Logo

1. Hukuk Dairesi2021/6233 E. 2023/1738 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davacı tarafından 30 yılı aşkın süredir zilyet olarak kullanılan taşınmazın Hazine adına tespit edilmesi üzerine tapu iptali ve tescil davası açılması.

Gerekçe ve Sonuç: Davacı tarafından ileri sürülen zilyetliğin, taşınmazın imar ve ihyası ile ekonomik getirisinin sağlanmasına yönelik olmadığı, Kadastro Kanunu'nun 14. ve 17. maddelerinde öngörülen şartların oluşmadığı değerlendirilerek mahkeme kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Adana Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi

KARAR : Esastan Ret

İLK DERECE MAHKEMESİ : Anamur 3. Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.

Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde; Mersin ili, Anamur ilçesi, Anıtlı köyü, ... mevkiinde yapılan kadastro çalışmaları sırasında, 174 ada 59 parsel sayılı taşınmazın davalı Hazine adına tespit gördüğünü, taşınmazın müvekkili tarafından 30 yılı aşkın süredir malik sıfatıyla zilyet olarak kullanıldığını, müvekkilinin kendisine tebliğ edilen ecrimisil ihbarnamesi ile kadastro tespitinden haberdar olduğunu ileri sürerek, davalı Hazine adına olan tapu kaydının iptali ile müvekkili adına tesciline karar verilmesini istemiştir.

II. CEVAP

Davalılar davaya cevap vermemişlerdir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davacının dava konusu taşınmazda otuz yılı aşkın bir süredir zilyetliği bulunduğunu ileri sürdüğü kısmın, mahallinde yapılan keşif sonucu alınan 18.10.2018 havale tarihli bilirkişi raporunda; A harfi ile gösterilen 979,36 m2 miktarlı kısım olduğu, ziraat ve jeodezi bilirkişi kurulundan alınan rapora göre imar ve ihya işlemlerinin tamamlanmadığı ve arazinin tarıma elverişli hale getirilmediği, sadece konut kullanımı ile zilyetliğin varlığının davayı ispat için yeterli olmayacağı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

Davacı vekili, müvekkilinin 30 yılı aşan zilyetliği sonucu dava konusu taşınmazda imar ve ihyayı tamamladığını, keşifte dinlenen mahalli bilirkişi ve tanık beyanları ile iddialarının ispatlandığını, taşınmaz üzerinde müvekkiline ait 30 yaşında meyve ağaçları olduğunu, bilirkişi raporlarındaki görüş ve kanaatin genel olarak kendileri lehine olduğunu, jeodezi raporunu kabul etmediklerini, bu raporun diğer bilirkişi raporları ile çeliştiğini, çelişkinin giderilmesi gerektiğini, jeodezi bilirkişisinin keşifte bulunmadığını ve taşınmazı görmeden rapor hazırladığını belirterek, yerel mahkeme kararının itirazları doğrultusunda kaldırılmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; ... fotoğrafları ve memleket haritalarının değerlendirilmesi sonucu düzenlenen teknik bilirkişi heyet raporu ile uyuşmayan mahalli bilirkişi beyanlarına itibar edilmesinin mümkün olmadığı, bilirkişi heyet raporuna göre dava konusu taşınmazın çok yüksek bir eğime sahip olduğu, (%40-45) 1986 ve 1990 tarihli ... fotoğraflarında ve memleket haritalarında doğal olarak yetişen makilik, çalılık gibi bitki örtüsü ile kaplı olup, tarım amaçlı işleme bulunmadığı, imar ve ihya edilmediği, taşınmaz üzerine sadece ev yapmanın yerleşik Yargıtay kararları gereği imar ihya olarak kabul edilmediği, taşınmaz üzerinde yer alan 30 yaşındaki iki adet badem ve harnup ağacının kendiliğinden yetişebilen nitelikte ağaçlar olması ve adedi nazara alındığında imar ihya olarak değerlendirilmesinin mümkün bulunmadığı, ekonomik verim amacına yönelik olmayıp kişisel ihtiyacı giderme amacıyla yetiştirildikleri, Kadastro Kanunu'nun imar ihya ve zilyetlik sebebi ile taşınmaz edinme hususunu düzenleyen 14 ve 17. maddelerinde düzenlenen şartların davacı lehine gerçekleşmediği gerekçesiyle başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı vekili, istinaf talepli dilekçesinde ileri sürdüğü nedenleri tekrarla kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, TMK'nun 713/1, 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14 ve 17. maddelerine dayalı tescil isteğine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1. 4721 sayılı ... Medeni Kanunu’nun 713/1. maddesi şöyledir;

"Tapu kütüğünde kayıtlı olmayan bir taşınmazı davasız ve aralıksız olarak yirmi yıl süreyle ve malik sıfatıyla zilyetliğinde bulunduran kişi, o taşınmazın tamamı, bir parçası veya bir payı üzerindeki mülkiyet hakkının tapu kütüğüne tesciline karar verilmesini isteyebilir."

2. 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 14. maddesi şöyledir;

“Tapuda kayıtlı olmayan ve aynı çalışma alanı içinde bulunan ve toplam yüzölçümü sulu toprakta 40, kuru toprakta 100 dönüme kadar olan (40 ve 100 dönüm dahil) bir veya birden fazla taşınmaz mal, çekişmesiz ve aralıksız en az yirmi yıldan beri malik sıfatıyla zilyetliğini belgelerle veya bilirkişi veyahut tanık beyanlarıyla ispat eden zilyedi adına tespit edilir.”

17. maddesi şöyledir;

“ Orman sayılmayan Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ve kamu hizmetine tahsis edilmeyen araziden, masraf ve emek sarfı ile imar ve ihya edilerek tarıma elverişli hale getirilen taşınmaz mallar 14 üncü maddedeki şartlar mevcut ise imar ve ihya edenler veya halefleri adına, aksi takdirde hazine adına tespit edilir.’’

3. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 190. maddesi şöyledir:

"İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir."

4. 4721 sayılı TMK'nın 6. maddesi şöyledir:

"Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür."

3. Değerlendirme

1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 ... maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2.Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacı vekilince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 ... maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Aşağıda yazılı 120,60 TL bakiye onama harcının temyiz eden davacıdan alınmasına,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

23.03.2023 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.