Logo

1. Hukuk Dairesi2021/5463 E. 2023/207 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Çekişmeli taşınmazın bir kısmının mera olmadığı iddiasıyla zilyetliğe dayalı olarak açılan tapu iptali ve tescil istemine ilişkin uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Mahkeme kararında ve gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı ve bozmaya uyularak verilen kararla karşı taraf yararına kazanılmış hak durumu oluştuğu gözetilerek Hazine vekilinin temyiz itirazlarının reddine ve yerel mahkeme kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

HÜKÜM/KARAR : Kısmen Kabul

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesince kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Yerel Mahkeme kararı davalı Hazine tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde; Yozgat merkez, Azizlibağları köyü 158 ada 28 parsel sayılı taşınmazın kadastro tespiti sırasında adına tescil edildiğini, ancak tarla olarak kullandığı bir kısmın 30 parsel sayılı mera parseli içerisinde kaldığını ileri sürerek, bu kısmın mera olarak tespitinin iptali ile adına tesciline ve 158 ada 28 nolu parsel ile birleştirilmesine karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

1. Davalı Hazine vekili davanın reddini istemiştir.

2. Davalı köy muhtarlığı davaya cevap vermemiştir.

III. MAHKEME KARARI

Yozgat Asliye Hukuk Mahkemesinin 12.06.2001 tarihli ve 2000/753 E., 2001/414 K. sayılı kararıyla davanın kısmen kabulüne, taşınmazın bilirkişi raporunda (A) harfiyle gösterilen 399,55 metrekarelik kısmının tapu kaydının iptali ile aynı adaya en son parsel numarası verilerek, davacı adına kayıt ve tesciline karar verilmiştir.

IV BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararı

1. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesinin 01.12.2014 tarihli ve 2014/15294 E. 2014/14205 K. sayılı kararıyla “... Sağlıklı sonuca varılabilmesi için, öncelikle davacı adına aynı çalışma alanında belgesiz zilyetlik yoluyla tespit ve tescil edilen taşınmaz miktarı Kadastro Müdürlüğünden sorulmalı, daha sonra mahallinde yaşlı, tarafsız, yöreyi iyi bilen, davada yararı bulunmayan komşu köylerde ikamet eden şahıslar arasından seçilecek yerel bilirkişilerle, aynı yönteme göre tespit edilecek taraf tanıkları ve 3 kişilik ziraat mühendisleri kurulu ile teknik fen bilirkişisi hazır olduğu halde keşif icra edilmelidir. Keşif sırasında mahalli bilirkişi ve tanıklardan davacıya ait 158 ada 28 parsel ile çekişmeli taşınmazda temyize konu (A) ile gösterilen bölümün ilk maliki, intikali, tasarrufu, taşınmazın öncesinin mer’a olup olmadığı ya da meraya doğru genişleme olup olmadığı, taşınmazın Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olması halinde imar-ihyaya konu edilip edilmediği, imar-ihyaya konu edilmiş ise ihyanın hangi tarihte başlayıp ne zaman bitirildiği etraflıca sorulup maddi olaylara dayalı olarak açıklattırılmalı, bilirkişi ve tanık sözleri komşu parsel tutanak ve dayanakları ile denetlenmeli, yargılama boyunca dinlenen bilirkişi ve tanık beyanlarının çelişmesi halinde ise yüzleştirme yapılmak suretiyle çelişki giderilmeye çalışılmalı, taşınmazın görüntüsü ve mera ile ayırıcı unsur bulunup bulunmadığı hususlarındaki hakim gözlemi keşif tutanağına yansımalı, teknik bilirkişiye keşfi takibe imkan verir kroki düzenlettirilmeli, 3 kişilik uzman ziraat mühendislerinden oluşan bilirkişi kurulundan taşınmazın değişik yönlerden çekilmiş fotoğraflarının da yer aldığı, taşınmazı komşu parsellerle birlikte ele alan, mera ile ayırıcı unsur bulunup bulmadığını ve taşınmazın öncesini ve mevcut niteliğini açıklayan ayrıntılı ve gerekçeli rapor alınmalı, yapılan inceleme ve araştırma neticesinde kesin bir kanaate varılamaması halinde çekişmeli taşınmazın bulunduğu yere ait, tespit tarihinden 15-20-25 yıl öncesine ilişkin üç ayrı tarihli stereoskopik ... fotoğrafları getirtilerek dosya üzerinden jeodezi ve fotogrametri uzmanı bilirkişiden taşınmazın geçmişteki niteliği ile ilgili rapor alınmalı, 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14. maddesindeki miktar sınırlamaları da gözetilmek suretiyle tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmelidir." gerekçesiyle bozulmuştur.

B. Mahkemece Bozma Kararına Uyularak Verilen Karar

Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile dava konusu taşınmazda 18.11.2016 tarihli fen bilirkişi raporunda A harfi ile belirtilen yeşil renkli 399,55 m2 alanın ziraat ve jeodezi bilirkişi raporlarında tarımsal amaçla kullanıldığı ve tanık beyanları ile desteklendiği hususları da nazara alındığında, dava konusu alanın Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olmadığı ve kadastrodan evvel en az 20 yıldır davacının zilyetliğin de bulunduğu ve davacı tarafından sürdürülen zilyetliğe 3. kişiler tarafından itirazın olmadığı gerekçeleriyle, davanın kısmen kabulü ile dava konusu taşınmazın tapusunun iptali ile aynı adanın son parsel numarası verilerek davacı adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Hazine vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Mahkemece verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, dava konusu taşınmazın Mera Kanunu'nun ilgili maddeleri gereği kadimden beri mera olarak kullanılıp kullanılmadığının araştırılmadığını, kadastro çalışmalarının 1995 yılında kesinleştiğini, imar ihyanın ne zaman başlayıp ne zaman bitirildiğinin tespit edilmediğini, davacının mera vasıflı taşınmazı hukuka aykırı şekilde kullanarak bitki örtüsünü değiştirmiş olmasının muhtemel olduğunu, ayrıca davacı tarafından keşif masraflarının kesin süre içerisinde yatırılmadığını, bu nedenle bilirkişi raporunu kabul etmediklerini belirterek, kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, çekişmeli taşınmazın bir kısmının mera olmadığı iddiasıyla zilyetliğe dayalı olarak açılan tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 14. maddesi şöyledir;

“Tapuda kayıtlı olmayan ve aynı çalışma alanı içinde bulunan ve toplam yüzölçümü sulu toprakta 40, kuru toprakta 100 dönüme kadar olan (40 ve 100 dönüm dahil) bir veya birden fazla taşınmaz mal, çekişmesiz ve aralıksız en az yirmi yıldan beri malik sıfatıyla zilyetliğini belgelerle veya bilirkişi veyahut tanık beyanlarıyla ispat eden zilyedi adına tespit edilir.’’ hükmünü havidir. Olağanüstü zamanaşımı yolu ile taşınmaz mülkiyetinin kazanılması ve taşınmazın zilyedi adına tespitine ilişkin temel koşullar 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14. maddesinde hüküm altına alınmıştır. Buna göre; tapuda kayıtlı olmayan bir taşınmaz, aralıksız ve nizasız yirmi yıllık süreyle malik sıfatı ile elinde bulunduran ve zilyedi olan kişi adına tespit ve tescil edilecektir.

3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 17. maddesine göre, orman sayılmayan Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ve kamu hizmetine tahsis edilmeyen araziden, masraf ve emek sarfı ile imar ve ihya edilerek tarıma elverişli hale getirilen taşınmaz mallar 14 üncü maddedeki şartlar mevcut ise imar ve ihya edenler veya halefleri adına, aksi takdirde Hazine adına tespit edilir.

Zilyetlik, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 973. maddesinde, "Bir şey üzerinde fiilî hâkimiyeti bulunan kimse onun zilyedidir. Taşınmaz üzerindeki irtifak haklarında ve taşınmaz yüklerinde hakkın fiilen kullanılması zilyetlik sayılır" şeklinde tanımlanmıştır. Bir şeye malik olmayan kimsenin zilyetliği zamanla o şeyin mülkiyetinin kazanılmasını sağlayabilir. Mülkiyetin kazanılma sebeplerinden biri olan zilyetliğin konusu ancak maddi şeylerdir. Zilyetliğin tanımında da görüleceği gibi, zilyetlik olması için bir şeyin bulunması ve ayrıca o şey üzerinde fiili hâkimiyetin kurulması ve kullanılması gerekir (İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 04.12.1998 tarihli ve 1996/4 E., 1998/3 K. sayılı kararı).

Kadastro Kanunu'nun 14. maddesi gereğince zilyedi lehine taşınmazın tespiti koşullarına ilişkin yapılan açıklamaların yanında, 3402 sayılı Kanun'un "Hazine adına tespit" başlıklı 18. maddesinde;

"Yukarıdaki maddelerin hükümleri dışında kalan ve tescile tabi bulunan taşınmaz mallar ile tarım alanına dönüştürülmesi veya ekonomik yarar sağlanması mümkün olan yerler Hazine adına tespit olunur.

Orta malları, hizmet malları, ormanlar ve Devletin hüküm ve tasarrufu altında olup da bir kamu hizmetine tahsis edilen yerler ile kanunları uyarınca Devlete kalan taşınmaz mallar, tapuda kayıtlı olsun olmasın kazandırıcı zamanaşımı yolu ile iktisap edilemez" hükmüne yer verilmiştir.

3402 sayılı Kanun'un 18. maddesinden önce gelen 13, 14 ve 17. maddelerinde mülkiyet hakkının tespitine ilişkin esaslar düzenlenmiştir. Kanun'un önceki maddelerinde özel veya tüzel kişiler adına taşınmaz malların tespit ve tescil şartlarına yer verilmişken, Kanun'un 18/1. fıkrası ile bunların dışında kalan ve tescile tabi olan malların Hazine adına tespit ve tescil edileceği, diğer bir deyişle özel ve tüzel kişiler lehine iktisap şartları oluşmayan malların Hazineye ait olması esası getirilmiştir. Maddenin ikinci fıkrasında ise kamunun yararlanmasına mahsus orta malları ile hizmet mallarının (3402 sayılı Kanun'un m. 16/1), ormanların (6831 sayılı Orman Kanunu m. 1 vd), Devletin hüküm ve tasarrufu altında olup da (TMK'nın m.715) kamu hizmetine tahsis edilen yerler ile kanunları uyarınca Devlete kalan yerlerin olağanüstü zamanaşımı zilyetliği yolu ile kazanılamayacakları açıkça ifade edilmiştir.

3. Değerlendirme

1. Temyiz olunan nihai kararların bozulması 6100 sayılı Kanun'un geçici 3/2. maddesinin yollamasıyla uygulanması gereken 1086 sayılı HUMK'a tabi davalar yönünden HUMK'un 428. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Temyizen incelenen Elbistan 1. Asliye Hukuk Mahkemesi kararının bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozmaya uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkân bulunmadığı anlaşılmakla; temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davalı Hazine vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan kararın ONANMASINA,

492 sayılı Harçlar Kanunu'nun değişik 13. maddesinin j. bendi gereğince Hazineden harç alınmasına yer olmadığına, dosyanın Mahkemesine gönderilmesine,

Kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,

12.01.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.