Logo

1. Hukuk Dairesi2021/5697 E. 2023/662 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Kadastro öncesi hukuki nedene dayalı tapu iptali ve tescil davasında, ilk derece mahkemesi kararının değer itibariyle kesin olması nedeniyle yapılan istinaf başvurusunun reddine ilişkin bölge adliye mahkemesi kararının doğru olup olmadığı.

Gerekçe ve Sonuç: 7251 sayılı Kanun'un 53. maddesiyle 3402 sayılı Kadastro Kanunu'na eklenen Ek 6. maddenin, kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescil davalarında miktar ve değere bakılmaksızın istinaf yolunu açtığı, bu düzenlemenin yargılamanın devamı niteliğindeki kanun yolu aşamasında olan davalara da uygulanması gerektiği, dolayısıyla bölge adliye mahkemesinin ilk derece mahkemesi kararının kesin olduğu gerekçesiyle istinaf başvurusunu reddetmesinin hatalı olduğu gözetilerek bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Trabzon Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi

HÜKÜM/KARAR : Ret - Ek karar ile istinaf dilekçesinin reddi / İstinaf isteminin reddi

İLK DERECE MAHKEMESİ : Torul Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine, kararın davacı tarafından istinaf edilmesi üzerine, İlk Derece Mahkemesince ek karar ile dava değeri kesinlik sınırının altında olduğundan davacının istinaf dilekçesinin reddine karar verilmiştir.

Ek kararın davacı tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun HMK'nın 353/1-b-1. maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı tarafından temyiz edilmekle; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili, Gümüşhane ili, Torul ilçesi, Gümüştuğ köyü, 313 ada 5, 315 ada 22, 315 ada 42 ve 316 ada 19 parsel sayılı taşınmazların kök mirasbırakanı ...’den intikal ettiğini ancak kadastro tespiti sırasında davalılar adına tespit ve tescil edildiğini, tespitin hatalı olduğunu ileri sürerek, dava konusu taşınmazların tapu kayıtlarının iptali ile kök mirasbırakanı ... oğlu ...'in mirasçıları adına tesciline karar verilmesini talep etmiş, 24/05/2017 tarihli duruşmada istemini davacının miras payına hasretmiştir.

II. CEVAP

Bir kısım davalı, kadastro tespitinin doğru olduğunu belirterek, davanın reddini istemiş, diğer davalılar davaya cevap vermemişlerdir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davacının mirasbırakanı ...’in dava konusu taşınmazları davalıların mirasbırakanı ... ...’e bıraktığı ve o tarihten beri taşınmazın ... ... tarafından kullanıldığı, iddianın kanıtlanamadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş, karar davacı vekili tarafından istinaf edilmiş ve İlk Derece Mahkemesince davanın miktar itibariyle kesin olması sebebiyle 19.03.2020 tarihli ek kararla davacı vekilinin istinaf talebinin reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen ek kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; dava konusu taşınmazların değerinin çok daha yüksek olduğunu, İlk Derece Mahkemesi kararının kesin olmadığını, eksik inceleme ve değerlendirme ile karar verildiğini belirterek, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davacının miras payına isabet eden değerin 2.688,50 TL olduğu, bu değerin kararın verildiği tarih itibariyle Yasada öngörülen 5.390,00 TL istinaf başvurusu kesinlik sınırının altında kaldığı, karar tarihi nedeniyle eldeki davaya 28/07/2020 tarihinde resmi gazetede yayımlanan HMK ile bazı kanunlarda değişiklik yapılmasına dair 7251 sayılı Kanun'un 53. maddesi ile 3402 sayılı Kadastro Kanunu'na eklenen Ek 6. maddenin uygulanamayacağı gerekçesi ile 6100 sayılı HMK'nın 353/1-b-1. maddesi uyarınca davacının ek karara yönelik istinaf talebinin reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; 7251 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun'un 53. maddesi gereğince 3402 sayılı Kadastro Kanunu'na geçici 6. madde eklendiğini, bu maddeye göre kararın kesin olmadığını, davacının hak arama hürriyetinin kısıtlandığını belirterek ve aşamadaki esasa ilişkin iddia ve itirazlarını tekrar ederek, kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, kadastro öncesi hukuki nedene dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkin olup öncelikle çözümlenmesi gereken bir diğer uyuşmazlık ise 7251 sayılı Kanun’un 53. maddesi ile 3402 sayılı Kanun’a eklenen Ek 6. maddenin eldeki davaya uygulanıp uygulanamayacağı noktasındadır.

2. İlgili Hukuk

2.1. Anayasa’nın 36. madddesinin 1. fıkrası uyarınca herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı yahut davalı olarak iddia ve savunma ile ... yargılanma hakkında sahiptir; yine Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. maddesinde de herkesin kişisel hak ve yükümlülükleriyle ilgili her türlü iddiasını mahkeme huzuruna taşınma ... teminat altına alınmıştır. Mahkeme kararlarına karşı kanun yoluna başvuru ... ... yargılanma hakkının saç ayaklarındandır. Bu anlamda mahkemeye erişim ... kapsamında uyuşmazlığın etkin şekilde sonuçlandırılması ancak kanun yolu denetimi ile mümkündür. Kişinin mahkemeye başvurmasını engelleyen veya mahkeme kararlarının denetim mekanizmasını önemli ölçüde etkisizleştiren sınırlamalar, erişim hakkını ihlal edebilir.

2.2. Nitekim 28.07.2020 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 22.07.2020 tarihli ve 7251 sayılı Kanun’un 53. maddesi ile 3402 sayılı Kanun’a eklenen Ek 6. maddesi ile "Kadastro Mahkemesinin veya askı ilan süresinden sonra, kadastro öncesi nedene dayalı olarak açılan davalarda genel mahkemelerin verdiği kararlar ile orman kadastrosuna ilişkin davalarda bu mahkemelerce verilen kararlara karşı, miktar ve değere bakılmaksızın 12.01.2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu hükümlerine göre istinaf veya temyi kanun yoluna başvurulabilir." hükmü getirilmiştir. Hükmün gerekçesinde de açıkça belirlendiği üzere, bu madde ile mevzu davaların mülkiyet hakkına doğrudan tesirinden ötürü ehemmiyeti gereği miktar ve değerine bakılmaksızın kanun yolu incelemesine tabi tutulması suretiyle etkin denetim mekanizması oluşturulması amaçlanmıştır.

2.3. Anayasa ve AİHS ile güvence altına alınan ... yargılama ... kapsamında mahkeme kararlarına karşı kanun yolu başvurusunda bulunma ..., hukuki belirlilik ilkesi, etkin denetim mekanizmasının oluşturulması gayesi ve 7251 sayılı Kanun’un 53. maddesi ile 3402 sayılı Kanun’a eklenen Ek 6. maddesinin düzenleme amacı bir arada değerlendirildiğinde, tereddüte yol açan usul hükümlerinin aşırı şekilci olarak uygulanması neticesinde yasanın denetim yollarının kullanımını önemli ölçüde etkileneceğinden, kanun yolu başvuru aşamalarının süren usul işlemlerinden olduğu, hükmün kesinleşinceye kadar geçirdiği derecatın bir bütünü oluşturduğu hususları da göz önüne alındığında, 3402 sayılı yasanın Ek 6. maddesinin henüz kanun yolu aşamasında olan dava dosyalarına, yürürlük tarihinden bağımsız olarak sirayet edeceği hususunun tereddütsüz olduğu anlaşılmaktadır.

3. Değerlendirme

Somut olayda, Bölge Adliye Mahkemesince 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 341/(2) ve ek madde-1’e göre dava değerinin 5.390,00 TL’den az olması nedeniyle İlk Derece Mahkeme kararının kesin olduğundan bahisle davacının ek karara yönelik istinaf dilekçesinin reddine karar verildiği anlaşılmakta olup, kadastro öncesi nedene dayalı olarak açılmış olan eldeki tapu iptal ve tescil davasında, İlk Derece Mahkemesi kararının değer itibariyle kesin olduğu gerekçesi ile 19.03.2020 tarihli ek karara yönelik istinaf başvurusunun HMK'nın 353/1-b-1. maddesi uyarınca reddine karar verilmiş olması yukarıda değinilen yasal düzenlemeye aykırıdır.

Hâl böyle olunca; Bölge Adliye Mahkemesi tarafından işin esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi hatalıdır.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

1. İlk Derece Mahkemesinin 19.03.2020 tarihli ek kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,

2. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 371/1-a maddesi uyarınca Trabzon Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi kararının BOZULMASINA,

Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgiliye iadesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesinin 08.01.2020 tarihli kararına yönelik yapılan istinaf başvurusunun değerlendirilmesi için Trabzon Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi gönderilmesine,

08.02.2023 tarihinde kesin olmak üzere oy çokluğuyla karar verildi.

-MUHALEFET ŞERHİ-

Dava, kadastro öncesi sebebe dayalı asliye hukuk mahkemesinde açılmış tapu iptali - tescil davasıdır.

İlk Derece Mahkemesince verilen kararın istinafı üzerine, istinaf talebi değer düşüklüğü nedeniyle reddedilmiş, bu kararın istinaf edilmesi üzerine de Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun reddine karar verilmiş, bu kararın temyize getirilmiştir.

Sayın çoğunluk ile aramızda oluşan uyuşmazlık, temyiz incelemesine konu kararın değer itibariyle verildiği anda kesin olup olmadığı, bir başka ifadeyle temyiz incelemesinin mümkün olup olmadığı, Bölge Adliye Mahkemesi kararının doğru olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

Temyize ve istinafa ilişkin hükümler 6100 sayılı HMK'da düzenlendiğine göre aynı yasanın 448. maddesi “Zaman bakımından uygulanma” başlığıyla “Bu kanun hükümleri, tamamlanmış işlemleri etkilememek kaydıyla derhal uygulanır.” demektedir.

Diğer yandan 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun Ek madde 6 ise “…kadastro öncesi nedene dayalı olarak açılan davalarda genel mahkemelerin verdiği kararlar …..miktar veya değerine bakılmaksızın 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu hükümlerine göre istinaf veya temyiz kanun yoluna başvurulabilir.” şeklindedir. Söz konusu bu düzenleme 22.07.2020 tarihli 7251 sayılı Yasa'nın 53. maddesi ile getirilmiştir. Yürürlük tarihi ise 28.07.2020 tarihidir.

6100 sayılı HMK’nın geçici 3. maddesi ise “Bölge adliye mahkemelerinin …göreve başlama tarihine kadar, 1086 sayılı Kanun'un temyize ilişkin yürürlükteki hükümlerinin uygulanmasına devam olunur…” şeklinde düzenlenmiştir.

1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 427/2.maddesi ise “miktar veya değeri birmilyar lirayı geçmeyen taşınır mal ve alacak davalarına ilişkin nihai kararlar kesindir.” demek suretiyle gayrımenkullere ilişkin uyuşmazlıklarda değere bakılmaksızın temyiz yolunun açık olduğu belirtilmiştir.

HMK’nın istinaf yoluna başvurulabilen kararlar başlıklı 341. maddesinin 2. fıkrası ise “Miktar veya değeri 10.280 Türk Lirasını (bu tutar dahil) geçmeyen mal varlığı davalarına ilişkin kararlar kesindir” demek suretiyle istinaf sınırını belirlemiştir. (miktar güncellenmiştir) Bu miktarın her yıl yeniden değerleme suretiyle arttırıldığı izahtan varestedir.

Bölge adliye mahkemeleri bilindiği üzere 20.07.2016 tarihinde faaliyete başlamıştır.

Bu yasal düzenlemeler karşısında çözümlenmesi gereken husus; Bölge adliye mahkemelerinin faaliyete geçtiği 20.07.2016 ile Kadastro Yasası'nın ek 6. maddesinin yürürlüğe girdiği 28.07.2020 tarihi arasında hüküm altına alınan uyuşmazlıklar açısından ek 6. maddenin uygulanıp uygulanmayacağı, bir başka ifade ile verildiği anda kesin olan bu kararlara karşı temyiz yolunun mümkün olup olmadığı hususudur.

Bölge adliye mahkemelerinin faaliyete geçtiği tarihten sonra 1086 sayılı HUMK’un 427/2. maddesinin uygulanmasının mümkün olmadığı, yine 6100 sayılı HMK’nın geçici 3. maddesinin açık hükmüdür. 6100 sayılı Yasada temyiz sınırı için gayrımenkuller açısından bir ayrım yapılmamıştır.

3402 sayılı Yasa'nın ek 6. maddesinin geriye yürüyeceğine dair herhangi bir düzenleme de yapılmamıştır. Genel kural, özel hukuk yargılamasına ilişkin kanun hükümlerinin yürürlük tarihinden sonra sonuç doğurmasıdır.

Verildiği anda değer itibariyle istinaf veya temyiz sınırının altında kalan kararların o anda kesinleştiğinde ise şüphe bulunmamaktadır. Bir kararın kesinleşmesi, ya verildiği anda miktar itibariyle kanun yoluna kapalı olması, veya kanunda açıkça kesin olduğunun belirtilmesi nedeniyle, ya da kanun yolları tüketilmek suretiyle olur. Verildiği anda kesin olan hüküm bakımından artık yargılama bitmiştir. Yargılama süreci biten bir uyuşmazlık için temyiz incelemesi mümkün değildir. Kesinlik, yargılamanın devamına engel bir durumdur. Hüküm, verildiği anda kesin olduğu için artık tamamlanmış bir usulü işlem söz konusudur. Bu nedenle HMK 448. maddesi gereğince Kadastro Kanunu’nun ek 6. maddesinin tamamlanmış işlemlere uygulanması mümkün değildir. Ayrıca kesin olan bu kararın lehine olan taraf bakımından usulü kazanılmış hak doğuracağı da unutulmamalıdır. Usulü kazanılmış hak ilkesi kamu düzeninden olup usul hukukunun en önemli, en temel ilkelerinden biridir.

Prof. Dr. Baki KURU “Miktar veya değeri temyiz (kesinlik) sınırını geçmeyen menkul (taşınır) mal ve alacak davalarına ilişkin nihai kararlar kesindir.” (HUMK hükümlerine göre) derken Hukuk Muhakemeleri Usulü 2001 Altıncı baskı 4981. sayfasında “ Kanundan ötürü verildiği anda kesin olan bir karar temyiz edilirse, temyiz talebi (esasına girilmeden) mesmu olmadığından dolayı reddedilir. Fakat, Yargıtay, böyle bir (kesin) kararı yanlışlıkla bozarsa, bu bozma kararı ve mahkemenin bundan sonra yaptığı işlemler geçersizdir (yok sayılır)” demektedir.

Bu nedenlerle sayın çoğunluğun değere bakılmaksızın kanun yolu denetimi yapılması gerektiği yönündeki görüşüne katılmıyorum.

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 36. maddesi ile düzenlenen “Hak arama hürriyeti”nin somut olayla ilgisi bulunmamaktadır. Sayın çoğunluk, dava değerinin düşük olması nedeniyle kanun yolunu kapatan HMK hükümlerinin Anayasa’ya aykırı olduğunu düşünüyorsa öncelikle Anayasa Mahkemesine iptal başvurusu yapması gerekir. Aksi halde halen yürürlükte bulunan veya uygulama tarihinde yürürlükte bulunan yasanın şu veya bu gerekçelerle uygulanmaması keyfilik sonucunu doğuracaktır. Diğer yandan kanun yolu denetiminde sınır getiren tüm yasa maddeleri için aynı uygulamaya gidilmesi halinde bütün kararlara karşı kanun yolu denetimi açılacak ki Anayasanın 36. maddesinin bu şekilde yorumlanmasının kabulü mümkün değildir.

Somut uyuşmazlığa gelince, taşınmazın değerinin keşfen 2.688,00 TL olarak belirlendiği, İlk Derece Mahkemesince davanın reddine kesin olarak karar verildiği, istinaf isteğinin kesinlik nedeniyle ek karar ile değerden reddedildiği, Bölge Adliye Mahkemesince de bu karara yapılan istinaf başvurusunun esastan reddedildiği dosya kapsamıyla sabittir.

Yukarıda açıklanan nedenlerle, eldeki dava bakımından taşınmaz değerinin istinaf inceleme sınırının altında olması nedeniyle Bölge Adliye Mahkemesinin, istinaf talebinin değerden reddine ilişkin kararının onanması düşüncesiyle, kararın bozulması yönünde oluşan sayın çoğunluk görüşüne katılmıyorum.