHKEMESİ: KARAYAZI ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İlk Derece Mahkemesince verilen davanın reddine ilişkin kararın, davacı Hazine vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesi tarafından yapılan inceleme sonucunda; başvurunun esastan reddine dair verilen karar, süresi içinde davacı Hazine vekili tarafından temyiz edilmekle; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı Hazine vekili, Erzurum ili ...ilçesi...Mahallesinde (köyü) 1965 yılında yapılan Toprak Tevzi Komisyonu çalışmalarında 168 numaralı tevzi parselinin köy boşluğu olarak tespit gördüğünü, taşınmazın kadastro çalışmalarında 127 ada 125 parsel numarası ile 4753 Yasa'ya ve mevzuata aykırı olarak hak sahibi olmayan ... adına tespit edildiğini, Hazine adına tespit edilmesi gereken taşınmazın usul ve yasaya aykırı olarak davalı adına oluşturulan tapu kaydının iptali ile Hazine adına tesciline karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı, taşınmazın dedesi ...'dan babasına babasından da kendisine intikal ettiğini, kök mirasçıları ile birlikte yaklaşık 80-90 yıldan bu yana tasarruflarında olduğunu, taşınmaz üzerinde köy evi olarak yığma bir yapının olduğunu, halen anne ve babasının ikamet ettiğini savunarak, davanın reddini savunmuştur.

III. MAHKEME KARARI

...Asliye Hukuk Mahkemesinin 27/06/2019 tarihli ve 2017/60 E., 2019/81 K. sayılı kararıyla; kadastro sonucu ... adına tescil edilen 127 ada 125 parsel sayılı taşınmazın,...köyünde 1965 yılında 59 numaralı Toprak Komisyonu tarafından yapılan çalışmalarda 168 parsel numarası ile köy yeri olarak sınırlandırılan tevzi parseline isabet ettiği, bu tevzi parselinin de kadastro çalışmalarında 127 ada 125 parsel sayılı taşınmaza revizyon görerek ... adına tespit edildiği, dağıtım tarihinden itibaren taşınmazın davalılar ve murislerinin zilyet ve tasarrufunda bulunduğu, taşınmazın kuru tarım arazisi vasfında, sınırlarının belirgin, çevresindeki tarım arazileri ile benzer olduğu, tarımsal faaliyette bulunulduğunun mahalli bilirkişilerin anlatımlarıyla anlaşıldığı, zirai bilirkişi raporunda da dava konusu taşınmazın tarla vasfında olduğu, zilyetlikle mülk edinme koşullarının davalı lehine oluştuğu, Hazine adına tescilini gerektirir bir durumun söz konusu olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

1. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı Hazine vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

2.İstinaf Nedenleri

Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davalının taşınmazı elinde haklı bir sebebe dayanarak bulundurduğuna, zilyet olduğuna dair geçerli bir belgesinin olmadığını toprak tevzi çalışmalarında Hazine adına tespit gördüğünün açık olduğunu ileri sürerek Yerel Mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.

3. Gerekçe ve Sonuç

Erzurum Bölge Adliye Mahkemesinin 09/01/2020 tarihli ve 2019/2125 E., 2020/13 K. sayılı kararıyla; iddianın ileri sürülüş şekli, Mahkemece mahallinde yapılan keşif, keşif mahallinde ifadelerine başvurulan yerel ve tespit bilirkişileri ile beyanları, keşif neticesi düzenlenen bilirkişi raporları ile dosyada mevcut kayıt ve belgelere göre; kadastro sonucu davalının babası adına tespit ve tescil edilen 127 ada 125 parsel sayılı taşınmazın,...köyünde 1965 yılında 59 numaralı Toprak Komisyonu tarafından yapılan çalışmalarda 168 parsel numarası ile köy yeri olarak sınırlandırılan ve 348 parsel numarası ile bahçe olarak sınırlandırılan tevzi parsellerine isabet ettiği, taşınmazın kadastro çalışmalarında ... adına tespit ve tescil edildiği, davalının ise taşınmazı 2012 yılında satış yoluyla temlik aldığı, taşınmazın dağıtım tarihinden itibaren davalı ve bayiilerinin zilyet ve tasarrufunda bulunduğu, taşınmazın sulu tarım arazisi vasfında, sınırlarının belirgin, toprak yapısı ve toprak özellikleri bakımından etrafındaki mera alanlarından farklı olduğu, Hazine adına tescilini gerektirir bir durumun söz konusu olmadığı, İlk Derece Mahkemesince de bu gerekçeyle davanın reddine karar verilmesinde usul ve esasa, kamu düzenine aykırılık bulunmadığından, davacı Hazine vekilinin yerinde görülmeyen istinaf isteminin 6100 sayılı HMK'nın 353/(1)-b-1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

1.Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı Hazine vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Temyiz Nedenleri

Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle, dava konusu taşınmazın askı cetveli ile kadastro tutanağında belirtilen tevzi ve tespit maliklerinin farklı olması nedeniyle dava konusu arazinin 4753 sayılı Kanun'a göre Hazine adına tescil edilmesi gerekirken Yerel Mahkemece ziraaat bilirkişisinin dava konusu arazinin etrafını mera parselleri ile çevrili olmasına rağmen mera parseli olmadığı, tarımsal vasıfta arazi olduğu beyanlarına dayanarak ve uzun zamandan beri zilyetliğinde bulundurmuş olması nedenlerine dayanarak davayı hukuka aykırı olarak reddettiğini, köylünün Hazinenin arazisini kullanmasının hak sahibinin belirlenebildiği anlamına gelmeyeceğini, davalı tarafın bu taşınmazı haklı bir nedenle elinde bulundurduğuna yahut zilyet olduğuna dair hukuken geçerli bir kanıt senet başkaca bir delil sunamadığını ileri sürerek, kararın bozulmasını talep etmiştir.

3. Gerekçe

3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Kadastro sonucunda Erzurum ili, ...ilçesi,...Mahallesinde (köyü) 2007 yılında yapılan kadastro çalışmalarında 127 ada 125 parsel sayılı 1.010,94 m2 yüzölçümlü taşınmaz, Toprak Tevzi Komisyonu çalışmaları neticesinde 168 nolu toprak tevzi parseline isabet ettiği, tablende köy yeri olarak belirtme yapıldığı toprak tevziden önce de Kamber oğlu ...'nın ceddinden intikalen ve taksimen kalma yeri olup 20 yılı aşkın zamandır malik sıfatıyla zilyet olduğu, 1989 yılında kargir ev ve samanlık yaptığı 2000 yılında Süleyman oğlu ...'ya karşılıksız hibe ettiği belirtilerek ... adına tespit ve tescil edilmiştir. Bilahare taşınmaz 14/12/2012 tarihinde satış yoluyla kayden davalıya devredilmiştir.

Taraflar arasındaki uyuşmazlık kadastro öncesi sebebe dayalı tapu iptali ve tescil talebine ilişkindir.

3.2. İlgili Hukuk

3402 sayılı Kanun'un 46. maddesinde “Kadastrosu yapılacak veya daha önce tapulama veya kadastrosu tamamlanmış bulunan yerlerde, 766 sayılı Kanun'un 37. maddesi veya 4753 sayılı Kanun ile ek ve tadilleri uyarınca Hazine adına kaydedilen taşınmaz mallar bu Kanun hükümlerine göre doğan iktisap şartlarına istinaden zilyetleri adına tespit ve tescil olunur. Hazine adına tescil edilmiş taşınmaz mallardan iskan suretiyle veya toprak tevzii suretiyle verilen yerler (işlemleri tamamlanmamış olsa dahi) başka bir şart aranmaksızın, hak sahipleri adına tespit ve tescil olunur. Bu şekilde hak sahipleri adına tespit ve tescil işlemleri gerçekleşinceye kadarki süre içinde evvelce tahakkuk ettirilenler de dahil olmak üzere ecrimisil alınmaz.” düzenlemesi yer almaktadır.

3.3. Değerlendirme

Dosya içeriğine, toplanan delillere, kararın (III.) no.lu bendinde yer alan İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesi ve (IV/3.) numaralı bendinde yer verilen Bölge Adliye Mahkemesi kararının gerekçesine göre, yazılı şekilde karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.

VI. SONUÇ

Açıklanan nedenlerle davacı Hazine vekilinin temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı HMK'nın 370. maddesi uyarınca ONANMASINA, 492 sayılı Harçlar Kanunu'nun değişik 13. maddesinin j. bendi gereğince davacı Hazineden harç alınmasına yer olmadığına, 01/06/2022 tarihinde kesin olmak üzere oyçokluğuyla karar verildi.

-MUHALEFET ŞERHİ-

Dava, kadastro öncesi sebebe dayalı asliye hukuk mahkemesinde açılmış tapu iptal -tescil davasıdır.

İlk derece mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiş, istinaf talebi ise esastan reddedilmiştir.

Sayın çoğunluk ile aramızda oluşan uyuşmazlık, temyiz incelemesine konu kararın değer itibariyle verildiği anda kesin olup olmadığı, bir başka ifadeyle istinaf incelemesinin mümkün olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

Temyize ve istinafa ilişkin hükümler 6100 sayılı HMK da düzenlendiğine göre aynı yasanın 448. maddesi “Zaman bakımından uygulanma” başlığıyla “ Bu kanun hükümleri, tamamlanmış işlemleri etkilememek kaydıyla derhal uygulanır.” demektedir.

Diğer yandan 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun Ek madde 6 ise “…kadastro öncesi nedene dayalı olarak açılan davalarda genel mahkemelerin verdiği kararlar …..miktar veya değerine bakılmaksızın 12/01/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu hükümlerine göre istinaf veya temyiz kanun yoluna başvurulabilir.” Şeklindedir. Söz konusu bu düzenleme 22.07.2020 tarihli 7251 sayılı yasanın 53. maddesi ile getirilmiştir. Yürürlük tarihi ise 28.07.2020 tarihidir.

6100 sayılı HMK’nın geçici 3. maddesi ise “ Bölge adliye mahkemelerinin …göreve başlama tarihine kadar, 1086 sayılı Kanunun temyize ilişkin yürürlükteki hükümlerinin uygulanmasına devam olunur…” şeklinde düzenlenmiştir.

1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 427/2. maddesi ise “ miktar veya değeri birmilyar lirayı geçmeyen taşınır mal ve alacak davalarına ilişkin nihai kararlar kesindir.” demek suretiyle gayrımenkullere ilişkin uyuşmazlıklarda değere bakılmaksızın temyiz yolunun açık olduğu belirtilmiştir.

HMK’nın İstinaf yoluna başvurulabilen kararlar başlıklı 341. maddesinin 2. fıkrası ise “Miktar veya değeri 10.280 Türk Lirasını (bu tutar dahil) geçmeyen mal varlığı davalarına ilişkin kararlar kesindir” demek suretiyle istinaf sınırını belirlemiştir.(miktar güncellenmiştir) Bu miktarın her yıl yeniden değerleme suretiyle arttırıldığı izahtan varestedir.

Bölge adliye mahkemeleri bilindiği üzere 20.07.2016 tarihinde faaliyete başlamıştır.

Bu yasal düzenlemeler karşısında çözümlenmesi gereken husus; Bölge adliye mahkemelerinin faaliyete geçtiği 20.07.2016 ile Kadastro Yasasının ek 6. maddesinin yürürlüğe girdiği 28.07.2020 tarihi arasında hüküm altına alınan uyuşmazlıklar açısından ek 6. maddenin uygulanıp uygulanmayacağı, bir başka ifade ile verildiği anda kesin olan bu kararlara karşı temyiz yolunun mümkün olup olmadığı hususudur.

Bölge adliye mahkemelerinin faaliyete geçtiği tarihten sonra 1086 sayılı HUMK’un 427/2 maddesinin uygulanmasının mümkün olmadığı, yine 6100 sayılı HMK’nın geçici 3. maddesinin açık hükmüdür. 6100 sayılı yasada temyiz sınırı için gayrımenkuller açısından bir ayrım yapılmamıştır.

3402 sayılı Yasanın ek 6. maddesinin geriye yürüyeceğine dair herhangi bir düzenleme de yapılmamıştır. Genel kural, özel hukuk yargılamasına ilişkin kanun hükümlerinin yürürlük tarihinden sonra sonuç doğurmasıdır.

Verildiği anda değer itibariyle istinaf veya temyiz sınırının altında kalan kararların o anda kesinleştiğinde ise şüphe bulunmamaktadır. Bir kararın kesinleşmesi, ya verildiği anda miktar itibariyle kanun yoluna kapalı olması, veya kanunda açıkça kesin olduğunun belirtilmesi nedeniyle, ya da kanun yolları tüketilmek suretiyle olur. Verildiği anda kesin olan hüküm bakımından artık yargılama bitmiştir. Yargılama süreci biten bir uyuşmazlık için temyiz incelemesi mümkün değildir. Kesinlik, yargılamanın devamına engel bir durumdur. Hüküm, verildiği anda kesin olduğu için artık tamamlanmış bir usulü işlem söz konusudur. Bu nedenle HMK 448. maddesi gereğince Kadastro Kanunu’nun ek 6. maddesinin tamamlanmış işlemlere uygulanması mümkün değildir. Ayrıca kesin olan bu kararın lehine olan taraf bakımından usulü kazanılmış hak doğuracağı da unutulmamalıdır. Usulü kazanılmış hak ilkesi kamu düzeninden olup usul hukukunun en önemli, en temel ilkelerinden biridir.

Prof. Dr. Baki KURU “Miktar veya değeri temyiz (kesinlik) sınırını geçmeyen menkul (taşınır) mal ve alacak davalarına ilişkin nihai kararlar kesindir.” (HUMK hükümlerine göre) derken Hukuk Muhakemeleri Usulü 2001 Altıncı baskı 4981. sayfasında “ Kanundan ötürü verildiği anda kesin olan bir karar temyiz edilirse, temyiz talebi (esasına girilmeden) mesmu olmadığından dolayı reddedilir. Fakat, Yargıtay, böyle bir (kesin) kararı yanlışlıkla bozarsa, bu bozma kararı ve mahkemenin bundan sonra yaptığı işlemler geçersizdir (yok sayılır)” demektedir. Bu nedenlerle sayın çoğunluğun değere bakılmaksızın kanun yolu denetimi yapılması gerektiği yönündeki görüşüne katılmıyorum.

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 36. maddesi ile düzenlenen “Hak arama hürriyeti”nin somut olayla ilgisi bulunmamaktadır. Sayın çoğunluk, dava değerinin düşük olması nedeniyle kanun yolunu kapatan HMK hükümlerinin Anayasa’ya aykırı olduğunu düşünüyorsa öncelikle Anayasa Mahkemesine iptal başvurusu yapması gerekir. Aksi halde halen yürürlükte bulunan veya uygulama tarihinde yürürlükte bulunan yasanın şu veya bu gerekçelerle uygulanmaması keyfilik sonucunu doğuracaktır. Diğer yandan kanun yolu denetiminde sınır getiren tüm yasa maddeleri için aynı uygulamaya gidilmesi halinde bütün kararlara karşı kanun yolu denetimi açılacak ki bunun kabulü mümkün değildir.

Somut uyuşmazlığa gelince, taşınmazın değerinin keşfen 3.797. TL olarak belirlendiği, davanın reddine karar verildiği, Bölge Adliye Mahkemesince de istinaf başvurusunun esastan reddedildiği dosya kapsamıyla sabittir.

Yukarıda açıklanan nedenlerle, eldeki dava bakımından taşınmaz değerinin istinaf inceleme sınırının altında olması nedeniyle Bölge Adliye Mahkemesince istinaf talebinin değerden reddine karar verilmesi gerekirken bu yönde bir karar verilmemiş ise de Temyiz Merciince de temyiz incelemesinin değerden reddedilebileceği gözetilerek temyiz talebinin değerden reddine karar verilmesi gerekirken farklı gerekçeyle kararın onanması yönünde oluşan sayın çoğunluk görüşüne katılmıyorum.