"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :SULH HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Mahkemece verilen kabul kararı Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesince bozulması üzerine Mahkemece bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonunda; davanın reddine ilişkin karar süresi içinde davacılar vekili tarafından temyiz edilmekle, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü.
I. DAVA
Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle, irsen intikal, taksim ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayalı olarak mirasbırakanları..... adına tespit ve tescil edilen 105 ada 26 parsel sayılı taşınmazın bir bölümünün çekişmeli 105 ada 25 parsel sayılı taşınmaz içerisinde tespit edildiğini ileri sürerek, bu kısmın tapu kaydının iptali ile davacılar adına tescilini istemiştir.
II. CEVAP
Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle, kadastroda yerin bu şekilde belirlendiğini, 2004 yılında başlayan kadastro çalışmalarında davalıların taşınmaz başında olmadıklarını, sınırı göstermediklerini ve itiraz edilmeden kadastro sınırının bu şekilde ortaya çıktığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.
III. MAHKEME KARARI
Mut Sulh Hukuk Mahkemesinin 12/09/2013 tarihli 2010/764 Esas, 2013/471 Karar sayılı kararıyla davanın kabulüne çekişmeli 105 ada 25 parsel sayılı taşınmazın 06.06.2012 tarihli fen bilirkişi raporunda (A) harfi ile gösterilen ve kırmızı kalemle boyalı 37.32 metrekarelik kısmının 105 ada 25 parsel sayılı taşınmazdan ifraz edilerek tapu kaydının iptali ile yeni parsel numarası verilerek davacılar adına tapuya tesciline karar verilmiştir.
IV. TEMYİZ
1. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar vekili temyiz talebinde bulunmuştur.
2.Bozma Kararı
Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesinin 13/06/2016 tarihli ve 2016/8184 Esas, 2016/6547 Karar sayılı kararıyla "...taraflar arasındaki uyuşmazlığın 105 ada 25 ve 26 parsel sayılı taşınmazlar arasındaki ortak sınıra yönelik olduğu, taraflarca herhangi bir kayıt ileri sürülmediğinden uyuşmazlığın zilyetlik hükümlerine göre çözülmesi gerektiği ancak tespit günü itibariyle dava konusu taşınmaz bölümü üzerinde kimin yararına kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla kazanma koşullarının oluştuğunun tespit edilmediği, yapılan keşifte dinlenilen davacı tanıkları, ağırlıklı beyanlarında davacı tarafın zilyetliğinden söz etmiş iseler de; davalı tanıklarından .... ve ....., talebe konu taşınmaz bölümünün bir kısmında davacı tarafın zilyetliğinin bulunmadığını, bir kısmında ise en fazla 10 yıla uzanan bir zilyetliğinin bulunduğunu beyan ettikleri, dinlenen yerel bilirkişi beyanlarının ise soyut nitelikte olup, aydınlatıcı olmadığı, Mahkemece, tanık sözleri arasındaki çelişki giderilmeden, davalı tanıkları ....ve ..... beyanlarına itibar edilmemesinin gerekçesi açıklanmadan, tanık ve yerel bilirkişilerin soyut nitelikli beyanları esas alınarak karar verilmesinin isabetsiz olduğu, eksik araştırmaya dayalı olarak hüküm verilemeyeceği bu yüzden mahallinde yaşlı, tarafsız, yöreyi iyi bilen, davada yararı bulunmayan şahıslar arasından seçilecek yerel bilirkişiler ve aynı yönteme göre tespit edilecek taraf tanıkları ve gerektiğinde HMK'nın 31. madde uyarınca kadastro tutanağı düzenlenirken beyanlarına başvurulan tespit bilirkişiler huzuruyla yeniden keşif yapılması, yapılacak olan keşifte yerel bilirkişi ve tanıklardan dava konusu taşınmaz bölümünün geçmişte ne durumda bulunduğu, kim tarafından ne zamandan beri ne suretle kullanıldığı, halen kimin zilyetliğinde olup, nasıl tasarruf edildiği, taşınmazda davacı tarafın zilyetliği var ise başlangıç tarihi ve ne sıfatla zilyet olduğu maddi olaylara dayalı olarak sorulmak suretiyle kesin olarak belirlenmesi, bilirkişi ve tanık beyanları arasında çelişki olduğu takdirde yüzleştirme yapılmak suretiyle çelişkinin giderilmesi, kadastro tespit gününe kadar kimin yararına 20 yılı aşan zilyetlik koşullarının sağlandığının kuşkuya yer bırakmayacak şekilde aydınlatılması, bundan sonra toplanan tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerektiği” gerekçesiyle hüküm bozulmuştur.
3. Mahkemece Bozma Kararına Uyularak Verilen karar
Mut Sulh Hukuk Mahkemesinin 12/02/2020 tarihli ve 2016/677 Esas 2020/101 Karar sayılı kararıyla; keşif esnasında dinlenen tanık ve mahalli bilirkişilerin beyanlarından anlaşılacağı üzere davacı tarafın davaya konu yer hakkında zilyetlik koşullarını sağlamadığı, mahalli bilirkişilerin beyanlarına soyut ve yetersiz bilgilere dayandığı için itibar edilemeyeceği, davacılar tarafından zaman zaman taşınmaz üzerinde odun ve gübre bırakma eylemlerinin sahiplenme olgusu olarak değerlendirilemeyeceği, fen bilirkişi rapor ve krokisinde, dava konusu edilen ve rapor ekinde sunulan krokide A harfiyle gösterdikleri ve yüzölçümünü 37.32 m2 olarak hesapladıkları yerin davalılara ait olan 105 ada 25 parselin içinde kalmakta olduğunu, ziraat bilirkişisi ayrıntılı raporunda, dava dosyasında bulunan Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesinin 2015/5160 Esas ve 2016/3544 Karar sayılı kararında belirtilen kadastro tespit gününe kadar 20 yılı aşkın süre boyunca zilyetlik koşullarını sağlayacak zirai ve inşai muhdesat bulunmadığının bildirildiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
4. Bozma Sonrası Mahkeme Kararına Karşı Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili temyiz talebinde bulunmuştur.
5.Temyiz Nedenleri
Davacılar vekili temyiz dilekçesinde özetle, Mahkemece usule uygun olmayan bir keşif yapıldığını, bozma kararında belirtilen hususların yerine getirilmediğini, eksik inceleme ile dosya kapsamındaki delillerin usule uygun değerlendirilmediğini, Yargıtayın bozma kararı sonrasında bu kararın verilmesini haklı kılacak dosya kapsamına yeni bir delil sunulmadığını, taraflara ait yerler arasında bulunan çitin oldukça eski olduğunu ve sınır teşkil ettiğini, söz konusu bu çit üzerinde herhangi bir açıklık olmadığı ve kapı vs. gibi unsurlarının da olmadığının bilirkişi raporlarıyla ortaya konulduğunu, ayrıca taraflara ait yerler arasında 50 cm ile 1 metre arasında kot farkı olduğunu, bütün bu hususların dosya kapsamında dinlenen tanık beyanı ve bilirkişi raporlarıyla ortaya konulduğunu, bu yerin kısmen sebze ekimi, kısmen odun ve hayvan gübresi koymak suretiyle davacı tarafça kullanıldığını, dava konusu yer üzerinde 20 yaşından çok daha yaşlı davacılara ait söğüt ağacı bulunduğunu belirterek ve resen görülecek sebeplerden dolayı Mahkeme kararının bozulmasını istemiştir.
6.Gerekçe
6.1.Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, kadastro öncesi nedene dayalı olarak açılan tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Kadastro sonucu ..... köyü çalışma alanında bulunan 105 ada 25 parsel sayılı 477,54 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz irsen intikal, taksim ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle ölü olduğu belirtilmek suretiyle Hasan Demir adına tespit ve tescil edilmiştir.
6.2. İlgili Hukuk
Tapu siciline kayıtlı olmayan taşınmazlarda, zilyetlik mülkiyetin karinesidir. Zilyetliğin konusu taşınır, taşınmaz mallar ve haklardır. Taşınmaz mal tapulu olabileceği gibi, tapusuz da olabilir. Tapusuz taşınmazlarda zilyetliğin ayrı bir önemi ve işlevi bulunmaktadır. Tapuda kayıtlı taşınmazlarda tapu sicili mülkiyete karine teşkil ettiği halde tapusuz taşınmazlarda zilyetlik mülkiyetin karinesidir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 15.02.2012 tarihli, 2011/20-714 Esas, 2012/78 Karar)
6100 sayılı HMK’nın 190/1. maddesinde, “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.”
4721 sayılı TMK’nın 6. maddesinde, “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.”
3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14. maddesi “ Tapuda kayıtlı olmayan ve aynı çalışma alanı içinde bulunan ve toplam yüzölçümü sulu toprakta 40, kuru toprakta 100 dönüme kadar olan (40 ve 100 dönüm dahil) bir veya birden fazla taşınmaz mal, çekişmesiz ve aralıksız en az yirmi yıldan beri malik sıfatıyla zilyetliğini belgelerle veya bilirkişi veyahut tanık beyanlarıyla ispat eden zilyedi adına tespit edilir.”
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 713/1. maddesi, ‘’Tapu kütüğünde kayıtlı olmayan bir taşınmazı davasız ve aralıksız olarak yirmi yıl süreyle ve malik sıfatıyla zilyetliğinde bulunduran kişi, o taşınmazın tamamı, bir parçası veya bir payı üzerindeki mülkiyet hakkının tapu kütüğüne tesciline karar verilmesini isteyebilir. ‘’ düzenlemelerine yer verilmiştir.
6.3. Değerlendirme
Dosya içeriğine, toplanan delillere göre hükmüne uyulan bozma kararında gösterildiği şekilde işlem yapılarak yazılı şekilde karar verilmesinde herhangi bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
V. SONUÇ
Yukarıda açıklanan nedenlerle; davacılar vekilinin yerinde bulunmayan temyiz itirazının reddiyle, usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı 26.30 TL bakiye onama harcının temyiz edenlerden alınmasına, 24/10/2022 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.