Logo

1. Hukuk Dairesi2021/5129 E. 2022/7122 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Miras yoluyla intikal eden taşınmazın bir bölümünün, taraflar arasında daha önce yapıldığı iddia edilen paylaştırmaya dahil olup olmadığı ve bu bölüm üzerindeki tapu iptali ve tescil taleplerinin kabul edilip edilmeyeceği noktasında uyuşmazlık bulunmaktadır.

Gerekçe ve Sonuç: Davacılar, taşınmazın uyuşmazlık konusu bölümünün paylaştırma dışında kaldığını ispatlayamadıkları, davalının ise uzun süredir bu bölümü malik sıfatıyla kullandığı gözetilerek, yerel mahkeme kararının Bölge Adliye Mahkemesi tarafından onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : TRABZON BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 3. HUKUK DAİRESİ

İLK DERECE MAHKEMESİ : TORUL ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İlk Derece Mahkemesince verilen davanın reddine ilişkin kararın, davacılar tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesi tarafından yapılan inceleme sonucunda; başvurunun esastan reddine dair verilen karar, süresi içinde davacılar tarafından temyiz edilmekle; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle, davacıların ve davalının babası ...'ün yaklaşık 1.000 m2 yüz ölçümündeki bahçe vasıflı, içinde ev, merek ve ahır bulunan taşınmazını 01.01.1970 tarihinde muhtarlık onaylı harici satış senediyle eşi..... ile oğulları ...... ve ...'e satarak zilyetliğini devrettiğini, ancak kadastro çalışmaları sırasında taşınmazın davalı ...'e ait 206 ada 2 parselin içerisinde tespit ve tescil gördüğünü ileri sürerek, dava konusu 206 ada 2 parsel sayılı taşınmazda sınırları keşif sırasında gösterilecek olan bölümünün tapu kaydının iptaliyle 1/3 payının davacı ..., 1/3 payının.... mirasçıları, 1/3 payının ise davalı ... adına tapuya tesciline karar verilmesini talep etmiştir.

Davacı ... 16.04.2014 tarihli ön inceleme duruşmasında; kendisinin davacı olmadığını, kendisine haber verilmeden bu davanın açıldığını, eldeki davada davalı taraftan herhangi bir talebinin bulunmadığını beyan etmiştir.

II. CEVAP

Davalı cevap dilekçesinde özetle; davacıların amacının dava konusu parselin kamulaştırılması nedeniyle doğacak istimlak bedellerinden pay almak olduğunu, davaya konu taşınmazın 1.000 m2'lik kısmının muris babaları tarafından annesine, davacı kardeşine ve kendisine satılmasının söz konusu olmadığını, satış tarihinde 10 yaşında olduğunu ve böyle bir satıştan haberinin bulunmadığını, annesi ....'ün babası ...'ün ikinci eşi olduğunu, muris babasının sonraki eşini ve ondan olma küçük çocuklarını diğer yetişkin çocuklarına karşı korumak ve geçimlerini sağlamak amacıyla davaya konu taşınmazın evle ilgili olan 1 dönümlük kısmını kendilerine satış gibi göstererek devrettiğini, murisin bunu yaparken mal kaçırma kastıyla da hareket etmediğini, zira diğer eşinden olma çocuklarına da mal verdiğini, bilahare 1981 yılında babası İsmail'in ölümünden sonra davacının yaptığı taksimat neticesinde dava konusu ev ve samanlığın kendisine, diğer taşınmazların da davacı ve diğer kız kardeşlerine kaldığını, 1981 yılından bu yana yaklaşık 33 yıldır dava konusu yeri nizasız, fasılasız ve malik sıfatıyla kullandığını, kadastro tespitlerinin taksime uygun şekilde bizzat davacının aracılığıyla yapıldığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

Torul Asliye Hukuk Mahkemesinin 03/01/2020 tarihli 2013/129 E., 2020/10 K. sayılı kararıyla, davacılar ... ve ... tarafından açılan davanın esastan reddine, davalı ... yönünden davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

1. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar ... ve ... istinaf başvurusunda bulunmuştur.

2. İstinaf Nedenleri

Davacılar istinaf dilekçelerinde özetle; dava konusu taşınmazın zilyetliğinin kök muris ...'den intikal ettiğini, bu nedenle de varislerden birinin bu zilyetliği tek başına sahiplenemeyeceğini, mirasçılar ... ve ...'e davaya konu taşınmaz bölümüne karşılık verilen başka bir parsel bulunmadığını, bu konuda mahkemeye sunulan herhangi bir belge yada mahalli bilirkişi beyanı olmadığını, sözkonusu senede istinaden ... ve ... hisselerinin davacılar adına tescilinin hukuki bir zorunluluk olduğunu, davalı tarafın mahkemeye sunduğu cevap dilekçesinde dahi senedin doğruluğunun ve gerekçelerinin anlatılarak amaca ulaşıldığının ifade edildiğini, dava konusu ev ve samanlığın bulunduğu bölümün taksim sonucunda davalıya bırakıldığı şeklindeki iddiaların ise hatalı olduğunu, yapıldığı iddia edilen taksime ilişkin ne bir yazılı belge ne de bir mahalli bilirkişi beyanı bulunduğunu, herhangi bir taksimat olmadığı halde dava konusu yerin davalı adına tespit edilmesi sebebiyle bu davanın açıldığını, dayanak senedin kadastrodan çok önce zilyetliğin nakline yönelik olarak düzenlendiğini, davanın açıldığı 2013 yılından keşfin yapıldığı 2019 yılına kadar hiç bir celsede senedin sahteliğinin ileri sürülmediğini, zaten mahkemenin de tüm bu hususları gözönüne alarak sahtelik konusunda tereddüt yaşamadığını, davalının keşif anına kadar sahtelik iddiasında bulunmamasına rağmen keşif sırasında senedin sahteliğini ileri sürdüğünü, bu iddianın davalı tarafın önceki beyanlarıyla çeliştiğini, ne var ki mahkemece bu iddia incelenmeden ve davalının senedin doğruluğuna ilişkin beyanları dikkate alınmadan senedin sahteliğinden bahisle davanın reddine karar verildiğini, senedin Yargıtay'ın yerleşmiş içtihatlarına uygun düzenlenmesine ve davalının önceki beyanlarıyla da kabul edilmesine rağmen, mahkemece, davalı tarafın keşifteki yeni vakıa ve yanıltıcı beyanlarına dayanılarak davanın reddine karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu, davanın 932 m2'lik bu kısmın senede göre davacı ve davalılar adına tescili amacıyla açıldığını, mahkemeye bu talebin defaten iletildiğini ancak bilirkişilerden herhangi bir ek rapor alınmadığını, bilirkişilerce senede ilişkin alanın 492 m2 olarak tespit edildiğini, davacı ile arasında derdest dava bulunan ...'ün tüm itirazlara rağmen mahkemece mahallinde yapılan keşifte yerel bilirkişi olarak dinlendiğini, davacının kadastro sırasında taşınmazlar başında bulunmasının hatalı yapılan işlemin düzeltilmesi amacıyla dava açılmasına engel oluşturmayacağını, bilirkişi raporunda davaya konu edilen arazinin değerinin 12.186 TL olduğu belirtilmesine rağmen davalı lehine 7.387,00 TL vekalet ücretine hükmedilmesinin hatalı olduğunu, Kadastro Kanunu'nun 31/3. maddesi uyarınca davacı taraf lehine vekalet ücreti takdir edilmesi gerektiğini, davacıya ait 206 ada 1 parselin 21.650 m2 yüzölçüme, davalıya ait 206 ada 2 parselin ise 22.582 m2 yüzölçüme sahip olduğunu, tarafların babası.... tarafından davacı ve davalıya eşit miktarda yer verildiğini, iki taşınmaz arasındaki 932 m2'lik farkın ise senette bahsedilen yerden kaynaklandığını, ayrıca kısa karar ile gerekçeli karar arasında da uyumsuzluk bulunduğunu belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmişlerdir.

3. Gerekçe ve Sonuç

Trabzon Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesinin 24/09/2020 tarih ve 2020/305 Esas, 2020/352 Karar sayılı kararıyla, davacı tarafın çekişmeli taşınmaz bölümünün paylaşım dışında kaldığını ve taraflar adına ortak olarak tespit edilmesi gerektiğini ileri sürmekte iken, davalı tarafın bu bölümün taraflar arasında yapılan paylaşıma dahil olduğunu savunduğu, dosya içeriğinden muris ...'den intikal eden tüm taşınmazların taraflar arasında yada muris tarafından sağlığında taksim edildiği, davacı ve davalı adına müstakilen tespit ve tescil edilen çok sayıda taşınmaz bulunduğu, taşınmazların yıllardır bu taksime uygun şekilde kullanıldığı, esasen taksim hususunun tarafların da kabulünde olduğu, murisin ölüm tarihi (1981) dikkate alındığında taksimin dosyaya sunulan 1970 tarihli satış sözleşmesinden sonra gerçekleştiği, muristen intikal eden tüm taşınmazlara ilişkin taksim yapıldığı kabul edildiğine göre, mevcut durumun aksini yani dava konusu edilen taşınmaz bölümünün diğer taşınmazlardan farklı olarak paylaşım dışında bırakıldığını ispat yükünün bunu iddia eden davacı tarafa ait olduğu, çekişmeli taşınmaz bölümünün paylaşım dışında bırakıldığının davacı tarafça ispatlanamadığı, çekişmeli taşınmaz bölümünün keşifte alınan mahalli bilirkişi beyanlarına göre yaklaşık 30-40 yılı aşkın süredir davalı tarafın nizasız, fasılasız ve malik sıfatıyla zilyetliği altında bulunduğu, bu nedenle yerel mahkemece ispatlanamayan davanın reddine karar verilmesinde herhangi bir isabetsizlik olmadığı ancak, dava konusu edilen taşınmaz bölümünün (fen bilirkişi raporunda "A" harfi ile gösterilen kısmın) değerinin, üzerindeki muhdesatlarla birlikte toplam 50.671,04 TL olduğu, davacılar ... ve....'ın bu bölümün tamamı hakkında değil bir bölümüne (toplamda 6/12 payına) yönelik olarak eldeki davayı açtıkları, dolayısıyla dava değerinin talep edilen pay miktarına göre nisbi olarak belirlenmesi gerektiği halde, yerel mahkemece davaya konu taşınmaz bölümünün tamamının değeri üzerinden hesaplama yapılarak davalı taraf lehine fazla nisbi vekalet ücretine hükmedildiği, dolayısıyla yerel mahkeme kararının davalı aleyhine hükmedilen vekalet ücreti yönünden hatalı olduğu, ne var ki bu hatanın düzeltilmesinin yargılama yapılmasına gerektirmediği açıklanarak davacılar ... ve ....'ın sair istinaf itirazlarının reddi ile vekalet ücreti yönünden yerel mahkeme kararının kaldırılmasına, davacılar ... ve ... tarafından açılan davanın reddine, davacı ... yönünden davanın açılmamış sayılmasına, düzeltilen vekalet ücretine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

1. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Temyiz Nedenleri

Davacılar temyiz dilekçesinde özetle, yerel mahkeme ve Bölge Adliye Mahkemesi kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirtip istinaf dilekçelerindeki itiraz nedenlerini yineleyerek ret kararının bozulmasını talep etmişlerdir.

3. Gerekçe

3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Dava, kadastro öncesi nedenlere dayalı olarak açılan tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.

Kadastro çalışmaları sonucunda Gümüşhane ili, .... ilçesi, .... köyü çalışma alanında bulunan 206 ada 2 parsel sayılı 22.582,23 m2 yüzölçümündeki taşınmaz, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak belgesizden iki adet ev ve bahçe vasfıyla davalı ... adına tespit ve tescil edilmiştir.

Davaya konu 206 ada 2 parsel sayılı taşınmaz ile dava dışı 206 ada 1 parsel sayılı taşınmazın evveliyatı itibariyle bir bütün halinde tarafların ortak murisi ...'e ait olduğu ve yapılan paylaşımda 206 ada 1 parselin davacıya, 206 ada 2 parselin ise davalıya isabet ettiği hususlarında taraflar arasında herhangi bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Uyuşmazlık, dava konusu 206 ada 2 parsel sayılı taşınmazın sınırları içerisinde kalan ve üzerinde ev, samanlık ile mereğin bulunduğu yaklaşık bir dönüm yüzölçümündeki taşınmaz bölümünün (satış sözleşmesinde belirtilen kısmın) yapılan paylaşıma dahil olup olmadığı ve bu husustaki ispat külfetinin kime ait olduğu noktasında toplanmaktadır.

3.2. İlgili Hukuk

TMK'nın 599. maddesi hükmü uyarınca miras; murisin ölümüyle ve terekenin açılmasıyla mirasçılarına geçer ve mirasçılar terekedeki mallar (menkul- gayrimenkul) üzerinde bu tarih itibariyle hak sahibi olurlar.

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 763'üncü maddesine göre; taşınır mülkiyetinin nakli için zilyetliğin devri gerekir.

Tapu siciline kayıtlı olmayan taşınmazlarda, zilyetlik mülkiyetin karinesidir. Zilyetliğin konusu taşınır, taşınmaz mallar ve haklardır. Taşınmaz mal tapulu olabileceği gibi, tapusuz da olabilir. Tapusuz taşınmazlarda zilyetliğin ayrı bir önemi ve işlevi bulunmaktadır. Tapuda kayıtlı taşınmazlarda tapu sicili mülkiyete karine teşkil ettiği halde tapusuz taşınmazlarda zilyetlik mülkiyetin karinesidir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 15.02.2012 gün, 2011/20-714 Esas, 2012/78 Karar).

3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 15. maddesi "Tapuda kayıtlı taşınmaz malların malikleri veya bunların mirasçıları arasında, tapuda kayıtlı olmayan taşınmaz malların ise on dördüncü madde gereğince belirlenen zilyetleri arasında taksim edildikleri belgelerle veya bilirkişi veyahut tanık beyanları ile sabit olduğu takdirde bu mallar taksim gereğince zilyetleri adına tespit olunur.” hükmünü içermektedir.

3.3. Değerlendirme

Dosya içeriğine, toplanan delillere, (IV./3.) numaralı paragrafta yer verilen Bölge Adliye Mahkemesi kararının dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye göre, yazılı şekilde karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.

VI. SONUÇ

Açıklanan nedenlerle davacıların yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı HMK'nın 370. maddesi uyarınca ONANMASINA, aşağıda yazılı 26,30 TL bakiye onama harcının davacı ... ve davacı ...’tan ayrı ayrı alınmasına, 31/10/2022 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.