Logo

1. Hukuk Dairesi2021/7229 E. 2022/3016 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Vekaletname ile devredilen taşınmazın, vekalet görevinin kötüye kullanılması iddiasıyla geri istenmesine ilişkin tapu iptal ve tescil davası.

Gerekçe ve Sonuç: Vekilin, vekil edenin iradesine uygun davrandığı ve vekalet görevinin kötüye kullanıldığına dair iddianın ispatlanamaması gözetilerek, yerel mahkemenin davayı reddeden kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : SAKARYA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ

İLK DERECE MAHKEMESİ : BOLU 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasındaki tapu iptali ile tescil ve bedel istemli dava sonunda Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince verilen 27.05.2021 tarihli, 2021/508 Esas ve 2021/705 Karar sayılı karar yasal süre içerisinde asıl davada davacı-birleştirilen davada davalılar vekili tarafından duruşma istemli ve katılma yoluyla asıl davada davalılar-birleştirilen davada davacı vekili tarafından temyiz edilmiş olmakla; duruşma günü olarak saptanan 15/03/2022 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacılar-birleştirilen davada davalılar vekili Avukat ... geldi, davetiye tebliğine rağmen diğer temyiz eden asıl davada davalılar-birleştirilen davada davacılar ... vd. vekili gelmedi. Yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verilen ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra, gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, dosyada görülen eksikliğin ikmali için geri çevirme kararı verilmesi üzerine, dosya tekemmül etmiş olmakla dosya incelenerek gereği düşünüldü.

I. DAVA

Asıl davada davacı, birleştirilen davada davalı ..., uzun yıllardan beri yurt dışında yaşadığını, 504 parsel sayılı taşınmazının her türlü işlemleri ile davalı kayınbiraderi Hayrettin’in ilgilendiğini, çekişme konusu taşınmaz ile ilgili resmi işlemlerin takibi için diğer davalı oğlu ...’a vekalet verilmesi gerektiğini söylemesi üzerine Avusturya Başkonsolosluğuna giderek alım-satım hariç diğer işlemlerin gerçekleştirilmesi için vekaletname düzenlendiğini, 2014 yılı yaz aylarında Türkiye’ye döndüğünde davalı ... tarafından çekişme konusu taşınmaza girişlerinin engellendiğini ve “bu ev artık bizim oldu buraya gelmeyin” şeklinde sözler sarf etmesi üzerine Tapu Müdürlüğüne gittiğini, dava konusu taşınmazın Bolu 3. Noterliğinin 15.09.2011 tarihli vekaletnamesi uyarınca vekil sıfatı ile davalı ... tarafından diğer davalı oğlu ...’a devredildiğini öğrendiğini, anılan tarihlerde Türkiye’de olmadığını, vekaletnamede kullanılan imzanın sahte olduğunu, tam hatırlayamamakla birlikte vekaletname vermiş ise de bunun çekişme konusu taşınmazın devrine ilişkin olmadığını, aralarında devre ilişkin konuşmanın geçmediğini, davalıların baba oğul olduklarını, kendisine bir bedel ödenmediğini ileri sürerek, tapu kaydının iptali ile adına tescilini, aksi halde çekişme konusu taşınmaz ile birlikte içerisinde bulunan eşyaların değerinin tazminini istemiş, birleştirilen davada ise aralarında alacak-borç ilişkisi olmadığını, bir an için böyle bir borcun varlığı kabul edilse dahi zamanaşımı süresinin geçtiğini belirterek, davanın reddini savunmuştur.

II. CEVAP

Asıl davada davalı-birleştirilen davada davacı ..., dava konusu taşınmazın devrinin davacının bilgisi dahilinde yapıldığını, vekaletname altındaki imzanın davacıya ait olduğunu, çekişme konusu taşınmazın 601 m²’ye tekabül eden kısmının 9.000,00 TL karşılığında 1998 yılında satın alındığını ancak devrin yapılmadığını, diğer kısmın da davacının eşi olan kardeşine 10.000,00 Euro borç verdiğini ve uzun süre ödememeleri üzerine davacının hem sattığı kısmın devri hem de ödeyemediği borç için de kalan kısmın teminat olarak verilmesi amacıyla kendisini vekil tayin ettiğini, borcun ödenmesi için iyi niyetli olarak bir süre beklediğini ancak ödenmeyince devri yaptığını belirterek asıl davanın reddini savunmuş, birleştirilen davada ise, asıl davada tapu iptal ve tescil talebinin kabul edilmesi halinde 601 m²’ye tekabül eden kısmını 9.000-TL karşılığında 1998 yılında yaptığı ödeme ile taşınmazın diğer kısmı için mahsup ettiği 10.000 Euro alacağının dava tarihindeki kur karşılığı olan 32.000 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsilini istemiştir.

Asıl davada diğer davalı ..., devrin davacının bilgisi dahilinde yapıldığını, iddiaların yersiz olduğunu belirterek, davanın reddini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin 09.05.2019 tarihli ve 2014/501 Esas - 2019/453 Karar sayılı kararı ile iddiaların ispatlanamadığı gerekçesiyle, asıl ve birleştirilen davaların ayrı ayrı reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

1. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.

2.İstinaf Nedenleri

2.1. Asıl davada davacı - birleştirilen davada davalılar istinaf dilekçelerinde özetle; asıl dava yönünden ...’in davaya konu taşınmazı satma niyetinin bulunmadığını, davalının vekalet görevini kötüye kullandığını, borç paranın ödenmemesi halinde vekaletnamedeki satış haklarını kullanacağına ilişkin yazılı veya somut bir delilin bulunmadığını, davalı tarafın iddia ettiği borca karşılık taşınmazı elinde rehin tutacağına ilişkin rehin, mahsup, satış yönünde ne davacıya ne de davacının eşiyle yaptığı yazılı bir sözleşmenin de bulunduğunun ileri sürülmediğini, ancak böyle bir anlaşmanın yazılı şekilde ispatlanabileceğini, borç iddiası ile tapu iptali ve tescil talebinin reddedilmesinin doğru olmadığını, satılanın bedelinin ödenmesi talebinin kararda ve gerekçede gösterilmesinin hatalı olduğunu, davalı tarafın alacak iddiasını kanıtlayamadığını, alacaklı olsa dahi davacının kendisinden değil eşinden talep edilebileceğini, davalı ...'in alacak iddiasından bağımsız olup satış bedelinin davacıya ödemesinin zorunlu olduğunu, birleştirilen dava yönünden ise; davanın reddine karar verilmiş ise de dava gizli olarak kabul edildiğinden dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına dair karar verilmesi gerektiğini, davanın asıl davadan ayrılması gerektiğini, davalı ... yönünden davanın husumetten reddine karar verilmesi gerektiğini, davanın zaman aşımına uğramış olduğunu ve de ispatlanamadığını ileri sürerek asıl davanın kabulüne, birleştirilen davanın öncelikle pasif husumet ehliyeti ve zaman aşımı yönünden reddine, davanın alacağının ispatlanamadığı göz önünde bulundurularak esastan reddine, istinaf makamınca tahkikat yapılması yönünde karar verilmez ise hükmün ortadan kaldırılması ile Yerel Mahkemeye gönderilmesine karar verilmesini istemişlerdir.

2.2. Asıl davada davalılar – birleştirilen davada davacı katılma yoluyla istinaf dilekçesinde ve istinafa cevap dilekçesinde özetle; asıl davada davalı ...’in vekalet görevini kötüye kullanmadığını, taşınmaz bedelleri olarak kardeşi ...’ye ve kardeşi ...'nin eşi ...’e bedelleri ödediğinin, asıl davadaki davacı ve davalı tanık beyanları, ...’in Ceza Mahkemesindeki mahkeme içi ikrarı vesaire tüm delilleri ile ortaya çıktığını, asıl davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığını, aksi bir kanaat halinde asıl davanın kabulüne karar verilmesi durumunda büyük bir mağduriyetin ortaya çıkmaması adına davalı ... tarafından ödediği taşınmaz bedellerinin iadesine ilişkin birleştirilen davada karşı taraf lehine usulü kazanılmış hak olmaması adına, katılma yolu ile birleştirilen davanın reddi kararını istinaf ettiklerini ileri sürerek, asıl davanın kabulüne karar verilmesi halinde birleşen davanın da kabulüne karar verilmesini istemişlerdir.

3. Gerekçe ve Sonuç

Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesinin 01.10.2019 tarihli, 2019/649 Esas ve 2019/763 Karar sayılı ilamı ile; asıl davada davalılar-birleştirilen davada davacı ...’in istinaf başvurusunun esastan reddine, asıl davada davacı-birleştirilen davada davalılar ... ve ...’ın istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesine ait hüküm kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

1.Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin 01.10.2019 tarihli ve 2019/649 Esas - 2019/763 Karar sayılı kararına karşı süresi içinde asıl davada davalılar-birleştirilen davada davacı tarafından temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Bozma Kararı

Dairenin 21.01.2021 tarihli ve 2019/4417 Esas - 2021/302 Karar sayılı kararıyla; “... Asıl davanın davacısı ... tarafından davalı ...’e vekaletname verilmesindeki amacın, taraflar arasındaki geçmişe dayalı borç ilişkisi nedeniyle borca karşılık taşınmaz devri olduğu, bu nedenle vekilin, vekil edenin iradesine uygun davrandığı, bu durumda vekalet görevinin kötüye kullanıldığından bahsedilemeyeceği sonucuna varılmaktadır. Hal böyle olunca; davalı vekil Hayrettin'in vekalet görevini kötüye kullanarak çekişme konusu taşınmazı diğer davalı oğlu ...’a devrettiği iddiası ispatlanamadığından asıl davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir. Birleştirilen davaya gelince, birleştirilen davada davacı ..., asıl davanın kabul edilmesi halinde asıl davada davacı ...’e verdiği paraların iadesini istemektedir. O halde, asıl dava reddedildiğine göre birleşen davanın da reddedilmesi gerekir” gerekçesiyle Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.

3. Bölge Adliye Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen karar

Bölge Adliye Mahkemesinin 27.05.2021 tarihli, 2021/508 Esas ve 2021/705 Karar sayılı kararıyla; hükmüne uyulan bozma kararı doğrultusunda işlem yapılarak asıl ve birleştirilen davanın reddine karar verilmiştir.

4. Bozma Sonrası Bölge Adliye Mahkemesi Kararına Karşı Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde asıl davada davacı-birleştirilen davada davalılar tarafından duruşma istemli ve katılma yoluyla asıl davada davalılar-birleştirilen davada davacı tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.

5. Temyiz Nedenleri

5.1. Asıl davada davacı- birleştirilen davada davalılar temyiz dilekçelerinde özetle, aşamadaki beyanlarını ve itirazlarını tekrar ettiklerini, birikimleri ile taşınmazı aldıklarını ve iki adet ev yaptırdıklarını, iki katlı evi uzun süre kiraya verdiklerini davalı ...'in hem evde kiracı olduğunu hem de diğer kira bedellerini tahsil ettiğini, taşınmaz paylı olduğu için işlemlerinin yapılması için davalı ...'in vekil tayin edildiğini, taşınmazı satma niyetleri olmadığını, yurt dışında yaşadıklarını, izne geldiklerinde taşınmazı kira ödemeden kullandıklarını, vekaletnamede taşınmazın satışı için özel bir yetki olmadığını, vekalet görevinin kötüye kullanıldığını, alıcının da vekilin oğlu olduğunu, iyi niyetli olmasının mümkün olmadığını, tanık beyanlarının iddialarını desteklediğini, Mahkemenin davanın reddi gerekçesi olarak asıl davada dava dışı ... ile davalı ...arasında olduğu iddia edilen borç ilişkini gösteremeyeceğini, borcun varlığı ispatlanamadığı gibi bu borcun ödenmemesi durumunda taşınmazın devredileceğine icazet verdiğinin hiç bir delille ispat edilmediğini, davalı ...'in davacı ...'den niyetini gizleyerek kendisini vekil tayin ettirdiğine dair iddialarından delil yetersizliği sebebiyle vazgeçtiklerini, bu nedenle artık bu hususun gerekçede tartışılmaması gerektiğini, davalı tarafın cevap dilekçesinde ...'ye verilen borç için taşınmazın devredildiğini beyan ettiğini, taşınmazın ...'ye ait olmadığını, bu nedenle dava tarafın da vekalet görevinin kötüye kullanıldığını kabul etmiş olduğunu, davalı ...'in uzun süre topladığı kiralardan kendilerine vermediğini, kira istediklerinde yapılmayan masrafları var gibi gösterip ödeme yapmaktan çekindiğini, Hayrettin'in Türkiye'de işçi olarak çalıştığını kendilerinin yurt dışında çalıştıklarını ve döviz geliri elde ettiklerini, Hayrettin'in kendilerine borç vermesinin ekonomik durumu gereğince mümkün olmadığını, evinde kiracı olan Hayrettin'e kendilerinin yıllarca yardımda bulunduklarını, terditli olarak temlik bedelinin ödenmesi talebinin gerekçede hiç üzerinde durulmadığını, birleştirilen davadaki iddianın ...'ye borç verilmesine dayandığını, ... yönünden husumet olmadığını, bu hususun da dikkate alınmadığını, her ne kadar birleştirilen davanın reddedildiği belirtilmiş ise de asıl davanın reddi ile birleştirilen davanın kabul edilmiş olduğunu, Mahkemenin karşı davaya konu olan borcu araştırması gerektiğini, zamanaşımı nedeniyle o davanın reddine karar verilmesi gerektiğini ve bu davanın senetle ispata tabi olduğunu, birleştirilen davanın ayrılması taleplerinin kabul edilmemesinin de bozmayı gerektirdiğini, verildiği iddia edilen borç paranın hesaplanmasında da hata yapıldığını, hükmedilen vekalet ücretlerinin hatalı olduğunu ileri sürerek, kararın bozulmasını istemişlerdir.

5.2. Asıl davada davalılar birleştirilen davada davacı temyiz dilekçelerinde özetle, karşı taraf lehine usuli kazanılmış hak olmaması adına ve birleştirilen davanın temyiz talebinden yoksun kalmaması için birleştirilen davanın reddi kararını temyiz ettiklerini, asıl davanın kabulüne karar verilmesi ihtimali söz konusu olur ise birleştirilen davanın da kabulüne karar verilmesini istediklerini bildirmişlerdir.

6. Gerekçe

6.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, asıl davada vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmazsa bedel; birleştirilen davada ise bedel istemine ilişkindir.

6.2. İlgili Hukuk

6.2.1. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nda (TBK) sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde aynen; "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir. Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür. Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır.

6.3. Değerlendirme

6.3.1. (V/2.) numaralı paragrafta yer verilen ve hükmüne uyulan bozma kararında gösterildiği şekilde işlem yapılarak yazılı şekilde karar verilmesinde herhangi bir isabetsizlik bulunmamaktadır.

VI. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle, asıl davada davacı-birleştirilen davada davalılar vekilinin, asıl davada davalılar-birleştirilen davada davacı vekilinin yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, 20/11/2021 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden ve edilen asıl davada davacı - birleştirilen davada davalılar vekili için 3.815,00 TL duruşma vekâlet ücretinin asıl davada davalılar - birleştirilen davada davacıdan alınmasına, aşağıda yazılı 21,40'ar TL bakiye onama harçlarının asıl davada davacı-birleştirilen davada davalılar ve asıl davada davalılar-birleştirilen davada davacıdan ayrı ayrı alınmasına, 12/04/2022 tarihinde kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.