"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi
KARAR : Esastan Ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : Gölcük 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil, bedel davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın davacılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacılar vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacılar, dava konusu 311 ada 1 parsel sayılı taşınmazdaki 96/768 payın mirasbırakanları ... ...'a kendi mirasbırakanından intikal ettiğini, mirasbırakan ...'nin yeğeni olan davalı ...'ın avukata vekaletname vermek amacıyla kendisine vekaletname vermesi gerektiğini, taşınmazda bulunan payı bakımından dava açmak ve hukuki işlemleri takip etmek adına bir avukat ile anlaşacaklarını beyan ettiğini, hiçbir bilgi sahibi olmayan, okuma yazma bilmeyen, yeğenine güvenen mirasbırakanın ... 11. Noterliğinin 18/04/2014 tarihli 5347 yevmiye numaralı vekaletnamesi davalı ...'ı vekil tayin ettiğini, akrabasına güvenmesi ve okuma yazma bilmemesi sebebi ile taşınmaz devir yetkisini de verdiğini, vekaletnamenin hile ile alındığını, taşınmaza ilişkin ortaklığın giderilmesi davası açıldığını, bilahare anılan vekaletnameye dayanarak, davalı vekil ...'ın dava konusu taşınmazdaki mirasbırakan adına kayıtlı payı 25/06/2018 tarihinde kardeşi olan diğer davalıya kötüniyetle ve muvazaalı olarak temlik ettiğini, mirasbırakanın iradesi sakatlanarak alınan vekalet yetkisinin kötüye kullanıldığını, mirasbırakana herhangi bir ödeme de yapılmadığını ileri sürerek, mirasbırakanlarından devredilen dava konusu payın tapu kaydının iptali ile adlarına tesciline, olmadığı takdirde bedele karar verilmesini istemişlerdir.
II. CEVAP
Davalılar, iddiaların hukuki dayanaktan yoksun ve soyut olduğunu, davanın zamanaşımına uğradığını, mirasbırakan ve davacı oğlu Ersin'in kendilerini en yakın notere bizzat götürdüklerini, mirasbırakanın nakit ihtiyacını giderebilmek için taşınmazını satma gereksinimi duyduğunu ve vekaletname verdiğini, ardından davacı oğlunun düğününü yaptığını, vekaletnamenin iradeye uygun olduğunu, davacı ...'in düğün masrafları için acil paraya ihtiyacı olan mirasbırakanın taşınmazını 15.000,00 TL karşılığında satmayı teklif ettiğini, talep ettiği gibi 15.000,00 TL'ye anlaşıldığını, satış bedelinin tam ve peşin olarak ödendiğini, 2014 yılında satış konusunda anlaşıldığı ve bedel ödendiği halde resmi satış işlemlerinin 2018 yılında yapıldığını, satışın davacılar da dahil herkesçe bilindiğini, ortaklığın giderilmesi davası ile hatırlayarak devir işlemlerinin gerçekleştirildiğini, kötüniyet bulunmadığını belirterek, davanın reddini savunmuşlardır.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davalı ...'ın mirasbırakan ile yapılan anlaşmaya uygun olarak hareket ettiği, gerçekleşen durumun mirasbırakanın da irade ettiği bir durum olduğu, vekalet görevinin kötüye kullanılması sebebinin ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B.İstinaf Sebepleri
Davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; kararın usul ve yasaya uygun olmadığını, gerekçenin bütünlük ifade etmediğini, soyut ve çelişkili delil değerlendirmesi ile hüküm tesis edildiğini, bedeller arasındaki fahiş farkın değerlendirilmediğini, taşınmazın 2014 tarihindeki değerinin dahi davalıların tapuda gösterdikleri değerin beş katı kadar olduğunu, bu durumun zararlandırıcı işlem niteliğinde olduğunu, davalılar tarafından satış bedelinin ödendiği hususunun da ispatlanamadığını, davalıların kötüniyetli olduklarının, fikir ve iş birliği içinde hareket ettiklerinin dosyada mevcut delillerle ispatlanmış olmasına rağmen Mahkemece bu hususların aile içi sorun olarak değerlendirilmesinin yerinde olmadığını, davalıların kardeş oldukları da nazara alındığında vekaletin kapsamından ve vekalet ilişkisinden davalı ...'ın haberdar olduğunun ve iyi niyetli olmadığının sabit olduğunu, ayrıca Mahkemece hükme esas alınan tanıkların beyanlarının da çelişkili olduğunu, delillerin hatalı değerlendirildiğini, davacılar mirasbırakanının taşınmaz satmasını gerektirecek bir ihtiyacının olmadığının da ispatlandığını, tüm dosya kapsamına göre davalıların ortada gerçek bir satış ilişkisi olduğu ve satış bedelinin de ödendiği iddialarının ispatlanamadığını, Mahkeme kararının çelişkiler taşıdığını bildirerek ve önceki beyanlarını tekrarla ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile, mirasbırakandan alınan vekaletnamenin davalılar tarafından kötüye kullanıldığı iddiasının ispatlanamadığı, davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik olmadığı gerekçesiyle 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi uyarınca, davacıların istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A.Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacılar vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesindeki itiraz nedenlerini yineleyip, kararın hatalı, yasaya ve hukuka açıkça aykırı olduğunu, Bölge Adliye Mahkemesinin istinaf dilekçesinde ileri sürülen hiçbir sebep değerlendirmeksizin salt Mahkeme hükmünü tekrar ile istinaf talebini reddettiğini, iddialarının incelenmediğini, davalı kardeşlerin asıl iradesinin taşınmazı bağışlama saiki olduğunu, vekaletnamede bağış yetkisi bulunmadığını, gizlenen işlemin de şekil şartları yönünden geçersiz olduğunu, ispat edilemeyen savunma ile davanın reddedildiğini, soyut ve çelişkili tanık beyanlarına üstünlük tanındığını bildirerek ve önceki beyanlarını tekrarla kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde bedel istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
Türk Borçlar Kanunu'nun temsil ve vekalet aktini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu ... unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar.
6098 s. Türk Borçlar Kanunu'nda (TBK) sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde (818 s. Borçlar Kanunu'nun (BK) 390.) aynen; "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir.
Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür.
Vekilin özen borcundan ... sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. (TBK'nın 504/1) Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK'de daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK'de benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.
Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 s. Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.
Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK'nın 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu Yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (re'sen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.
3. Değerlendirme
1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2.Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacılar vekilince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR:
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Aşağıda yazılı 120,60 TL bakiye onama harcının temyiz edenlerden alınmasına,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
28.02.2023 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.