"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, Mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiş olmakla; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelenerek gereği görüşüldü:
I. DAVA
Davacı, mirasbırakanı....’in Muğla ili, ... ilçesi, .... Mahallesinde bulunan yaklaşık 50 dönüm büyüklüğündeki tarlanın malik sıfatıyla davasız ve aralıksız olarak zeytincilik yapmak suretiyle zilyedi olduğunu, taşınmazın mirasbırakan tarafından kullanılmasından önce tamamının çalılık ve taşlıktan oluştuğunu, mirasbırakan tarafından taşların temizlendiğini, çalıların söküldüğünü, yabani zeytin ağaçlarının aşılama ile ürün verir hale getirildiğini, imar ihya tarihinden 23-24 yıl sonra 1973 yılında yapılan kadastro çalışmaları sırasında taşınmazın ... ve ... adına tescil edildiğini, taşınmazı mirasbırakanın ölümünden sonra kendisinin kullandığını, olağanüstü zamanaşımı ile iktisap koşullarının oluştuğunu ileri sürerek, dava konusu 105 ada 3, 4 ve 5 parsel sayılı taşınmazların adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
II. CEVAP
1. Davalı ... Belediye Başkanlığı, davacının iddialarının doğru olmadığını, aksi kabul edilse dahi hak düşürücü sürenin geçtiğini, ayrıca dava konusu taşınmazın koruma amaçlı imar planı içerisinde kaldığını, tapu kütüğünde kayıtlı olmayan veya maliki tapu kütüğünden anlaşılmayan veyahut hakkında gaiplik kararı verilmiş bir statüde olmadığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.
2. Davalı Hazine, 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiğini, davacının imar ve ihyaya ilişkin açıklamalarını kabul etmediklerini, taşınmaza ilişkin Kadastro Kanunu'nda belirtilen imar ve ihya şartlarının oluşmadığını, davacının Kadastro Kanunu'nun 17. maddesine dayanma imkanının da olmadığını, çünkü kadastrodan sonra taşınmazın ... adına tescil edildiğini ve özel mülkiyete tabi haline geldiğini belirterek, davanın reddini savunmuştur.
III. MAHKEME KARARI
Mahkemece, dava konusu taşınmaza ilişkin kadastro tutanaklarının 29.05.1973 tarihinde kesinleştiği, Kadastro Kanunu'nun 12. maddesi gereğince tutanağın kesinleştiği tarihten itibaren on yıl geçtikten sonra kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanılarak dava açılamayacağı, davanın ise hak düşürücü süre geçtikten sonra açıldığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
IV. TEMYİZ
1. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz başvurusunda bulunmuştur.
2. Temyiz Nedenleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; dava dilekçesindeki iddialarını tekrar ederek ve davacının mirasbırakanının dava konusu taşınmazlarda malik sıfatıyla zilyet olup ada pafta ve parsel numaraları bilinmediğinden 1973 yılında yapılan kadastro tespitine de itiraz etmesinin beklenemeyeceğini, söz konusu kadastro tespit tutanaklarının malik sıfatıyla zilyedi olduğu taşınmaza ilişkin olup olmadığına dair bir bilgisinin bulunmadığını, 10 yıllık hak düşürücü sürenin kadastro tespit tarihinden değil öğrenme tarihinden itibaren başlaması gerektiğini, aleyhlerine nispi vekalet ücretine hükmedilmesinin doğru olmadığını belirterek, kararın bozulmasını talep etmiştir.
3. Gerekçe
3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Taraflar arasındaki uyuşmazlık; kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
3.2. İlgili Hukuk
3.2.1. 3402 sayılı Kadastro Kanunu′nun 12/3. maddesinde; kadastro tutanaklarında belirtilen haklara, sınırlandırma ve tespitlere ait tutanakların kesinleştiği tarihten itibaren on yıl geçtikten sonra, kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanılarak itiraz olunamayacağı ve dava açılamayacağı belirtilmiştir. Söz konusu hak düşürücü süre dava şartı olup, yargılamanın her aşamasında re’sen gözetilmelidir.
3.2.2. A.A.Ü.T’nin 3/2. maddesinde “Müteselsil sorumluluk da dahil olmak üzere, birden fazla davalı aleyhine açılan davanın reddinde, ret sebebi ortak olan davalılar vekili lehine tek, ret sebebi ayrı olan davalılar vekili lehine ise her ret sebebi için ayrı ayrı avukatlık ücretine hükmolunur." ve aynı tarifenin 7. maddesinde “Görevsizlik, yetkisizlik nedeniyle dava dilekçesinin reddine, davanın nakline veya davanın açılmamış sayılmasına; delillerin toplanmasına ilişkin ara kararı gereğinin yerine getirilmesinden önce karar verilmesi durumunda, Tarifede yazılı ücretin yarısına, karar gereğinin yerine getirilmesinden sonraki aşamada ise tamamına hükmolunur.
Davanın dinlenebilmesi için kanunlarda öngörülen ön şartın yerine getirilmemiş olması ve husumet nedeniyle davanın reddine karar verilmesinde, davanın görüldüğü mahkemeye göre Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünde yazılı miktarları geçmemek üzere üçüncü kısımda yazılı avukatlık ücretine hükmolunur.” düzenlemeleri mevcuttur.
3.3. Değerlendirme
3.3.1. Somut olayda, çekişmeli taşınmazın kadastro tutanağının kesinleştiği 29.05.1973 tarihi ile davanın açıldığı 05.05.2014 tarihi arasında 3402 sayılı Yasa'nın 12/3. maddesinde belirlenen hak düşürücü sürenin geçtiği kuşkusuz olup, (III) no.lu paragrafta yer verilen gerekçeye göre karar verilmesinde isabetsizlik bulunmamaktadır. Davacının bu yöne ilişkin temyiz itirazları yerinde değildir.
3.3.2. Davacının vekalet ücretine yönelik temyiz itirazına gelince;
Mahkemece, Kadastro Kanunu'nun 12/3. maddesi gereğince 10 yıllık hak düşürücü süre geçtikten sonra açıldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verildiğine göre, kendisini vekille temsil ettiren davalılar lehine hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 3/2. ve 7. maddeleri uyarınca ret sebebi ortak olan davalılar için tek ve maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken, nispi vekalet ücretine hükmedilmesi isabetsizdir.
Ne var ki; bu yanlışlığın düzeltilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, hükmün düzeltilerek onanmasına karar vermek gerekmiştir.
V. SONUÇ
Yukarıda açıklanan nedenlerle; hükmün 3. bendi hükümden tamamen çıkarılarak yerine 3. bent olarak “Davalılar kendilerini vekil ile temsil ettirdiklerinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca 1.800,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalılara verilmesine” cümlesinin yazılmasına, hükmün düzeltilmiş bu şekliyle 6100 sayılı HMK'nın geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'un 438/7. maddesi gereğince DÜZELTİLEREK ONANMASINA, davacı tarafından yatırılmış olan temyiz harcının istek halinde iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 21/12/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.