"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi
KARAR : Esastan Ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : Osmancık Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı ... vekili, Osmancık ilçesi, Çiftlikler Mahallesinde yer alan dava konusu taşınmazın davacı İdare tarafından alınan kamu yararı kararı gereğince kamulaştırılıp, bedelinin o zamanki maliki olan ... ... adına bankaya yatırıldığını, Osmancık Asliye Hukuk Mahkemesinin 1976/857 E. ve 1976/551 K. sayılı kararı ile tescil kararının verildiğini, ancak 1984 yılında yapılan kadastro çalışmalarında 348 ada 2 parsel numarasını alan taşınmazın davacı İdare adına tescil edilmeyerek davalı özel şahıslar adına tescil edildiğini ileri sürerek tapu kaydının iptali ile davacı adına tescilini, kamulaştırmanın ve hudut genişliğinin korunmasını istemiştir.
II. CEVAP
Bir kısım davalılar, çekişmeli taşınmazın öncesinde de tapulu olduğunu, kamulaştırma işleminin usulünce yapılmadığını, hak düşürücü sürenin geçtiğini belirtip davanın reddini savunmuşlardır.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Osmancık Asliye Hukuk Mahkemesinin 25.10.2017 tarihli ve 2013/11 Esas, 2017/1074 Karar sayılı kararı ile, davanın 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3. maddesinde düzenlenen on yıllık hak düşürücü süreden sonra açıldığı gerekçesiyle reddine karar verilmiş, kararın taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesinin 25.05.2018 tarihli ve 2018/601 Esas, 2018/679 Karar sayılı kararı ile, mahkemece öncelikle kamulaştırma tarihinde yürürlükte olan mevzuat uyarınca kamulaştırma işleminin tamamlanıp tamamlanmadığının araştırılması gerekirken bu yönde bir inceleme yapılmaksızın ve kamulaştırma işlemi usulünce tamamlanmış ise 3402 sayılı Kanun'un 12/3. maddesinde öngörülen 10 yıllık hak düşürücü sürenin uygulanıp uygulanmayacağının hükmün gerekçesinde değerlendirilmeksizin, davanın hak düşürücü süreden reddinin yerinde olmadığı gerekçesiyle İlk Derece Mahkemesi Kararının kaldırılmasına karar verilerek dosya yeniden inceleme yapılmak üzere yerel mahkemesine gönderilmiş, İlk Derece Mahkemesinin 14.09.2020 tarihli ve 2018/412 Esas, 2020/297 Karar sayılı kararı ile, hak düşürücü süre nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
1. Davacı vekili, Yargıtayın 3402 sayılı Kanun'un 12/3. maddesinin uygulanması ile ilgili kararlarından sonra yasa koyucunun “tapu kütüğündeki tescile iyi niyetle dayanarak mülkiyet veya başka bir ayni hak kazanan üçüncü kişinin bu kazanımının korunması; dava açma hakkına getirilen 10 yıllık hak düşürücü süre sınırlamasının hakka yönelik olmadığı da dikkate alınarak Anayasa’da öngörülen eşitlik ilkesi gereğince özel mülkiyet ve kamu mülkiyeti ayrımı yapılmaksızın, gerçek ve özel hukuk tüzel kişileri yanında kamu tüzel kişiliğinin de bu sürece tabi olması, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nda öngörülen tapuya ... ilkesini uygulanamaz hale getiren ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin Ek 1 numaralı protokolünün 1. maddesine aykırılık oluşturan uygulamanın ortadan kaldırılması ve farklı yorumlar yapılmasının önüne geçilmesi amaçlanmıştır.” gerekçesi ile 3402 sayılı Kanun'un 12. maddesinin 3. fıkrasının taşınmazın niteliğine ve tarafların sıfatına bakılmaksızın uygulanacağını düzenlediğini, 23.07.2011 tarihli ve 28003 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Anayasa Mahkemesinin 12.05.2011 tarihli ve 2009/31 E., 2011/77 K. sayılı kararı ile, 3402 sayılı Kanun'un 12. maddesinin 3.fıkrasına 5841 yasa ile eklenen "Bu hüküm iddia ve taşınmazın niteliğine yahut devlet veya diğer kamu tüzel kişileri dahil tarafların sıfatına bakılmaksızın uygulanır." cümlesinin iptaline karar verildiğini, Anayasa Mahkemesi kararının gerekçesinde belirtildiği üzere yerel mahkemece, 10 yıllık zamanaşımına istinaden davanın reddine karar verilmesinin hatalı olduğunu, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun 36. maddesine göre araştırma yapılıp karar verilmesi gerektiğini ileri sürerek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılması ile davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
2. Davalılar vekili, taşınmazın değeri keşfen saptanmasına rağmen lehlerine her bir davalı için ayrı ayrı nispi vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken maktu vekalet ücretine hükmedildiğini, davacı kurum harçtan muaf olduğundan harç tamamlanması gibi bir durumun da söz konusu olamayacağını ileri sürerek kararı vekalet ücreti yönünden istinaf etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 25.02.2021 tarihli ve 2021/82 Esas, 2021/256 Karar sayılı kararı ile, çekişmeli taşınmaza ilişkin kadastro tespitinin kesinleştiği 05.01.1982 günü ile dava tarihi olan 25.12.2012 günü arasında 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3. maddesinde öngörülen 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiği saptanarak İlk Derece Mahkemesince, davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı gibi davanın dava şartı yokluğundan reddedilmesi, davalılara karşı birlikte açılan davanın red sebebinin ortak olması hususları nazara alındığında Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'nin 3/2. ve 7/2. maddeleri gereğince tüm davalılar lehine tek maktu vekalet ücretine hükmedilmesinde de bir isabetsizlik bulunmadığı gerekçesiyle taraf vekillerinin istinaf başvurusu 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) 353/1.b.1. maddesi uyarınca esastan reddedilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili, istinaf dilekçesinde yer alan itiraz nedenlerini yineleyerek kararın bozulmasını istemiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, kadastrodan önceki nedene dayalı olarak açılan tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3. maddesi hükmünde, kadastro tutanaklarının kesinleştiği tarihten itibaren on yıl geçtikten sonra bu tutanaklarda belirtilen haklara, sınırlandırma ve tespitlere karşı kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanarak dava açılamayacağı açıklanmıştır. Bu sürenin hak düşürücü niteliğinde olduğu ve taraflarca öne sürülmese bile mahkemece kendiliğinden değerlendirileceği tartışmasızdır.
3. Değerlendirme
1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacı vekili tarafından temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeple;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
492 sayılı Harçlar Kanunu'nun 13. maddesinin “j” bendi gereğince davacıdan harç alınmasına yer olmadığına,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
11.01.2023 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.