"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki kadastro sırasında tespit harici bırakılan taşınmazın davacı adına tescili istemine ilişkin açılan davadan dolayı yapılan yargılama sonunda, Mahkemenin davanın kısmen kabulüne ilişkin önceki tarihli kararının, davalı Hazine ve davalı ... tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesi tarafından yapılan inceleme sonucunda bozulması üzerine, Yerel Mahkeme tarafından bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonunda davanın kabulüne dair verilen karar, süresi içinde davalı Hazine ve davalı ... tarafından temyiz edilmekle; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü.
I. DAVA
Davacı ..., Kayseri ili ... ilçesi ... köyü çalışma alanında bulunan ve kadastro sırasında yol olarak haritasında gösterilen taşınmazın bir bölümü hakkında irsen intikal ve tapu kaydına dayanarak tescil istemiyle dava açmıştır.
II. CEVAP
Davalılar aşamalarda sunduğu sözlü ve yazılı beyanlarında çekişmeli taşınmazın yol olarak umumun menfaatine tahsis edildiği ve zilyetlikle iktisap edilemeyeceği gerekçesiyle davanın reddini savunmuştur.
III. MAHKEME KARARI
Sarız Asliye Hukuk Mahkemesinin 24.12.2015 tarihli ve 2014/79 Esas, 2015/135 Karar sayılı önceki tarihli kararı ile davacı yararına zilyetlikle mülk edinme koşullarının oluştuğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, fen bilirkişi raporunda (B) harfi ile gösterilen 1.782,27 metrekare kısmın 107 ada 31 parsel sayılı taşınmaza eklenmek suretiyle tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiştir.
IV. TEMYİZ
1.Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Hazine ile davalı ... tarafından temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Bozma Kararı
Mahkemenin önceki tarihli kararı, Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesinin 24.09.2018 tarih ve 2016/3265 Esas, 2018/5014 Karar sayılı hükmüyle; “ Somut olayda dava 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 713. maddesi ile 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14 ve 17. maddeleri gereğince tescil istemine ilişkin olup, TMK'nın 713. maddesinin 3. fıkrası gereğince bu nitelikteki davaların Hazineye ve ilgili kamu tüzel kişiliklerine karşı açılması gerekir. Dava dilekçesinde Hazine ve ... taraf gösterilmiştir. Dava konusu taşınmazın bulunduğu Sarız ilçesi ... köyü Kayseri Büyükşehir Belediyesi sınırları içerisinde kaldığından, hüküm tarihinden önce yürürlüğe giren 6360 sayılı Yasa'nın 1. maddesi uyarınca, büyükşehir belediyesi sınırlarının ilin idari sınırları olacak şekilde genişletildiği, illere bağlı ilçelerin mülki sınırları içerisindeki köy ve belde belediyelerinin tüzel kişiliklerinin kaldırıldığı ve köylerin mahalle olarak, bağlı bulundukları ilçenin belediyesine katıldıkları, aynı Kanun'un geçici 1/13. maddesi uyarınca da tüzel kişiliği kaldırılan köy ve belediyelerin devam eden davalarında, katıldıkları ilçe belediyelerinin taraf olacağı yönünde düzenleme yapılmış olmakla, çekişmeli taşınmazın bulunduğu Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanlığının da ilgili kamu tüzel kişisi olarak, Hazine ve Sarız Belediyesi yanında davaya dahil edilmesi gerekmektedir. Mahkemece bu husus gözetilmeksizin, taraf koşulu sağlanmadan karar verilmesi isabetsizdir.
O halde 30.03.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6360 sayılı Yasa'nın 1. maddesi uyarınca, Mahkemece öncelikle Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanlığına da davayı yöneltmesi için davacıya süre ve imkan tanınmalı, taraf koşulu sağlandıktan sonra yasal hasım olarak Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanlığının davaya karşı savunma ve delilleri sorulup saptanmalı, iddia ve savunma çerçevesinde toplanan tüm deliller birlikte değerlendirilerek ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 713/4 maddesi gereği gerekli ilanlar da yapılmak suretiyle sonucuna göre karar verilmelidir. Mahkemece taraf teşkili sağlanmadan ve yasal ilanlar yapılmadan karar verilmesi isabetsizdir. ” gerekçesiyle bozulmuştur.
3. Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Sarız Asliye Hukuk Mahkemesinin 16.06.2020 tarihli ve 2019/2 E.,2020/112 K. sayılı kararıyla; bozma kararında belirtilen gerekçe benimsenmek suretiyle, davacı yararına zilyetlikle mülk edinme koşullarının oluştuğu gerekçesiyle davanın kabulü ile fen bilirkişi raporunda (B) harfi ile gösterilen 1.782,27 metrekare kısmın 107 ada 31 parsel sayılı taşınmaza eklenmek suretiyle tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiştir.
4. Bozma Sonrası Mahkeme Kararına Karşı Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin bozma gereklerine uyarak vermiş olduğu kararına karşı süresi içinde davalı Hazine ve davalı ... tarafından temyiz isteminde bulunmuştur.
5. Temyiz Nedenleri
Davalı Hazine vekili temyiz dilekçesinde, mahalli bilirkişi ve tanıklar yanlı beyanda bulundukları halde, bu beyanların hükme esas alındığı, keşif sonucunda sunulan bilirkişi raporları gerçeği yansıtmadığından hükme esas alınamayacağı, taşınmaz üzerinde kanunun aradığı şekliyle nizasız, fasılasız ve ekonomik amaca uygun zilyetlik sürdürülmediği, 3402 sayılı Yasa'da düzenlenen belgesiz norm sınırının gözetilmediği gerekçesiyle usul ve yasaya aykırı kararın bozulmasını talep etmiştir.
Davalı ... vekili temyiz dilekçesinde, dava konusu taşınmazın Devletin hüküm ve tasrrufu altındaki yerlerden olduğu, tarım arazisi olarak ekonomik amaca uygun kullanıma ve üzerinde zilyetlik sürdürülmesine müsait olmadığı, kararla birlikte davacı yararına dava dilekçesinde talep edilen yüz ölçümünden daha azına hükmedildiği halde taleple bağlılık ilkesi gereği davanın kısmen kabul kısmen reddi sonucu doğacağından lehlerine vekalet ücreti tesisi gerektiği halde bu hususun hükümde göz önüne alınmadığını belirterek, kararın bozulmasını talep etmiştir.
6. Gerekçe
6.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, kadastro sırasında yol vasfıyla tespit harici bırakılan çekişmeli taşınmazın davacı adına tescili isteğinden ibarettir.
6.2. İlgili Hukuk
6.2.1. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 713/1. maddesi, "Tapu kütüğünde kayıtlı olmayan bir taşınmazı davasız ve aralıksız olarak yirmi yıl süreyle ve malik sıfatıyla zilyetliğinde bulunduran kişi, o taşınmazın tamamı, bir parçası veya bir payı üzerindeki mülkiyet hakkının tapu kütüğüne tesciline karar verilmesini isteyebilir."
6.2.2. 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 14. maddesi, "Tapuda kayıtlı olmayan ve aynı çalışma alanı içinde bulunan ve toplam yüzölçümü sulu toprakta 40, kuru toprakta 100 dönüme kadar olan (40 ve 100 dönüm dahil) bir veya birden fazla taşınmaz mal, çekişmesiz ve aralıksız en az yirmi yıldan beri malik sıfatıyla zilyetliğini belgelerle veya bilirkişi veyahut tanık beyanlarıyla ispat eden zilyedi adına tespit edilir."
6.2.3. 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 17. maddesi, "– Orman sayılmayan Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ve kamu hizmetine tahsis edilmeyen araziden, masraf ve emek sarfı ile imar ve ihya edilerek tarıma elverişli hale getirilen taşınmaz mallar 14 üncü maddedeki şartlar mevcut ise imar ve ihya edenler veya halefleri adına, aksi takdirde hazine adına tespit edilir." hükümlerini içermektedir.
6.3. Değerlendirme
6.3.1 Dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayanağı olan yasal ve hukuksal gerekçeye, delillerin takdirinin yerinde bulunmasına ve hükmüne uyulan bozma kararında gösterildiği şekilde işlem yapılarak yazılı şekilde karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik yoktur. Ne var ki eldeki dava, kazanmayı sağlayan zilyetlik hukuki sebebine dayalı olarak, 4721 sayılı TMK'nın 713/1. ve 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14. ve 17. maddeleri gereğince açılan tapusuz taşınmazın tescili isteğine ilişkin olup, tescil davalarında Hazine ve ilgili kamu tüzel kişilikleri aynı maddenin üçüncü fıkrası uyarınca yasal hasım konumunda olduklarından yargılama giderleri, harç ve vekalet ücretiyle sorumlu tutulamayacakları göz ardı edilerek hüküm kurulması cihetine gidilmiştir.
6.3.2. Ne var ki bu eksikliğin giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden;
Hükmün 3. fıkrasında yer alan "davalı taraftan" ibaresinin hüküm yerinden çıkartılarak yerine "davacıdan" kelimesinin eklenmesi;
Hükmün 4. fıkrası karardan çıkartılıp yerine "Yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına" cümlesinin yazılması;
Hükmün 5. fıkrasının bütünüyle karardan çıkartılması ve hükmün bu suretle düzeltilerek onanması gerekir. Davalıların anılan hususa değinen temyiz itirazları yukarıda izah edilen sebeplerle yerinde görülmüştür.
V. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle; usul ve yasaya ve bozma kararının gerekçelerine uygun olan hükmün (6.3.2) numaralı bentteki hali ile DÜZELTİLEREK ONANMASINA, davalı ... Belediyesi tarafından yatırılan peşin harcın iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 21/06/2022 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.
MUHALEFET ŞERHİ
Dava, Türk Medeni Kanunu’nun 713/1, Kadastro Kanunu'nun 14 ve 17. maddesi gereğince açılmış zilyetlikten tescil davasıdır.
Mahkemece davacı lehine hüküm kurulmuş, yargılama giderlerinin davalıdan alınmasına, harcın da davacıya iadesine karar verilmiştir.
Yargılama giderleri davalılardan belediyelerce temyize getirilmiştir.
Sayın çoğunluk ile aramızda işin esası bakımından bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Uyuşmazlık; temyize getirilen, getirilmese dahi resen nazara alınması gereken karar ve ilam harcının davacıdan alınıp alınamayacağı, buradan hareketle davacı tarafından peşin yatırılan harcın iadesinin mümkün olup olmadığı, somut olay özelinde taraflarca temyize getirilen yargılama giderleri bakımından hükmün doğru olup olmadığı noktasında düğümlenmektedir.
Öncelikle çözümlenmesi gereken husus; temyiz konusu yapılmayan karar ve ilam harcının davalıdan alınıp alınamayacağı, yargılama giderlerinden kimin sorumlu olacağı hususudur. Bilindiği üzere, yargı harçları Harçlar Kanunu’nda düzenlenmiş, kamu düzeninden olması nedeniyle resen uygulanacağı kabul edilmiştir. Bu nedenle harca ilişkin hükmün resen ele alınabileceği hususunda tereddüt bulunmamaktadır. Harçlardan kimin sorumlu olacağına gelince, yargılama giderleri, usulü bir konu olmakla, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda ayrıntısıyla düzenlenmiştir. Aynı yasanın 323. maddesi harçları yargılama giderlerinden sayarken 326/1. maddesi de açıkça “Kanunda yazılı haller dışında, yargılama giderlerinin, aleyhine hüküm verilen taraftan alınmasına karar verilir.” demek suretiyle yargılama giderleri ve bunlardan olan yargı harçlarından kimin sorumlu olacağını tereddüte yer vermeyecek şekilde düzenlemiştir.
Türk Medeni Kanunu’nun 1. maddesi ise “Kanun, sözüyle ve özüyle değindiği bütün konularda uygulanır.
Kanunda uygulanabilir bir hüküm yoksa, hakim, örf ve adet hukukuna göre, bu da yoksa kendisi kanun koyucu olsaydı nasıl bir kural koyacak idiyse ona göre karar verir.
Hakim, karar verirken bilimsel görüşlerden ve yargı kararlarından yararlanır.” demek suretiyle, hakimin karar verirken hangi sıralamayı izleyeceği konusunda kural getirmiştir.
Tarafların yargı önünde eşitliği ilkesini düzenleyen Anayasanın 36. maddesi ise “ Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir. Hiçbir Mahkeme, görev ve yetkisi içindeki davaya bakmaktan kaçınamaz” şeklinde düzenlenmiştir.
Somut olaya geldiğimizde, zilyetlikten tescil davasında, davacı vatandaş, davalı ise Hazine ve Belediyelerdir. Davalının hazine veya kamu kurumu olması, Anayasa ile teminat altına alınan “yargı önünde eşitlik ilkesi”nin bozulmasını, hazine veya kamu kurumu lehine davranılmasını haklı kılmayacaktır. Zira genel ilke yukarıda da belirtildiği üzere yargılama giderlerinin davayı kaybedenden alınmasıdır. Prof. Dr. Baki Kuru da (Hukuk Muhakemeleri Usulü 6 baskı 5. cilt 5339. sayfada açıkladığı üzere) bu görüştedir.
Bilindiği üzere Hazine, Harçlar Kanunu'nun 13/j maddesi ile yargı harçlarından muaf tutulmuştur. Davalı Belediyeler ise yargı harçlarından muaf değildir. Böyle bir durumda, yani davalının haçtan muaf olması ve davanın da davacı lehine sonuçlanması halinde karar ve ilam harcı mutlaka alınacak mıdır? Alınacaksa kimden alınmalıdır? Yasa koyucu tereddüte yer vermeyecek şekilde yargılama giderlerinden kimin sorumlu olduğunu düzenlemiştir. Yine yasa koyucu genel ilke gereğince yargılama giderlerinden sorumlu olan tarafı harçtan muaf tutmuş ise, bu husus harcın diğer taraftan alınacağı şeklinde yorumlanamaz. Ancak bakiye karar ve ilam harcının davalıdan hiç alınmayacağı gibi, davacı tarafından peşin yatırılan karar ve ilam harcının da iade edileceği şeklinde yorumlanıp uygulanmalıdır. Nitekim yine Hazinenin davalı olduğu tapu iptal – tescil davalarında da uygulama bu şekildedir. Hazine aleyhine açılan tapu iptal – tescil davasında Hazinenin harçtan muaf olması gerekçesiyle karar ve ilam harcı alınmazken ( doğrusu budur) yalnız tescil davasında harçtan davacının sorumlu tutulmasının hiçbir yasal dayanağı yoktur. Yasa koyucu dileseydi Kadastro Kanunu 36/A maddesinde olduğu gibi, bu hususta da genel uygulamadan ayrıldığını belirterek, bir düzenleme yapabilirdi.
Sayın çoğunluğun görüşünün dayanağını yerleşmiş Yargıtay içtihatları oluşturmaktadır. Gerçekten de kabul etmek gerekir ki Yargıtay uzun yıllar tescil davalarında yargılama giderlerini davacı üzerinde bırakmış, bunlardan olan yargı harçlarını da davacıya yüklemiştir. Ne var ki, hiçbir Yargıtay kararında yasal bir dayanak gösterilmemiş, davalının “ yasal hasım” olması gerekçe yapılmıştır. Yukarıda da belirtildiği üzere bir olaya hukukun uygulanmasında yargı kararları en son sırada gelmektedir.
Çözümlenmesi gereken bir başka husus ise “yasal hasım” ne olduğu ve yasal hasım olunmasının davalıya nasıl bir üstünlük sağladığı konularıdır. Yine bilindiği üzere, bazen gerçekte hasım olmamasına rağmen özellikle mahkemelerin kararlarının denetime açılabilmesi, birileri tarafından kanun yoluna getirilebilmesi için Hazinenin taraf gösterilmesi veya temsilcisi bulunmayan mal varlığına kayyım atanması ve davanın kayyım huzurunda görülerek bu mahsurların ortadan kaldırılması yoluna gidilmiştir. Ne var ki böyle de olsa davada, davalı olarak yer almışsa, sıfatı ne olursa olsun artık davalıdır. Hal böyle olunca da her açıdan yargı önünde eşitlik ilkesi gereğince davalının davacıdan, Hazinenin de vatandaştan bir üstünlüğü yoktur. Sayın çoğunluk gibi düşünen hukukçular, davacının davasının kabulü halinde, davalının yasal hasım olması nedeniyle yargılama giderlerini davacı üzerinde bırakırken, davanın reddi halinde de davalı yasal hasım lehine vekalet ücreti başta olmak üzere yargılama giderlerine hükmederek açıkça “yargı önünde eşitlik” ilkesini ihlal etmektedirler. Herhangi bir yasada davalının kim olacağının belirtilmesi bu davalının yargılama giderlerinden muaf olacağı anlamına gelmediği için TMK 713/3.maddede davalının kim olacağının belertilmesi nedeniyle de davalı yargılama giderlerinden muaf olmayacaktır.
Yine sayın çoğunluk ve onlar gibi düşünen hukukçular “tescil davalarında davacı zaten karşılıksız olarak taşınmaz edinmekte, hiç olmazsa yargılama giderlerini ödesinler” tarzında bir yaklaşımla gerekçe oluşturmaktadırlar. Eğer mahkeme davacının taşınmazı hak etmediğini düşünüyorsa hiç şüphesiz davayı reddetmelidir. Hem davayı kabul edip, hem de yargılama giderlerini davacı üzerinde bırakmak apaçık bir çelişkidir ve yasaya açıkça aykırıdır.
Sayın çoğunluğun kendi içinde düştüğü bir başka çelişki ise; sayın çoğunluk, davalının yasal hasım olması nedeniyle yargılama giderleri ve bunlardan olan harcın ilk derece mahkemesince davacıdan alınmasının doğru olduğunu düşündüğüne göre, yargılama giderlerinin davanın açılmasından kesinleşmesine kadar bir bütün olması nedeniyle, davalı hazine tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, istinaf talebi reddedildiğinde de davacıdan istinaf ret harcının, bunun devamında da yine Hazinenin temyiz başvurusu reddedilerek kararın onanması halinde de davacıdan onama harcının alınmasına karar vermelidir. Zira davalı hazine yasal hasımdır ve davalı harçtan muaftır, o halde davalıdan alınamayan yargı harçları davacıdan alınmalıdır. Böyle bir uygulamayı ve düşünce tarzını kabul etmek mümkün değildir.
Açıklanan bu nedenlerle, davanın kabul edilmiş olduğu gözetilerek, davalı Hazinenin harçlardan muaf olması, davalı belediyelerin ise harçlardan muaf olmaması, harcın ve diğer yargılama giderlerinin davalıdan alınması gerektiği yönündeki hüküm doğru olduğundan onanması gerektiği düşüncesiyle sayın çoğunluğun düzelterek onama görüşüne katılmıyorum.