Logo

1. Hukuk Dairesi2021/4684 E. 2022/5226 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Mirasçılar tarafından, murislerinden bağış yoluyla intikal ettiğini iddia ettikleri taşınmazın Hazine adına kayıtlı olması nedeniyle açılan tapu iptali ve tescil davasında, mirasçıların aktif dava ehliyetinin bulunup bulunmadığı ve davanın reddine ilişkin kararın hukuka uygun olup olmadığı uyuşmazlığı.

Gerekçe ve Sonuç: Mahkemece, terekeye ait taşınmaz için mirasçıların aktif dava ehliyetleri bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de, taraf tanıklarının dinlenmeden ve bozma kararında belirtilen hususların araştırılmadan eksik inceleme ile hüküm kurulduğu gözetilerek yerel mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davasında bozma kararına uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın reddine ilişkin verilen karar, süresi içinde davacılar vekili ile davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmekle; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacılar dava dilekçesinde özetle; Siirt ili Merkez ilçesi Tuzkuyusu köyünde bulunan 127 ada 3 parsel sayılı taşınmazın mülkiyeti ve zilyetliği kendilerine ait olmasına rağmen orman vasfı ile davalı Orman İşletmesi Müdürlüğü adına tespit ve tescil edildiğini, yıllarca malik sıfatıyla zilyetliği elinde bulundurarak söz konusu taşınmazın mülkiyetini kazandığını ileri sürerek, çekişmeli 127 ada 3 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının iptali ile davacılar adına tesciline karar verilmesini talep etmişlerdir.

II. CEVAP

Davalı Hazine vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12. maddesinde belirtilen hak düşürücü süre içinde açılmadığını, dava konusu taşınmazın Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ve Hazineye ait yerlerden olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.

III. MAHKEME KARARI

Mahkemece, davacıların dava konusu taşınmazı ekonomik amaca uygun zilyet olarak 20 yıldan fazla kullandığı gerekçesiyle, dava konusu taşınmazın Hazine adına olan tapu kaydının iptali ile davacılar adına kayıt ve tesciline karar verilmiştir.

IV. TEMYİZ

1. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Hazine vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Bozma Kararı

Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesinin 10.03.2015 tarihli ve 2015/1073 E., 2015/1908 K. sayılı kararında; “taşınmazın öncesinin kime ait olduğu, kimden kime nasıl intikal ettiğinin belirlenmediği, taşınmaz davacıların murisinden intikal etmiş ise kullanımlarının paylaşma veya bağış gibi hukuksal bir nedene dayalı olup olmadığının, ayrıca ve açıkça açıklattırılmadığı, tek başlarına terekeye karşı 3. kişi durumundaki Hazineye karşı aktif dava ehliyetleri bulunup bulunmadığı üzerinde de durulmadığı, ayrıca dava dilekçesi ve davacılar vekilinin duruşmadaki beyanında taşınmazın davacıların babalarından kaldığını öne sürmesine, yerel bilirkişilerin ise davacıların taşınmazın satın alındığını bildirmesine rağmen Mahkemece iddia ve beyan arasında ortaya çıkan bu çelişkinin giderilmediğine değinilmek suretiyle Mahkeme kararı bozulmuştur.

3. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar

Mahkemenin 24/01/2020 tarihli ve 2015/812 E., 2020/69 K. sayılı kararıyla, dava konusu taşınmazın Hazine adına tespit ve tescil edildiği, bu haliyle davalının tereke karşısında 3. kişi konumunda olduğu, davacı ...'in babası ..., davacı ...'in eşi ...'in davacılar haricinde mirasçılarının olduğu, terekeye ait bir mal dolayısıyla 3. kişiye karşı dava açmanın tasarrufi işlem olduğu, bu haliyle tarafların aktif husumet ehliyetinin bulunmadığı gerekçesiyle davanın HMK'nın 114/1-d ve 115. maddeleri gereği dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmiştir .

4. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar ile davalı Hazine vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

5. Temyiz Nedenleri

5.1. Davacılar temyiz dilekçesinde özetle, murisler tarafından sağlıklarında davacılara taşınmazın hibe edildiğini, davacılar kendilerine intikal eden taşınmazı diğer paydaşların da rızası ile nizasız fasılasız olarak kullandıklarını, elbirliği halinde mülkiyet kabul edilse dahi yanlış uygulama ile karar verildiğini öne sürerek, kararın bozulmasını talep etmiştir.

5.2. Davalı Hazine vekili temyiz dilekçesinde özetle, dava konusu taşınmazın değeri belirlenmişken nispi vekalet ücreti yerine maktu vekalet ücretine hükmedilmesinin isabetsizliğini öne sürerek, kararın bozulmasını talep etmiştir.

6. Gerekçe

6.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, kadastro öncesi kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayalı açılan tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.

6.2. İlgili Hukuk

6.2.1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 243. maddesinde “(1) Tanık davetiye ile çağrılır. Ancak, davetiye gönderilmeden taraflarca hazır bulundurulan tanık da dinlenir. Şu kadar ki, tanık listesi için kesin süre verildiği ve dinlenme gününün belirlendiği hâllerde, liste verilmemiş olsa dahi taraf, o duruşmada hazır bulundurulursa tanıklar dinlenir.

(2) Davetiyenin duruşma gününden en az bir hafta önce tebliğ edilmiş olması gerekir. Acele hâllerde tanığın daha önce gelmesine karar verilebilir.

(3) Tanığı davet, gerektiğinde telefon, faks, elektronik posta gibi araçlardan yararlanılmak suretiyle de yapılabilir. Ancak, davete rağmen gelmemeye bağlanan sonuçlar, bu durumda uygulanmaz.”

6.2.2. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) 27. maddesinde: "(I) Davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahiptirler. (2) Bu hak; a) Yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını, b) Açıklama ve ispat hakkını, c) Mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini, içerir" hükümleri düzenlenmiştir.

6.2.3. TMK'nın 702/2. maddesinde sözü edilen terekeye ait haklar üzerinde tasarruf söz konusu ise, ortakların oybirliği ile karar vermeleri maddenin açık hükmü gereği olduğundan, tasarruf işlemi niteliğindeki tapu iptali ve tescil davasının tüm mirasçılar tarafından birlikte açılması veya terekeye temsilci atanması ve bu yolla davanın yürütülmesi gerekir. Bir mirasçı tüm mirasçılar adına tek başına dava açabilirse de, böyle bir davayı yalnız başına yürütemez. Bu durumda davanın hemen reddedilmeyip, diğer mirasçıların davaya katılımlarının veya muvafakatlerinin sağlanması ya da terekeye temsilci atanması için davacıya uygun süre verilmesi gerekmektedir. Ne var ki, dava halefiyet esasına göre tereke adına değil de kendi miras payı için açılmış ise tüm mirasçıların onayının alınmasına gerek bulunmamaktadır. Bir ya da bir kısım mirasçı terekeye ait bir mal veya alacaktan yalnız kendi payına düşen kısım için yalnız kendi adına dava açarsa, bu dava dinlenemeyecektir. Böyle bir dava diğer mirasçıların paylarını kapsamadığından ve aynı zamanda onlar adına da açılmadığından, davaya diğer mirasçıların katılmasına (icazet vermesine) olanak yoktur. Diğer bir anlatımla, öteki mirasçıların davaya katılmalarının sağlanması veya yöntemine uygun biçimde muvafakatlerinin alınması, ya da miras ortaklığına bir mümessil tayin edilerek onun huzuru ile davaya devam edilmesi mümkün değildir ve davanın reddi gerekir. Aynı nedenle, tereke temsilcisi de, bir mirasçının yalnız kendi payı için açmış olduğu davaya icazet verip davayı devam ettiremez. Yargıtayın yerleşik uygulaması ve öğretinin görüşü bu yöndedir (Kuru, B.: Hukuk Muhakemeleri Usulü, 6. Baskı 2001, C.1, s. 984 vd). ( aynı yönde Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun (HGK) 16.03.2021 tarihli ve 2017/16-465 E., 2021/262 K. sayılı kararı)

6.3. Değerlendirme

6.3.1. Kadastro sonucunda çekişmeli 127 ada 3 parselin (130.867,72 metrekare) Tuzkuyu köy tüzel kişiliğinin zilyetlik ve tasarrufunda olduğu ancak senetsiz taşınmazlar 100 dönümü aştığından Hazine adına tespit ve tescil edilmiştir

6.3.2. Davacı taraf, çekişmeli taşınmaz bölümünün murislerinden kendilerine bağışlanarak intikal ettiğini iddia ederek eldeki davayı açmıştır.

6.3.3. Mahkemece, terekeye ait bir mal dolayısıyla 3. kişiye karşı dava açmanın tasarrufi işlem olduğu gerekçesiyle aktif husumet yokluğundan davanın reddine karar verilmiş ise de, Mahkemece bozma sonrasında yapılan keşiflerde beyanlar arasındaki çelişkinin giderilmediği davacı tarafın bildirdiği tanıkların mahallinde dinlenmediği, davacıların aktif husumet ehliyetine sahip olup olmadıklarının belirlenmediği anlaşılmaktadır. Öte yandan davacının bildirdiği tanığın mahalli bilirkişi olarak dinlenmesi de isabetsizdir. Bu şekilde eksik inceleme ve araştırma ile hüküm kurulamaz.

6.3.4. Hemen belirtmek gerekir ki, iddia ve savunma hakkı, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun hukuki dinlenilme haklı başlıklı 27. maddesi ile usul hukukumuza yansıtılmıştır. Anılan maddenin birinci fıkrasında davanın taraflarının kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahip oldukları belirtildikten sonra maddenin ikinci fıkrasında bu hakkın "açıklama ve ispat hakkı"nı da içerdiği vurgulanmıştır. Davanın taraflarının usul hukuku hükümlerine aykırı olarak açıklama ve ispat hakkını kullanmalarının kısıtlanması, iddia ve savunma hakkının kısıtlanması sonucunu doğurur.

6.3.5. Tanık delili, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 240 ile 266. maddeleri arasında düzenlenmiş olup HMK’nın 243. maddesinde; “(1) Tanık davetiye ile çağrılır. Ancak, davetiye gönderilmeden taraflarca hazır bulundurulan tanık da dinlenir. Şu kadar ki, tanık listesi için kesin süre verildiği ve dinlenme gününün belirlendiği hâllerde, liste verilmemiş olsa dahi taraf, o duruşmada hazır bulundurursa tanıklar dinlenir...” hükmüne yer verilmiştir. Açıklanan nedenlerle Mahkemece tarafların bildirdikleri tanıklarına davetiye çıkarılmadan yazılı şekilde karar verilmesi isabetsizdir.

6.3.6. Hâl böyle olunca; doğru sonuca varılabilmesi için, Mahkemece öncelikle 6100 sayılı HMK’nın 243. maddesi gereğince tanıklara keşif mahallinde dinlenmek üzere davetiye çıkarılmalı, fen bilirkişisi, mahalli bilirkişiler ve taraf tanıklarının katılımıyla yeniden keşif yapılmalı, yapılacak keşifte dinlenilecek mahalli bilirkişi ve tanıklardan, çekişmeli taşınmazın davacıların iddiaları doğrultusunda, murisin sağlığında davacıya bağışlanıp bağışlanmadığı, bağışlanmış ise bağışlandıktan sonra zilyetliğinin devredilip devredilmediği hususları maddi olaylara dayalı olarak açıklattırılmalı, beyanları arasında çelişki oluşması halinde yüzleştirme yapılarak çelişkinin giderilmesine çalışılmalı, çelişkinin giderilememesi halinde hangi beyana ne sebeple üstünlük tanındığı gerekçeli kararda tartışılıp açıklanmalı; fen bilirkişisinden keşfi takibe elverişli rapor ve kroki alınmalı ve bundan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilip sonucuna göre bir karar verilmelidir.

V. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle; temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün 6100 sayılı Yasa'nın geçici 3. maddesi yollaması ile 1086 sayılı HUMK'un 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, peşin harcın temyiz edenlere iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 28/06/2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.