"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
KARAR : Kabul
Taraflar arasında görülen tescil davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesince, Mahkeme kararının ikinci kez bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kabulüne karar verilmiştir.
Mahkeme kararı davacılar vekili ile davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı ..., Gümüşhane ili, Şiran ilçesi, ... köyü, Köyiçi mevkiinde bulunan adına kayıtlı 183 ada 3 parsel sayılı taşınmazın samanlık ve arsadan ibaret olduğunu, ancak bu taşınmazın kuzeyinde kalan 7 metre genişliğinde, 21 metre uzunluğundaki kısmın kendisinin haberi olmadan kadastro tespitleri sırasında yol olarak tespit ve tescil edildiğini, kadastro çalışmalarından yeni haberdar olduğunu, taşınmazı 1976 yılında akrabaları olan dava dışı ... Şeker'den satın aldığını, satın aldığında yol olarak bırakılan kısmın kendi taşınmazına dahil olduğunu, o yıllardan beri bu yeri kendi taşınmazı olarak kullandığını ileri sürerek, dava konusu edilen kısmın 183 ada 3 parsel sayılı taşınmazına dahil edilmesini istemiştir. Yargılama sırasında davacının ölümü üzerine mirasçıları davayı takip etmiştir.
II. CEVAP
1. Davalılar, savunma getirmemiştir.
2. Müdahiller, dava konusu taşınmazla aynı mevkiide bulunan 183 ada 2 parsel sayılı taşınmazın sahibi olduklarını, davacının kendi parseli olduğunu iddia ettiği yolun taşınmazlarına geçiş yolu olarak bırakıldığını ve bu durumun kadimden beri böyle olduğunu belirtip davanın reddini savunmuşlardır.
III. MAHKEME KARARI
Mahkemenin 28.06.2013 tarihli ve 2012/154 Esas, 2013/92 Karar sayılı kararıyla; çekişmeli taşınmazın kadastro çalışmaları öncesinde davacının harman yerine gidiş geliş yolu olarak kullanıldığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Birinci Bozma Kararı
1.Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde, davalı Hazine temsilcisi ile müdahil ... temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesinin 19.06.2014 tarihli ve 2014/9931 Esas, 2014/8835 Karar sayılı kararı ile; "Çekişmeli taşınmazın ark ya da dere yatağı olup olmadığı ve taşınmaz üzerinde zilyetliğin ne şekilde sürdürüldüğü önem arzetmektedir. Doğru sonuca varılabilmesi için yaşlı, tarafsız ve yöreyi iyi bilen şahıslar arasından seçilecek üç kişilik yerel bilirkişi kurulu, uzman jeolog, ziraat fakültesi toprak bölümü öğretim üyelerinden seçilecek üç kişilik bilirkişi ve fen bilirkişisi refakate alınarak mahallinde yeniden keşif yapılmalı, taşınmazın kısmen ya da tamamen dere yatağından elde edilip edilmediği, taşınmazın sınırında halen aktif dere yatağı bulunup bulunmadığı buna göre taşınmazın tamamı üzerinde davacı tarafın kadastro tespitine kadar en az 20 yıl süre ile zilyetliği olup olmadığı, taşınmaz üzerindeki zilyetliğin ne şekilde sürdürüldüğü belirlenmeli, bilirkişilerden önceki raporların irdelenmesi, varsa çelişkilerin giderilmesi istenmelidir. Taşınmazın geçmişte ne durumda bulunduğu, kime ait olduğu, kimden nasıl intikal ettiği, kim tarafından, ne zamandan beri ne suretle kullanıldığı hususunda yerel bilirkişi ve tanıklardan maddi olaylara dayalı ayrıntılı bilgi alınmalı, fen bilirkişisine keşif ve uygulamayı denetlemeye elverişli, ayrıntılı rapor ve harita düzenlettirilmeli, taşınmazın değişik yönlerden çekilmiş fotoğrafları ile desteklenmiş ayrıntılı rapor alınmalı, bundan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmelidir. " gerekçesiyle karar bozulmuştur.
B. Mahkemesince Birinci Bozma Kararına Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin 14.07.2015 tarihli ve 2014/201 Esas, 2015/110 Karar sayılı kararıyla; dava konusu yerin kadastro çalışmaları öncesinde davacı tarafından kendi harmanına gidiş geliş yolu olarak kullanıldığı ve taşınmazın sınırında bulunan kuru dere yatağından kısmen ya da tamamen elde edilmediği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
C. İkinci Bozma Kararı
1.Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde, davalı Hazine vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2.Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesinin 19.02.2018 tarihli ve 2015/21353 Esas, 2018/1012 Karar sayılı kararı ile; "Mahallinde elverdiğince yaşlı, tarafsız, yöreyi iyi bilen, davada yararı bulunmayan şahıslar arasından seçilecek yerel bilirkişiler, taraf tanıkları, üç kişilik uzman ziraat bilirkişi kurulu, fen ve jeolog bilirkişilerin katılımıyla yeniden keşif yapılmalı, yerel bilirkişiler ve tanıklardan dava konusu taşınmaz bölümünün geçmişte ne durumda bulunduğu, kime ait olduğu, kimden kime nasıl intikal ettiği, kim tarafından, ne zamandan beridir ve ne şekilde kullanıldığı, herhangi bir imar-ihya çalışması yapılıp yapılmadığı, imar-ihya çalışması yapılmış ise imar-ihyanın başlangıç ve bitiriliş tarihleri hususlarında maddi olaylara dayalı, somut ve ayrıntılı bilgi alınmalı, üç kişilik ziraat bilirkişi kurulundan dava konusu taşınmaz bölümünün niteliğini, toprak yapısını, bitki örtüsünü, işleniş tarzını, kullanım durumunu ve süresini, mera yada Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olup olmadığını ve davacı adına tescil edilen bitişikteki dava dışı 183 ada 3 parsel sayılı taşınmazla bütünlük gösterip göstermediğini mukayeseli şekilde açıklayan ayrıntılı, gerekçeli ve denetime açık rapor alınmalı, jeolog bilirkişiden taşınmazın halen ve evveliyatında aktif dere yatağında kalıp kalmadığını açıklayan rapor aldırılmalı, fen bilirkişisine keşfi takibe imkan verir, taşınmaz ve çevresinin değişik yönlerden çekilmiş yakın plan ve panoramik fotoğraflarıyla desteklenmiş ayrıntılı rapor ve kroki düzenlettirilmeli, ayrıca tarımsal amaçlı herhangi bir faaliyet olmaksızın sadece komşu parseldeki samanlığa girip çıkarken yol olarak kullanma şeklindeki bir zilyetliğin ekonomik amaca uygun bir zilyetlik olarak sayılamayacağı hususu da göz önünde bulundurulmalı, bundan sonra toplanan tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmelidir. Mahkemece bu hususlar göz ardı edilerek yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz olduğu gibi, kabule göre de dava, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 713/1. maddesi uyarınca tapusuz taşınmazın tescili isteğine ilişkin olup aynı maddenin 4. fıkrası hükmüne göre, dava konusunun mahkemece gazete ile bir defa ve ayrıca taşınmazın bulunduğu yerde uygun araç ve aralıklarla en az üç defa ilan edilmesi ve 5. fıkra hükmüne göre de son ilandan başlayarak 3 aylık itiraz süresinin beklenilmesi gerektiği halde yasada öngörülen gazete ve yerel ilanlar yapılmadan tescile karar verilmiş olması da usul ve yasaya aykırıdır" gerekçesiyle karar ikinci kez bozulmuştur.
D. Mahkemesince İkinci Bozma Kararına Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin 14.01.2020 tarihli ve 2018/58 Esas, 2020/9 Karar sayılı kararıyla; dava konusu taşınmazın davacı tarafından uzun süreden beridir malik gibi kullanıldığını içerir mahallinde yapılan keşifte dinlenen mahalli bilirkişi ve tanık beyanlarının davacının iddialarını destekler nitelikte olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne, 183 ada 3 parsel sayılı taşınmazın kuzeyinde kalan, bilirkişiler ... ... ve ... ...'in 06.08.2019 havale tarihli bilirkişi raporunda kırmızı renkle gösterilen ve 84,74 m2 yüz ölçümlü paftasında yol olarak görünen taşınmazın Hazine adına yapılan tespitinin iptaline, TMK'nın 713. maddesi gereğince 183 ada 3 parsel sayılı taşınmaza dahil edilerek toplam 492,48 m2 yüz ölçümü ile davacı ... mirasçıları adına miras payları oranında tesciline karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili ile davalı Hazine vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1. Davacılar vekili, yargılama sırasında ölen davacı ...'nın mirasçılarının karar başlığında gösterilmediğini, davanın kabul edilmesi nedeniyle karşı taraf aleyhine vekalet ücreti ve yargılama giderine hükmedilmesi gerekirken hükmedilmemesinin hatalı olduğunu ileri sürerek kararın bozulmasını istemiştir.
2. Davalı Hazine vekili, Mahkemece, yargılama sırasında ölen davacının yasal mirasçılarına tebligat çıkartılarak davaya devam edip etmeyeceklerinin sorulması gerekirken yargılamaya devam edilerek karar verilmesinin hukuka aykırılık teşkil ettiğini, davanın makul süre geçtikten sonra açıldığını, davacı yararına zilyetlikle kazanma koşullarının oluşmadığını ileri sürerek kararın bozulmasını istemiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, kadastro tespiti sırasında tescil harici bırakılan taşınmaz bölümü hakkında kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayalı olarak açılan tescil davasıdır.
2. İlgili Hukuk
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 20.03.2013 tarihli ve 2012/8-869 E., 2013/375 K. sayılı kararında da belirtildiği gibi, bir yerin imar-ihya ile kazanılabilmesi için öncelikle taşınmazın orman sayılmayan ve kamu hizmetine tahsis edilmeyen Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan arazilerden olması gerekir. Kamu hizmetine tahsis, hukuken olabileceği gibi fiilen de olabilir. Kamu hizmetine tahsis edilmeyen, Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki taşlık, orman sayılmayan çalılık, makilik ve fundalık gibi topraklar imar ve ihyaya müsait olan yerlerdir. 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 16/A maddesinde belirtilen hizmet malları, 16/B maddesinde belirtilen orta malları, yollar, meydanlar ile 16/C ve 16/D maddelerinde belirtilen taşınmazların imar ve ihya ile kazanılması mümkün değildir.
Nitekim, nehir ve çay gibi akarsuların eski (terk edilmiş, metruk) yatakları, kural olarak Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerdendir. Ancak bu yerlerin koşulları oluştuğu takdirde imar ve ihya ile kazanılması mümkündür. Buna karşılık aktif nehir, çay yatakları etki alanında bulunan yerlerin imar ve ihya ile kazanılması mümkün değildir (HGK'nın 02.10.1996 tarihli ve 1996/20-429 E., 1996/643 K.; 18.02.1998 tarihli ve 1998/4-122 E., 1998/138 K. sayılı ilamları).
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 713/1. maddesi, "Tapu kütüğünde kayıtlı olmayan bir taşınmazı davasız ve aralıksız olarak yirmi yıl süreyle ve malik sıfatıyla zilyetliğinde bulunduran kişi, o taşınmazın tamamı, bir parçası veya bir payı üzerindeki mülkiyet hakkının tapu kütüğüne tesciline karar verilmesini isteyebilir."
3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14. maddesi; “Tapuda kayıtlı olmayan ve aynı çalışma alanı içinde bulunan ve toplam yüz ölçümü sulu toprakta 40, kuru toprakta 100 dönüme kadar olan (40 ve 100 dönüm dahil) bir veya birden fazla taşınmaz mal, çekişmesiz ve aralıksız en az yirmi yıldan beri malik sıfatıyla zilyetliğini belgelerle veya bilirkişi veyahut tanık beyanlarıyla ispat eden zilyedi adına tespit edilir.”
3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 17. maddesi; “Orman sayılmayan Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ve kamu hizmetine tahsis edilmeyen araziden, masraf ve emek sarfı ile imar ve ihya edilerek tarıma elverişli hale getirilen taşınmaz mallar 14 üncü maddedeki şartlar mevcut ise imar ve ihya edenler veya halefleri adına, aksi takdirde Hazine adına tespit edilir. İl, ilçe ve kasabaların imar planının kapsadığı alanlarda kalan taşınmaz mallarda bu hüküm uygulanmaz.” hükümlerini düzenlemiştir.
3. Değerlendirme
Kadastro sırasında ... köyü çalışma alanında bulunan davaya konu taşınmaz yol olarak tescil harici bırakılmıştır.
Bozmadan sonra yapılan keşif sonucunda düzenlenen bilirkişi raporlarında, davaya konu taşınmazın bulunduğu bölgede aktif dere yatağının tespit edilmediği, taşınmazın evveliyatında da dere yatağında bulunmadığı, toprağın uzun yıllardır işlenmediği, üzerinin kendiliğinden yetişen yabancı otlarla kaplı olduğu belirtilmiş, taşınmaz başında dinlenen tanıklar ve mahalli bilirkişiler davacının uzun yıllardır dava konusu yeri harman yerine gitmek için yol olarak kullanmakta olduğunu beyan etmişlerdir. Bu durumda, taşınmazda herhangi bir tarımsal faaliyetin yapılmadığı ve ayrıca herhangi bir imar-ihya olgusunun da gerçekleşmediği anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere, tarımsal amaçlı herhangi bir faaliyet olmaksızın sadece komşu parsele girip çıkarken yol olarak kullanma şeklindeki bir zilyetlik ekonomik amaca uygun bir zilyetlik sayılamayacağından iktisaba elverişli olmaz.
Hal böyle olunca, Mahkemece davacı yararına zilyetlikle mülk edinme koşulları oluşmadığından davanın reddine karar verilmesi gerekirken delillerin takdirinde hataya düşülmek suretiyle yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmesi doğru değildir.
Öte yandan, davacı ...'in yargılama sırasında ölümü ile mirasçıları davaya dahil edilmiş olmasına rağmen karar başlığında ...'nın davacı olarak gösterilmesi, davaya dahil edilen mirasçılarının ise karar başlığında gösterilmemesi de doğru değildir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davacılar ile davalı Hazine vekillerinin değinilen yönlerden yerinde görülen temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA,
Alınan peşin harcın istek halinde temyiz eden davacılara iadesine,
Dosyanın Mahkemesine gönderilmesine,
Kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,
11.01.2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.