Logo

1. Hukuk Dairesi2021/6142 E. 2023/1707 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Kadastro çalışmaları sonucu Hazine adına tescil edilen taşınmazın davacıya ait olduğu iddiasıyla açılan tapu iptal ve tescil davasının reddine ilişkin istinaf kararının temyiz edilmesi.

Gerekçe ve Sonuç: Davacının taşınmaz üzerinde 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14. maddesindeki ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 713/1. maddesindeki zilyetlik koşullarını sağlayamadığı, taşınmaz üzerinde ekonomik amaca uygun zilyetliğinin bulunmadığı ve bu iddiasını ispatlayamadığı gözetilerek Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Diyarbakır Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi

KARAR : Kabul

İLK DERECE MAHKEMESİ : Hani Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki tapu iptal ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı dava dilekçesinde özetle, Hani ilçesi, ... köyünde yapılan kadastro çalışmaları sonucu 306 ada 2 parsel sayılı 45.895,58 metrekare yüz ölçümündeki taşınmazın Hazine adına tespit ve tescil edildiğini, ancak bu taşınmazın kendisine ait olduğunu, ancak köy muhtarı ile arasında husumet bulunduğunu, bilirkişi olarak da muhtarın babasının görevlendirildiğini,köyde bulunmadığı dönemde taşınmazı kasıtlı olarak Maliye Hazinesi adına tescil ettirdiklerini ileri sürerek, taşınmazın tapu kaydının iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemiştir.

II. CEVAP

Davalı vekili cevap dilekçesinde, dava konusu taşınmaza ilişkin olarak Hani Kadastro Mahkemesinin 2012/4 Esas sayılı dosyası ile kadastro tespitine itiraz davası açıldığını, Mahkemece husumet nedeniyle davanın reddine karar verildiğini, anılan davanın eldeki dava yönünden kesin hüküm teşkil ettiğini, kadastro mahkemelerinin görevli olduğunu, davacı yararına zilyetlikle edinim koşullarının oluşmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

Hani Asliye Hukuk Mahkemesinin 22.10.2019 tarihli ve 2016/171 Esas, 2019/209 Karar sayılı kararı ile bilirkişi beyanları ve raporlar gereğince dava konusu taşınmazın davacıya ait olduğu, her ne kadar dava konusu taşınmaz üzerinde uzun süreden beri tarımsal faaliyetin olmadığı tespit edilse de bölgedeki yoğun terör faaliyetleri neticesinde kimi köylülerin bölgeyi terk ettiği, kimilerinin ise terör korkusu nedeni ile taşınmazlarını işleyemedikleri, bu nedenle davacı terkinin iradi olmadığı, 3402 sayılı Yasa'nın 14. maddesindeki yasal koşulların oluştuğu gerekçesi ile davanın kabulüne, çekişmeli taşınmazın Hazine adına olan tapu kaydının iptali ile davacı adına tapuya kayıt ve tesciline, fen bilirkişisi ... ...’nin 19.10.2018 tarihli raporunun kararın eki sayılmasına karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; kadastro çalışmaları yapıldığı sırada usulüne uygun ilan ve işlemler yapılmış olmasına karşın herhangi bir itirazın söz konusu olmadığını, kadastro çalışmalarının üzerinden uzun zaman geçtiğini ve dava açma hakkının ortadan kalktığını, dolayısıyla davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken işin esasına girilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, dava konusu taşınmazın Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olduğunu ve mülkiyetinin vatandaşa verilmesinin kabul edilemeyeceğini, Mahkemece yapılan incelemenin hüküm kurmaya yeterli olmadığını, davacının dava konusu taşınmaz üzerinde ekonomik zilyetliği bulunmadığını, davacının dava konusu taşınmazla ilgili olarak kanunun aradığı anlamda imar- ihya şartlarını yerine getirmediğini belirterek kararın kaldırılmasını istemiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

Diyarbakır Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesinin 17.12.2020 tarihli ve 2020/335 E., 2020/683 K. sayılı kararıyla; Mahkemece yapılan keşifte dinlenilen yerel bilirkişilerin ağırlıklı olarak çekişmeli taşınmazın davacının babasından intikal olduğu, 1987 yıllarında ekildiği, 1992-1993 yıllarında yaşanan terör olayları nedeniyle köyden göç edildiği ve taşınmazın kullanımsız kaldığını beyan ettikleri, davacının da , yaşanan terör olayları nedeniyle taşınmazı kullanmayı bıraktığını ancak 2005 yılında tekrar köye döndüğünü beyan ettiği, ancak 1953, 1973, 1984 tarihli ... fotoğrafları üzerinde yapılan incelemede, bahsi geçen tarihlerde taşınmazın kullanılmadığı, üzerinin ... ağaçlarıyla kaplı olduğu, aradan geçen sürede taşınmazın üzerinde değişiklik gözlenmediği, 1986 tarihli memleket haritasında dahi meşelik- çalılık alanda kaldığının tespit edildiği, ziraat bilirkişisi tarafından taşınmazın 3. sınıf kuru tarım arazisi sınıfına girdiği, daha önce tarım yapıldığı, sınırlarını belirtir şekilde taşlarının toplandığı ancak yıllardır kullanılmadığı, ekim -dikim yapılmadığının bildirildiği, fen bilirkişisinin raporuna eklediği 2016 tarihli uydu fotoğrafında ise taşınmazın eski tarihli ... fotoğraflarında olduğu gibi ağaçlarla kaplı olduğunun görüldüğü, gerek taşınmazın güncel durumu, gerekse incelemesi yapılan 1953, 1973, 1984 tarihli ... fotoğrafları ile 2016 tarihli uydu fotoğraflarına göre taşınmazın her zaman için ... ağaçlarıyla kaplı olduğu, 108 ada 1 sayılı orman parseline yakın komşu olduğu, taşınmaz üzerinde zilyetlik emarelerine rastlanmadığı, güvenlik gerekçesiyle köyün boşaltıldığı kabul edilse dahi taşınmaz üzerinde hiç bir zaman kazanmayı sağlayacak ekonomik amaca uygun zilyetliğin bulunmadığının anlaşıldığı, davacı tarafça ispat edilemeyen davanın reddine karar verilmesi gerekirken aksi yorumla davanın kabulüne karar verilmiş olmasında isabet bulunmadığı gerekçesiyle istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmünün ortadan kaldırılarak davanın reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı temyiz dilekçesinde özetle; taşınmazı 1987 yılında ektiğini, ancak 1992-1993 yılları arasında gerçekleşen terör olayları nedeniyle köyden göç etmek zorunda kaldığını, dava konusu taşınmazın 2011 yılında köyde olmadığı dönemde köy muhtarı ile arasında husumet olması nedeniyle kasıtlı olarak Maliye Hazinesi adına tescil ettirildiğini, taşınmaz üzerindeki zilyetliğine iradesi dışında geçici olarak ara verildiğini, taşınmazın doğu tarafından kalan aynı bitki örtüsüne sahip taşınmazların kadastro çalışmaları sırasında ... ve ... aileleri adına tescil edildiğini, 1992-1993 yılları arasında köyde terör olayları nedeniyle bölgesel göç yaşandığını, keşif mahallinde dinlenilen bilirkişilerin taşınmazı davacının kullandığını ve tarımsal faaliyet yaptığını beyan ettiklerini, davanın kabulüne karar verilmesi gerektiğini belirterek kararın bozulmasını istemiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Taraflar arasındaki uyuşmazlık, kadastrodan önceki nedene dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1. 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14. maddesi; “Tapuda kayıtlı olmayan ve aynı çalışma alanı içinde bulunan ve toplam yüzölçümü sulu toprakta 40, kuru toprakta 100 dönüme kadar olan (40 ve 100 dönüm dahil) bir veya birden fazla taşınmaz mal, çekişmesiz ve aralıksız en az yirmi yıldan beri malik sıfatıyla zilyetliğini belgelerle veya bilirkişi veyahut tanık beyanlarıyla ispat eden zilyedi adına tespit edilir.”

2. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 713/1. maddesi; "Tapu kütüğünde kayıtlı olmayan bir taşınmazı davasız ve aralıksız olarak yirmi yıl süreyle ve malik sıfatıyla zilyetliğinde bulunduran kişi, o taşınmazın tamamı, bir parçası veya bir payı üzerindeki mülkiyet hakkının tapu kütüğüne tesciline karar verilmesini isteyebilir."

3. 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 17. maddesi; “Orman sayılmayan Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ve kamu hizmetine tahsis edilmeyen araziden, masraf ve emek sarfı ile imar ve ihya edilerek tarıma elverişli hale getirilen taşınmaz mallar 14 üncü maddedeki şartlar mevcut ise imar ve ihya edenler veya halefleri adına, aksi takdirde Hazine adına tespit edilir.”

4. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 190/1. maddesi; "İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir."

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 6. maddesi; "Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür." hükümlerini düzenlemiştir.

3. Değerlendirme

1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davalı vekilince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeple;

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanunu'nun 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Aşağıda yazılı 120,60 TL bakiye onama harcının temyiz eden davacıdan alınmasına,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

22.03.2023 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.