"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
KARAR : Asıl davanın reddine, birleştirilen davanın kısmen kabulüne
Taraflar arasında birleştirilerek görülen tapu iptali ve tescil davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca kararının bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; asıl davanın reddine birleştirilen davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Yerel Mahkeme kararı asıl ve birleştirilen davada davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Asıl ve birleştirilen davada davacı vekili, ... köyü Tepebaşı mevkiinde bulunan çekişme konusu 517 parsel sayılı taşınmazın tapulama ile davalı adına tespit ve tescil edildiğini, taşınmazın bulunduğu Tepebaşı mevkiinin Malatya 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1963/672 E. sayılı dosyasında ihtilaf konusu olduğunu ve 2170 dönümlük olan bu kısmın Hazineye ait olduğunun kesinleştiğini ileri sürerek çekişme konusu taşınmazın tapu kaydının iptali ile Hazine adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
II. CEVAP
Davalı ... vekili cevap dilekçesi sunmamış, yargılama sırasında katıldığı duruşmalarda davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
III. MÜDAHALE
1. Müdahale talebinde bulunan ... vekili; çekişme konusu taşınmazın müvekkilinin idaresinde bulunan ve 570 no.lu defterin 139. sayfasının 87. sırasında kayıtlı mazbut Yemen Fatihi Gazi ... Paşa'nın 6 ... 994 tarihli vakıfnamesinin hudutları kapsamında kaldığını, zilyetlikle kazanıma konu olamayacağını ileri sürerek, davaya katılma taleplerinin kabulü ile davalı adına yapılan tespitin iptaline, taşınmazın Gazi ... Paşa Vakfı adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
2. Müdahale talebinde bulunan ..., ..., ..., ...; çekişme konusu 517 parsel sayılı taşınmazı davalı ...’dan noter senedi ile satın aldıklarını, Hazine ve Vakıflar İdaresinin ... bulunmadığını ileri sürerek, davaya müdahil olarak katılmalarının kabulüne karar verilmesini talep etmişlerdir. ... 15.03.2012 tarihli duruşmadaki beyanında; noter kanalı ile satın almış olduğu hisseyi ...’a devrettiğini, taşınmazda ... kalmadığını bildirmiştir.
3. Müdahale talebinde bulunan ...; çekişme konusu taşınmazın 5600m2’sini davalı ...’dan noter senedi ile satın aldığını ileri sürerek, müdahale talebinin kabulüne karar verilmesini istemiştir. 15.03.2012 tarihli duruşmadaki beyanında; taşınmazdaki yerini ...’ya devrettiğini, taşınmazda ... kalmadığını bildirmiştir.
IV. MAHKEME KARARI
1. Malatya 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 11.09.1990 tarihli ve 1987/70 E., 1990/597 K. sayılı kararı ile fen bilirkişileri rapor ve krokilerine göre dava konusu parselin davacı Hazinenin tutunduğu 1963/672 E. sayılı dava dosyasında mevcut kroki kapsamında kaldığı ve anılan dosya ile davalı olduğu, davanın tapulama tespit tutanağının düzenlendiği tarihte devam edip, henüz kesin hükme bağlanmadığının anlaşıldığı, bu durumda parselin aynının tapulama tespit tarihinde Asliye Hukuk Mahkemesinde ihtilaflı olması nedeniyle tespitin hukuken kesinleşmeyeceği ve zuhulen kesinleştirilen tespitin de hukuken geçerli sayılamayacağı gerekçesiyle mahkemenin görevsizliğine, dava dosyasının görevli ve yetkili Malatya Kadastro Mahkemesine devrine karar verilmiştir.
2. Malatya Kadastro Mahkemesinin 01.07.1999 tarihli ve 1991/94 E., 1999/46 K. sayılı kararı ile bilirkişi raporunda Hazinenin dayanmış olduğu tescil krokisinin ... köyünün Tepebaşı mevkiine hudutları itibarıyla zemin durumuna uymakta ise de, şeklen ve tülen kısmen uymadığının bildirildiği ve yine aynı zamanda davacı Hazinenin dayanmış olduğu Günütlük mevkiindeki taşınmazlara ait 15.11.1960 tarihli krokilerinin şeklen ve fiilen bu günkü zemine ve paftaya uymadığının gerekçeli olarak belirtilmiş olduğu, tescil krokisinin Tepebaşı ve Günütlük mevkililerindeki taşınmazları hudut itibarıyla kapsamadığı, vakıfnamenin hudutları zemine uygulandığında, vakıfnamedeki hudutların niza konusu taşınmazla birlikte ... köyüne ait diğer parselleri ve bunlarla birlikte birçok köy ve mezraları kapsadığının belirtildiği, muteber tasdikli vakıf defterinde kayıtlı bulunan vakıf mallarının tapu siciline kayıtları geçirilmemiş olsa bile Medeni Kanun’un 639. maddesinin uygulanması söz konusu olmadığından bunların zilyetlikle iktisap edilmesinin de mümkün olmadığı, yapılan keşifler ve uygulama, teknik bilirkişinin keşfi izlemeye olanak sağlayacak şekilde vermiş olduğu rapor ve krokiler ve dosyaya celp edilen bilgi ve belgeler gereğince davacı Hazinenin davasını ispat edememiş olması nedeni ile açmış olduğu davasının reddine, müdahil Vakıflar İdaresinin davasının kabulü ile tespitin iptaline, niza konusu taşınmazın vakfın özelliği itibarıyla Yemen Fatihi Gazi ... Paşa Vakfı adına tapuya tesciline karar verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Birinci Bozma Kararı
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı Hazine vekili ve davalı ... vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesinin 13.06.2000 tarihli ve 2000/2283 E., 2598 K. sayılı kararı ile; 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 27. maddesi uyarınca asliye hukuk mahkemesinden aktarılan davanın konusunu oluşturan parsellere ait davaların birleştirilerek görülmesinin zorunlu olduğu, asliye hukuk mahkemesinde yargılama sırasında düzenlenen 02.08.1958 ve 15.11.1961 tarihli krokilerin kapsamında kalan taşınmazların kesin olarak belirlenmesi ve krokilerin kapsamında kalan taşınmazlara ait davaların birleştirilerek görülmesi gerekirken tefrik kararı verilerek hüküm kurulmasının doğru olmadığı, ayrıca, mahkemece yapılan inceleme, araştırma ve uygulamanın da hüküm vermeye yeterli bulunmadığı, Vakfiyenin kapsamı ve niteliğinin kesin olarak belirlenmediği, bu nedenle, öncelikle taşınmazın zilyetlikle iktisaba elverişli olup olmadığının saptanması, dava tarihine kadar zilyetlikle iktisap şartlarının kişiler yararına oluşup oluşmadığının tartışılması, davalıların Mart 1296 tarih 31 ila 40 numaralı sicilden intikal eden Temmuz 1313 tarih 20 ila 29 numaralı tapu kayıtları ile bunların tedavül kayıtlarının kadastro sırasında revizyon görüp görmediğinin Tapu Sicil ve Kadastro Müdürlüklerinden sorulması, Vakfiye kapsamında kalan davalı tapularına sınırların niteliğine göre kapsamının belirlenmesinin zorunlu bulunduğu, Mahkemece bu yönde yeterli araştırma yapılmaksızın hüküm kurulmasının doğru bulunmadığı, açıklanan şekilde uygulama yapılarak delillerin toplanması ve sonucuna göre karar verilmesi gerekçeleriyle karar bozulmuştur.
B. Mahkemece Bozma Kararına Uyularak Verilen Karar
1. Malatya Kadastro Mahkemesinin 12.06.2002 tarihli ve 2000/107 E., 2002/8 K. sayılı kararı ile; bozma kararına uyulmak suretiyle yapılan yargılama neticesinde dosyanın irtibat nedeniyle yine aynı Mahkemenin 1991/47 E. sayılı dosya ile birleştirilmesine karar verilmiştir.
2. Malatya Kadastro Mahkemesinin 03.12.2003 tarihli ve 2003/4 E., 2003/26 K. sayılı kararı ile; Mahkemenin 1991/47 E. sayılı dosyasında 08.05.2003 tarihli keşif ve sonrasında alınan 05.06.2003 tarihli teknik bilirkişi raporu ve çizdirilen birleşik harita ve krokiden ... köyü 517 numaralı parselin dava edilen parsellerden olmadığı, Hazinenin dayanak gösterdiği 02.08.1958 tarihli kroki kapsamında kalmadığı, dolayısıyla 1991/47 E. sayılı dosyayla ilgisinin olmadığı, ... köyü 517 no.lu parselin kadastro tespit tutanaklarının kesinleştiği de göz önünde bulundurularak Hazine ve müdahillerin bu talebiyle ilgili yargılama yetki ve görevinin Asliye Hukuk Mahkemesinin görevine girdiği, Mahkemenin 1991/47 E. sayılı dosyasında yüzlerce birleşmiş dosya ve bine yakın taraf bulunduğu, usul ekonomisi, yargılamanın sürüncemede kalmaması, Kadastro Mahkemesinin 1991/47 E. sayılı dosyasının 1950 yılında açılmış bir dava olması ve hala bu dosyanın yargılamasının devam etmekte olması karşısında “yargılamanın çabukluğu” ilkesi de göz önünde bulundurularak ... köyü 517 numaralı parsel hakkında mahkemenin görevsizliğine karar verilmiştir. Karar temyiz edilmeksizin 06.02.2004 tarihinde kesinleşmiştir.
3. Malatya 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 01.06.2004 tarihli ve 2004/269 E., 2004/332 K. sayılı kararı ile; daha önce 11.09.1990 tarihinde kesinleşen Malatya 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1987/70 E.,1990/597 K. sayılı kararıyla görevsizlik kararı verildiği, iki mahkeme arasında olumsuz görev uyuşmazlığı bulunduğu, Yargıtayca davaya hangi mahkemede bakılacağı belirtilmedikçe görevsizlik kararı veren mahkemelerden hiçbiri tarafından davaya el konup bakılması mümkün bulunmadığından mahkemenin esas kaydının kapatılarak dosyanın Malatya Kadastro Mahkemesine iadesine karar verilmiştir.
C. İkinci Bozma Kararı
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı Hazine vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
Yargıtay (Kapatılan) 20. Hukuk Dairesinin 18.04.2005 tarihli ve 2004/11677 E., 2005/4745 K. sayılı kararı ile; incelemesi yapılan benzer dosyalardaki (Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin bozma kararlarında); öncesi Hazinenin davasında davalı olan 02.08.1958 tarihli Tepebaşı mevki ve 15.11.1960 tarihli Cünütlük mevkiindeki taşınmazlara ilişkin kadastro tespitinin kesinleşmeyeceği ve 3402 sayılı Kanun’un 30/2. maddesine göre araştırma yapılması gerektiği belirtilmiş, bozma kararından sonra Mahkemenin 1991/47 E. sayılı dosyası üzerinden yapılan keşifte de fen bilirkişi ...’nın dava konusu parselin Tepebaşı ve Cünütlük mevkilerindeki kroki kapsamında kalmadığının bildirildiğinin anlaşılmasına göre öncesi davalı olmayan taşınmaza yönelik davanın asliye hukuk mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerektiği gerekçeleriyle Malatya 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin yargı yeri olarak belirlenmesine karar verilmiştir.
D. Mahkemece Bozma Kararına Uyularak Verilen Karar
Malatya 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 15.03.2012 tarihli ve 2005/259 E., 2012/152 K. sayılı kararı ile; davacı Hazine yönünden; davanın Hazine tarafından kadastro öncesi açılan ve Tepebaşı Mevkiindeki davalı taşınmazlardan olduğu iddiasına dayandığı, bu hususta Malatya Kadastro Mahkemesinin 1991/47 E. sayılı dava dosyasında yapılan keşif neticesinde alınan 05.06.2003 tarihli teknik bilirkişi krokisinde, 517 parsel sayılı taşınmazın Hazinenin dayanak olarak gösterdiği 02.08.1958 tarihli kroki kapsamında kalmadığının belirlendiği, bunun üzerine Yargıtayca Asliye Hukuk Mahkemesinin görevli olduğuna karar verildiği, dolayısıyla davacı Hazinenin Tepebaşı ve Cünütlük mevkiileri ile ilgili daha önceden açmış olduğu davanın iş bu dava konusu taşınmazı kapsamadığı açıkça anlaşıldığından davacı Hazinenin talebinin yasal ve yerinde görülmediği, asli müdahil ... yönünden; dayanak teşkil ettikleri Yemen Fatihi Gazi ... Paşa Vakfiyesinin niteliğini yitirdiği, bu hususta alınan Prof. Dr. ... ..., Prof. Dr. ... ve Prof. Dr. ... ...'nun raporuna dayanılarak verilen tüm davaların Yargıtay onamasından geçerek kesinleştiği, asli müdahil Vakıflar Genel Müdürlüğünün talebinin de yasal ve yerinde görülmediği, asli müdahil şahıslar yönünden ise; dava konusu 517 parsel sayılı taşınmazın toplamda 60.600 m² olduğu, Malatya 2. Noterliğinin 20.08.1996 tarihli ve 17571 yevmiye numaralı satış vaadi sözleşmesi ile 20.000 m²'sinin ...'ya, 15.000 m²'sinin ...'a, 10.000 m²'sinin ...'a ve 5.600 m²'sinin ise ...'a satılıp bedelinin alınarak teslim edildiği, daha sonra ...'ın ise satın almış olduğu 5.600 m²'lik kısmın yine noter senedi ile ...'a sattığı, ...'ın ise yargılamanın son celsesindeki beyanına göre kendisine ait bu yeri tamamen ...'ya haricen satıp devrettiği, asli müdahiller ..., ... ve ...'ın talepleri yasal ve yerinde görüldüğü gerekçeleriyle asıl davacı ile asli müdahillerden ..., ... ve ... yönünden davanın ayrı ayrı reddine; asli müdahiller ..., ... ve ... yönünden davanın ayrı ayrı kabulü ile; dava konusu Malatya ili, Merkez ilçesi ... köyü, Karaçalı mevkiinde kain, 517 parsel sayılı taşınmaza ait tapu kaydının iptali ile; 10000/60600 hissenin ...; 25600/60600 hissenin asli müdahil ...; 15000/60600 hissenin asli müdahil ... ve 10000/60600 hissenin ... adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiştir.
E. Üçüncü Bozma Kararı
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı Hazine vekili ve asli müdahil ... vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesinin 26.03.2013 tarihli ve 2013/1572 E., 2013/2502 K. sayılı kararı ile; "Dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmüne uyulan bozma ilamı doğrultusunda inceleme ve araştırma yapılmış bulunmasına ve uzman bilirkişilerden alınan raporla Vakfın niteliğinin doğru olarak tespit edilmiş bulunmasına göre, Vakıflar İdaresinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddine, davacı Hazinenin temyiz itirazlarına gelince; her ne kadar davanın tefrik edildiği Kadastro Mahkemesinin 1991/47 E. sayılı dosyasında yer alan çekişmeli 517 parsel sayılı taşınmazın davacı Hazinenin dayandığı krokiler kapsamında kalmadığına ilişkin 06.06.2003 havale tarihli bilirkişi raporu esas alınmak suretiyle Asliye Hukuk Mahkemesi merci tayin edilmiş ise de; merci tayini kararı mahkemenin görevi yönünden bağlayıcı olmakla beraber sözü edilen Kadastro Mahkemesinin 1991/47 E., 2006/15 K. sayılı kararı, Dairenin 01.02.2011 tarihli ve 2009/334 E., 2011/476 K. sayılı kararı ile davacı Hazinenin dayandığı krokilerin kapsamının belirlenmesine ilişkin uygulamanın yeterli olmadığı gerekçesiyle bozulmuş olduğuna göre, Hazine tarafından dayanılan krokilerin kapsamının belirlenmesine ilişkin uygulamanın kesinleştiğinden söz edilemeyeceği, anılan nedenle bozmaya konu 1991/47 E. sayılı dosyada bulunan fen bilirkişi raporuna dayanılarak 20. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonucu Asliye Hukuk Mahkemesinin merci tayin edilmiş olması da davanın, aktarılan davanın ve bozma kararına konu edilen krokilerin kapsamı dışında kaldığı sonucunu doğurmayacağını, hal böyle olunca davanın kapsamı yönünden kadastro mahkemesinde görülen davanın sonucunun beklenmesi, bundan sonra yargılamaya devamla kadastro mahkemesinde kesinleşecek sonucun, bu dosya yönünden de güçlü delil olacağı göz önüne alınarak bir karar verilmesi gerektiği" gerekçeleriyle karar bozulmuş, asli müdahil ... vekilinin karar düzeltme isteği Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesinin 10.02.2014 tarihli ve 2013/11332 E., 2014/949 K. sayılı kararıyla reddedilmiştir.
F. Direnme Kararı
Malatya 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 05.06.2014 tarihli ve 2014/156 E., 2014/627 K. sayılı kararı ile; bozma kararında belirtilen ve mahkemece bekletici mesele yapılması istenen Malatya Kadastro Mahkemesinin 1991/47 E. sayılı davanın, 1950'li yıllarda açılmış ve halihazırda 400 civarında kadastro davasının birleştirilmesinden müteşekkil bir dava olduğu, mevcut hâliyle davanın çok uzun yıllar devam edeceği de büyük bir ihtimal olduğu, daha önce işbu davanın anılan dava ile birleştirildiği, ancak keşif mahallinde yapılan tespit neticesinde işbu davaya konu taşınmazın, anılan davaya dayanak teşkil eden kayıtların dışında olduğu ve mevkisinin farklı olduğunun tespiti üzerine tefrik edilerek gönderildiği, her ne kadar Yargıtay bozma kararında belirtilen ve işbu davanın da anılan davadan tefrikini sağlayan tapu fen bilirkişi raporu kesinleşmediğinden bekletici mesele yapılması hukuken savunulacak bir husus ise de; burada hak ve menfaat dengeleri ve amaçlanan gayenin denkleştirilerek, hangi hak ve menfaatin üstün tutulması gerektiğinin değerlendirilmesi gerektiği, amaçlanan gayelerden birinin resmî mahiyette olan ve ancak mahkeme kararı ile düzeltilebilecek tapu kayıtlarının en doğru bir şekilde tutulması olduğu, ancak bu gayenin, Anayasa'nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının kullanımını uzun yıllar etkisiz hâle getirecek şekilde yorumlanmaması gerektiği, kaldı ki, bekletici mesele yapılan dava dosyasının sonucunda kesinleşecek yeni tapu fen bilirkişisi raporunda şayet iş bu dava konusu taşınmazın da anılan kayıtları kapsamına girdiği tespit edilirse, bu dava açısından hukuken yargılamanın iadesine konu edilebileceği gerekçeleriyle direnme kararı verilmiştir.
G. Hukuk Genel Kurulu Bozma Kararı
Direnme kararı süresi içinde Hazine vekili ve asli müdahil ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 10.03.2020 tarihli ve 2018/16-313 E., 2020/280 K. sayılı kararı ile; "Somut olaya gelince, davacı Hazine tarafından çekişmeli 517 parsel sayılı taşınmazın tamamının tapu kaydının iptali istemiyle davalı ... ...’ya husumet yöneltilmek suretiyle eldeki davanın açıldığı, 03.09.1980 tarihli komisyon kararı ile taşınmazın 5/6 hissesinin davalı ..., 1/6 hissesinin de Duğan ... adına tesciline karar verildiği, komisyon kararına karşı açılan davanın feragatle sonuçlandığı ve 28.01.1986 tarihinde kesinleştiği, Tapu Müdürlüğünün 06.11.1992 tarihli cevabi yazısı ile gönderilen tapu kaydında ...: ... oğlu’nun 5/6, ... ...: ... ... oğlu’nun 1/6 malik olarak gösterildikleri, tapu kaydında malik olan ... ...’nun davada yer almadığı görülmüştür. O hâlde mahkemece, çekişmeli taşınmazın tapu kaydında 1/6 hisse ile malik olan ve davalı olarak gösterilmeyen ... ... hakkında dava açılması için davacıya süre tanınması ve açıldığında bu dava ile birleştirilmesi, böylece taraf teşkili tamamlandıktan sonra tarafların göstereceği deliller de toplanıp değerlendirilmesini müteakip uyuşmazlığın esası hakkında karar verilmesi gereklidir. Hâl böyle olunca, yerel mahkeme direnme kararının taraf teşkilinin sağlanmasına ilişkin değişik gerekçe ile bozulması gerekmiştir." gerekçesiyle bozulmuştur.
H. Mahkemece Bozma Kararına Uyularak Verilen Karar
Malatya 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 02.03.2021 tarihli ve 2020/226 E., 2021/94 K. sayılı kararı ile; bozma kararında değinildiği şekliyle taraf teşkiline yönelik eksikliğin giderilmesi amacı ile davacı
Hazine vekiline süre verilmiş, davacı Hazine vekili tarafından da, dava konusu olan 517 no.lu parselde hak sahibi olan ... ... hakkında eldeki dava ile birleştirilmek üzere Malatya 5. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2020/282 Esas sayılı dosyası ile dava açılmış ve eldeki dosya ile birleştirilmiş, direnilen bozma kararında belirtilen ve mahkemece bekletici mesele yapılması istenen Malatya Kadastro Mahkemesinin 1991/47 E. sayılı davanın, 1950'li yıllarda açılmış ve halihazırda 400 civarında kadastro davasının birleştirilmesinden müteşekkil bir dava olduğu, mevcut hâliyle davanın çok uzun yıllar devam edeceği de büyük bir ihtimal olduğu, daha önce işbu davanın anılan dava ile birleştirildiği, ancak keşif mahallinde yapılan tespit neticesinde işbu davaya konu taşınmazın, anılan davaya dayanak teşkil eden kayıtların dışında olduğu ve mevkisinin farklı olduğunun tespiti üzerine tefrik edilerek gönderildiği, her ne kadar Yargıtay bozma kararında belirtilen ve işbu davanın da anılan davadan tefrikini sağlayan tapu fen bilirkişi raporu kesinleşmediğinden bekletici mesele yapılması hukuken savunulacak bir husus ise de; burada hak ve menfaat dengeleri ve amaçlanan gayenin denkleştirilerek, hangi hak ve menfaatin üstün tutulması gerektiğinin değerlendirilmesi gerektiği, amaçlanan gayelerden birinin resmî mahiyette olan ve ancak mahkeme kararı ile düzeltilebilecek tapu kayıtlarının en doğru bir şekilde tutulması olduğu, ancak bu gayenin, Anayasa'nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının kullanımını uzun yıllar etkisiz hâle getirecek şekilde yorumlanmaması gerektiği, kaldı ki, bekletici mesele yapılan dava dosyasının sonucunda kesinleşecek yeni tapu fen bilirkişisi raporunda şayet iş bu dava konusu taşınmazın da anılan kayıtları kapsamına girdiği tespit edilirse, bu dava açısından hukuken yargılamanın iadesine konu edilebileceği gerekçeleriyle asıl davanın kısmen kabulüne, birleştirilen davanın reddine karar verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde asıl ve birleştirilen davada davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Asıl ve birleştirilen davada davacı vekili, eksik inceleme ve araştırma ile karar verildiğini, Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesinin 2013/1572 Esas, 2013/2502 Karar sayılı kararı ile Kadastro Mahkemesinde görülen 1991/47 Esas sayılı davanın sonucunun beklenmesi, sonucuna göre yargılamaya devam edilmesi gerektiği belirtilerek karar bozulmuş ise de, Mahkemece dava sonucu beklenmeden karar verildiğini belirterek, kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, kadastro öncesi hukuki nedene dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. TMK’nın 713/1. maddesi şöyledir:
“Tapu kütüğünde kayıtlı olmayan bir taşınmazı davasız ve aralıksız olarak 20 yıl süreyle ve malik sıfatıyla zilyetliğinde bulunduran kişi, o taşınmazın tamamı, bir parçası veya bir payı üzerindeki mülkiyet hakkının tapu kütüğüne tesciline karar verilmesini isteyebilir.”
2. 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 14. maddesi şöyledir: "Tapuda kayıtlı olmayan ve aynı çalışma alanı içinde bulunan ve toplam yüzölçümü sulu toprakta 40, kuru toprakta 100 dönüme kadar olan (40 ve 100 dönüm dahil) bir veya birden fazla taşınmaz mal, çekişmesiz ve aralıksız en az yirmi yıldan beri malik sıfatıyla zilyetliğini belgelerle veya bilirkişi veyahut tanık beyanlarıyla ispat eden zilyedi adına tespit edilir."
3. Değerlendirme
1. Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; davacı Hazine, çekişmeli ... köyünde kain 517 parsel sayılı taşınmazın açılan başka bir davada Hazineye ait olduğu belirlenen alan içerisinde kaldığı iddiasına dayanarak taşınmazın tapu kaydının iptali ile Hazine adına tescili istemiyle dava açmıştır.
2. Çekişmeli 517 parsel sayılı taşınmaz, 15.06.1977 tarihinde yapılan tapulama çalışmalarında, 60.600m2 yüz ölçümünde, Temmuz 313 tarih 20 ile 29, Şubat 929 tarih 118 ile 127, Eylül 317 tarih 31 ile 40.. vs 10 kıta tapu kayıt maliklerince kesin olarak bilinmeyen bir tarihte (çok eski zamanlarda) tasarruf durumuna ve fenni ziraat nedenleri ile kıtalar arasındaki hudutlar kaldırılmak suretiyle tevhit edilerek tek kıta hâline getirildiği ve gerek köy evlerinin kuruluşu gerek ev maliklerinin meydana getirdiği bağlar, bahçeler ve gerek araziler içerisinden geçen yollar ve arklar ve çeşitli tabiat olayları nedenleri ile meydana gelen dereler ve gerekse kayıt malikleri arasında en son olarak (birçok defalar) yapılan harici ve rızaı taksimle 10 kıta tapu kaydının kapsadığı saha maliklerce ifraz edilerek …. parçaya ayrıldığı, kayıt malikleri yine çok eski tarihlerde köylünün elinde bulunan gayrimenkuller haricinde bütün araziyi kendi aralarında taksim ettikleri, taksim durumuna göre 517 parsel sayılı taşınmazın ... oğlu ...'ya isabet ettiği belirtilerek ... adına tespit edildiği, itiraz üzerine Bölge Tapulama Müdürlüğünün 03.09.1980 tarihli komisyon kararı ile itiraz edenlerden ... ve ... oğlu ... ... itirazlarından feragat ettiklerinden itirazlarının kaldırılmasına, gayrimenkulün tamamı cedlerinden intikalen ve beynelverese taksimen 6 hisse itibariyle 5/6 hissesi tapulama tespit maliki ... ... ’nın, 1/6 hissesi de ... ... oğlu ... ...’nun zilyet ve tasarrufunda olduğu, itiraz eden ... ...’nın da itirazının yersiz olduğu anlaşıldığından, ... ...’nın yerinde görülmeyen itirazının reddine, tapulama tespitinin iptali ile 517 parsel numaralı taşınmazın tamamı 6 hisse itibar edilerek 5/6 hissesinin tespit maliki ..., 1/6 hissesinin de ... ... adına tesciline karar verilmiştir. Komisyon kararına karşı ... ... tarafından Malatya Tapulama Mahkemesinde dava açılmış, Malatya Tapulama Mahkemesinin 1982/299 E. , 1985/48 K. sayılı kararı ile feragat nedeniyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm 28.01.1986 tarihinde kesinleşmiştir.
3. Tapu Müdürlüğünün 12.02.1987 tarihli cevabi yazısı ekinde yer alan çekişmeli 517 parsel sayılı taşınmaza ilişkin tapu kaydında, ...: ... oğlu’nun tam hisse ile malik olarak gösterildiği, Tapu Müdürlüğünün 06.11.1992 tarihli cevabi yazısında ise, daha önce gönderilen tapu kaydında yalnız ... oğlu ... adına kayıtlı olarak gönderildiği, bu yerin 5/6 hissesinin ..., 1/6 hissesinin ... ...’na ait olduğu, önceki kaydın hatalı olduğu bildirilerek, yeni gönderilen tapu kaydında ...: ... oğlu 5/6, ... ...: ... ... oğlu 1/6 malik olarak gösterildikleri görülmüştür.
4. Somut olayda; her ne kadar davanın tefrik edildiği Kadastro Mahkemesinin 1991/47 Esas sayılı dosyasında yer alan çekişmeli 517 parsel sayılı taşınmazın davacı Hazinenin dayandığı krokiler kapsamında kalmadığına ilişkin 06.06.2003 havale tarihli bilirkişi raporu esas alınmak suretiyle Asliye Hukuk Mahkemesi merci tayin edilmiş ise de; merci tayini kararı mahkemenin görevi yönünden bağlayıcı olmakla beraber sözü edilen dosya ile ilgili Kadastro Mahkemesinin 1991/47-2006/15 sayılı kararı, Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesinin 01.02.2011 tarihli ve 2009/334 Esas-2011/476 Karar sayılı kararı ile davacı Hazinenin dayandığı krokilerin kapsamının belirlenmesine ilişkin uygulamanın yeterli olmadığı gerekçesiyle bozulmuş olduğuna göre Hazine tarafından dayanılan krokilerin kapsamının belirlenmesine ilişkin uygulamanın kesinleştiğinden söz edilemez. Anılan nedenle bozmaya konu 1991/47 Esas sayılı dosyada bulunan fen bilirkişi raporuna dayanılarak 20. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonucu Asliye Hukuk Mahkemesinin merci tayin edilmiş olması da davanın, aktarılan davanın ve bozma kararına konu edilen krokilerin kapsamı dışında kaldığı sonucunu doğurmaz.
5. Hal böyle olunca, davanın kapsamı yönünden kadastro mahkemesinde görülen davanın sonucunun beklenmesi, bundan sonra yargılamaya devamla kadastro mahkemesinde kesinleşecek sonucun, bu dosya yönünden de güçlü delil olacağı göz önüne alınarak bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsizdir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Yerel Mahkeme kararının BOZULMASINA,
Dosyanın Mahkemesine gönderilmesine,
Kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,
09.03.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.