"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 16. HUKUK DAİRESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil istekli dava sonunda Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesince davalının istinaf isteminin HMK’nın 353/1-b-1 uyarınca esastan reddine, davacının istinaf isteminin HMK'nın 353/1.b.2. maddesi uyarınca kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak davanın kabulüne dair verilen karar davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla; duruşma günü olarak saptanan 22.02.2022 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalı ... vekilleri Avukat ... ve Avukat ... ile temyiz edilen davacı ... vekili Avukat ... geldiler, duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Dosya incelenerek gereği görüşüldü:
I. DAVA
Davacı, mirasbırakanı ...'ın 799 ada 11 ve 32 ada 17 parsel sayılı taşınmazlarını oğlu olan davalıya mirasçılardan mal kaçırmak amacı ile muvazaalı olarak devrettiğini, mirasbırakanın ekonomik durumunun iyi olduğunu ve taşınmazlarını satma ihtiyacı olmadığını, davalı tarafından baskı altına alınarak devirleri yaptığını ileri sürerek, dava konusu taşınmazların tapu kaydının iptali ile miras payı oranında kendisi ve diğer mirasçılar adına tesciline, olmadığı taktirde bedelinin davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
II. CEVAP
Davalı, mirasbırakanın mirasçıları arasında mal paylaştırma saikiyle hareket ettiğini, davacı ...'a diğer mirasçılardan daha fazla kazandırmada bulunduğunu, mirasbırakanın felç geçirdiğini, tedavi ve bakımı ile kendisinin ilgilendiğini, terekede birden fazla taşınmazın bulunduğunu, bu durumun temliklerin amacının mal kaçırmak olmadığını gösterdiğini belirterek, davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesince; dava konusu taşınmazlar ile terekedeki taşınmazların değeri birlikte ele alındığında taşınmazların davalıya diğer mirasçılardan mal kaçırmak amacıyla devredildiği sonucuna ulaşıldığı, tanık ifadeleri ile de bu hususun desteklendiği, banka kayıtlarına göre herhangi bir para alışverişinin olmadığı, denkleştirmenin aradaki açık ve belirgin fark nedeniyle mümkün olmadığı ve diğer mirasçıların dava açmadığı gerekçesi ile davanın kısmen kabulü ile kısmen reddine, tapu iptal ve tescil isteminin davacının payı oranında kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
1. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.
2. İstinaf Nedenleri
2.1. Davacı vekili istinaf itirazlarında özetle; dava konusu taşınmazların dava tarihi itibariyle hesap edilen değerlerinin altında lehine 12.483,65 TL vekalet ücretine hükmedildiğini, dava konusu her iki taşınmazın da kaydının iptaline karar verilmesine rağmen davalı lehine 27.850,71 TL vekalet ücretine hükmedilmesinin de hukuka aykırılık teşkil ettiğini, davacının miras payı oranında harç yatırılması gerekirken fazla miktarda tamamlama harcı yatırıldığını, fazla yatan harcın iadesine karar verilmesi ve hüküm kısmında verilen kısmen kabul kısmen ret kararının düzeltilerek davanın kabulü şeklinde değiştirilmesi gerektiğini belirterek İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
2.2. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davacıya verilen Karaseki'de bulunan dava dışı taşınmazın değerlendirilmediğini, yargılama sırasında davacı tarafından yemin teklif edildiğini ancak daha sonra yemin teklifinden vazgeçtiğini, bu husustaki itirazlarının dikkate alınmadığını, davacının iddialarının kötüniyetli olduğunu, mirasbırakanın mal kaçırma kastının olmadığını, mirasçıları arasında paylaştırma amacıyla taşınmazları devrettiğini, diğer üç mirasçısına da Karaseki'de daire satın aldığını belirterek, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
3. Gerekçe ve Sonuç
Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesinin 21/05/2021 tarihli, 2019/552 E., 2021/931 K. sayılı kararıyla; davalının paylaştırma savunmasını kanıtlayamadığı, mirasbırakanın ölen oğlu ...'e temlik ettiği herhangi bir taşınmaz bulunmadığı, anılan oğlunun eşi olan dava dışı ...'ye temlik edilen 570 m²'lik bahçe ile diğer mirasçılarına temlik ettiği taşınmazlar birlikte dikkate alındığında, hak dengesini gözeten kabul edilebilir ölçüde ve tüm mirasçıları kapsar biçimde bir paylaştırma yapmadığı, mirasbırakanın taşınmazını satmasını gerektirir ekonomik ihtiyacının olmadığı, akitte gösterilen değer ile gerçek değer arasında fahiş fark bulunduğu, temliklerin mirasçılardan mal kaçırmak amaçlı ve muvazaalı olduğu gerekçesi ile davalının istinaf isteminin HMK’nın 353/1-b-1 maddesi uyarınca esastan reddine; davacının dava dilekçesinde tapu kaydının iptali ile miras payı oranında adına tescil talebinin de bulunduğu ve Mahkemece davacının payı oranında davanın kabulüne karar verildiği, davanın kısmen reddine karar verilmesinin doğru olmadığı gerekçesi ile HMK’nın 353/1.b.2. maddesi uyarınca, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile; İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
1.Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Temyiz Nedenleri
Davalı vekili temyiz dilekçesinde özetle; yemin teklifi taraflarınca kabul edildikten sonra davacının yemin teklifinden vazgeçemeyeceğini, tanık ...’nin muvafakatleri olmamasına rağmen üç defa dinlendiğini ve beyanları arasında çelişki olduğunu, davacının dava dilekçesinde tapu kaydının bütün mirasçıların payı oranında tescilini talep etmesine rağmen istinaf incelemesinde karşı vekalet ücreti hesaplanırken bu hususun dikkate alınmadığını, tanık beyanları ile mirasbırakanın davalı dışında tüm çocuklarına daire satın aldığının anlaşıldığını, terekedeki taşınmazların değeri hesaplanmadan karar verildiğini belirterek, kararın bozulmasını talep etmiştir.
3.Gerekçe
3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık; satış akdinden kaynaklanan muris muvazaası hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
3.2. İlgili Hukuk
3.2.1. Yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 01.04.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu'nun 706., Türk Borçlar Kanunu'nun 237. ve Tapu Kanunu'nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
3.2.2. Öte yandan, muris muvazaası hukuki nedenine dayalı davalarda mirasbırakanın kastının açık bir şekilde saptanması gerekmektedir. Bu kapsamda, temlikin mirasçılardan mal kaçırma amacıyla yapıldığını ispat külfeti, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) 190. maddesi ile Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 6. maddesi gereği davacı tarafa aittir.
3.3. Temyiz Nedenlerinin Değerlendirilmesi
Somut olayda; mirasbırakan ...’ın 23/03/2013 tarihinde öldüğü, geride eşi ..., davacı oğlu ..., davalı oğlu ..., dava dışı kızı ... ile kendisinden önce ölen oğlu ...’in çocukları ...’nin mirasçı olarak kaldığı, dava açıldıktan sonra ... ...’ın 08/11/2015 tarihinde öldüğü, mirasbırakanın 799 ada 11 parsel sayılı tarla vasıflı taşınmazını 04/06/2007 tarihinde, 32 ada 17 parsel sayılı kargir ahır-bağ vasıflı taşınmazını 28/07/2010 tarihinde satış suretiyle davalıya temlik ettiği, ayrıca dava dışı kızı ...’e 27 ada 12 ve 758 ada 18 parsel sayılı taşınmazlarını, 1996 yılında ölen oğlu ...’in eşi ...’ye 32 ada 67 parsel sayılı taşınmazını, davacıya da 32 ada 70 parsel ve 1150 ada 1 parseldeki 3 no.lu bağımsız bölümü temlik ettiği anlaşılmakta olup, kural olarak mirasçılar arasında bir paylaştırmadan bahsedilebilmek için bütün mirasçılara az veya çok, hak dengesini gözetir bir şeylerin verilmesi gerektiği kuşkusuzdur. Aksi halde paylaştırmadan bahsedilemeyecek olup, paylaştırma yapıldığının ileri sürüldüğü tarihte mirasbırakan tarafından eşi ...’ye ve torunlarına bir şey verilmediği açıktır. Bu nedenle tüm mirasçıları kapsar biçimde bir paylaştırma yapıldığını söyleyebilme olanağı bulunmamaktadır.
Ne var ki, mirasbırakanın davalıya 2 parça taşınmazını devrederken davacıdan mal kaçırmasını gerektirecek somut bir olgu dosyaya yansımadığı gibi, aksine davacının da 24/07/2001 tarihinde mirasbırakandan 2 parça taşınmaz devraldığı, mirasbırakanın terekesinde 4 parça daha bağ ve tarla vasıflı taşınmazının bulunduğu hususları bir bütün halinde değerlendirildiğinde, mirasbırakanın mal kaçırmak iradesiyle hareket etmediği, bir başka ifadeyle temliklerin muvazaalı olduğu iddiasının davacı tarafından kanıtlanamadığı sonucuna varılmaktadır.
Hal böyle olunca, HMK’nın 190. ve TMK’nın 6. maddeleri gereğince muvazaa iddiasının kanıtlanamadığı gözetilerek davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile davanın kabulüne karar verilmesi doğru değildir.
VI. SONUÇ
Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 371/1-a maddesi uyarınca Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi kararının BOZULMASINA, HMK’nın 373/2. maddesi gereğince dosyanın kararı veren Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesine gönderilmesine, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 20/11/2021 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden davalı vekili için 3.815,00-TL duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilen davalıdan alınmasına 22.02.2022 tarihinde kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.