Logo

1. Hukuk Dairesi2021/727 E. 2022/466 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Mirasbırakanın sağlığında davalıya yaptığı taşınmaz satışlarının muris muvazaası olup olmadığına ilişkin uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Davalıya temlik edilen taşınmazlardan birinin payına ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararında, davacıların tapu iptali ve terekeye iade talepleri hakkında olumlu ya da olumsuz bir hüküm kurulmaması ve HMK’nın 297/2. maddesine aykırı olması gözetilerek karar bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ

DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince verilen 07/01/2021 tarihli 2019/1697 Esas 2020/1468 Karar sayılı karar yasal süre içerisinde davalı vekili tarafından duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla; duruşma günü olarak saptanan 20.01.2022 Perşembe günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalı vekili Avukat ... geldi. Davetiye tebliğine rağmen tereke temsilcisi ... ve davacılar ... v.d. Vekili gelmedi.Yokluklarında duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacılar, mirasbırakan babaanneleri ... ...’in 692 parsel sayılı taşınmazdaki payı ile 37 parsel sayılı taşınmazdaki 1 numaralı, 38 parsel sayılı taşınmazdaki 1 ve 2 numaralı bağımsız bölümlerdeki paylarınının tamamını davalı oğluna satış suretiyle temlik ettiğini, yapılan devirlerin mirastan mal kaçırma amaçlı, bedelsiz ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek, davalı adına olan tapu kayıtlarının iptali ile mirasbırakanın terekesine iadesine karar verilmesini istemişlerdir.

II. CEVAP

Davalı, satışın gerçek olduğunu, ölünceye kadar mirasbırakanla birlikte yaşadıklarını, mirasbırakanın bir çok rahatsızlığı olup bakım ve tüm ihtiyaçlarının kendisi tarafından karşılandığını, temliklerde mal kaçırma amacı bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesince, temliklerin muvazaalı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

1. İstinaf Yoluna Başvuranlar:

İlk Derece Mahkemesinin kararına karşı süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

2. İstinaf Nedenleri

Davalı vekili, mirasbırakanın son 20 yılında kalp yetmezliği, damar tıkanıklığı gibi bir çok rahatsızlığı bulunduğunu, bu dönemde 8 defa anjiyo olup 21 defa tıbbi operasyon geçirdiğini, tüm bu tedavi ve operasyonların özel hastanede yapıldığını ve tüm tedavi giderlerinin davalı tarafından karşılandığını, bu masrafların ... maaşından karşılanmasının mükmün olmadığını, davalı tarafça mirasbırakan annesi için olağanüstü masraf yapıldığını, tüm bu nedenlerle dava konusu taşınmazların bakım karşılığı olarak davalıya devredildiğini, davacıların mirasbırakan ile hiç ilgilenmediklerini, bu nedenle de murisin kızı ...’nın yapılan devirlere itirazı olmadığını, mirasbırakanın kızı ... ile birlikte davalının alt katında oturduğunu, ...’nın ev hanımı olup geliri olmadığını, davalının aynı zamanda mirasbırakan ve ...’nın geçimlerine katkıda bulunduğunu, bilirkişilerce taşınmazların değerlerinin yüksek tespit edildiğini belirterek kararın kaldırılmasını istemiştir.

3. Gerekçe ve Sonuç:

İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1.Hukuk Dairesinin 07/01/2021 tarihli ve 2019/1697 E., 2020/1468 K. sayılı kararıyla; satış bedelinin murise ödendiğinin kanıtlanamadığı, murisin ekonomik sıkıntısı ve mal satma ihtiyacının olmadığı, eşi üzerinden emekli olup sosyal güvencesinin bulunduğu, dava konusu taşınmazları temlik etmesinin makul ve zorunlu bir sebebinin bulunmadığı, terekede başka taşınmaz kalmadığı, dava konusu taşınmazların miktarları, temlik tarihindeki değerleri ve mirasbırakanın terekesinin tamamını oluşturduğu gözetildiğinde mirasbırakana yapılan bakım ve emeğin devre konu taşınmazlara oranla semen özelliği arz etmesinin mümkün olmadığı, davanın kabulünün doğru olduğu, ancak ölü kişi adına tescil hükmü kurulmasının doğru olmadığı gerekçesiyle davalının istinaf başvurusunun değinilen yönden kabulü ile, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak, davanın kabulü yönünde yeniden hüküm kurulmuştur.

V. TEMYİZ

1. Temyiz Yoluna Başvuranlar:

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Temyiz Nedenleri:

2.1. Davalı vekili; mirasbırakanın son 20 yılında kalp yetmezliği, damar tıkanıklığı gibi bir çok rahatsızlığı bulunduğunu, bu dönemde 8 defa anjiyo olup 21 defa tıbbi operasyon geçirdiğini, tüm bu tedavi ve operasyonların özel hastanede yapıldığını ve tüm tedavi giderlerinin davalı tarafından karşılandığını, bu masrafların ... maaşından karşılanmasının mükmün olmadığını, davalı tarafça mirasbırakan annesi için olağanüstü masraf yapıldığını, tüm bu nedenlerle dava konusu taşınmazların bakım karşılığı olarak davalıya devredildiğini, davacıların mirasbırakan ile hiç ilgilenmediklerini, bu nedenle de murisin kızı ...’nın yapılan devirlere itirazı olmadığını, mirasbırakanın kızı ... ile birlikte davalının alt katında oturduğunu, ...’nın ev hanımı olup geliri olmadığını, davalının aynı zamanda mirasbırakan ve ...’nın geçimlerine katkıda bulunduğunu, bilirkişilerce taşınmazların değerlerinin yüksek tespit edildiğini, davacıların miras payları toplamı üzerinden vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken, mirasbırakanın temlik ettiği payların tamamının değeri üzerinden fazla vekalet ücretine hükmedilmesinin doğru olmadığını belirterek, kararın bozulmasını istemiştir.

3. Gerekçe

3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme:

Taraflar arasındaki uyuşmazlık; muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve terekeye iade istemine ilişkindir.

3.2. İlgili Hukuk:

3.2.1. Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nispi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.

Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 01.04.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 237. (Borçlar Kanunu'nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu'nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.

Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.

3.2.2.HMK'nin 305. maddesinde; "Hüküm yeterince açık değilse veya icrasında tereddüt uyandırıyor yahut birbirine aykırı fıkralar içeriyorsa, icrası tamamlanıncaya kadar taraflardan her biri hükmün açıklanmasını veya tereddüt ya da aykırılığın giderilmesini isteyebilir. Hüküm fıkrasında taraflara tanınan haklar ve yüklenen borçlar, tavzih yolu ile sınırlandırılamaz, genişletilemez ve değiştirilemez."

3.2.3. 6100 sayılı HMK’nın 297/2. fıkrasında; “Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.”düzenlemesine yer verilmiştir.

3.3. Değerlendirme

3.3.1. Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden, 1938 doğumlu mirasbırakan ... ...’in 30.06.2013 tarihinde öldüğü, geriye mirasçı olarak 1999 yılında ölen oğlu ...’dan olma davacı torunları ... ile davalı oğlu ... ve dava dışı kızı ...’nın kaldığı, mirasbırakanın dava dışı ...’ı vekil tayin ettiği, 24.07.2008 tarihinde mirasbırakanın dava konusu 692 parsel sayılı taşınmazdaki ¼ payı ile 2653 ada 37 parsel sayılı taşınmazdaki 1 nolu bağımsız bölümdeki 1/8 payın, 240 ada 38 parsel sayılı taşınmazdaki 1 ve 2 nolu bağımsız bölümlerdeki ¼'er paylarının vekil ... tarafından davalı ...’ya satış suretiyle temlik edildiği anlaşılmaktadır.

3.3.2. Dava konusu edilen 240 ada 38 parsel sayılı taşınmazdaki 2 nolu bağımsız bölümdeki temlik edilen paylar yönünden olumlu olumsuz bir hüküm kurulmamış, taraflarca HMK’nın 305.maddesi gereğince bu yönde bir başvuruda da bulunulmamıştır.

3.3.3. Hâl böyle olunca, davacıların 240 ada 38 parsel sayılı taşınmazdaki 2 nolu bağımsız bölümdeki temlik edilen paylara yönelik tapu iptali ve terekeye iade istekleri bakımından 6100 Sayılı HMK’nun 297/2 maddesi gözetilerek bir karar verilmesi gerekirken bu konuda olumlu ya da olumsuz bir karar verilmemesi doğru değildir.

VI. SONUÇ

Yukarıda açıklanan nedenlerle; davalı vekilinin değinilen yöne ilişkin temyiz itirazının kabulü ile HMK 371' inci maddesi gereğince İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi kararının BOZULMASINA, bozma sebebine göre sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan harcın yatırana iadesine, HMK.'nın 373/2 nci maddesi gereğince dosyanın İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesine GÖNDERİLMESİNE, 20/11/2021 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden davalı vekili için 3.815,00 TL duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilen davacılardan alınmasına, 20/01/2022 tarihinde kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.