Logo

1. Hukuk Dairesi2021/5365 E. 2023/250 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Kadastro çalışmaları sonucu davalı adına tescil edilen taşınmazın tapu kaydının iptali ve davacı adına tesciline ilişkin uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Davacı tarafından daha önce aynı taşınmaz için açılan davanın kesinleşmiş olması ve taraflar, dava konusu ve sebebin aynı olması nedeniyle kesin hüküm oluştuğu gözetilerek yerel mahkemenin ret kararı, gerekçesi düzeltilerek onanmıştır.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

HÜKÜM/KARAR : Ret

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Mahkemece davanın reddine karar verilmiştir.

Karar, davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hakimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde; Büyükyakalı köyünde yapılan kadastro çalışmaları sonucu 115 ada 25 parsel sayılı taşınmazın harman yeri vasfıyla hatalı olarak davalı adına kayıt ve tescil edildiğini dava konusu taşınmaza davacının zilyet olduğunu ileri sürerek, irsen intikal ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak tapu kaydının iptali ile davacı adına tescilini istemiştir.

Yargılama sırasında ... vekili, davacı tarafın dava konusu edilen taşınmazın bir kısmını 1988 yılında noter satışı ile vekil edenine sattığını, ...’ın bu kısma 1988 tarihinden bu yana zilyet olduğunu belirterek davaya davacı yanında fer'i müdahil olmuştur.

II. CEVAP

Davalı ... temsilcisi cevap dilekçesinde, davanın reddini savunmuştur.

III. MAHKEME KARARI

Şabanözü Asliye Hukuk Mahkemesinin 13.03.2014 tarihli ve 2013/72 E., 2014/50 K. sayılı kararıyla, davanın reddine karar verilmiştir.

IV. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Bozma Kararı

Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesinin 24.03.2016 tarihli ve 2015/5699 Esas 2016/3142 Karar sayılı kararı ile hüküm onanmış, davacı vekilinin karar düzeltme istemi sonucu Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesinin 09.05.2017 tarihli ve 2017/2414 Esas 2017/3357 Karar sayılı kararı ile bu kez; “Mahkemece çekişmeli taşınmazın kadastro tutanağının 4.9.1998 tarihinde kesinleştiği ve eldeki davanın açıldığı tarih itibariyle 3402 sayılı Kanun’un 12/3. maddesinde öngörülen 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiği gerekçesiyle davanın usulden reddine karar verildiği, ancak Dairenin geri çevirme kararı ile dosya arasına getirtilen belgelerden, çekişmeli taşınmaza ilişkin olarak askı ilan süresi içerisinde Kadastro Mahkemesinin 1998/95 Esas sayılı dosyasında (... oğlu) ... tarafından açılan davanın 28.06.2001 tarih ve 1998/95 Esas, 2001/31 Karar sayılı karar ile reddedildiği ve karar örneğindeki kesinleşme şerhine göre tespitin 18.12.2006 tarihinde kesinleştiğinin anlaşıldığı, dolayısıyla tutanağın kesinleştiği tarihi Kadastro Mahkemesince verilen hükmün kesinleştiği tarih olduğundan, dosyada 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçmediği... anılan Kadastro Mahkemesinin dava dosyasının iş bu dosya arasına konularak değerlendirilmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği” belirtilerek hüküm bozulmuştur.

C. Mahkemesince Bozma Kararına Uyularak Verilen Karar

Şabanözü Asliye Hukuk Mahkemesinin 14.02.2020 tarihli ve 2017/170 Esas 2020/20 Karar sayılı kararıyla, dosya kapsamındaki delillerden dava konusu yerin kamuya ait mal olduğu ve Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunduğu, kazandırıcı zamanaşımı yoluyla iktisap edilemeyeceği gerekçesiyle davacı ve fer'i müdahilin davalarının ayrı ayrı reddine karar verilmiştir.

D. Bozma Sonrası Mahkeme Kararına Karşı Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

E. Temyiz Sebepleri

Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle, dosyada toplanan delillerden dava konusu taşınmazın bir kısmının davacıya ait olduğu hususunun ispat edildiğini, davacı tarafın daha önce açtığı ve takipsiz bıraktığı Şabanözü Asliye Hukuk Mahkemesinin 2006/104 Esas sayılı dosyasında köy tüzel kişiliği temsilcisi ... ...’nın dava konusu yerin davacı tarafa ait olduğunu ikrar ettiğini, Kadastro Kanunu'nun 16. maddesindeki şartların davalı lehine dava konusu taşınmaz için oluşmadığını, bilirkişi raporlarının yetersiz olduğunu, jeodezi ve fotoğrametri uzmanı bilirkişiye ... fotoğraflarının incelettirilmediğini, vergi kayıtlarının incelenmediğini belirterek ve re'sen tespit edilecek nedenlerle ret kararının bozulmasını talep etmiştir.

F. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Dava, kadastrodan önceki hukuki nedene dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

6100 sayılı HMK'nın 303. maddesi;

“(1) Bir davaya ait şeklî anlamda kesinleşmiş olan hükmün, diğer bir davada maddi anlamda kesin hüküm oluşturabilmesi için, her iki davanın taraflarının, dava sebeplerinin ve ilk davanın hüküm fıkrası ile ikinci davaya ait talep sonucunun aynı olması gerekir.

(2) Bir hüküm, davada veya karşılık davada ileri sürülen taleplerden, sadece hükme bağlanmış olanlar hakkında kesin hüküm teşkil eder.

(3) Kesin hüküm, tarafların küllî halefleri hakkında da geçerlidir.

(4) Bir dava dolayısıyla ortaya çıkan kesin hüküm, o hükmün kesinleşmesinden sonra dava konusu şeyin mülkiyetini tarafların birisinden devralan yahut dava konusu şey üzerinde sınırlı bir ayni hak veya fer’î zilyetlik kazanan kişiler hakkında da geçerlidir. Ancak, Türk Medenî Kanununun iyiniyetle mal edinmeye ait hükümleri saklıdır.

(5) Müteselsil borçlulardan biri veya birkaçı ile alacaklı arasında yahut müteselsil alacaklılardan biri veya birkaçı ile borçlu arasında oluşan kesin hüküm, diğerleri hakkında geçerli değildir.”

6100 sayılı HMK’nın 69. maddesi;

“(1) Müdahilin de yer aldığı asıl davada hüküm, taraflar hakkında verilir.

(2) Fer’î müdahilin, tarafla rücu ilişkisinde, asıl davadaki uyuşmazlık hakkında yanlış karar verildiği iddiası dinlenilmez. Ancak, müdahil, zamanında ihbar yapılmadığı için davaya geç katıldığını veya yanında katıldığı tarafın iddia ve savunma imkânlarını kullanmasını engellediğini ya da kendisince bilinmeyen iddia ve savunma imkânlarının, tarafın ağır kusuru sebebiyle kullanılamadığını belirterek, yanında katıldığı tarafın yargılamayı hatalı yürüttüğünü ileri sürebilir.”

3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 16. maddesi;

“Kamunun ortak kullanılmasına veya bir kamu hizmetinin görülmesine ayrılan yerlerle Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan sahipsiz yerlerden:

A) Kamu hizmetinde kullanılan, bütçelerinden ayrılan ödenek veya yardımlarla yapılan resmi bina ve tesisler, (Hükümet, belediye, karakol, okul binaları, köy odası, hastane veya diğer sağlık tesisleri, kütüphane, kitaplık, namazgah, cami genel mezarlık, çeşme, kuyular, yunak ile kapanmış olan yollar, meydanlar, pazar yerleri, parklar ve bahçeler ve boşluklar ve benzeri hizmet malları) kayıt, belge veya özel kanunlarına veya Cumhurbaşkanlığı kararnamelerine göre Hazine, kamu kurum ve kuruluşları, il, belediye köy veya mahalli idare birlikleri tüzel kişiliği, adlarına tespit olunur.

B) Mera, yaylak, kışlak, otlak, harman ve panayır yerleri gibi paralı veya parasız kamunun yararlanmasına tahsis edildiği veya kamunun kadimden beri yararlandığı belgelerle veya bilirkişi veya tanık beyanı ile ispat edilen orta malı taşınmaz mallar sınırlandırılır, parsel numarası verilerek yüz ölçümü hesaplanır ve bu gibi taşınmaz mallar özel siciline yazılır.

Bu sınırlandırma tescil mahiyetinde olmadığı gibi bu suretle belirlenen taşınmaz mallar, özel kanunlarında yazılı hükümler saklı kalmak kaydıyla özel mülkiyete konu teşkil etmezler.

Yol, meydan, köprü gibi orta malları ise haritasında gösterilmekle yetinilir.

C) Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan kayalar, tepeler, dağlar (bunlardan çıkan kaynaklar) gibi, tarıma elverişli olmayan sahipsiz yerler ile ..., göl, nehir gibi genel sular tescil ve sınırlandırmaya tabi değildir, istisnalar saklıdır.

D) Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ormanlar, bu Kanunda hüküm bulunmayan hallerde, özel kanunları hükümlerine tabidir.” hükümlerini içermektedir.

3. Değerlendirme

Temyiz olunan nihai kararların bozulması 6100 sayılı HMK’nın geçici 3/2 maddesinin yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’nın uygulanacağı davalar yönünden HUMK’nın 428. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı halinde mümkündür.

Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacı tarafın temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

Ancak çekişmeli taşınmazın hükmen tesciline esas alınan Kadastro Mahkemesinin 28/06/2001 tarihli ve 1998/95 Esas, 2001/31 Karar sayılı dosyasında, eldeki dosyada davacı ... oğlu ... tarafından, çekişmeli taşınmaz hakkında kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği iddiasına dayalı olarak murisi ... mirasçıları adına tescili istemli dava açıldığı, yapılan yargılama sonucunda davanın ispatlanamadığından reddine karar verildiği ve anılan kararın temyiz edilmeksizin 18/12/2006 tarihinde kesinleştiği, temyiz incelemesine konu davada ise; davacı ...’nın, çekişmeli taşınmazın murisinden kaldığı, eklemeli olarak 100 yılı aşkın zilyetliğinin bulunduğunu ileri sürerek, taşınmazın adına tescili istemiyle dava açtığı, her iki dava dosyasının taraflarının, dava konusunun ve dava sebebinin aynı olduğu ve kesin hüküm bulunduğu anlaşılmakla, Mahkemece davacı yönünden davanın kesin hüküm nedeniyle usulden reddine karar verilmesi gerekirken, işin esasına girilerek ispatlanmadığından davanın reddine karar verilmesi doğru olmadığı gibi, HMK’nın 69/1. maddesindeki; fer'i müdahilin de yer aldığı asıl davada, hükmün taraflar hakkında verilebileceği düzenlemesine aykırı olarak, davada taraf olmayan fer'i müdahil yönünden hüküm kurulması isabetsiz olduğundan hükmün gerekçesi ve hüküm fıkrasının düzeltilerek onanması gerekmektedir.

V. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

1- Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile Mahkeme hükmün B- bendinde yer alan “ Feri müdahil yönünden davanın REDDİNE” cümlesinin hükümden çıkarılmasına,

2- Yukarıda açıklanan nedenlerle davanın kesin hüküm nedeniyle usulden reddine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile ret kararı verilmesi isabetsiz ise de, ret kararı sonucu itibari ile doğru olduğundan 6100 sayılı HMK'nın geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HMUK'nın 438/7. maddesi gereğince hükmün gerekçesi DÜZELTİLEREK ONANMASINA,

3- Davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine,

Peşin yatırılan temyiz karar harcının temyiz eden davacı tarafa iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,

17/01/2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.