Logo

1. Hukuk Dairesi2021/7625 E. 2022/2129 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Vekaletname ile satışı yapılan taşınmazın, vekalet görevinin kötüye kullanılması nedeniyle tapu kaydının iptali ve tesciline ilişkin uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Vekilin, vekaletnamede belirtilen yetkiyi aşarak düşük bedelle satış yaptığı, alıcının da vekil ile elbirliği içinde hareket ederek vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bildiği veya bilmesi gerektiği, davacının da taşınmazı aile konutu olarak kullandığı gözetilerek yerel mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ

DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil istekli dava sonunda İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince verilen 17/05/2021 tarihli ve 2020/309 Esas 2021/727 Karar sayılı karar, yasal süre içerisinde davacı vekili tarafından duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla; duruşma günü olarak saptanan 15/03/2022 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı vekili Avukat ... ile temyiz edilen davalı Hazine vekili Avukat ......, davalı ... ... vekili Avukat ...... geldiler. Davetiye tebliğine rağmen temyiz edilen davalı ... gelmedi.Yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:

I. DAVA

Davacı, davalı eşi ...’in kendisine uyguladığı tehdit ve baskılar sonucu aldığı vekaletname ile maliki bulunduğu 12 parsel sayılı taşınmazdaki 9 nolu bağımsız bölümü şahsi borçlarını ödemek amacıyla borçlu olduğu diğer davalı ... ...’a satış yoluyla devrettiğini, taşınmazın aynı zamanda aile konutu olup, temlikin bilgi ve rızası dışında yapıldığını ileri sürerek, tapu kaydının iptali ile adına tescil isteminde bulunmuştur.

II. CEVAP

Davalı ... ..., temlikin davacının bilgisi dahilinde yapıldığını, davacının iradesinin fesada uğratıldığı iddiası yönünden bir yıllık hak düşürücü sürenin geçtiğini, taşınmazın aile konutu olduğunu bilmediğini, iyi niyetli olup, TMK 1023. maddesi gereğince kazanımının korunması gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.

Davalı ..., dava konusu taşınmazı ... ...’a teminat olarak verdiğini, eşinin bu husustan haberi olmadığını, temlikten yaklaşık iki ay sonra eve emlakçı gelince davacı eşinin durumdan haberdar olduğunu belirterek, davanın reddini savunmuştur.

Davalı ..., kayıt maliki olmayıp, davanın kayıt malikine yöneltilmesi gerektiğini, davanın niteliği gereği Tapu Müdürlüğünün sorumluluğu bulunmadığını belirterek davanın usul ve esastan reddini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesince, davacı tarafça sadece iptal-tescil talep edildiği, davalı ...’ın kötü niyetli olduğu veya vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde hareket ettiğinin ispatlanamadığı, Tapu Müdürlüğünün pasif husumet ehliyetinin bulunmadığı gerekçesiyle davalı ... yönünden pasif husumet ehliyeti yokluğu nedeniyle, davalılar ... ve ... yönünden davanın esastan reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

1. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

2. İstinaf Nedenleri

Mahkemece, delillerin eksik ve hatalı değerlendirilerek hüküm kurulduğunu, davalı tanıklarının davalı ...’a yapılan devir karşılığı nakit bir bedel ödenmediğini, davalı ... ile davalı ... arasında ticari ilişki bulunduğunu, taşınmazın da bu ilişki nedeniyle teminat olarak devredildiği yönünde beyanlarda bulunduklarını, davalı ...’ın taşınmazı, ...’ten olan alacaklarına karşılık, bedel ödemeden baskı yolu ile aldığını, tüm bu tanık beyanları ile davacının iddiasının doğrulandığını, davalı ... ile ...’in iyi niyetli olarak hareket etmediğini, tapu devir işlemlerini haksız ve kötü niyetli olarak gerçekleştirdiklerini belirterek, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

3. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesince, vekil ile ilk el alıcının el ve işbirliği içerisinde hareket ettiği, ilk alıcı ...’ın vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bildiği veya bilmesi gerektiği hususunun kanıtlanamadığı, dolayısıyla satış sözleşmesinin geçerli olup vekil edeni bağlayacağı, bu nedenle tapu iptali ve tescil isteğinin reddedilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı, ancak tapu iptali ve tescil davalarının kayıt malikine yöneltilmesi gerektiğinden davalı vekil ... yönünden davanın husumet yokluğundan reddi gerekmekte olup ... yönünden davanın esastan reddedilmesinin hatalı olduğu gerekçesi ile davacının istinaf başvurusunun kabulüne, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davalı ... ve ... yönünden pasif husumet yokluğu nedeniyle davanın reddine, davalı ... yönünden davanın esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

1.Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Temyiz Nedenleri

Davacı vekili temyiz dilekçesinde; istinaf dilekçesindeki itirazlarını tekrar ile kararın bozulmasını talep etmiştir.

3. Gerekçe

3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.

3.2. İlgili Hukuk

3.2.1. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nda (TBK) sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde (818 s. Borçlar Kanununun 390. maddesinde) aynen; "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir. Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür.Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. (TBK'nın 504/1) Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK'de daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK'de benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.

Vekil ile sözleşme yapan kişi, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekil eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.

Ne var ki, vekil ile sözleşme yapan kişi, vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK'nın 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Sözkonusu Yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (re'sen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.

3.3. Değerlendirme

3.3.1. Dosya içeriği ve toplanan delillerden; davacı ...’nın Gaziosmanpaşa 4.Noterliğinin 26.11.2015 tarihli ve 13323 yevmiye numaralı vekaletnamesi ile davalı eşi ...’i, İstanbul ili sınırları içinde bulunan taşınmazlarını dilediği kişiye dilediği bedelle satma yetkilerini içerir şekilde vekil tayin ettiği, davalı vekil ...’in anılan vekaletname gereğince 27.11.2015 tarih ve 19907 yevmiye no’lu işlemle davacının maliki olduğu 781 ada 12 parsel sayılı taşınmazdaki 9 nolu bağımsız bölümü 90.000,00 TL bedelle davalı ... ...’a satış suretiyle temlik ettiği, davacının 31.01.2017 tarihinde vekili azlettiği, eldeki davanın 07.02.2017 tarihinde açıldığı, Mahkemece yapılan keşif sonrasında alınan bilirkişi raporunda, dava konusu taşınmazın temlik tarihindeki değerinin 200.000,00 TL, dava tarihindeki değerinin 230.000,00 TL olduğu anlaşılmaktadır.

3.3.2. Hemen belirtmek gerekir ki; tapu iptal ve tescil davalarının kayıt maliki ya da malikleri aleyhine açılması gerektiği kuşkusuzdur. Türk Medeni Kanunu'nun 1007. maddesi uyarınca açılacak davalarda ise hasım Hazine olmalıdır. Tapu Müdürlüğünün bu dava bakımından husumet ehliyeti yoktur. O halde Tapu Müdürlüğü aleyhine açılan davanın "husumetten reddine" karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Davacı vekilinin bu yöne ilişkin temyiz itirazları yerinde değildir. Reddine.

3.3.3. Davacının diğer temyiz itirazlarına gelince;

Somut olayda, davalı ...’ın taşınmazı temlik almasından itibaren yaklaşık iki yıl davacının dava konusu taşınmazda oturmaya devam ettiği, (yargılama sırasında da davacının dava konusu taşınmazda ikamet ettiği) davalı tarafından buna karşı çıkılmadığı, davacının davalı ...’a kira bedeli de ödemediği, davacının yapılan temlikten haberdar olmadığı, davalı ...’ın taşınmazı görmeden temlik aldığı, taşınmazın ...’a temlikinden sonra bankadan kredi temin edilmek amacıyla taşınmaz üzerine tesis edilecek ipotek işlemleri için taşınmazın bedelinin belirlenmesi amacıyla yapılan ekspertiz işlemleri sırasında davacının temlikten haberdar olduğu, davacının eşi olan vekil ... ile diğer davalı ...’ın aynı sitede iş yeri komşusu oldukları ve aralarında ticari ilişki bulunduğu, ... tarafından vekil ...’e satış bedeli ödendiğinin ispat edilemediği, temlikin ...’in ...’a olan borçlarının karşılığı olarak yapıldığı, tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde davalı ...’ın vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilebilecek durumda olduğu, iyiniyetli sayılamayacağı, davalıların el ve işbirliği içerisinde hareket ederek davacıyı zararlandırdıkları hususlarında kuşku yoktur.

3.3.4. Hâl böyle olunca, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.

3.3.5. Kabule göre de; vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil davalarında, kayıt maliki ile vekil arasında el ve işbirliği olması halinde haksız fiil sorumluluğu çerçevesinde harç ve yargılama giderlerini birlikte ödemekle yükümlü olacaklarından davalı vekil ... yönünden pasif husumet yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verilmesi doğru değildir.

VI. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle; davacının değinilen yön itibariyle yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 371/1-a maddesi uyarınca İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi kararının BOZULMASINA, HMK’nın 373/2. maddesi gereğince dosyanın kararı veren İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesine gönderilmesine, 20.11.2021 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden davacı vekili için 3.815,00 TL duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilen davalılar ... ... ve ...’dan alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 15/03/2022 tarihinde kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.