Logo

1. Hukuk Dairesi2021/7242 E. 2023/965 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Vekaletname ile satılan taşınmazın bedelinin ödenip ödenmediği ve vekilin vekalet görevini kötüye kullanıp kullanmadığı hususunda tapu iptali ve tescil davası.

Gerekçe ve Sonuç: Vekilin, vekaletname ile satılan taşınmaz bedelinin tamamını davacıya ödediğinin ispatlanamaması ve davacı hesabına yatan paranın vekil tarafından çekildiğinin tespiti gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulmasının isabetsiz olması gözetilerek, mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi

KARAR : Esastan Ret

İLK DERECE MAHKEMESİ : Tekirdağ 3. Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil, olmazsa tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince tapu iptali ve tescil isteğinin reddine, tazminat isteğinin kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Kararın davacı tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı, Almanya'da yaşadığını, yatırım amacıyla 2081 ada 326 no.lu parsel 7 no.lu bağımsız bölümün maliki olduğunu, 2016 yılında başka taşınmazlar almak, bunlarla ilgili devir ve vergi işlemlerini tamamlamak amacıyla Tekirdağ 1. Noterliğine ait 23.08.2016 tarihli ve 7816 yevmiye numaralı vekaletname ile davalı ...'i vekil tayin ettiğini, davalı ...'ın vekaletname ile taşınmazı davalı ...'e devrettiğini, 2018 yılı vergi borçlarını ödemeye gittiğinde durumu öğrendiğini, bedelinin kendisine ödenmediğini ileri sürerek tapu kaydının iptali ile adına tesciline, olmazsa dava değeri ile bağlı kalmaksızın Mahkemece tespit edilecek zarar miktarının yasal faizi ile davalılardan tahsiline karar verilmesini istemiştir.

II. CEVAP

1.Davalı ..., taşınmazı sahibinden ilan sitesinde görüp ilanda numarası bulunan diğer davalı ile görüştüğünü, diğer davalının emlakçı olduğunu, sahibinin yurt dışında yaşadığını, vekalet verdiğini belirtmesi üzerine eşi ile evi gezerek 140.000,00 TL'ye anlaştıklarını, 2.000,00 TL kaparo verildiğini, 70.000,00 TL'nin davacının banka hesabına yatırıldığını, 68.000,00TL banka kredisi kullanılarak tapuda elden diğer davalıya verildiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.

2.Davalı ..., davacının 2016 yılında kendisini bulduğunu, bazı taşınmazları olduğunu, değerlendirmek istediğini belirttiğini, taşınmazı satması için vekalet verdiğini, taşınmaz karşılığı davacının senet aldığını, taşınmazı 140.000,00 TL' ye sattığını, 70.000,00 TL' nin banka hesabına yatırıldığını, kalan bedel ile peyderpey davacı ve annesi adına taşınmaz aldığını, takip ve alım satım masraflarını kendisinin ödediğini, daha başka taşınmazları da olduğunu, kötüniyetli olsa onları da satacağını, hatta senetle ilgili İcra Dairesinde işlem yapıldığını, taşınmazın satışı için ilan koyduğunu, diğer davalı ve eşinin oradan bulup geldiklerini, evdeki kiracı ile görüşüp evi gezdirdiğini, diğer davalıya 140.000TL bedelle sattığını, 70.000TL'nin banka hesabına, geri kalan nakit bedelin ise davacının banka hesabına yatırıldığını, hesapların yönetimi ile ilgili de davacının vekalet verdiğini, taşınmaz alımı ve özel işlerinde paranın kullanıldığını, davacının bunlardan haberi olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

Tekirdağ 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 08.10.2020 tarihli ve 2019/200E., 2020/231K. sayılı kararıyla; satış bedelinin ödendiği, davalı ...’un taşınmazı satın aldıktan sonra masraf yaptığı, taşınmazın satış bedelinin bilirkişi raporu ile tespit edilen serbest piyasa şartlarına uygun olduğu, davalı ...’un iyiniyetli olduğu gerekçesiyle tapu iptali ve tescil isteğinin reddine, satım bedeli olan 140.000 TL’nin 70.000 TL'si davacının banka hesabına havale edilerek gönderildiği, bakiye kısmının 2.000 TL'sinin kapora, 68.000TL'sinin ise elden alındığı, ancak davalı vekile teslim edildiği, davalı tarafından davacıya verildiği ispat edilmediği gibi, davalı vekilin alınan bedelle taşınmaz satın aldığı ve bu işlemlerde kullandığı, davacının işlemlerini temin için takibe konulan senedi güvence verdiği iddialarının ise sübutuna ... delil sunulmadığı gerekçesiyle, 70.000 TL bedelin tahsiline karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

Tekirdağ 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle, davacının taşınmazın 140.000,00 TL bedelle satımı konusunda talimatının olmadığını, taşınmazın bedelinin ödenmediğini, davalı ...' ın banka hesabına yatan paranın bir kısmını çektiğini, davalıların iyi niyetli olmadığını, taşınmazın gerçek değeri ile satış değeri arasında fark olduğunu, Mahkeme kararının hatalı olduğunu, kaldırılmasını ve taşınmazın adına tesciline karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile taşınmazın devir tarihindeki gerçek değeri ile satış bedelinin birbirine yakın olduğu, bu haliyle yapılan satış işleminin gerçek bir satış olduğu ve davalı ...'un taşınmazın satış bedelini ödediğini ispatladığı, tapu iptali ve tescil davasının reddi yönündeki Mahkeme kararının hukuk kurallarına uygun olduğu, davacının vekil ... ...'den 06.06.2016 düzenleme, 30.12.2016 ödeme tarihli 100.000,00 TL bedelli bono aldığı, bunu daha sonra icraya koyduğu, davacının davalı ...'i 13.07.2018 tarihinde vekillikten azlettiği, davacının banka kayıtlarına göre vekil ... ...'in davacının hesabından para çekebildiği, tapu kayıtlarına göre kendisi adına tapuda bir takım alım satım işleri yaptığı, bunun davacının bilgisi dahilinde yapıldığı, davalı ...'in elden aldığı 68.000,00 TL ile kaparo olarak aldığı 2.000,00 TL'yi davacıya ödediği yönünde bir ispatının olmadığı gerekçesiyle, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) 353/1.b.1. maddesi uyarınca başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunulmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle, akit değeri ile anlaşma yapılan miktarın farklı olduğunu, davalının yatan bedeli vekaletname ile çektiğini, satış bedellerinin davacıya verildiğine ilişkin belge olmadan davanın kısmen kabulünün doğru olmadığını, akit değeri ile gerçek değer arasında fahiş fark olduğunu, davalı ...’un maddi çıkar sağlayıp vekille iş birliği içinde olduğunu, tapu kaydının iptali ile adına tesciline karar verilmesi gerektiğini belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmazsa tazminat istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1.Bilindiği üzere, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) temsil ve vekalet aktini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu ... unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar. TBK'da sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde aynen; "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir. Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür. Vekilin özen borcundan ... sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir (TBK'nın 504/1). Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK'da daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK'da benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.

2.Vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.

3.Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK'nın 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu Yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.

3. Değerlendirme

1.Somut olayda, dava konusu 2081 ada 326 parsel sayılı taşınmazda bulunan 7 no.lu bağımsız bölüm davacı adına kayıtlı iken, Tekirdağ 1. Noterliğince düzenlenen 23.08.2016 tarihli 7816 yevmiye numaralı vekaletname ile davalı ... tarafından 25.01.2017 tarihli akitle 80.000TL bedelle davalı ...’a devredildiği, belirtilen vekaletnamede davacının Tekirdağ ili sınırlarında taşınmaz alımı-satımı, satış bedellerinin tahsiline ilişkin davalı ...’i vekil tayin ettiği, ayrıca Tekirdağ 1. Noterliğince düzenlenen 23.08.2016 tarihli 7815 yevmiye numaralı vekaletname ile davacının Halkbankası hesabından para çekme-yatırma gibi işlemler için yine davalı ...’i vekil tayin ettiği, davalılar Aynur ve ... ... arasında akdedilen “sözleşme” başlıklı 19.01.2017 tarihli adi senette dava konusu taşınmazın 140.000TL bedelle satışı konusunda anlaşıldığı, 2.000TL kapora bedelinin alındığı, 25.01.2017 tarihinde davalı ...’un 65.000TL kredi kullandığı ve hesabından 68.000TL bedeli nakit çektiği, ayrıca davacının Halkbankası hesabına davalı ... tarafından 25.01.2017 tarihinde 70.000TL konut bedeli açıklaması ile havale yapıldığı, davacının hesabında 9,35 TL bulunmakta iken yatırılan 70.000TL’den sonra, 26.01.2017 tarihinde 15.000TL ve 31.01.2017 tarihinde 9.131TL olmak üzere vekil ... ... tarafından para çekildiği, konut bedelinin yatırıldığı tarihten itibaren başkaca para yatırılmadığı, hesaptan sürekli para çekildiği, kimin çektiğinin belli olmadığı,21.02.2017 tarihli hesap bakiyesinin 4,84TL olduğu anlaşılmaktadır.

2.Hal böyle olunca, (III) numaralı paragraftaki İlk Derece Mahkemesi ve (IV) numaralı paragraftaki Bölge Adliye Mahkemesi kararındaki gerekçelerle davacının tapu iptali ve tescil isteğinin reddine, tazminat isteğinin kısmen kabulü ile 70.000TL bedelin kabulüne karar verilmesinin doğru olduğu, ancak davacının banka hesabına yatırılan 70.000TL bedelin vekil ... ... tarafından çekilip çekilmediğinin incelenmesi gerektiği, ispat yükünün davacıda olduğu da gözardı edilmeksizin bu hususun araştırılması, sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu üzere hüküm tesisi isabetsizdir.

3.Kabule göre de, hüküm kısmının 1. bendinde bedelin davacıdan alınarak davalıya verilmesine ilişkin hüküm tesisi de hatalıdır.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

1. Temyiz olunan, Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,

2. İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,

Peşin alınan temyiz karar harcının talep hâlinde temyiz eden davacıya iadesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

21.02.2023 tarihinde kesin olmak üzere oy çokluğuyla karar verildi.

(Muhalif)

- MUHALEFET ŞERHİ -

Dava, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuki sebebine dayalı tapu iptal tescil, olmazsa bedel isteğine ilişkindir.

İlk Derece Mahkemesince davanın tapu iptal-tescil açısından reddine, vekil tarafından ödendiği ispat edilemeyen bakiye bedelin tahsiline karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusu esastan reddedilmiştir.

Sayın çoğunluk ile aramızda oluşan uyuşmazlık, davacının hesabına yatan 70.000TL taşınmaz bedelinin davalı vekil tarafından çekilip çekilmediğinin araştırılmasına gerek olup olmadığı, buradan hareketle bu paranın dahi vekilden tahsilinin bu davada mümkün olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

Davacı, davalı vekile iki ayrı vekaletname vermiştir. Bunlardan biri ile taşınmaz satışı yapılmış, bir diğeri ile de davacının banka hesabına yatan paralar çekilmiştir.

Somut dava, 6100 sayılı HMK’nın 24 ve 25. maddelerinde düzenlenen “Tasarruf ilkesi” ve “ Taraflarca getirilme ilkesi”ne tabidir. Davacı, dava dilekçesinde hesabına yatan paranın vekil tarafından çekildiğine ve bu paranın dahi vekilden tahsilini istediğine yönelik herhangi bir talepte bulunmamıştır. O nedenle hakim “iki taraftan birinin söylemediği şeyi veya vakıaları kendiliğinden dikkate alamaz…”

Diğer yandan davacı, dava dilekçesi ile satışın yapıldığı vekaletnameden bahsederken, bankadaki paranın çekildiği vekaletnameden bahsetmemiştir. Öncelikle taşınmazın tapusunu istemiş, olmazsa bedelini talep etmiştir. Gayet doğaldır ki isteyebileceği bedel ödenmeyen bedeldir. Hesabına geçen bedeli ancak vekilden talep edebilir. Davacı bu yönde bir ayırıma da gitmemiştir.

Sonuç itibariyle ancak dava konusu olması halinde değerlendirilebilecek olan bankadan çekilen paralara ilişkin bozma kararı, HMK’nın 24. Ve 25.maddelerinde düzenlenen ilkelere açıkça aykırı olduğundan kararın onanması gerektiği düşüncesiyle sayın çoğunluğun bozma kararına katılmıyorum.