"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi
HÜKÜM/KARAR : Kabul/Esastan Ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : Çekerek Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkin açılan davadan dolayı yapılan yargılama sonunda, İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne ilişkin verilen kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 12.Hukuk Dairesince, istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin olarak verilen karar, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiş olup; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı, mirasbırakanı Hamza Uçar'a ait 163 ada 40 ve 42 parsel sayılı taşınmazların kadastro çalışmaları sırasında davalı adına tespit ve tecsil edildiğini, taşınmazların mirasbırakandan kaldığını ve mirasçılar arasında taksim yapılmadığını ileri sürerek, tapu kayıtlarının iptali ile miras payı oranında adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
II. CEVAP
Davalı, davaya konu taşınmazların paylaşım sonucu kendisine kaldığını, diğer kardeşlerin paylarını kendilerine ödediğini, adına kayıtlı taşınmazlarda davacının hak ve alacağının bulunmadığını, taşınmazları 1975 yılından beri kullandığını, davacının babadan kalan miras hakkını fazlasıyla aldığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesince, taşınmazın tarafların mirasbırakanından kaldığı, tüm mirasçıların katılımı ile usulüne uygun paylaşım yapılmadığı, davacının taşınmazlar üzerinde ... bulunduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Nedenleri
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davalının 42 yıldan uzun süredir dava konusu taşınmazları kullandığını, davacı ...'ın taşınmazlardaki paylarını devretmiş olduğunu, kadastro çalışmaları sırasında davacının kadastro bölgesinde yer almasına rağmen dava konusu taşınmazların davalı adına tespit ve tesciline itiraz etmediğini, davacının eldeki davayı kötü niyetli ve haksız olarak açtığını, davanın reddine karar verilmesi gerektiğini belirterek kararın kaldırılmasını istemiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesinin 30.09.2020 tarihli ve 2018/1437 Esas-2020/694 Karar sayılı kararıyla; yerel bilirkişi ve tanıkların dava konusu taşınmazların öncesinde tarafların murisi Hamza Uçar'a ait olduğunu, ölümü ile mirasçılara intikal ettiğini, tüm mirasçıların katılımı ile usule uygun biçimde taksim yapılıp yapılmadığını bilmediklerini, 4 erkek kardeşin taşınmazları aralarında taksim ettiklerini, davacının payını satmadığını bildirdiklerini, dosya içeriğine göre taşınmazların öncesinde muris Hamza Uçar'a ait olduğu ve onun zilyetliğinde iken, ölümü ile mirasçılarına intikal ettiği, murisin terekesinin tüm mirasçıların katılımı ile yöntemine uygun biçimde taksim edilmediği, tarafların mirasçı olup davacının taşınmazlar üzerindeki miras payını davalıya satmadığının yerel bilirkişi ve tanıklar tarafından bildirildiği, Hamza Uçar terekesine ait olduğu ve taksim yapılmadığı belirlenen taşınmazlarda davacının miras payının bulunduğunun anlaşılmasına göre mahkemece, miras payı oranında tapu kayıtlarının iptali ile tesciline karar verilmiş olmasında herhangi bir isabetsizlik bulunmadığı gerekçesiyle 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi uyarınca, davalının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A.Temyiz Yoluna Başvuranlar
Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Nedenleri
Davalı vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesindeki itirazlarına ek olarak, davanın haksız ve mesnetsiz olduğunu, mirasbırakanları Hamza Uçar’ın 12.10.1955 yılında öldüğünü, babalarının ölümünden sonra tüm mal varlığının toplam 7 kardeş tarafından fiili olarak paylaşıldığını, kız kardeşlerin de paylaştırmayı rızaen kabul ettiklerini, dava konusu taşınmazların ise tüm mirasçılar arasında yapılan anlaşma ile davacı, dava dışı kardeş ... ve davalıya kaldığını, davalının dava dışı kardeş ...’in payını 1971 yılında bedelini ödeyerek satın aldığını, 1991 yılında da bu satışa ilişkin taraflar arasında senet düzenlendiğini, yine davalının 1971 yılında davacının payını da satın aldığını, ancak kardeşine olan güveni nedeniyle aralarında senet düzenlenmediğini, 1971 yılından itibaren dava tarihine kadar 42 yıl boyunca taşınmazları davalının kullandığını, bu nedenle kadastro çalışmaları sırasında da taşınmazın davalı adına tespit ve tescil edildiğini, uzun süreli kullanımın harici paylaşımın karinesini oluşturduğunu, mirasın tüm mirasçılar arasında paylaşıldığını, kız kardeşlere de pay verildiğini belirterek kararın bozulmasını istemiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 713/1. maddesi; “Tapu kütüğünde kayıtlı olmayan bir taşınmazı davasız ve aralıksız olarak yirmi yıl süreyle ve malik sıfatıyla zilyetliğinde bulunduran kişi, o taşınmazın tamamı, bir parçası veya bir payı üzerindeki mülkiyet hakkının tapu kütüğüne tesciline karar verilmesini isteyebilir."
2. 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 14. maddesi; “Tapuda kayıtlı olmayan ve aynı çalışma alanı içinde bulunan ve toplam yüzölçümü sulu toprakta 40, kuru toprakta 100 dönüme kadar olan (40 ve 100 dönüm dahil) bir veya birden fazla taşınmaz mal, çekişmesiz ve aralıksız en az yirmi yıldan beri malik sıfatıyla zilyetliğini belgelerle veya bilirkişi veyahut tanık beyanlarıyla ispat eden zilyedi adına tespit edilir.”
3. 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 15. maddesi; “Tapuda kayıtlı taşınmaz malların malikleri veya bunların mirasçıları arasında, tapuda kayıtlı olmayan taşınmaz malların ise ondördüncü madde gereğince belirlenen zilyetleri arasında taksim edildikleri belgelerle veya bilirkişi veyahut tanık beyanları ile sabit olduğu takdirde bu mallar taksim gereğince zilyetleri adına tespit olunur….”
3. Değerlendirme
1. Temyiz olunan nihai kararların bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davalı vekili tarafından temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davalı vekilinin yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı HMK'nın 370. maddesi uyarınca ONANMASINA,
Aşağıda yazılı 456,00 TL bakiye onama harcının temyiz eden davalıdan alınmasına,
08.02.2023 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.