"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Trabzon Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi
KARAR : Esastan Ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : Sürmene Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil istekli davada İlk Derece Mahkemesince, davanın kısmen kabulü ile kısmen reddine ilişkin verilen kararın istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince tarafların istinaf isteminin HMK’nın 353/1-b-1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacılar vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacılar vekili, Trabzon ili, Sürmene ilçesi, ... Mahallesi 230 ada 3, 5 ve 6 ile 101 ada 3 parsel sayılı taşınmazların tamamının kök mirasbırakanları ...'ye ait olduğunu, yaklaşık 50 yılı aşkın süredir kök mirasbırakanları ...'nin nizasız, fasılasız ve malik sıfatıyla zilyetliği altında bulunan taşınmazların mirasçılar arasında yapılmış herhangi bir anlaşma veya taksim bulunmamasına rağmen kadastro çalışmaları sonucunda davalılar adına tespit ve tescil edildiğini ileri sürerek taşınmazların tapu kayıtlarının iptali ile kök mirasbırakan ...'nin mirasçılık belgesindeki miras payları oranında davacılar adına tesciline karar verilmesini talep etmiş, aşamada 18.07.2018 tarihli dilekçeyle, 101 ada 3 parsel sayılı taşınmaz yönünden davadan feragat ettiklerini bildirmiştir.
II. CEVAP
Davalılar, davada taraf olmayan mirasçılar bulunması nedeniyle terekeye temsilci atanarak yargılamanın yürütülmesi gerektiğini, 101 ada 3 parsel sayılı taşınmazın Sürmene Kadastro Mahkemesi'nin 01.08.2011 tarih ve 2010/22 Esas, 2011/71 Karar sayılı kararıyla tescil edildiğini, bilahare Sürmene Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2014/5 Esas sayılı dosyasında görülen kamulaştırmasız el atma nedeniyle açılan tazminat davası sonucunda taşınmazın kamulaştırılarak Karayolları Genel Müdürlüğü adına yol olarak tescil edildiğini, dolayısıyla 101 ada 3 parsel sayılı taşınmazla ilgili davanın husumet ve kesin hüküm nedeniyle reddi gerektiğini, dava konusu 230 ada 3, 5 ve 6 parsel sayılı taşınmazların kadastro tespitlerinin davalılar adına 06.01.2009 tarihinde yapıldığını, dava dışı 230 ada 4 parsel sayılı taşınmazın ise aynı gün kök mirasbırakan ... adına tespit edildiğini, 101 ada 3 parsel sayılı taşınmazın 19.09.2000 tarihinden beri Sürmene Asliye Hukuk Mahkemesi'nde davalı olduğunu, mirasbırakan ...'nin 1984 yılında öldüğünü, davacıların tescilden haberdar olmadıklarını ileri sürmelerinin TMK'nın 2. maddesinde belirtilen dürüstlük kuralına aykırılık teşkil ettiğini, davalıların babası ... ...'nin 1960'lı yıllardan beri çekişmeli taşınmazların zilyedi ve maliki olduğunu, babalarının ölümünden sonra da davalıların taşınmazları tarla ve fındık bahçesine çevirerek kullandıklarını, mahsullerini topladıklarını, davalılardan ...'nin 1980 yılında 230 ada 5 parsel sayılı taşınmaz üzerine üç katlı ev yaptığını ve aboneliklerini aldığını belirterek, davanın reddini istemişlerdir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin tarih ve sayısı yukarıda belirtilen kararıyla; dava konusu 230 ada 3 ile 230 ada 6 parsel sayılı taşınmazların mirasbırakan tarafından çocukları ... ve ...'ya bağışlandığı, ...'nın kendisine bağışlanan 230 ada 3 parsel sayılı taşınmazı ...'e devrettiği, tüm mahalli bilirkişi ve tanıkların iş bu taşınmazların davalıların mirasbırakanı ... ve sonrasında davalıların kullanımında olduğuna ilişkin beyanlarından mirasbırakan tarafından bağışlamanın yanında zilyetliğin de devredildiğinin anlaşıldığı,dava konusu 101 ada 3 parsel yönünden ise davadan feragat edildiği, dava konusu 230 ada 5 parsel sayılı taşınmazda ise mirasçıların bir kısmı tarafından sürdürülen zilyetliğin kök mirasbırakan ... terekesi adına sürdürüldüğü ve davacıların iş bu taşınmazda miras payları oranında hak sahibi oldukları gerekçesi ile davanın kısmen kabulü ile kısmen reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar ve davalılar vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
1. Davacılar ..., ... ..., ..., ..., ... ve ... vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; eldeki davanın kadastro tespiti ve öncesinde zilyetliğe dayalı olarak mülkiyet ... kazanan mirasbırakanın bu hakkını çocuklarından bir kısmına devretmesiyle ilgili olduğunu, Mahkemece devrin geçerli olduğu kabul edilerek davanın reddine karar verildiğini, somut olayda mülkiyetin miras yoluyla geçişine ilişkin bir tasarrufun iptali davası bulunduğunu, hakkındaki dava reddedilen parsellerin mülkiyetlerinin mirasbırakanın ölüm anında terekenin alacak ... olarak tüm mirasçılara geçtiğini, mevcut zilyetliğin 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 13 ve 14.maddelerine göre dava ile yaratılan itiraz çerçevesinde muris muvazaası hükümlerine tabi olarak değerlendirilmesi gerektiğini, itirazın mahkemece yanlış tanımlandığını, miras hükümleri çerçevesinde bir mirasçının diğerleri aleyhine olacak şekilde gerçek anlamda bir edinmede bulunamayacağını, yapılan işlemin açıkça muvazaa nedeniyle sakat bulunduğunu belirterek, İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
2. Diğer davacılar vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; keşifte dinlenen tanık ve mahalli bilirkişi beyanlarının nizalı taşınmazların kök mirasbırakan ...'ye ait olduğunu ortaya koyduğunu, bu sebeple nizalı yerlerin miras payları oranında mirasçılar adına tespit ve tescil edilmesi gerektiğini, her ne kadar Mahkemece tüm mahalli bilirkişi ve tanıkların mirasbırakan tarafından yapıldığı iddia edilen bağış işlemini doğruladığı belirtilmiş ise de aslında tüm beyanların bu şekilde olmadığını, mahalli bilirkişilerin ve davacı tanıklarının tamamının bağış işleminin aksi yönde beyanda bulunduklarını, davalı tanıklarının beyanlarının ise kurgulanarak verildiğini, kök mirasbırakanın nizalı yerler dışında başka taşınmazının bulunmadığını, dolayısıyla kendine ait tüm yerleri iki oğluna bağışladığını, bu durumun hayatın olağan akışına da aykırı olduğunu, davacı tanığı ... ...'in beyanlarına itibar edilmediğini, eksik inceleme ve değerlendirme yapıldığını, somut olayın muris muvazaası hükümlerine göre de değerlendirilmesi gerektiğini, mirasçılar arasında zilyetlikle kazanım hükümlerinin uygulanamayacağını belirterek, İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
3.Davalılar vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; dava konusu 101 ada 3 parsel sayılı taşınmaz hakkındaki davanın feragat nedeniyle reddine karar verildiğini, bu taşınmazla ilgili olarak açılan kamulaştırmasız el atma davasında taşınmaza 260.260,00 TL değer takdir edildiğini, dolayısıyla vekalet ücretinin de bu değere göre hesaplanarak belirlenmesi gerektiğini, her ne kadar beyanları hükme esas alınan tanık ... ... dava konusu 230 ada 5 parsel sayılı taşınmazın kök mirasbırakandan kaldığını ve paylaşılmadığını beyan etmiş ise de bu taşınmazın eskiden beri davalılar tarafından kullanıldığını, kök mirasbırakan ...'ın 1984 yılında, davalıların babası ...'in ise 1990 yılında öldüğünü, davacıların annesi ... ile kök mirasbırakan ...'ın 1950 yılında evlendiklerini, mirasbırakanın mal paylaşımı yaptığında davacıların annesi ... ile evli olmadığı gibi, davacıların da henüz doğmadıklarını, dolayısıyla 230 ada 5 parsel sayılı taşınmaz hakkındaki davanın da reddi gerektiğini belirterek, İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; feragat nedeniyle red kararı verilen 101 ada 3 parsel sayılı taşınmazın değerine ilişkin harç ikmali yapılmadığından vekalet ücretinin maktu olarak takdir edilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı, 230 ada 5 parsel sayılı taşınmaza ilişkin paylaşım veya taksim yapıldığının dosya kapsamıyla ispatlanamadığı, kadastro öncesinde tapusuz olan taşınmazlar hakkındaki muris muvazaası iddiasının dinlenme olanağının bulunmadığı, kadastro öncesi tapusuz olan 230 ada 3 ve 6 parsel sayılı taşınmazların kök mirasbırakan ...'ye ait iken sağlığında davalı tarafa bağışlandığı, uzun süredir devam eden nizasız ve fasılasız zilyetliğin de bağış olgusunu doğruladığı, mirasbırakan tarafından bağışlanan taşınmazların teslimle birlikte malvarlığından çıkmış oldukları, kararın usul ve yasaya uygun olduğu gerekçesi ile tarafların istinaf isteğinin HMK'nın 353/1-b-1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacılar vekili temyiz dilekçesinde özetle; eldeki davanın mülkiyetin miras yolu ile geçişine ilişkin bir tasarrufın iptali davası olduğunu, dava konusu taşınmazların mülkiyetinin mirasbırakanın ölümü anında terekenin alacak ... olarak tüm mirasçılarına geçeceğini, muris muvazaası hükümlerine tabi olarak değerlendirme yapılması gerektiğini belirterek, kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, kadastro öncesi miras ... ve zilyetliğe dayalı tapu iptali-tescil isteğine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 713/1. maddesinde; “Tapu kütüğünde kayıtlı olmayan bir taşınmazı davasız ve aralıksız olarak yirmi yıl süreyle ve malik sıfatıyla zilyetliğinde bulunduran kişi, o taşınmazın tamamı, bir parçası veya bir payı üzerindeki mülkiyet hakkının tapu kütüğüne tesciline karar verilmesini isteyebilir.”
2. 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14/1. maddesinde “Tapuda kayıtlı olmayan ve aynı çalışma alanı içinde bulunan ve toplam yüzölçümü sulu toprakta 40, kuru toprakta 100 dönüme kadar olan (40 ve 100 dönüm dahil) bir veya birden fazla taşınmaz mal, çekişmesiz ve aralıksız en az yirmi yıldan beri malik sıfatıyla zilyetliğini belgelerle veya bilirkişi veyahut tanık beyanlarıyla ispat eden zilyedi adına tespit edilir.” hükümleri düzenlenmiştir.
3. Değerlendirme
1. Bölge Adliye Mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacılar vekilinin temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VII. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle, davacılar vekilinin yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı HMK'nın 370 inci maddesi uyarınca ONANMASINA,
Aşağıda yazılı 120,60 TL bakiye onama harcının temyiz eden davacılardan alınmasına,
28/02/2023 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.