Logo

1. Hukuk Dairesi2021/8204 E. 2023/993 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Vekilin satış yetkisi içeren vekaletname ile yaptığı satışların muvazaalı olduğu iddiasıyla tapu iptali ve tescil davası.

Gerekçe ve Sonuç: Taşınmazı vekil aracılığıyla devralan kişinin, vekalet görevinin kötüye kullanıldığını bildiği veya bilmesi gerektiğinin ispatlanamaması ve taşınmazı bedelini ödeyerek iyi niyetle iktisap ettiğinin tespit edilmesi gözetilerek, yerel mahkeme kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi

KARAR : Esastan Ret

İLK DERECE MAHKEMESİ : Ankara 18. Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda davanın kısmen kabul kısmen reddine karar verilmiştir.

Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı, maliki olduğu 43749 ada 10 parsel sayılı taşınmazdaki 53/633 payının Ankara 61. Noterliğinin 04.05.2017 tarihli, içerisinde satış yetkisi de bulunan vekaletnamesi ile vekil olarak tayin ettiği ... tarafından 11.05.2017 tarihinde satış yolu ile kızı olan ...’a, İsmihan tarafından da 18.05.2017 tarihli satış işlemi ile davalı ...’e temlik edildiğini, yine maliki olduğu 44191 ada 2 parsel sayılı taşınmazdaki 179/11994 payının ise vekil olarak atadığı ... tarafından davalı ... Prodüksiyon Hayvancılık İnş. Eml. Medikal Gıda ve Özel Eğitim Tic. Ltd. Şti. ye 11.05.2017 tarihli satış işlemi ile devredildiğini, devir işlemlerinin vekalet görevinin kötüye kullanılması suretiyle gerçekleştirildiğini, satışların tamamının muvazaalı olduğunu, bu satışlarla ilgili kendisine herhangi bir bedelin ödenmediğini, davalı şirket ile vekil ... arasında arazi bağlamında ilişkilerin bulunduğunu ileri sürerek dava konusu taşınmazların tapu kayıtlarının iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemiştir.

II. CEVAP

1.Davalı ..., emlakçı tarafından satışı yapılan arsayı ...’tan 182.500,00 TL bedelle satın aldığını, bu kişilerle arasında herhangi bir yakınlık, akrabalık bağının bulunmadığını, arsa bedelinin tapu memuru önünde teslim edildiğini, bu paranın yıllar içerisindeki birikimleri olduğunu, arsa emlakçı aracılığıyla alınmış olduğundan emlakçı ile yapılan Komisyon Sözleşmesinin de mevcut olduğunu, taşınmazın tam bedeli üzerinden satış işleminin yapıldığını, ... ile davacı arasındaki vekalet ilişkisinden haberinin olmadığını, iyiniyetli üçüncü kişi olarak bu süreçte mağdur olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.

2. Dahili davalı ... ve ... katıldıkları duruşmada, taşınmazların dava dışı ... isimli kişiye ait iken bu kişinin, eşinden mal kaçırmak için taşınmazları davacıya devrettiğini, ...'un ...'dan alacaklı olduğunu, davacının, bu borca karşılık taşınmazların ...'a devredilmesi için vekaletname verdiğini, bu vekaletnameye istinaden taşınmazları bedelsiz olarak dahili davalı ... ve davalı şirkete devrettiğini, ...'un da kendisine devredilen taşınmazdaki hisseyi davalı ...'e gerçek bedeli karşılığında satarak devrettiğini, ...'i daha önce tanımadıklarını beyan etmişlerdir.

3. Diğer davalı Şirket, usulüne uygun yapılan tebligatlara rağmen davaya cevap vermemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin 22.10.2020 tarihli ve 2019/75 E, 2020/292 Karar sayılı kararıyla; dahili davalı ...'un davacıya ait hisseleri ... ve davalı şirkete muvazaalı olarak devrettiği, yapılan devir işlemlerinin geçersiz olduğu gerekçesiyle dava konusu 44191 ada 2 parseldeki hisse yönünden tapu iptali ve tescil isteminin kabulüne, diğer dava konusu 43749 ada 10 parsele yönelik tapu iptali ve tescil istemi yönünden yapılan değerlendirmede ise; bu taşınmazdaki davacı hissesinin vekili olan ... tarafından kızı dahili davalı ...'a devri muvazaalı olmasına rağmen, ...'tan davaya konu hisseyi satın alan ...'in diğer davalılar ile birlikte hareket eden kişi olmadığı, taşınmazı yatırım amacıyla emlakçı vasıtası ile bularak gerçek bedelini ödemek suretiyle satın aldığı ve tapu kaydına güvenen üçüncü kişi konumunda olduğu gerekçesiyle, bu taşınmaz yönünden davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Nedenleri

Davacı istinaf dilekçesinde özetle; dahili davalı ... tarafından Ankara ili, Yenimahalle ilçesi, Yakacık İmar Mahallesi, 43749 ada 10 parselde bulunan taşınmazın 53/633 hissesinin öncelikle kızı ...'a bedelsiz olarak devredildiği ve aynı taşınmazın aradan sadece 7 gün geçtikten sonra durumdan haberdar olan davalı ...'e tapuda gösterilen bedelden 6 kat fazlasıyla 182.500,00 TL'ye satıldığı, ...'a vermiş olduğu vekalet kapsamında yapılan satışların tamamının muvazaalı olduğu ve bu taşınmazlar ile ilgili herhangi bir bedelin ne kendisine ne de dahili davalı ...'a ödendiği göz önünde bulundurulduğunda, davalı ...'in dava konusu taşınmazı iyi niyetle iktisap ettiğinden bahsedilemeyeceğinden dolayı davanın kısmen reddine karar verilmesinin usul ve kanuna aykırı olduğu ileri sürerek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin 26.03.2021 tarih ve 2021/361 E-2021/612 K sayılı kararı ile dava konusu 43749 ada 10 parsel sayılı taşınmazdaki dava konusu hisseyi dahili davalı ...'dan temlik alan ikinci el konumundaki davalı ...'nin, dahili davalılarla el ve işbirliği içinde hareket ettiğinin ve dahili davalı ... tarafından vekalet görevinin kötüye kullanıldığını bildiğinin veya bilmesi gerektiğinin ispatlanamadığı, Mahkemece dinlenen tanık beyanlarından davalı ...'nin, taşınmazın dava konusu hissesini emlakçı vasıtasıyla satın aldığı ve davalı ...'ye yapılan satışta resmi senette gösterilen bedelle taşınmazın satış tarihindeki gerçek değeri arasında fark bulunmadığı, bu nedenlerle davalı ... yönünden davanın, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 6. ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) 190 maddeleri uyarınca ispatlanamadığı, davada bedel talebinin de bulunmadığı benimsenmek suretiyle yazılı şekilde karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik bulunmadığı gerekçesiyle, davacının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı vekili dilekçesinde, istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü itirazlarını yineleyip, verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuki nedenine dayalı tapu iptal ve tescil istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) temsil ve vekalet aktini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu ... unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar.

TBK'da sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde aynen; "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir. Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür. Vekilin özen borcundan ... sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır.

Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir (TBK'nın 504/1). Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk 818 sayılı Borçlar Kanunu'nda (BK) daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK'da benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.

Vekil ile sözleşme yapan kişi TMK'nın 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.

Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve iş birliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK'nın 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu Yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.

2. HMK’nın 190. maddesi şöyledir:

"İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.",

TMK'nın 6. maddesi şöyledir:

"Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür."

3. Değerlendirme

1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması HMK'nın 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Dava, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkin olup, bu tür davalarda davalılar arasında ihtiyari dava arkadaşlığı söz konusudur. Bu durumda davacı dilerse ihtiyari dava arkadaşlarının tamamını, dilerse bir kısmını davalı gösterebilir.

3. Diğer yandan davalılar arasında mecburi dava arkadaşlığı yoksa haklarında usulünce açılmış bir dava olmalıdır. Ne var ki; somut olayda ... ve İsmihan hakkında usulünce açılmış bir dava olmamasına rağmen, Mahkemenin ara kararı ile davaya dahil edilmeleri ve davalı olarak gösterilmeleri doğru değil ise de bu şahıslar hakkında herhangi bir hüküm bulunmadığı için bu husus eleştirilmekle yetinilmiş, bozma konusu yapılmamıştır.

4. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacı vekilince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının HMK'nın 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Aşağıda yazılı 120,60 TL bakiye onama harcının temyiz eden davacıdan alınmasına,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

22.02.2023 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.